Şêrko Kanîwar, GEROKma'yı anlattı: Taş üstünde taş kalmasa dahi çocukları müziksiz bırakmayacağız
Esra ÇİFTÇİ
Artı Gerçek - Maraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerin yarattığı yıkımın etkileri tüm yakıcılığıyla sürerken, toplumun birçok kesiminden insanların oluşturduğu dayanışma ağları depremzedelere destek olmaya çalışıyor. Bunların bir örneğini de Diyarbakırlı sanatçılar sergiledi. Depremin hemen ardından Diyarbakır’daki sanat kurumları çalışanları bir ekip oluşturarak yıkım yaşanan il, ilçe ve köylere gitti ve yardım, kurtarma çalışmalarında gönüllü yer aldı. Diyarbakırlı sanatçılar arama, kurtarma çalışmalarının yanı sıra depremzede çocuklara ilişkin de gezici sanat atölyesi kurdu. Atölyenin ismi GEROKma. Gerok gezgin, ma da kalanlar anlamına geliyor.
'ÇOK KISA SÜREDE KENTİN TÜM DİNAMİKLERİ BİR ARAYA GELDİ'
Ma Music Center/ZAROK ma Koordinatörü Şêrko Kanîwar depremden hemen sonra Diyarbakır’daki tüm kent bileşenlerinin dahil olduğu bir kriz koordinasyonu merkezi kurulduğunu, kendilerinin de kentteki kültür-sanat kurumlarının temsilcileri olarak koordinasyonda yer aldıklarını anlattı:
"Depremden hemen sonra Diyarbakır’da tüm kent bileşenlerinin dahil olduğu bir kriz koordinasyon merkezi kurulmuştu. Bizler de kentteki kültür-sanat kurumlarının temsilcileri olarak koordinasyonda yer aldık. Ekipler halinde depremin ağır tahribatlara yol açtığı kentlere ve ilçelere gidilmesi gerekiyordu. Yapılan iş bölümünde biz kültür kurumlarından ma music/ZAROKma, Amed Şehir Tiyatrosu, KASED ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği’nden 4 kişi hemen yola çıktık. Diyarbakır’da ve genel olarak bölgede yıllardır süren direniş ve örgütlülük hali, çok kısa sürede kentin tüm dinamiklerinin bir araya gelmesinde katalizör rolü oynamıştı."
PAZARCIK HASANKOCA KÖYÜNE GÖNÜLLÜLER ULAŞTI
Kanîwar ve arkadaşları depremden etkilenmiş olan köy halkının bir araya geldiği ve oradan yardımların yapıldığı Pazarcık Hasankoca köyüne gittiler. Orada var olan koordinasyona dahil olup ellerinden ne geliyorsa yapmaya başladıklarını söyleyen Kanîwar, her gün onlarca tır, kamyon, minibüs ile yardım erzaklarının geldiğini belirtti:
“İlk günden oraya Van’dan gelmiş HDP Gençlik Meclisi’nden gönüllüler ve daha sonrasında oraya seferberlik ruhu ile koşmuş örgütlü halk tarafından tüm malzemeler özenle, dayanışma ile tırlardan indirilip giyecek, ısınma ve hijyen malzemeleri olarak tasnif edilip köylerden ve ailelerden gelen ihtiyaç doğrultusunda bazen taksiler, bazen minibüsler ve bazen de tırlar ile yakın, uzak, gidilmesi gereken her yere gönüllüler eşliğinde ulaştırıldı. Depremin ikinci günü olması bakımından çok ciddi barınma ve yiyecek, su sıkıntısı vardı. Gittiğimiz bir köyde tüm aile bireylerinin dudaklarının susuzluktan kurumuş olduğunu görmek çok etkilenmişti beni."
'GİTTİĞİMİZ HER KÖY, EV BİZDEN SU EKMEK VE ÇADIR TALEBİNDE BULUNUYORDU'
Gittikleri her köyün, evin kendilerinden su, ekmek ve çadır talebinde bulunduklarını söyleyen Kanîwar, bir gün sonra doğum yapacak olan bir kadının ve iki çocuğunun evleri yıkılmış, çadır beklediklerini anlatırken, öte yandan yeni doğmuş çocuğuyla enkaz başında ekmek ve su bekleyen bir kadının olduğunu da ekledi:
"Oraya varışımızın ilk sabahı hem erzak, soba ve çadır destekleri için çağrıda bulunduk hem de fiziki insan gücüne de ihtiyaç olduğundan gönüllü dayanışması çağrısında bulunduk. Diyarbakır’daki kültür kurumlarından ilk gün dört kişi ile dayanışmaya katıldığımız gönüllü sayımız ikinci gününde 30’u buldu. Bölgeden ve Türkiye’nin her yerinden gönüllüler gelmeye başladı. 100 kişinin altına hiç inmedi gönüllü sayısı, canla başla çalışan bir ekip ile köylere ihtiyaçların ulaşmasını sağlayan devasa bir Deprem Yardım Koordinasyon Merkezi’ne dönüşmüştü Hasankoca Köyü."
'KEŞKE HELİKOPTERİMİZ OLSAYDI'
İlk üç günde en büyük sorunun lavabo ve tuvaletlerde susuzluk olduğunu söyleyen Kanîwar, yardım koordinasyon merkezindeki binada en az 300 kişinin kaldığını, bunların arasında evi yıkılan, evleri hasar gördüğü için evlerine giremeyen insanların olduğunu da anlattı:
"Bir yaşam alanıydı da aslında yardım koordinasyon merkezi. Bu kadar kalabalık bir arada olma hali ve suyun olmaması beraberinde salgın hastalıkları da getirebilirdi. Hem yereldeki halkın hem de gönüllülerin yardımıyla su sorunu çözüldü ve mekânın hijyen sorunu ortadan kalkmış oldu, burada konaklayan aileler ve gönüllüler için. Öte yandan ya bir daha erzak gelmez psikolojisiyle hareket edip haklı olarak evinde erzak stoku yapmaya çalışan aileler gönüllü çalışmasını zorluyordu kimi noktada ama büyük bir sorun olmadı hiçbir zaman. Yolları depremden zarar gördüğü için ulaşamadığımız köyler en büyük sorunlarımızdan bir tanesiydi diyebilirim. Keşke helikopterimiz olsaydı diyorduk. Kızaklar ile bile zor ulaşılan köylerde vardı."
'ÇOCUKLARA YÖNELİK PSİKOLOJİK DESTEK YOK DENECEK KADAR AZ'
Kanîwar, deprem bölgesinde çocukların durumunu da şöyle aktardı:
"Hem basından izlediğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla, hem de sahada alan taraması yapıp izleme ve raporlama yapan Kriz Yönetim Ağlarının raporlarına istinaden, çocuklara yönelik psikolojik desteğin yok denecek kadar az olduğunu söyleyebiliriz. Deprem bölgelerinde çocukların üstün yararını gözeten, çocuk hakları temelli çalışmalarla ilgili ve süreci hassasiyetle yürüten birkaç STK dışında çalışma yürütülmediğini söyleyebiliriz. Gıda ve barınma ihtiyacı ile paralel bir şekilde yürütülmesi gereken bir alan çocuk alanı."
'GÖZLERİNİN İÇİNE BAKMADIĞIMIZ ÇOCUK KALMASIN'
Kanîwar, Maraş Pazarcık’ta dokuz gün kaldıktan sonra Diyarbakır’a döndüklerini, bir iki gün dinlenip geri dönmeyi, Yardım Koordinasyon Merkezi’nde yerelin koordinesinde en az 2 yıllık bir süreyi öngören dönüşümlü bir gönüllü ağı sistemi kurmayı planladıkları söyledi. Tam bu sırada, Pazarcık Kaymakamı'nın Hasankoca yardım merkezine adeta baskın yaparcasına gelerek tüm malzemelere ve mekâna el koyduklarını anlatan Kanîwar, şunları anlattı:
"Kayyım bizim için yeni değildi ama böylesi bir felaket ortamında diyecek laf bırakmıyordu direniş ve alternatif çözüm yollarından başka. 6 yıl önce kayyımlar gelince Diyarbakır’da kendi özgün sanat mekanlarını halk desteği ile ve STK’ların desteği ile kuran biz kültür sanat çalışanları 'GEROKma' adı ile Mobil Çocuk Sanat Atölyeleri kurma kararı aldık, koltukları sökülmüş otobüslerin içini birer çocuk oyun ve sanat merkezi olarak dizayn edip depremden etkilenmiş her köye, mahalleye ve kente gideceğiz dedik. İlk gece fikrimizi ulaştırdığımız STK’lar ve destekçiler oldu. Herkes bizim gibi, çocuk ruhları ile dayanışmacı duygularıyla, yoktan var etme kültürünün verdiği özgüven ile heyecanlarını ve destekçi olacaklarını paylaştılar. GEROKma’lar şu anda tasarım ve iç dizayn aşamasında. İlk başta 5 tane yapmayı hedefliyoruz ki gitmediğimiz köy ve ulaşmadığımız, gözlerinin içine bakmadığımız çocuk kalmasın."
HER LOKASYONA EN AZ İKİ DEFA GİTME PLANI
Her lokasyona en az iki defa gitmeyi planladıklarını söyleyen Kanîwar, sinemadan tiyatroya, edebiyattan görsel sanatlara, müzik atölyelerinden psikososyal etkinliklere, çocuklarla temas kuracakları ve sanatın iyileştirici yönünü en üst düzeyde pratiğe geçirecekleri etkinlikler ve atölyeler yapmaya çalışacaklarını ifade etti:
"Bizler ma music’i kurarken şöyle bir söz vermiştik çocuklara, 'Taş üstünde taş kalmasa dahi bu ülkenin çocuklarını müziksiz bırakmayacağız' demiştik. “Herkes için müzik, her yerde müzik” sloganı ile kurulmuştu ma, şimdi sanatsız bırakmamanın en önemli zamanlarından biriydi bu felaket hali. Diyarbakır’da çalışma yürüten ma music center/ZAROK ma, ma derneği, Önce Çocuklar Derneği, KASED, Amed Şehir Tiyatrosu ve Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği bu çalışmaların ana yürütücüsü olacaklar. Ancak bu GEROKma’larda çocuk sanat aktiviteleri ve psikososyal çalışmalar ile alan taraması, izleme-raporlama çalışmaları yapmak isteyen yerel ve uluslararası tüm gönüllü STK’lar ve inisiyatifler çalışma yürütebilecekler. GEROK gezgin demek, ma da kalanlar demek. Kalanlar için gezen mobil Çocuk Sanat Atölyesi olacak GEROK ma."