Sezen Aksu: Başımıza gelen şeyin adına 'hayat' diyoruz

Sezen Aksu: Başımıza gelen şeyin adına 'hayat' diyoruz
Sezen Aksu'dan hayranlarına Koronavirüs günlerinde bir demo bir de mektup: Başımıza gelen şeyin adına 'hayat' diyoruz.

Tüm dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs günlerinde hem Türkiye'de hem dünyada birçok sanatçı evde kal mesajlarını sosyal medya hesaplarından paylaşıyor ve online konserler veriyor. Son olarak hayranlarına bir sürpriz de Sezen Aksu'dan geldi. Aksu, 'Ne Yapayım Şimdi Ben' şarksının demosunu hayranlarıyla paylaştı. Bugünlere dair bir mektup da kaleme alan Aksu, "Evrenin kusursuz matematiğiyle dövülerek terbiye ediliyoruz şu an… Öyle ya da böyle geçilecek bu ateş çemberinden. Kışın sonu bahardır" ifadesini kullandı.

T24'te yer alan habere göre, sanatçı Sezen Aksu hem yeni şarkısının demosunu paylaştı hem de yazdığı mektupla sevenleriyle dertleşti.


Aksu karantina günlerinde yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Başımıza gelen şeyin adına hayat diyoruz arkadaşlar, küçücük aklımızla yönetebileceğimizi, değiştirip dönüştürebileceğimizi zannettiğimiz evrenin kusursuz matematiğiyle dövülerek terbiye ediliyoruz şu an. Öyle ya da böyle geçilecek bu ateş çemberinden. Anadolu’nun özdeyişlerini çok önemserim. Bilhassa dar zamanlarda tek bir satır bütün endişelerimizin, sorularımızın cevabı olabilecek güçtedir. Demem o ki kışın sonu bahardır"

'Ne Yapayım Şimdi Ben' isimli yeni çalışmasını da paylaşan Aksu, "Bana bakınun oturduğunuz yerde, gıpraşmayın. şarkının sözlerini sular seller gibi ezber edin, corona geçtiğinde sınav yapıcam. Ödülünüz bu süreçte birikecek yeni sözler ve besteler" dedi.
Aksu'nun 'Ne Yapayım Şimdi Ben' isimli yeni çalışmasının altına yazdığı notun tamamı şöyle;

"Normalde şarkıların bu eski veya ilk hallerini paylaşırken çok neşeli olurum, hele içinde bir muzurluk, gülümsetecek bir detay varsa… Bu da öyle şarkılardan biri aslında da ben, ben değilim içinden geçtiğimiz, daha doğrusu içimizden geçen bu Korona günlerinde… An itibariyle saat sabah 7:30. 6:00’da uyandım da haberlerden gözümü alıp lafımı sözümü toparlayamıyorum bir türlü… Sabahın köründe keyfimden uyanmadım ayrıca; eve yeni sızan mahallemiz sakinlerinden siyah-beyaz kedimiz Beşiktaşlı Bambam’ın en incesinden viyik viyik sesi yüzünden. Kapı baca her yer açık olduğu halde ısrarla aynı pencereden girmek istediği için (Eski İstanbul’un gülle ağırlığında asansör pencerelerinden bahsediyorum.) sayesinde kol kası yaptık.

Bambam burnunun yanına yapışmış gözleriyle ayaklarıma dolanarak sabah kahvaltısını ederken tabii ki duyan geldi... Başta doğaya müdahale edebileceğine inanan hadsizler tarafından laboratuvarlarda üretilen Scottishgillerden Tiger. Cancağızımın IQ’su epeyce düşük, artı obsesif kompulsif. Onda da mamasını banyoda yeme takıntısı var. Arkasından tanıdığım gelmiş geçmiş en şirret kedi Atike, nam-ı diğer Fazilet Hanım. Derken, sevdalanıp kapı komşum Kenan Doğulu’ya kaçan ama ihtiyaçlarını bende gidermeye devam eden çıkarcı Fincan. Ve de bunların hepsi kuma gibi üstüne geldiği için akli dengesini yitirmiş, gözlerini belerterek beni izleyen ana kraliçe Sütlü ki, biraz sonra sinirinden ya kendini ya beni yolacak. Neyse ki, siyam ikizim, bir tarafını bana yaslamadan duramayan ve yaslandığı yerden sürdürülebilir ısı kaynağı oluşturarak ayaklarımla oynayan Yumyum zuhur etmedi henüz. Yani, rutin sabah hizmetlerimi yerine getirdikten sonra yazının başına oturdum.

Başımıza gelen şeyin adına Hayat diyoruz arkadaşlar, küçücük aklımızla yönetebileceğimizi, değiştirip dönüştürebileceğimizi zannettiğimiz evrenin kusursuz matematiğiyle dövülerek terbiye ediliyoruz şu an… Öyle ya da böyle geçilecek bu ateş çemberinden. Anadolu’nun özdeyişlerini çok önemserim. Kim bilir kaç yüzyıllık deneyimlerden defalarca sınanarak süzülmüşlerdir, az ama özdürler. Bilhassa dar zamanlarda tek bir satır bütün endişelerimizin, sorularımızın cevabı olabilecek güçtedir. Demem o ki "Kışın sonu bahardır." Cezayla yaptığımız düette dediydim: "Gelsin hayat, bildiği gibi gelsin. İşimiz bu: Yaşamak. Unuttum bildiğimi doğarken, umudum ölmeden hatırlamak…" Sürece tam uyumlanamadığımız bu karantina günlerinde sizin için pösteki saymaktan daha eğlenceli bir öneri olarak seçtim bu şarkıyı. Bestelerken bi’ tarafımdan uydurduğum sözleri de hece hece yazdım. Onları dinleyip karıştırıp başa döne döne yazıya dökmek de benim için çok eğlenceliydi (!).

Şimdi ne yapıyoruz? Kafamıza birer huni geçirip satır satır bu sözleri ezberliyoruz ve tarihin ilk Korona korosunu hayata geçiriyoruz. Her koşulda hayatı oyun oynar gibi yaşamak kolaylaştırıcıdır. Her şeye rağmen şenliklidir. Ezo Sunal’ın klipteki tabloları gibi. Deneyin derim. Bana bakın!!! Oturun oturduğunuz yerde, gıpraşmayın. Şarkının sözlerini sular seller gibi ezber edin, Korona geçtiğinde sınav yapacağım. Ödülünüz bu süreçte birikecek yeni sözler ve besteler. Bu yazmış olduğum cümle tamamıyla latifedir, şakadır, aman deyim. Malum sinirler bozuk, ciddiye alanlar malanlar olur, bir de benim yüzümden iyice atmasın asfalyalar. Sevgim, şefkatim, enerjim, duam artık neyim varsa hepsiyle canlı, cansız cümlenizi sarar, sarmalar, kucaklarım...

Not: Başta doktorlar, hemşireler ve tüm sağlık çalışanları; hakkınız ödenmez. Koşullarınızı çok iyi bilen biri olarak onca özveriye karşın şiddetin elinin size bile uzanabilir olması içimde yaradır. Tanrı her birinizi esirgesin."

Öne Çıkanlar