Tüylerimiz diken diken: Goosebumps The Vanishing!

"Goosebumps The Vanishing" sadece çocukları değil, yetişkinleri de ürpertecek bir yapıya sahip korku ve komediyi iki sezonda da harmanlamayı başaran bir seri.

Tüylerimiz diken diken: Goosebumps The Vanishing!

Suzan DEMİR


Amerikalı yazar Robert Lawrence Stine’in roman serisine dayanan Goosebumps dizisinin ikinci sezonu Goosebumps The Vanishing, 2025’in ilk günlerinde Disney Plus’ta yayınlandı. Her bir sezonu başka bir kitaba dayanan serinin ilk sezonu ise doğrudan Goosebumps adıyla 2023’te gösterime girmişti. Fakat ilk sezon Disney Plus’ta ya da Türkiye’de herhangi bir platformda bulunmuyor. Hatta Disney Plus, Goosebumps The Vanishing’i dizi künyesinde doğrudan birinci sezon olarak veriyor. Gerçi seri farklı hikâyeler ve karakterler barındırdığı için sizler de benim gibi ikinci sezondan sonra ilk sezonu da izleyebilirsiniz.

Goosebumps, Türkçe tüylerin diken diken olması anlamına gelen İngilizce bir kelime. Adından da anlaşılacağı gibi bunlar korku hikâyesi. Şunu da ek bilgi olarak geçmek gerekli ki Stine’in bu serisi iki televizyon dizisi, bir video oyunu serisi, bir çizgi roman serisi ve iki uzun metrajlı filme uyarlanmış. Romanlarsa dünya çapında 35 dilde, 400 milyon kopya satmış.

Tüylerimiz diken diken: Goosebumps The Vanishing! - Resim : 1

Dizinin iki sezonu da son derece karanlık hatta adının hakkını verecek kadar tüyler ürpertici. Gerçi ilk sezonun daha karanlık ve ürpertici olduğunu düşünenler de var. İki sezonun da benzerliklerinden bahsederek başlamak istiyorum, iki sezon da ikili zamana dayanan hikâyeler anlatıyor. İlk sezon 1993’te yaşanan bir yangın olayı ile başlayıp daha sonra anlatıma 2023’ten devam ediyor. Aynı şekilde Goosebumps The Vanishing’in de 1994’te yaşanan bir kayıp olayını anlatıp ardından 2024’teki hikâye ile devam ediyor. İki serinin ana karakterleri de yakın zamana ait.

İlk sezon, yani Goosebumps’ta, 93’te yalnız yaşayan, Harold Biddle adlı bir lise öğrencisinin evinde çıkan yangın sonrası ölmesini izliyoruz. Hikâye buradan 2023’e bağlanarak o bölgede yaşayan beş ergenin, 30 yıl sonra tadilatı yapılmış bu eve, Cadılar Bayramı partisi için girmesi ve olayların başlamasıyla devam ediyor. Sırasıyla hepsinin başına ilginç ve de korkunç olaylar gelmeye başlıyor.

Hepsi 30 yıl önce ölen Harold Biddle’ın neden öldüğünü öğrenmeye koyuluyor. Zira Biddle’ın hayaletinin onlara dadandığını keşfediyorlar. İlk sezon özetle daha çok perili ev ve hayalet hikâyesine dayanıyor. Karanlık ve eğlenceli bir sezon olduğunu söyleyebilirim.

Tüylerimiz diken diken: Goosebumps The Vanishing! - Resim : 2

İkinci sezon da bir grup ergenin, 1994’te yine Cadılar Bayramı için perili olarak addedilen tarihi bir kaleye gitmesiyle başlıyor. Bu dört ergen devletin gizli deneyler de yaptığı bir bölgeye girip ardından kayboluyor. Yine hikâye ilkinde olduğu gibi günümüze bağlanıyor ve devam ediyor. Brooklyn’de geçen bu hikâye ilki gibi gizemli ve hayaletli bir şekilde başlasa da bölümler ilerledikçe bu sezonun daha bilim-kurgu olduğu anlaşılıyor. Günümüze bağlanan hikâyede yani 2024’te, ikiz kardeşler olan Devin (Sam McCarthy) ve Cece (Jayden Bartels) yaz tatilini botanikçi babaları Anthony (David Schwimmer) ile geçirmek üzere onun yanına gidiyor.

Anthony’nin ağabeyi de otuz yıl önce o kalede kaybolan çocuklardan biri. David Schwimmer’ı Friends’den beri ilk kez bir dizide izliyorum. Gerçi kendisi Friends’ten sonra Band of Brothers dizisinde de rol aldı diye biliyorum ama benim kendisini ilk izleyişim. O yüzden Friends’teki rolü Ross Geller’ı izliyormuşum hissinden çıkamadım. Hatta dizinin doğrudan Ross’a da bir göndermesi vardı. Botanikçi olan Anthony’e bir sahnede “Doktor musunuz?” diye sorulduğunda “Hayır ama doktoram (pHd) var” diye yanıt veriyor. Friends’i bilenler Ross’un bu doktora mevzusuna takık olduğunu da bilir. Hikâyeye dönecek olursak Devin ve Cece babaları ile bu bölgede kalmaktan pek memnun olmasalar da bir süre sonra mahalleden diğer gençler birlikte - Jen (Ana Ortiz), Alex (Francesca Noel), CJ (Elijah M. Cooper), Frankie (Galilea La Salvia) ve Trey (Stony Blyden) – buranın pek de öyle sıkıcı bir yer olmadığını keşfediyor. Onlar da 30 yıl önceki gençler gibi perili olarak anılan kaleye gidip oradaki canavarları yüzeye taşıyor.

Dizi ilk sezonun şablonunu korusa da onun kadar ürpertici olmayan yanları var. Ama özellikle yarattığı karakterler açısından ve de oyunculuklarla iyi bir iş çıkarıyor. David Schwimmer başlarda yanlışlıkla oraya düşmüş Ross Geller karakteri gibi dursa da zamanla hikâye içinde kendi karakterini oturtuyor. Tabii hikâye ilk sezonda olduğu gibi karakterlerin dünyasın da odaklanıyor. İki sezonda da benzer olayları yaşayan yetişkinler ve ergenlerin sorunları iç içe geçiyor. Son bölümde açık bir kapı da bırakıyor dizi. Ama bu kapı yine farklı karakterlerle mi devam eder, yoksa bu karakterler ve hikâyenin mi devamı gelir bilemiyorum. Çünkü hem diziye gelen tepkiler şu anlık karma duruyor hem de daha çok yeni.

Tüylerimiz diken diken: Goosebumps The Vanishing! - Resim : 3

Robert Lawrence Stine, çocuk edebiyatının Stephen King’i olarak anılıyor. Evet, hikâyeler karanlık ama günümüz korku estetiğinden ziyade 90’lar esintisi hâkim. Elm Sokağı Kâbusu (A Nightmare on Elm Street) ve Freddy Krueger yok karşımızda ama ona yakın ürpertici ve karanlık bir atmosfer var ve de 90’ların korku tadı bir hayli alınıyor. Yine de Elm Sokağı kadar korkunç değil, hatta epey eğlenceli yanları da var. Aslında son yılların ergen dizilerinde bu tonda bir karanlık epey mevcut. Stranger Things ya da Chilling Adventures of Sabrina gibi diziler hem Amerikan ergen dizisi kalıplarını hem de karanlık ögeleri bir arada barındırıyor. Stranger Things zaten 90’ları anlatıyor. Her ne kadar Goosebumps iki sezonda da hikâyeyi günümüze getirse de 90’lar tarzını bu zamanlara uyarlıyor. Tabii özellikle ikinci sezonun bilim kurgu yanını Stranger Things gibi getirip Sovyetlere bağlamıyor. Hem de Amerika’da ve 90’larda yazılmış bir kitap uyarlaması olmasına rağmen!

Sonuç olarak Goosebumps The Vanishing sadece çocukları değil, yetişkinleri de ürpertecek bir yapıya sahip korku ve komediyi iki sezonda da harmanlamayı başaran bir seri.


Suzan Demir kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudu. Hayat TV, ardından Evrensel Gazetesi’nde çalışmaya başladı. Taraf Gazetesi kültür sanat servisinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Arka Pencere (www.arkapencere.com) online dergide haftalık sinema eleştirileri kaleme aldı.

Ayrıca BİR+BİR Express dergisinde (hem online hem matbu dergide) www.sabirfikir.com ve Kritik 24 (K24) sitelerinde de haber ve yazıları yayınlandı. Yeni E Dergisi’nde kültür, sanat ve sinema röportajları yapıyor. Hala Avrupa'da çeşitli ajanslara politika, ekonomi ve kültür sanat dalında haberler üretiyor. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve SİYAD üyesi.

dizi Disney Plus