Zero Day: 'Amerika ve felaketleri'

Zero Day benzerlerini çokça gördüğümüz “Amerika ve felaketleri” üzerine klişe sayılabilecek bir dizi. Diziyi klişe olmaktan kurtaracağı "sanılan bazı faktörler" var, Elon Musk göndermesi ve de “Cumhuriyetçiler şeytandır” tezi gibi güncel politikaya tekabül eden unsurlar bunlar.

Zero Day: 'Amerika ve felaketleri'

Suzan DEMİR


Eric Newman, Noah Oppenheim ve Michael Schmidt tarafından yaratılan, yönetmenliğini Lesli Linka Glatter’ın yaptığı ve de başrolünde Robert De Niro’nun oynadığı Zero Day (Sıfır Gün) 20 Şubat’ta Netflix’te gösterime girdi. 6 bölüm şeklinde yayınlan bu mini dizi Amerika’yı vuran bir siber saldırıyı ve sonrasını anlatıyor.

Zero Day benzerlerini çokça gördüğümüz “Amerika ve felaketleri” üzerine klişe sayılabilecek bir dizi. Diziyi klişe olmaktan kurtaracağı “sanılan” bazı faktörler var, Elon Musk göndermesi ve de “Cumhuriyetçiler şeytandır” tezi gibi güncel politikaya tekabül eden unsurlar bunlar. Ama bunlar sadece “İkinci Trump Dönemi” felaketine yeni yeni başlayan ABD için güncel bir anlam taşıyor. Amerika’nın dışarıda yarattığı felaketlerin hedefi olan bizler için bu göndermeler olsa olsa eli korkaklığa çoktan alışmış “demokratların” vızıldamaları olabilir sadece...

Zero Day: 'Amerika ve felaketleri' - Resim : 1

Dizinin konusuna geçmeden önce Zero Day’in sözlük tanımını paylaşmak istiyorum: “Sıfır-gün (Zero Day) genellikle bir yazılımda bir zayıflığın keşfedildiği gün, çok uzun zamandan beri o açıklığın blackhatler tarafından bulunup kullanıldığının ortaya çıkmış olmasıdır. Ayrıca zayıflık ortaya çıktıktan sonra geliştirici tarafından bir güncelleme sunulamadan önce faydalanılan bir zayıflıktır. Sıfır-gün saldırıları genellikle güvenlik açıklarının genel kullanıma açıklandığı tarihten önce veya günümüzde bilgisayar korsanları tarafından denenir.”

İşte dizi de tam olarak yukarıdaki bu tanımı takip eden bir saldırıyı anlatıyor. Emekliye ayrılan ABD eski başkanı George Mullen (Robert De Niro) biyografisini yazmak için gölge bir yazar olan Anna Sindler (Hannah Gross) adlı bir kadınla buluşuyor. Anna, eski başkanın evinden çıktıktan sonra telefonuna gelen “Bu tekrarlanacak” mesajı sonrası arabasına trenin çarpmasıyla hayatını kaybediyor. Bu gördüğümüz ilk olay ABD’nin birçok yerinde aynı anda cereyan ediyor. Siber bir saldırı sonucunda enerji, telekomünikasyon ve ulaşım ağlarının etkilenmesiyle üç binden fazla insan bu aksaklığın meydana getirdiği kazalarda ölüyor. Tabii dizi boyunca bu saldırının nasıl yapıldığını görmüyoruz. Sadece kazalar, sonrası toplumsal histeri gösteriliyor. Yani dizi en başta teknoloji ayrıntısıyla ilgilenmiyorum işin politikasını anlatacağım demiş oluyor.

Zero Day: 'Amerika ve felaketleri' - Resim : 2

Saldırı sonrası ABD alarma geçiyor ve tekrarlanması muhtemel bu olay için Zero Day Komisyonu oluşturuluyor. Başına da Mullen getiriliyor. Komisyon, bizim gibi ülkelerde artık alışılagelen bir yöntemle olağan üstü yetkilerle donatılıyor. Tabii ABD kongresi, başta da Mullen’in kongre üyesi olan kızı Alexandra Mullen (Lizzy Caplan) demokrasiyi sıkıntıya sokacak bu duruma muhalefet ediyor. George Mullen ise aldığı yetkilerle yine bizim gibi ülkelerin çok yakından bildiği operasyonlar yapıyor. Siber bağlantılar takip edilerek elde edilen adreslere koçbaşlarıyla giriliyor, 17 yaşındaki çocuklar bile gözaltına alınıyor. Tabii toplumda git gide bir huzursuzluk oluşuyor.

Gözaltına alınan örneğin bir YouTuber’a uygulanan işkence basına yansıyınca komisyonun güvenirliliği sarsılıyor. Öte yandan elle tutulur bir sonuç elde edememesi devlet kademelerinin de müdahalesini beraberinde getiriyor. Ama Mullen tüm bunlara deyim yerindeyse göğüs geriyor, çünkü onun için bu yaptıklarının tek bir gerekçesi var Amerikan halkına hizmet. Bu hizmet için Amerikan halkına işkence yapmaktan da pek çekinmiyor. O sırada ABD’ye hizmet eden ya da kendi çıkarını kovalayan çok fazla politik aktör de bu çerçeveye dahil oluyor.

Zero Day: 'Amerika ve felaketleri' - Resim : 3

Dizi ilk bölümlerde siber saldırının hedefi olarak Rusya’yı işaret ediyor. Yani klişe anlatının en zirvesine çıkıyor ama o zirveyi başka bir düşman için terk ediyor: Amerika içindeki Amerika düşmanları! Aşırı sol, anarşistler vs. tüm kapitalizm düşmanı çevrelerin adı zikrediliyor. Ama günün sonunda yine ve yine bizim gibi ülkelerin çok yakından bildiği hatta “biz bu filmi canlı gördük” diyeceği o plan ortaya çıkıyor: Korku iklimi yaratıp tek seçenek olarak kendini dayatmak…

Başta değindiğim klişeden kurtaracağı “sanılan” şeyler ise Elon Musk ve benzeri teknoloji devlerinin “düşman” olarak verilmesi. Ama bu düşmanlaştırma da cumhuriyetçilerden farkı olmayan demokratların parlatılmasından başka bir söyleme yaramıyor.

Zero Day: 'Amerika ve felaketleri' - Resim : 4

Trump’ın ABD içindeki politikalarını hafife almıyorum; ama Amerikalıların başlarına geleceğini hayal ettiği felaketler, bizzat kendi ülkeleri tarafında dünyada sistematik şekilde hayata geçiriliyor. Amerikalılar ise bunlar sanki kendi başlarına geliyormuşçasına yazıp çekip günün sonunda dünyanın başına musallat olan “değerlerini” kurtarıyorlar. İnsanlığı değil “Amerikalı” olmayı kurtarıyorlar hem de sadece o sınırlar içinde. Çünkü Amerika için yozlaşmış siyaset ve bunun etkilerini anlatmak hiçbir zaman zor olmadı. Belli bir formülasyon var, Amerika’yı Amerika yapan değerler, bu değerleri kendi bekaları için aşındıranlar, onlara karşı erdemini yetirmeyenler ve fonda dalgalanan ABD bayrağı ile kurtulan Birleşik Devletler... Bunlara bir nevi Amerika’nın “Good Feeling” (Kendini iyi hisset) yapımları da diyebiliriz. İster politik skandal olsun ister Mayaların kehaneti sonrası kopan kıyamet ister Ruslar ister uzaylılar fark etmez. Her şey günün sonunda Amerika’nın kurtuluşuna bakar. Amerikan halkı derin bir nefes alır ve kendini iyi hisseder...

dizi Netflix Robert de Niro suzan demir