Žižek, Abdullah Öcalan Kitap Okuma Günleri'nde: Kesin bir toplumsal, metafizik içgörü
Artı Gerçek - Alman idealizmi, Lacancı psikanaliz, ideoloji ve medya eleştirisi gibi alanlarda eserler veren Sloven filozof ve kültür kuramcısı Slavoj Žižek, İnsan Hakları Haftası kapsamında düzenlenen "Abdullah Öcalan Kitap Okuma Günleri" etkinliğine katıldı.
Žižek, etkinlik kapsamında Öcalan’ın savunmalarından, kapitalist üretim ilişkilerine ve çerçevesini modernitenin çizdiği gündelik hayat pratiklerine yönelik eleştirel değerlendirmelerinin yer aldığı bölümleri okudu.
'TEMEL BİR SORUNU DOĞRUDAN ELE ALIYOR'
Zizek, Öcalan'ın işaret ettiği toplumsal pratiklerle ilgili olarak, "Size, Öcalan’ın nasıl yaşamalı, ne yapmalı ve nereden başlamalı adında iki tane güzel ve kısa paragrafını okumak benim için bir onurdur. Bu tekst, bugün hepimizin temel sorunu olan, günümüz dünyasının yığını içinde öznelliğimizle nerede duracağımız, otantik bir öznel konumun ne olduğu sorusunu doğrudan ele alıyor” dedi.
Zizek'in, Abdullah Öcalan’ın savunmalarının 351’inci bölümünden okuduğu kısım şöyle:
"Ne yapmalı sorusu da çok önceden, beş yüz yıldır ayrıntılı cevaplarıyla yanıtlanmıştır: Bireyci yaşayacaksın, hep kendini düşüneceksin, “Tek yol modernite yoludur” deyip üzerine düşeni yapacaksın. Yol belli, usul bellidir: Herkes ne yapıyorsa, sen de onlar gibi yapacaksın. Patronsan kâr yapacaksın. Emekçiysen ücret peşinde koşacaksın. Başka tür ne yapmalar peşinde koşmak aptallıktır. Israr edilirse sonuç sistem dışına sürülmedir, işsizliktir, çaresizliktir, çürümektir. Yaşam korkunç bir at yarışına dönüştürülmüştür. ‘Nasıl yaşamalı, ne yapmalı ve nereden başlamalı sorularına verilecek ilk ortak cevap sistemin içinden ve sisteme karşıtlık temelinde başlamalıdır. Fakat sistemin içinden sisteme karşıtlık, eski bilgeler düzeyinde her an ölüm pahasına hakikat savaşçılığını gerektirir. Nasıl yaşamalı nereden başlamalıyla iç içe olacak şekilde, modernitenin bir zırh gibi giydirdiği deli gömleğini çıkarır misali nefret ederek bu yaşamdan vazgeçeceksin. Gerektiğinde her an kusarak mideni, beynini ve bedenini içindeki bu yaşamdan arındıracaksın. Sana kendini dünya güzeli gibi sunsa bile içindekini kusarak yanıt vereceksin.”
ÖCALAN KESİN BİR METAFOR SUNUYOR
Mezopotamya Haber Ajansı'nın haberine göre, okuduğu paragrafı "neredeyse metafizik bir güzellik olarak" nitelendiren filozof, "Kendini bireyci olarak sunan bir sistemde yaşıyoruz, her birimiz kendimize özgü bir hayat yaşamalıyız, diğerleri gibi değil. Ancak bu kibirli, boş, çokluğun altında oldukça sıkıcı bir benzeşme var. Benzersiz bireyler olarak varlık göstermek istediğimiz ölçüde, diğer herkes gibiyiz. Peki ne yapmalı? Öcalan burada harika, kesin bir metafor sunuyor: Sistemi kusmak. Bu, tüm gerçekliği yok etmek anlamına gelmiyor, ama öznelliğimizin en derininde, içinde yaşadığımız ve doğal olarak kabul ettiğimiz mevcut ideolojik koordinatlara gömülü olmaktan kurtulmak anlamına geliyor." dedi.
'TOPLUMSAL ÖZGÜRLEŞME İÇİN ÖNCE KENDİNİZİ ÖZGÜRLEŞTİRMENİZ GEREKİR'
Herbert Marcuse'un "Özgürlük, özgürleşmenin bir koşuludur" sözünü hatırlatan Zizek, değerlendirmesinin devamında şu yorumu yaptı:
"Toplumsal özgürleşme ve kurtuluş sürecine girmek için önce kendinizi özgürleştirmeniz, bu asgari özgürlüğe ulaşmanız gerekir; bu da tam olarak kendinizi bugün hayatlarımızı düzenleyen ve iç içe geçen tüm yenilgilerden arındırmak anlamına gelir. Sanki Öcalan, burada eski Yahudi teolojisinin en derin kavrayışını, yani Tanrı'nın dünyayı yaratmadan önce boşluğun kendisini yaratması gerektiğini ve daha sonra yarattığı şeyleri içine koyabileceğini ifade ediyor. Bir materyalist, Marksist olarak Öcalan, yeni bir toplumsal dünya yaratmak için önce mevcut düzeni kusmak gerektiğini söyledi. Boşluğu kabul etmek, içinde yaşadığımız dünyanın tüm muazzam baskısından kurtulmak. Bu harika bir sosyal, metafizik içgörü. Öcalan, pek çok sosyal analiz yaptı, çok nüfuz edici analizler yaptı, ama size okuduğum bu iki paragrafta, sanki tüm angajmanının temel metafizik koordinatlarını elde ediyorsunuz. Ve biz de onu bu konuda takip etmeliyiz.”