AKP'nin 20 yıllık dış politikası: Yanlış yaptı, yalnız kaldı
'Bugün geldiğimiz noktada; bölgesinde izole olan bir aktör Türkiye.'
2001 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğinde kurulan ve 19 yıldır iktidarda bulunan AKP 20. yaşını doldurdu. Partinin 20 yıllık sürecindeki dış politikada büyük değişilikler oldu. AKP'nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, AKP'nin 20 yılda evrilen dış politikasına dair değerlendirmede bulundu.
Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin "Türkiye Suriye konusunda yumurtaların hepsini Beşar Esad'ın düşeceği varsayımına dayanan sepete koyduğu için yanlış iş yaptı. Esad gitmedi, duruyor halen. Türkiye, köktendincileri desteklemek suretiyle yanlış yaptı. Askerlerini Suriye'ye göndermek suretiyle de yanlış yaptı" yorumunu yaptı.
Türkiye'nin yükselen bir güç olduğunu söyleyen EDAM Başkanı Sinan Ülgen de "Yükselen bir güç olarak Türkiye, uluslararası sistem içinde hasım, muhalefet, çatışma üretmeden gücünü sahaya yansıtmada başarısız oldu. Kendi yükselen gücü sonucunda, dışarıda kendi aleyhine bir dizi ittifaklar ortaya çıktı." diye konuştu.
DW Türkçe'den Hilal Köylü'nün haberinden bır kısım aynen şöyle:
AB YOLUNDA BÜYÜK KIRILMA: KIBRIS
Reform açılımıyla AB değerlerine bağlılığını gösteren Erdoğan, Türkiye'yi 2005'te AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatan ülke seviyesine çıkardı. Türkiye'nin AB üyeliğini kendisine 'kesin hedef' olarak seçen Erdoğan; müzakerelerin başlamasından önce Kıbrıs'ta çözüm için federatif bir yapı öngören Annan Planı'na onay verdi. Adadaki Türklerin de plana onay vermeleri için AB'yi şaşırtan dinamik bir politika izledi. Ancak planı Türkler değil, Rumlar reddetti. Erdoğan için AB yolunda ilk kırılma noktası aslında o gün yaşandı.
Yaşar Yakış, o kırılmayı şöyle anlatıyor:
"AB; planı reddettiği halde Rumları, tüm adayı temsilen AB'ye üye yaptı. Kıbrıs'ta Türklerin Annan Planı'nı kabul etmeleri için büyük çaba sarf eden Tayyip Bey, Rumlar AB üyesi olunca AB konusunda cidden büyük hayal kırıklığı yaşadı. O hayal kırıklığı, o aldatılmışlık Tayyip Bey'in AB'ye güvenini sarstı. O güvensizlik sonraki süreçte katmerleşerek devam etti."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Kıbrıs'ta iki devletli çözümün tek mantıklı yol olduğunu savunurken, AB federatif bir devlet için Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde müzakere yapılmasını istiyor. Kıbrıs sorunu yüzünden Ankara ile AB hattında 2005'te başlayan müzakere süreci tamamen tıkandı. 35 müzakere faslından sadece 16'sı açılabildi.
"AB SÜRECİ CANLANMAZ"
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, DW Türkçe'ye sadece Kıbrıs sorunu yüzünden değil, Avrupa'da yükselen Türkiye karşıtlığı ve AKP'nin 'demokratikleşme hamlesinden uzaklaşmasıyla' da Türkiye-AB müzakere sürecinin donduğuna işaret ediyor.
Ülgen, "Türkiye de AB de menfaat gördükleri alanlarda bir işbirliği ilişkisi kuruyorlar artık. Bunun en önemli örneği Mart 2016 tarihli mülteci anlaşmasıdır. Türkiye-AB ilişkileri böyle bir eksene kaydı. Öngörülebilir bir gelecekte Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecini yeniden hayata geçireceğinden ümitli olmak mümkün değil artık" diyor.
SURİYE YANLIŞLARI
Yaşar Yakış, Türkiye'nin Suriye konusundaki hatalarını şöyle sıralıyor:
"Türkiye Suriye konusunda yumurtaların hepsini Beşar Esad'ın düşeceği varsayımına dayanan sepete koyduğu için yanlış iş yaptı. Esad gitmedi, duruyor halen. Türkiye, köktendincileri desteklemek suretiyle yanlış yaptı. Askerlerini Suriye'ye göndermek suretiyle de yanlış yaptı."
İdeolojik yakınlığı nedeniyle Mısır'da Müslüman Kardeşler iktidarına yakın duran AKP, ülkedeki darbeyi öyle sert kınadı ki kendini Mısır ile ilişkilerinin koptuğu yerde buldu. Dış politikada bu yerin adını koyan; Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde dış politika başdanışmanlığını yapan İbrahim Kalın oldu: "Değerli yalnızlık". Kalın, Türkiye'nin bölgesinde yalnız kaldığı eleştirilerine, "Bu, değerli yalnızlıktır" açıklamasıyla karşılık verdi.
Oysa; İsrail, Mısır ve Suriye'den başlayarak bölge ülkelerindeki büyükelçilerini geri çeken Türkiye'nin, Haziran 2013'teki Gezi Parkı protestolarında yaşananlar yüzünden Avrupa ile de arası iyice açıldı. Polisin demokratik hak talebiyle sokaklara çıkanlara sert müdahalesi, Erdoğan'ın protestocuları "çapulcu" ilan etmesi, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye üst üste "anti demokratik tutumlardan kaçının" uyarısı yapmasıyla sonuçlandı.
'BÖLGESİNDE İZOLE OLAN AKTÖR'
EDAM Başkanı Ülgen, AKP'nin ilk 10 yılında AB ve NATO başta olmak üzere Batı içindeki kurumlarla kurduğu iyi ilişkileri ikinci 10 yılında kurmak istemediğini söylüyor. Türkiye'nin son 10 yıllık dönemde, "stratejik bir otonom kurmaya dönük dış politika" izlediğini belirten Ülgen, "Ankara'nın stratejik otonomi arayışı, kısmen bir Batı karşıtlığı, kısmen de Batı'yla rekabet halinde olan diğer güç odaklarıyla daha iyi ilişkiler kurmayı beraberinde getirdi. Burada ön planda olan da; Rusya ve S-400 meselesi oldu" diyor.
Ülgen'e göre dış politikada bir başarısızlık var:
"Yükselen bir güç olarak Türkiye, uluslararası sistem içinde hasım, muhalefet, çatışma üretmeden gücünü sahaya yansıtmada başarısız oldu. Kendi yükselen gücü sonucunda, dışarıda kendi aleyhine bir dizi ittifaklar ortaya çıktı. Bunu çok net olarak Doğu Akdeniz'de görüyoruz. Batı'yla, ABD ile olan krizli ilişkide de görüyoruz. Bugün geldiğimiz noktada; bölgesinde izole olan bir aktör Türkiye. Geleneksel ortaklarıyla siyasi, ekonomik, ticari ilişkileri darbe almış bir ülke. Ankara bu bilançonun farkında gibi. Ve bunu telafi etmeye çalışıyor."