Akşener: Bize bu kurşun mu dur diyecek?

Akşener, grup toplantısında partisinin İstanbul il başkanlığına yönelik gerçekleştirilen saldırıyla ilgili konuşurken kürsüden yere kurşun fırlattı. Akşener, 'Soruyorum sizlere bunca engeli, aştıktan sonra şimdi bize, bu kurşun mu dur diyecek?' dedi.

Artı Gerçek – İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, grup toplantısındaki değerlendirmelerine başlamadan partisine katılan Lütfullah Kayalar'ın rozetini taktı.

Lütfullah Kayalar, bir dönem TBMM Başkanlık Divanı İdare Amirliği, TBMM KİT Komisyon Başkanlığı ile Tarım Orman ve Köy İşleri ve Maliye Bakanlığı görevinde bulundu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, Erdoğan'ın 'Beni kendinle uğraştırma' sözlerini hedef aldı. Akşener, 'Kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilecekmişim. Neymiş? Kendisini benimle uğraştırmayacakmışım. Vay vay vay… Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi. Recep Bey, sen hiç merak etme. Ben kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilirim' dedi.

Akşener, gençlere seslenerek, 'Asla unutmayın ki 14 Mayıs’ta oy kullanmaya gittiğinizde çok kritik bir seçim yapacaksınız. Kim Jong’un, uzun boylu ruh ikizi ile Millet İttifakı’nın adayı arasında bir tercih yapacaksınız' ifadelerini kullandı.

Partisine seslenen Akşener, "El ele, omuz omuza, tarih yazmaya geliyoruz. Soruyorum sizlere bunca engeli, aştıktan sonra şimdi bize, bu kurşun mu dur diyecek?" vurgusu yaptı.

'UCUBE BİR DÖNEMİN SONUNA GELİYORUZ'

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Kadim kültürümüzle harmanlanan, cennet vatanımızda, hakkımız olan, tüm değerlerden, tüm olanaklardan, tüm fırsatlardan, mahrum bırakıldığımız, ucube bir dönemin, nihayet sonuna geliyoruz. Mesela uzun bir zamandır adaletten mahrumuz… Çünkü; adaleti gölgeleyen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Hukuka, keyfine göre, yön veren, kendi çıkarları için, zalime boyun eğen, başkentin göbeğindeki, alçak bir cinayetin, gerçek faillerini bulmaktan bile, aciz bir iktidar! Mesela uzun bir zamandır; samimiyetten mahrumuz. Çünkü; kalbini karartmış bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Bir milletin ahını, bir annenin acısını, iki küçücük çocuğun gözyaşlarını bile, görmezden gelen, vicdansız bir iktidar! Mesela uzun zamandır ciddiyetten mahrumuz. Çünkü görev bilincini kaybetmiş bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Verdiği hiçbir sözü, tutamayan, mafyaları, simsarları, uyuşturucu kaçakçılarını kollayan, Sinan Ateş’in katillerine göz yuman, zalim bir iktidar! Sorumsuz bir iktidar! Korkak bir iktidar! Ve artık vaktini, çoktan doldurmuş son kullanma tarihi geçmiş bir iktidar!

'CESARETİN SEMBOLÜYÜM' DİYE GELDİN, SİMSARLARIN KUKLASI OLDUN'

Düşünün ki Emniyet teşkilatımız, cinayeti planlayan şahsı bir milletvekilinin evinde yakalıyor. Buna ilişkin, tutanak tutuyor. Nasıl oluyorsa oluyor, o tutanak, ortadan kayboluyor. Ve bugün, o tutanak, dava dosyasında yok. Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle devlet yönetilir mi? Hey gidi hey… Neydin, ne oldun Recep Bey? “Cesaretin sembolüyüm” diye geldin; giderayak, esaretin sembolü oldun. “Milletin adamıyım” diye geldin; giderayak, mafyaların, simsarların, kuklası oldun. Bir zamanlar, geçmiş iktidarların hatalarından, ders alırdın. Şimdiyse, kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da, sağır bir adam oldun. “Neredeeen, nereye?” değil mi Recep Bey? Görüyorum ki, artık sende; Ayşe Ateş’e verdiği sözü tutacak, basiret yok! Babasız kalan Banuçiçeğin, Bengüsu’nun karşısına çıkacak, yüz yok! Elindeki sınırsız yetkiye rağmen katillerden hesap soracak, cesaret ise, hiç yok! Hiç merak etmeyin! Recep Bey’in yapamadığını, biz yapacağız! Onun tutamadığı sözü, biz tutacağız! Ne olursa olsun; Sinan Ateş’in kanını, yerde bırakmayacağız! Katiller, cezasını çekecek! Azmettirenler, cezasını çekecek! Yataklık edenler, cezasını çekecek! Bu işin üstünü örtmeye kalkışanlar da, cezasını çekecek!

SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİNİ ELEŞTİRDİ

Seçimlere 39 gün kala BTK, yeni bir sosyal medya düzenlemesini, yürürlüğe aldı. Bu düzenlemeye göre, artık Sosyal medya platformları, kişisel bilgileri adli makamlara, iletmekle yükümlü olacak. Peki nasıl iletecek? Herhangi bir yargı kararı olmadan iletecek. Bir soruşturma bahanesi bulmak, yeterli olacak. Yani; bir İçişleri Bakanlığı yetkilisi; “Şu kişi hakkında soruşturma var. Bana bilgilerini verin.” Dediğinde o bilgiler, derhâl iletilecek. Bu şekilde yargı önünde, suçu ispatlanmamış kişilerin tüm şahsi bilgileri, talep edilebilecek. Düzenlemenin ilgili kısmı, aynen şöyle diyor: “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak, Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Devletin sırlarına karşı suçlar ve bu kapsamda içerik oluşturan ve yayan faillere ulaşmak için, gerekli olan bilgiler…

'DİKTATÖRLÜĞE UZANAN YOLA BİR TAŞ DAHA DÖŞENECEK'

Yani mesela gerçek enflasyon verilerini inceleyen ENAG “yanıltıcı bilgi yaymaktan” susturulacak. Üstelik sadece ENAG değil ENAG verilerini, paylaşan hesaplar da susturulacak. Mesela “Kızılay’ın çadır satışını” haber yapanlar ve yayanlar “devlet sırrını açığa çıkardı” diye susturulacak. Mesela; “Dört gün oldu, bir tane arama kurtarma ekibi gelmedi” diyenler, “Devletin birliğini bozuyor" diye susturulacak. Yani böylece tek adam rejiminin, diktatörlüğe doğru uzanan yoluna, bir taş daha döşenecek. Türk demokrasinin önüne, ördükleri duvarlara, bir tuğla daha konulacak. Türk gençlerine layık gördükleri hapishane düzenine bir pranga daha eklenecek. İşte size Recep Bey ve arkadaşlarının Türkiye’ye layık gördüğü yüksek demokrasi standardı… Gerçekten ibretlik…

'İSTEDİKLERİ ALGIYI YÖNETEMEDİLER'

BTK’nın yapmış olduğu bu düzenleme sosyal medya platformlarını saray medyasına çevirme girişimidir. Bu düzenleme; Twitter’dan, bir AHaber oluşturma gayretidir. Bu düzenleme Facebook’ta milletimize bitmeyen bir penguen belgeseli izletme çabasıdır. Ellerindeki binlerce trole rağmen, istedikleri algıyı yönetemediler. Emirlerindeki, onca kanala rağmen, milletimizi, yalanlarına inandıramadılar. Attıkları onca iftiraya rağmen; oylarının eriyişini, bir türlü durduramadılar. Çünkü bu hükûmetin depremdeki acizliğini, sosyal medya ortaya çıkardı. Saray medyası, sahte başarı hikâyeleri yazarken, Kızılay’ın depremzedelere çadır sattığı haberi, sosyal medyadan yayıldı. Toplanan vergilerin, kimlerin cebine girdiğini, sosyal medya duyurdu. İşte tam da bu yüzden; Rezilliklerini meydana döken, her şeye düşmanlar. Sosyal medyaya düşmanlar. Gençlere düşmanlar. Gençlerin kullandığı, tüm teknoloji araçlarına düşmanlar.

GENÇLERE SESLENDİ: ÇOK KRİTİK BİR ŞEÇİM YAPACAKSINIZ

Sevgili gençler şunu asla unutmayın ki 14 Mayıs’ta oy kullanmaya gittiğinizde çok kritik bir seçim yapacaksınız. Kim Jong’un, uzun boylu ruh ikizi ile Millet İttifakı’nın adayı arasında bir tercih yapacaksınız. Kuzey Kore’ye özenen bir Türkiye ile Avrupa standartlarında bir demokrasiyi doyasıya yaşayan bir Türkiye arasında bir tercih yapacaksınız. Kim Jong’un izinden gidenlerle Atatürk’ün gösterdiği istikamete yürüyenler arasında bir tercih yapacaksınız. Sizlere öğrenilmiş çaresizlik prangaları takanlar ile “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diye haykıranlar arasında bir tercih yapacaksınız. Ben size inanıyorum. Ben size güveniyorum. Çünkü; güç sizde. Çünkü; söz sizde. Çünkü; gelecek sizin ellerinizde. Adım gibi eminim ki 14 Mayıs’ta sandığa gideceksiniz ve kaderinizin dizginlerini elinize alacaksınız! Sandığa gideceksiniz ve Recep Bey’i o koltuktan indireceksiniz! Sandığa gideceksiniz ve Atamızdan aldığınız emanetin hakkını verip yepyeni bir tarih yazacaksınız! Hiç şüphem yok: O sene, bu sene!

'SANDIKTA KAÇINIMAZ SONU DEĞİŞTİRMEYECEK'

Siz sakın kürsülerde, ekranlarda, mangalda kül bırakmayan Recep Bey’e bakmayın. Artık o da bu seçimi kaybedeceğinin farkına vardı. Bu yüzden de son zamanlarda oldukça huysuz, aksi ve gergin… Aslında hoş görmek lazım. Sonuçta gelmekte olan hezimeti hazmetmek kolay değil. Yalnız buradan kendisine küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum: Recep Bey 'gerginsin' deyince, bana ve arkadaşlarıma kızmak, tehdit etmek, hakaret etmek, sandıktaki kaçınılmaz sonunu, değiştirmeyecek. Çünkü; İçinde bulunduğu bu acınası durumun, tek sorumlusu sensin sen!

'BİR ASLAN MİYAV DEDİ, MİNİK FARE KÜKREDİ'

Recep Bey’in geçen haftaki, sayısız hezeyanlarından biri vardı ki, gerçekten evlere şenlik… Neymiş? Kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilecekmişim. Neymiş? Kendisini benimle uğraştırmayacakmışım. Vay vay vay… Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi. Recep Bey, sen hiç merak etme. Ben kiminle uğraşacağımı, çok iyi bilirim. Mesela ben; kul hakkı yiyenlerle uğraşırım. Mesela ben; teröristin mektubunu, devletin televizyonunda okutanlarla uğraşırım. Mesela ben; emekliden, memurdan, işçiden, çiftçiden esirgediği, milyarlarca lirayı, yandaşların, rant şebekelerinin, ayaklarının seren, yağmacılarla uğraşırım. Mesela ben; milletine yalan söyleyen, milletinin sesini duymayan, üstüne de, utanmadan, saraylarda keyif çatanlarla uğraşırım. Anaları mutfakta, babaları da evlatlarına karşı, çaresiz bırakanlarla; emekçileri, memurları, enflasyon canavarına ezdirenlerle; vatandaşı yokluk içindeyken, faizcilere, 200 milyar lira aktaranlarla uğraşırım. Gençleri itip kakanlarla; kadınlara, hayatı zindan edenlerle; milletin helal aşına, ekmeğine, el uzatanlarla uğraşırım ve hiç kusura bakma; sen sevsen de, sevmesen de, uğraşmaya devam edeceğim.

İL BİNASINA YAPILAN SİLAHLI SALDIRIYI HATIRLATTI

Recep Bey’in bu tehdidinin, yansımasını hemen ertesi gün gördük. Biliyorsunuz, İstanbul İl Başkanlığımıza, silahlı bir saldırı yapıldı. Devlet ciddiyeti olan bir iktidar, böyle bir durumda, sizce ne yapar? Konunun araştırılması için, hemen harekete geçer, değil mi? Peki Recep Bey ve arkadaşları ne yaptı? Bize kızdılar. Kamera önüne geçip laf attılar. Sosyal medyadan hakaret ettiler. Neymiş efendim? İnşaat bekçisi bir kardeşimiz, hırsız kovalıyormuş. Hırsızları kaçırmak için de, havaya ateş etmiş; Ne hikmetse, kurşunlar gelmiş, İYİ Parti’yi vurmuş. Bakın siz şu işe… Allah’tan il binamız Kabataş’ta değil… Bilmeyenler için söyleyeyim; İstanbul İl Başkanlığımız, sanılanın aksine, havada değil, yerdedir. Üstelik ateş edilen yer ile, binamız arasında, belediyenin reklam panoları ile, koskoca bir E5 karayolu var. Yani; Binamızın girişi, E5’in altında kaldığı için, ateş edilen yerden, bina girişinin vurulma ihtimali, gerek fizik, gerek de, geometri kurallarına göre, imkansız. Yani; ya ifade yanlış, ya da bu bekçi kardeşimiz, bir aksiyon filmine özenmiş olacak, 'mermiye falso vermiş' ve olağanüstü bir nişancılık sergileyerek, 'yanlışlıkla' binamızı vurmuş.

'HOLLYWOOD PRODÜKSİYONLARINA, TAŞ ÇIKARTACAK'

Ayrıca; İddiaya göre, bu bekçi kardeşimiz hırsızlığı engellemek için, defalarca ateş etmiş. Ama ne hikmetse; bu kadar ciddi bir hadiseyi, şirketteki üstlerine bildirmemiş. Tutanak tutmamış. Polise haber vermemiş. Hatta bunları yapmadığı gibi; Üstüne de; Sanki hırsızlık hadisesi, normal bir olaymış gibi; Hırsızlara ateş etmek de, bu Teksaslı kardeşimizin, günlük rutiniymiş gibi; gitmiş evine, bir güzel yatıp uyumuş. Yaa… Hollywood prodüksiyonlarına, taş çıkartacak, bu fantastik açıklamanın, sonunda ise, Recep Bey çıkmış, benden özür bekliyormuş… Çünkü, kendisi çok kırılmış. Duyguları incinmiş. Rencide olmuş. Vah vah… Yazık ki ne yazık. Recep Bey utanmasan, mermiye saldırdı diye parti binamızı tutuklayacaksın. Bir de senden, özür dileyeceğim, öyle mi? Hadi oradan be hadi oradan! Çok beklersin!

'BİZ BURALARA ÇİÇEK BAHÇELERİNDEN GEÇEREK GELMEDİK'

Sakın unutma! Biz, bugünlere, öyle kolay gelmedik. Biz, buralara, çiçek bahçelerinden geçerek de gelmedik. Biz bu yola, 2015 yılında koltuk sevdası uğruna her türlü hukuki ve vicdani ilkeyi hiçe sayan sırtını ve aklını tek adama teslim eden bir anlayışa karşı mücadele etmek için çıktık. Biz bu yolda 2017 referandumu ile getirilmek istenen ucube bir tek adam sistemine en gür sesimizle 'hayır' diyerek yürüdük. Çiçek bahçelerinden değil, mayın tarlalarından geçtik; İYİ Partimizin kutlu güneşinin etrafında buluştuk. Cümle aleme meydan okuduk demirden dağları bile eriten kadim bir ateşin etrafında buluştuk!

PARTİLİLERE SESLENDİ

Soruyorum sizlere! Bunca engeli, aştıktan sonra şimdi bize, bu kurşun mu dur diyecek? Söyleyin! Sinan Ateş durdu mu? Bunca tehdide direndikten sonra; şimdi bizi bu kurşun mu korkutacak? Söyleyin! Ömer Halisdemir korktu mu? Bunca ahlaksızlığa, göğüs gerdikten sonra şimdi bizi, bu kurşun mu sindirecek? Söyleyin! Özgecan’lar, Şule’ler, Ceren’ler sindi mi? Bunca tuzağı bozduktan sonra; Şimdi bizi, bu kurşun mu öldürecek? Söyleyin! Gaffar Okkan’lar, Uğur Mumcu’lar, öldü mü? Bunca hainliğin, üstesinden geldikten sonra; Şimdi bizi, millî misakımızdan, bu kurşun mu vazgeçirecek? Söyleyin! Eren Bülbüller, Yasin Börü’ler, Aybüke Öğretmen’ler, vazgeçti mi? Bunca nifakı, bunca fitneyi, hakikatin ışığıyla yendikten sonra; Şimdi bizi, bu kurşuna, adres verenler mi ayıracak? Söyleyin! Hilalle yıldız hiç ayrıldı mı?

'SİZLERDEN BİR SÖZ İSTİYORUM'

O zaman bugün, burada, sizlerden bir söz istiyorum! Bu sözü törenize, atanıza uyarak verin! Bu sözü imanınıza, vicdanınıza sorarak verin! Bu sözü aklınızı ve kalbinizi duyarak verin! Kıvılcımdan ateş olacaksınız! Söz mü? Tüm tehditlere, tüm iftiralara direneceksiniz! Söz mü? Tüm mermilere göğüs gerip; Milletimize güneş olacaksınız! SÖZ MÜ? 15 Mayıs günü burada gülmeyen yüzleri güldürmek için, susmuş sesleri haykırmak için, çöken karanlığı dağıtmak için, 40’dan 40 bin olacaksınız! SÖZ MÜ? Türkün Türküsü olacaksınız! SÖZ MÜ? Milletin Şiiri olacaksınız! SÖZ MÜ? Bilge Kağan’ın, Kürşad’ın, Fatih’in torunları! Mustafa Kemal’in çocukları! Türkiye’nin İYİ ve cesur evlatları! Bu millet, 15 Mayıs sabahı; 21 yıldır, kendine biçilen deli gömleğini, yırtıp atacak. Bu millet, 15 Mayıs sabahı istibdatın çürük zincirlerini, kırıp atacak. Bu millet 15 Mayıs sabahı hep bir ağızdan, “Hürriyet!” diye haykıracak! Ve 15 Mayıs’ın şafağında TÜRKİYE, TARİH YAZACAK! SÖZ MÜ? Allah sizlerden razı olsun. Sözünüz sözümüz, Millet yolu, yolumuz olsun!(HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar