Başaran: İfşalar kirli savaşı teşhir etmiştir

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Başaran, ‘Suç örgütü liderinin açıklamaları ile iktidarın 90’lı yıllarda da olduğu gibi nasıl kirli bir ilişki ağı içerisinde olduğu bir kez daha görülmüştür’ dedi.

Başaran: İfşalar kirli savaşı teşhir etmiştir

Seda TAŞKIN

ARTI GERÇEK- Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, yeni dönem politik mücadele hattını belirlemek üzere partinin Genel Merkezi'nde basın toplantısı gerçekleştirdi. Açılış toplantısında konuşan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, iktidarın ülkeyi kaos ile ayakta tutmaya çalıştığını belirterek, "AKP-MHP ittifakı başta kadınlar olmak üzere topluma karşı işlediği suçlara her gün yenisini ekliyor" dedi.

‘KİRLİ İLİŞKİ BİR KEZ DAHA GÖRÜLMÜŞTÜR’

Son dönemde gündeme gelen suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarına da işaret eden Başaran, "Suç örgütü liderinin açıklamaları ile iktidarın 90’lı yıllarda da olduğu gibi nasıl kirli bir ilişki ağı içerisinde olduğu bir kez daha görülmüştür. Yine bu kirli işbirliği temelinde işlenmiş cinayetler hala aydınlatılmayı bekliyor. Dün, Savaş Buldan ve arkadaşlarının katledilmesinin 27’nci yıldönümüydü. Kendilerini saygıyla anıyor, bu mafya-devlet ilişkisini yıllardır ifşa etmek için verdiğimiz mücadeleden bir an bile vazgeçmediğimizi, sonuç alana kadar mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz" dedi.

‘YILLARDIR İKTİDARIN KİRLİ SAVAŞINA KARŞI MÜCADELE VERİYORUZ’

Başaran kadınlar olarak çocuklarını yitiren annelerle birlikte yıllardır ‘faili meçhul’ cinayetlerde, yakınlarını kaybeden kadınlarla birlikte iktidarın kirli savaşına karşı mücadele verdiklerini belirtti. Başaran, "Adalet talebinde bulunduk. Kadınların sesini kısma çabalarıyla kirli politikalarını gizlemeye çalışan iktidarın, kendi içerisindeki mafya-çete-siyaset ilişkileri ile nasıl bir yozlaşmanın parçası olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Siyaset-devlet-yargı mekanizmasının ne kadar çürümüş olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır" diye konuştu.

Başaran sözlerini şöyle sürdürdü;

"Yapılan ifşalarla birlikte yıllardır bilinen ve söylenen ısrarla haykırdığımız AKP-MHP erkek ittifakının içerde ve dışarıda yürüttüğü kirli savaş politikaları teşhir edilmiştir. Bu ifşa ile halkın kaynaklarının savaşa, sermayedarlara ne şekilde aktarıldığı gün yüzüne bir kez daha çıkmıştır. Yarattıkları savaş ve kaosun temelinde Kürt ve kadın düşmanlığının olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Bu politikalarla, bu yaklaşım ile kadın katliamlarını destekleyen, kadın bedeni üzerinden siyaset yürütmeye çalışan iktidarın çürümüşlüğü bu itiraflarla bir kez daha tescillenmiştir.

'ADALET ARAYIŞIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'

İşlenen bu suçlara karşı sessiz kalmak faili meçhul cinayetleri, Gezi’de, Suruç’ta, Ankara’da gerçekleşen katliamları onaylamaktır. Yakınlarını faili meçhul cinayetlerde, gerçekleşen katliamlarda kaybeden ve adalet talebinden asla vazgeçmeyen kadınların vebali bu iktidarın boynundadır. Bizler buradan bir kez daha sesleniyoruz; biz kadınlar, bu cinayetlerin failleri yargılanıp hak ettikleri cezayı alıncaya dek mücadelemiz son bulmayacak. Galatasaray Meydanı’nda, Koşuyolu Parkı’nda Cumartesi Anneleri ile, Barış anneleri ile, Urfa Adliyesi’nin önünde Emine Şenyaşar ile birlikte 'Kadınlar için adalet' demeye devam edeceğiz. Adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz.

‘KADINLARDAN KORKUN’

AKP-MHP erkek ittifakı, Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürüttüğü politikalardan kaynaklı içinden çıkamayacağı bir krize girmiştir. Bugün kendi krizi derinleştikçe saldırganlaşan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Yine çok iyi biliyoruz ki, bu saldırıların ilk hedefinde yine her zaman olduğu gibi biz kadınlar varız. Niye mi? Çünkü AKP-MHP iktidarı şunu çok iyi biliyor ki, savaş ve şiddet politikaları karşısında en büyük muhalefeti yürütenler, kadınlardır. Çete ve mafya ilişkilerini en açık teşhir eden kesimlerin başında kadınlar gelmektedir. Daha dün, Genç Kadın Koordinasyonu üyemiz Esengül Kılıç kadın meclisi toplantısında gelmek için gittiği havaalanında tutuklandı. Çünkü erkek egemen iktidar, karşısında diz çökmeyen, boyun eğmeyen örgütlü ve her geçen gün büyüyen bir kadın mücadelesinin olduğunun farkında. Kadınlara ve kazanımlarına yönelik saldırıların temelinde de bu korku var. Birbirileri ile restleşirken dahi bu restleşmenin kadın bedeni üzerinden yapılması tesadüf değil. Evet, biz de bir kez daha buradan iktidarın korkusunun yerinde olduğunu belirtiyoruz. Kadınlardan korkun, kadın mücadelesinden korkun."

KADINLAR ERKEK REJİMİ KURMANIZA İZİN VERMEYECEK

Kadınlar sizin hayalini kurduğunuz erkek egemen rejiminizi kurmanıza izin vermeyecek. Baskı ve gözaltılarla kadınları susturamayacaksınız. Biz kadınlar sesimizi dünyanın dört bir tarafından yükselen kadın dayanışmamızla daha güçlü çıkarmaya devam edeceğiz. Tıpkı tutuklayarak susturmak, sindirmek istediğiniz ama mücadelesi uluslararası alanda Clara Zetkin ödülüne layık görülen Gültan Kışanak gibi. Siz burada kumpaslarla rehin alabilirsiniz, ama arkadaşımızın mücadelesi sınırları aştı. Siz bu mücadele karşısında duramazsınız. Gücünüz buna yetmez. Gültan Kışanak şahsında cezaevinde rehin tutulan bütün kadın arkadaşlarımız Leyla’yı, Ayşe’yi, Figen’i, Sebahat’ı saygıyla selamlıyoruz.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN GERİ ÇEKİLME KARARINI İPTAL EDECEKSİNİZ’

Kadınların kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ne saldırmaktan vazgeçecek, geri çekilme kararını iptal edeceksiniz. İstismar yasasını temcit pilavı gibi ısıtıp önümüze getirmekten vazgeçeceksiniz. Bir iktidarın görevi kadınlara, çocuklara, halklara karşı sorumluluklarını yerine getirmektir. Bir iktidarın yapması gereken, ülkede güven ortamını oluşturmaktır. Kadınları ve çocukları koruyan, yaşam hakkı başta olmak üzere her hakkı güvenceye alan sözleşmelere saldırmak değil. Kadınlara mümkün olan her fırsatta saldırmak, ülkeyi suçun ayyuka çıktığı bir yere dönüştürmek değildir. Korkmanız gereken bir kadının daha katledilmesi olmalıyken siz, politikalarınız sonucu katledilmiş 106 kadının adının yazılı olduğu pankarttan korkuyorsunuz. Pankartları indirip yokmuş gibi davranmaktansa, öyle bir pankartın var olmasına sebep olan politikaların hesabını verin. Hesap vereceğinize katledilen kadın arkadaşlarımızın isimlerinin olduğu pankartı saklamak sizi bu suçlardan aklamayacak. Sizin sonunuzu bu hak karşıtlığınız getirecek. Biz kadınlar buradayız, yine söylüyoruz, istismar yasasını asla ama asla kabul etmiyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!

‘TECRİT TÜRKİYE’NİN YÖNETİM BİÇİMİ HALİNE GELDİ’

Saymakla bitmeyecek bir suç karnesi olan erkek iktidar, İmralı’da başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit politikalarını sürdürerek insanlık suçu işlemeye devam etmektedir. Tecrit bugün Türkiye’nin tümünde bir yönetim biçimi haline gelmiş durumda. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, İmralı’da başlayan ve tüm cezaevlerine yayılan tecrit politikaları başta kadınlar olmak üzere tüm topluma yayılmak isteniyor. İktidarın kendi krizini savaş rejimi ile sürdürme çabalarına karşı biz kadınlar onurlu bir barışı, demokratik bir Türkiye’yi savunmaya ve tecrit kırılana dek mücadele etmeye devam edeceğiz. Tecrit politikaları savaş ve şiddet politikalarının bir sonucudur. Kadına yönelik şiddetin katmerleşerek artması, yoksulluğun, işsizliğin derinleşmesinin temelinde yine savaş ve tecrit politikaları vardır. Bugün Türkiye’nin bütçesinin büyük bir kısmının savaş ve güncelik politikalarına aktarılması da bunun bir göstergesidir. İşte bu yüzden tecrit bir insanlık suçudur. Her defasında söylediğimiz gibi, tecrit bu ülkede anti-demokratik uygulamaların, savaş siyasetinin ve kadın kırımının da sebeplerindendir ve tecrit derhal son bulmalıdır.

‘GERÇEK ŞİDDET VE YOKSULLUK’

Hepinizin bildiği gibi HDP Kadın Meclisi olarak, ‘Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet’ kampanyamız kapsamında daha önce İç Anadolu’da, Ege’de kadınlarla buluşmuştuk. Son olarak Urfa, Adıyaman ve Dersim’de kadın buluşmaları gerçekleştirdik. Bu buluşmalarda bir kez daha gördük ki savaşla, katliamla beslenen bir iktidar-saray-yandaş gerçeği varken, rant ve talan için doğa katliamları yaparak kadınlara yaşam alanı bırakmayan sermaye-iktidar ortaklığı gerçeği varken, kadınların kazanımlarına saldırarak, kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilen; tacizcileri, tecavüzcüleri kadın katillerini serbest bırakarak kadın düşmanlığını besleyen bir iktidar gerçekliği varken, kadınlar tecavüzcüye tecavüzcü dediği için yargılandığı süreçte tecavüzcülerin, katillerin adeta devlet koruması altına alındığı bir iktidar gerçekliği varken, birebir dokunduğumuz kadınların gerçeği ise açlık, şiddet ve yoksulluktur, emek ve hak gaspıdır. Ucuz işgücü olarak görülmek, kayıtsız ve güvencesiz çalıştırılmak, ev içi emeğinin yok sayılmasıdır.

‘KADINLAR İÇİN ADALET DEMEKTEN VAZGEÇMİYORUZ’

Çocukların gerçekliği, yoksulluktan kaynaklı tablet alamadığı ve internete erişimi olmadığı için eğitim hakkına ulaşamadığıdır. Özgür ve eşit yaşama duyulan özlemdir. Emeğimizi, haklarımızı, aşımızı, ekmeğimizi, geleceğimizi çalan erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı dayanışmamızı, sözümüzü ve örgütlülüğümüzü büyüterek ‘Kadın yoksulluğuna hayır, kadınlar için adalet’ demekten vazgeçmeyeceğiz."

İstanbul erdoğan HDP kadın meclis Devlet MAFYA başaran peker sözleşmesi sedat