'Biri Rize'den diğeri Trabzon'dan, Karadeniz için talihsizlik'

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.

'Biri Rize'den diğeri Trabzon'dan, Karadeniz için talihsizlik'

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, AİHM'in Selahattin Demirtaş kararına uyulması için yargıya bir kez daha çağrı yaparak, "Siyasi vesayet bütün mahkeme salonlarını kaplamış durumda. Ama her şeye rağmen bu karar önemli bir fırsattır. Gelin bu kararı yerine getirin. Aksi takdirde gün gelir bu ülkeye demokrasi gelir, bağımsız tarafsız yargı gelir; bilin ki o gün bunun hesabını sizden sorarız" dedi.

Temelli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

'HER SABAHA GÖZALTILARLA KALKIYORUZ'

"Pazar günü Amed'de gençlik kongremiz vardı. Kongre öncesi birçok genç arkadaşımız gözaltına alınıp, tutuklandı. Bu gözaltılarla kongreyi engellemek istediler. Her şeye rağmen gençler büyük bir coşkuyla bir araya geldi. Amed'de o salonu ayağa kaldıran gençler Türkiye'yi de ayağa kaldıracak. Bundan korkan iktidar bir paranoya içinde. Dün sabah yine gözaltılarla kalktık. Eski milletvekilimiz Mülkiye Birtane ve parti yönetcilerimiz, sendikacılar gözaltına alındı. Bu sabah yine gözaltılarla kalktık. Ama biz bu direnişten asla vazgeçmeyeceğiz. Tek bildikleri bir çete devleti anlayışıyla Türkiye'yi yönetme çabası, buna izin vermeyeceğiz.

'TÜM TUTSAK ARKADAŞLARIMIZ SERBEST BIRAKILMALI'

AİHM kararı nettir. AİHM'in Selahattin Demirtaş kararı bu ülkeye bir hukuk dersidir. Bu ülkede hukuku tanımayanlara bir derstir. Gecikmiştir evet. AİHM'in geçmişte almaya cesaret edemediği kararlar vardır. Sayın Öcalan'la ilgili, KHK'yle ihraç edilenlere ilişkin kararlarda AİHM siyasete yenik düştü. Bugün siyaseten tutsak olan, hukuka, mevcut yasalara rağmen siyasi hakları elinden alınarak tutsak edilmiş tüm arkadaşlarımız için emsal olacak bir karardır. Selahattin Demirtaş bir an önce serbest kalmalıdır. Tutsak olan bütün arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşmalıdır.

'GÜN GELİR BUNUN HESABINI SORARIZ'

O kararın alındığı saatlerde cumhuriyet başsavcısı Saray'da, talimat alıyordu. Siyasi vesayet bütün mahkeme salonlarını kaplamış durumda. Ama her şeye rağmen bu karar önemli bir fırsattır. Gelin bu kararı yerine getirin. 'Bunlararı tanımıyoruz' diyenlere inat, 'gereğini yaparız' diye tehdit edenlere inat gelin, yargıçlar olarak mesleğinizin etiği gereği bu karara uyun. Aksi takdirde gün gelir bu ülkeye demokrasi gelir, bağımsız tarafsız yargı gelir; bilin ki o gün bunun hesabını sizden sorarız."

Cezaevlerinde açlık grevleri var. Neden? Çünkü bu ülkede tecrit var. Başta Leyla Güven olmak üzere açlık grevindeki arkadaşlarımız bir çağrıda bulunuyor. Gelin tecriti kaldırın, barışın önünü açın. Bizim de çağrımız budur."

'YAŞAMI UĞRUNDA ÖLECEK KADAR SEVENLERİN YOLDAŞIYIM'

Temelli konuşmasında Leyla Güven'in gönderdiği mesajı da okudu.

Güven'in gönderdiği mesaj şöyle:

"Amed zindanının direniş ruhuyla hepinizi selamlıyorum. Mevcut kaos ve krizin bir nedni de çözümsüz bırakılan Kürt sorunudur. Sayın Öcalan'ın Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için önemli bir perspektif sunmaktadır. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit bu hakikati toplumdan gizleme çabasıdır. Hakikat arayışçıları bu konuda bedeller ödemiştir. Özgür irademle başlattığım açloık grevinin 20. günündeyim. Bunun milyonların talebi olduğunun farkındayım. Halkımızın sahiplenme etkinliklerinin benim için çok anlamlı olduğunu belirtmek isterim. Ben yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım."

'BİRAZ ÖNCE BELEDİYE BAŞKANLARINI AÇIKLADI, BİR KADIN YOK'

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde polisin kadınlara saldırmasına tepki gösteren Temelli sözlerine şöyle devam etti:

"İçişleri Bakanlığı'ndaki o vazifeli, 25 Kasım'da sokağa çıkan kadınlar için diyorki 'İlla polise saldıracaklar'. Görüntülerde görülüyor, polis kadınlara saldırıyor. Cumhurbaşkanı farklı mı? Fransa'daki şiddeti kınayan bir İçişleri Bakanı var, ama Türkiye'de her saat uygulanan şiddeti görmüyor. Cumhurbaşkanı da diyor ki 'Kadın ile erkek 100 metreyi beraber koşamaz'. Bunun bakışı böyle, sadece kaba güç üzerinden insanları tartan bir zihniyet. İşte biraz önce belediye başkanları açıkladı, listede bir kadın görmedik.

'ERDOĞAN VE SOYLU KARADENİZ’İN TALİHSİZLİĞİ'

Son yıllarda Karadeniz denilince bir ırkçılık, bir şovenizm anlayışının öne çıkarıldığını görüyoruz. Karadeniz bu değil. Karadeniz’i böyle değerlendirmek, Karadeniz halklarına büyük haksızlık olur. Bu haksızlığı yapmayacağız. Bu haksızlığı yapanlardan hesap soracağız. Bir tanesi Trabzon Milletvekili, İçişleri Bakanı’nın Karadeniz’e yaptığı zulüm ortada. Diğeri de Rize’den. İki talihsizlik bir arada, hani biri olsaydı neyse. Biri Rize’den biri Trabzon’dan. Karadenizlilerin dediği gibi talihsizlik nerede saklı biliyor musunuz? Fındık kadar aklı olanlar iktidarda meselenin özü bu. O fındık kadar akıldan bir de kurt çıkıyor, kurda teslim olmuş bunlar.

'KARADENİZ MAHİR ÇAYANLARLA, KEMAL PİRLERLE ANILMALI'

Daha önce söyledik; bu akıldan kurt çıkarsa Osmaniye’den öteye gidemezsiniz dedik. Gidemiyorlar. Gidemedikleri için de adayları hep kayyum, hep bürokrat. Gidemezler öyle bir yüzleri yok. Madem Osmaniye’den öteye gidemiyorlar haydi Karadeniz’e de gelemesinler bunlar. Niye Karadeniz’i bunlarla anıyoruz ki. Karadeniz devrimci dayanışmayla anılmalı. Mahir Çayanlarla Cihan Alptekinlerle anılmalı. Karadeniz hayvan ve insan sevgisi ile nam salmış, HES’lere karşı mücadele eden kadınlarla anılmalı. Karadeniz, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde en önde koşan Kemal Pirlerle. Haki Karerlerle anılmalı. Karadeniz Terzi Fikri ile, Fatsa ile, Hopa ile anılmalı. IŞİD’e karşı 60 yaşında olmasına rağmen gidip savaşan Sinoplu Rıfat Amca ile anılmalı. Bu iktidara karşı direnirken, atılan gaz bombası sonucu öldürülen Metin Lokumcu ile anılmalıdır. Devletin bekası diye halka zulmedenlere karşı ‘kimdir devlet’ diyen Havva Ana ile anılmalı. Bu zulmü, bu direniş yıkacak işte. Karadeniz isyanda, tüm Türkiye isyanda, bu zulme ve şiddete karşı.

KARADENİZ İKTİSADİ ŞİDDET ALTINDA

Bugün uğradığı zulümle Karadeniz ciddi bir şiddet altında. Özellikle de iktisadi şiddet altında.

Bakın Karadeniz deyince; çaydır, fındıktır, hamsidir. Balıkçılığın geldiği hale bakın. Hamsi neredeyse Karadeniz’de tükenecek. Balıkçılığın geldiği içinden çıkılmaz durum balıkçılıkla geçinen tüm aileleri perişan etti. Çay üreticileri, fındık üreticileri, fındık ki dünya fındık üretiminin yüzde 80’ine denk geliyor Karadeniz’deki üretim. Fındık üreten aileler yoksullaşıyor. FİSKOBİRLİK’e devlet desteği kesildi. Devletin desteği nereye gidiyor peki? Bize küfreden müteahhide gidiyor. O yüzden fındık üreticileri gereken cevabı 31 Mart’ta verecek. Aynı şey Çaykur için geçerli. Özelleştirmeleri gördük de Çaykur’daki gibisini hiç görmemiştik. Çaykur da satış kısmını özelleştiriyorlar. Tümünü değil, nerede karlı bir alan var, onun üzerinden rant alanı yaratmaya çalışıyorlar. 215 bin ailenin geçimini böylece yok ediyorlar. Tıpkı şeker pancarı üreticilerine yaptıkları gibi. Bunlar üreticiye, çiftçiye, emekçiye düşman.

1700 HES YAPACAKLAR, KARŞI ÇIKANLARA DA 228 CEZAEVİ

Sadece üretim, ekoloji olarak baktığınızda bütün Karadeniz’in yıkım altında olduğunu görürsünüz. Nasıl ki Dersim’in ormanlarını yakıyorlar, Karadeniz’in de ormanlarını kesiyorlar. Karadeniz’de büyük bir katliam ve doğa talanı var. Bütün o doğal güzelliklere saldırıyorlar. 2023 yılına kadar 1700 tane HES yapacaklarmış. Bunun yanında bir şey daha yapıyorlar. HES’lere karşı çıkanlar için de 228 cezaevi yapıyorlar. Doğa talanı ve HES’lere karşı çıkanları bu zulüm ile cezaevine tıkmaya çalışıyorlar. Geçenlerde bir milletvekili kalktı, cezaevleri için ‘bacasız fabrika’ dedi. Cezaevleri üzerinden yeni bir emek sömürüsü planlıyorlar.

HDP TÜRKİYE HALKLARININ PARTİSİDİR

Bu mücadelenin her yerindeyiz, en önündeyiz. Nerede talan varsa sömürü varsa kadına yönelik şiddet varsa halklarımıza karşı zulüm varsa orada halklarla birlikte HDP vardır ve mücadelenin en önündedir. Cerattepe’de HDP vardır. Cerattepe’deki bütün yoldaşlarımızla omuz omuza o madenin doğadaki tahribatına karşı mücadelemiz sürüyor. Türkiye’nin her yerinde bu mücadeleyi Türkiye halkları, emekçileri ile veriyoruz. Ama bazı internet sitelerine, bazı gazetelere bakıyorsunuz diyorlar ki; HDP Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıyor. Biz değiliz de kim Türkiye partisi. Ya sen coğrafyayı bilmiyorsun, o derse girmedin ya da evinden dışarı çıkmadın.

Türkiye’nin her yerindeyiz yegane Türkiye partisiyiz, bunu herkes böyle bilsin. Türkiye halklarının partisiyiz. Bu demokratik mücadelenin içindeyiz. Demokratik Cumhuriyeti var edene kadar da bunu sürdüreceğiz. Osmaniye’den öteye geçemeyenler, Hakkari’de, Şırnak’ta bir milletvekilimizi çalmak için ordunun yarısını Hakkari’ye, Şırnak’a gönderenler mi Türkiye partisi? HDP Türkiye partisi değilmiş, hadi oradan!

Karadeniz’deki zulmün bir diğer adı da yoksulluk. Kürt illerinden sonra en yoksul illerin başında Karadeniz illeri geliyor. İşsizlik had safhada, yoksulluk had safhada. Göç ediyorlar da iş bulabiliyorlar mı? Hayır. İş bulsalar geçinecek kadar ücret alabiliyorlar mı? Hayır. İşte asgari ücret ortada. 1608 TL olan asgari ücret 1800 mi olsun 2 bin mi olsun diye tartışıyorlar. Hala bu sömürüyü derinleştirmeye çalışıyorlar.

'DİYARBAKIR’DA KAYYIM’I, ANKARA’DA YOLSUZLUĞU GİZLEYENİ ADAY YAPTILAR'

Belediye başkanı bulmaktan zorlanıyorlar. Diyarbakır'da kayyım aday gösterildi. Ankara'da yolsuzluk dosyasını saklayan kişiyi aday gösteriyorlar. Buradan sormuştum 26 sayfalık yolsuzluk soruşturman ne oldu diye, şimdi açıkla. İzmir'e ekonomiye perişan etmiş, cinsiyetçiyi aday yapmışlar. Bu iktidarı faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız. Şimdi süpürgeleri hazırlama zamanıdır. Eşit yurttaşlık temelinde, demokratik cumhuriyete var edecek bir dönüşü hep birlikte başlatacağız.

'HASTALIKLI BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

HDP Türkiye partisi olmaktan uzaklaşıyor diyorlar. Bunu söyleyenler coğrafya dersi görmemiş. Osmaniye'den öteye geçemeyenler Hakkari'de vekillerimizi gasp ediyor. Sürekli gözaltına almak için HDP'li arıyorlar; HDP'li bulamadıklarında soğanları gözaltına alıyorlar. Yarın, 'terör örgütü kurmaya çalışan soğanlar ele geçirildi' diye manşet atabilirler. Hastalıklı bir durumla karşı karşıyayız. Artık iktidar hastalıklıdır. Bu ülkeyi hastalıktan kurtarmalıyız. Sadece belediyeyi kazanmak için talip olmuyoruz, yerel demokrasi için yerelden yönetim için talip oluyoruz.

'YERELLERDE OLUŞAN İTTİFAK OLANAKLARINI DEĞERLENDİRECEĞİZ'

Biz her yerde halkların adaylarını göstereceğiz. Şimdi temizlik zamanı; süpürgeleri hazırlamalıyız. Türkiye'nin her yerinde halkın iradesine saygı göstereceğiz. Tek önceliğimiz ceberrut iktidarı göndermektir. Bunun için yerellerde oluşan ittifak olanaklarını değerlendireceğiz." (POLİTİKA SERVİSİ)

HDP selahattin demirtaş Açlık Grevi grup toplantısı Leyla Güven Sezai Temelli AİHM kararı