CHP İstanbul milletvekili adayı Elmas Arus: İktidarın Roman politikaları suya yazılan yazı gibi

CHP milletvekili adayı Elmas Arus, seçilmesi halinde Meclis’teki ilk kadın Roman vekil olacak. Artı Gerçek'e konuşan Arus, seçilmesinin birçok kız çocuğuna umut aşılayacağını söylerken, iktidarın Roman politikalarının somut adımlar içermediğini vurguladı.

CHP İstanbul milletvekili adayı Elmas Arus: İktidarın Roman politikaları suya yazılan yazı gibi

Oğulcan ÖZGENÇ

ANKARA - CHP'nin İstanbul 2’inci bölge 16’ıncı sıradan aday gösterdiği Sıfır Ayrımcılık Derneği Başkanı ve yönetmen Elmas Arus, 14 Mayıs'ta seçilmesi halinde Meclis’teki ilk kadın Roman vekil olacak. Arus, "Eğer seçilirsem, Roman toplumunun tarihinde ilk defa bir Roman kadın milletvekili olarak Meclis'te yer alacak olmamın toplumsal açıdan büyük bir önemi var. Bu durum, Roman kadınların siyasi alanda var olma mücadelesine ivme kazandırarak, toplumda daha görünür hale gelmelerine ve seslerinin daha güçlü bir şekilde duyulmasına katkı sağlayacak" dedi, "Birçok kız çocuğuna umut aşılayacak" vurgusu yaptı.

İktidarın Roman politikalarını ise 'suya yazılan yazı'ya benzeterek "Yazıyı suyun üstünde görüyoruz, sonra dalga gelip götürüyor. Daha çok reklam içerikli, kamuoyu ve algı oluşturmaya dönük politikalar olduğu için sürdürülebilir somut adımlar yok. Adımların adı konuluyor ama topluma yansımıyor" eleştirisi getirdi.

Arus’la adaylık sürecini, milletvekilliğine dair planlarını, Romanların sorunlarını ve Meclis’teki Roman temsiliyeti meselesini konuştuk.

Sizi 2009 yılında kurduğunuz Sıfır Ayrımcılık Derneği’ndeki çalışmalarınızla tanıyoruz. Seçim sürecinde ilk başta CHP’den aday adaylığınızı açıkladınız. Listeler kesinleştikten sonra da sizi İstanbul 2’inci bölge 16’ıncı sıra adayı olarak gördük. Adaylık süreciniz nasıl gelişti? Neden CHP?

İdeolojik olarak yakın hissettiğim CHP’de 2018’den beri Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın’ın sosyal politikalar alanında danışmanlığını yapıyorum. Dolayısıyla parti politikalarına yabancı değilim. Kısacası, kendimi ait hissettiğim için CHP’deyim.

Doğrusu, adaylaşma sürecinde kararsızdım. Romanlar, Lomlar, Domlar, Abdallar; hem kadın olarak hem de söz konusu toplumların bir temsilcisi olarak aday olmamı çok istediler. Ben bu süreçte 'İktidarı değiştirelim ve öyle aday olayım' yaklaşımında bulunmuştum ama bu süreci toplumun isteği belirledi. Beraber çalıştığımız gruplar, bu süreçte benim aday olmama dair isteklerini il başkanlıklarına ilettiler. Yani doğalında gelişen bir süreç oldu.

‘ROMANLARIN SORUNLARINA YÖNELİK ÇÖZÜM ODAKLI YAKLAŞIM YOK’

Dokuz yıl boyunca Türkiye’nin her yerindeki Roman grupları ziyaret ederek “Buçuk” adında bir belgesel hazırladınız. Sıfır Ayrımcılık Derneği’nde de saha çalışmalarınız oldu. Milletvekilliği adaylığı sürecinde de Romanlarla sık sık bir araya geldiğinizi görüyoruz. Buradan hareketle, Romanların temel talepleri nelerdir? Gerçekleştirdiğiniz saha çalışmalarında neler gözlemliyorsunuz?

Romanların en önemli problemlerinden bir tanesi özellikle kamu kurumlarında görünmez oluşları. Bu kurumların içine zaten çok zor girebiliyorlar, girseler de çok zor görünüyorlar. Kimliğinden dolayı dışlanacağını düşünen Romanlar, bu alanlarda kimliklerini göstermiyorlar. Dahası, kamu politikalarında Romanların sorunlarına yönelik çözüm odaklı bir yaklaşım yok. Romanlar, herkesi kapsayacak bir yaklaşımla politikaların dizayn edilmesini talep ediyor ve adalet istiyor.

Sivil toplumdaki çalışmalarımla, “Buçuk” belgesiyle ve aynı zamanda kişisel aktivizm yoluyla Romanların sorunlarına ışık tutacak ve politika üretecek faaliyetler yürütüyorum. Romanlar özellikle 2004-2005 yıllarında arasında sivil toplum kuruluşları aracılığıyla örgütlenmeye başladı. O gün bugündür de 600’ün üzerinde Roman derneği var. Bu dernekler arasındaki tek kadın başkan da benim. 34 bölgede örgütlü Roman Diyalog Ağı’nın da genel sekreteriyim.

‘ROMANLARIN EN YAKICI SORUNU AYRIMCILIK’

Gözlemlerimden hareketle, Romanların sorunlarının arttığını söyleyebilirim. En başta yoksulluk ve yoksunlukla mücadele geliyor. Romanlar, buna ek olarak ayrımcılıkla mücadele ediyor. Diğer taraftan eğitim oranları çok düştü. Çocukların büyük bir çoğunluğu okullardan koptu. Piyasaya paralel olarak istihdam oranları inanılmaz derecede azaldı. Güvencesiz işlerde çalışan Romanlar, pandemiden sonra iş alanlarını kaybetti çünkü bulundukları iş alanlarına başka toplumsal gruplar talip oldu. Romanlar onlarla rekabet edemedi. Ne de olsa bir işi yapabilmek için en basitinden okuryazar olman gerekiyor. Belirli bir yaşın üstündeki Romanların bir kısmı da okuryazar değil. Bununla birlikte insani koşullarda barınma sorunu çok ciddi boyutlara ulaştı. Özellikle ev kiralarının artışı Romanları çok etkiledi. Mesela, bir ev ziyareti yaptık. Yedi ailenin üç oda bir salon evde beraber yaşadığını gördük.

Tüm bunlara eşlik eden en yakıcı sorun ayrımcılık. Depremde de gördüğümüz üzere bölgede yaşayan Romanlar ayrımcı pratiklerle karşı karşıya kaldı. Biz de bu sorunlar karşısında kamu kurumlarına, politika yapıcılara ve yerel yönetimlere öneriler sunuyoruz. Ama bu önerilerin gerçekleşmesi için samimiyete ve somut adımlara ihtiyaç var. Romanların yaşadığı sorunlar gerçekçi bir biçimde ele alınmalı ve bunlarla ilgili hedefler belirlenmeli.

‘ROMANLARDAN CHP’YE CİDDİ BİR GEÇİŞ VAR’

Yakın zamanda İstanbul’da bulunan iki Roman federasyonu Romanlar adına Cumhur İttifakı’na ve AKP’ye desteklerini açıkladı. Bu desteği nasıl yorumluyorsunuz?

Roman örgütlerinin büyük bir çoğunluğu, bir partinin yan kuruluşu ya da yardım kuruluşu gibi hareket ediyor. Yani hak temelli bakış açısına sahip çok az örgüt var. Söz ettiğiniz federasyonları da yakından takip ediyorum. Bu federasyonlar, hak temelli bir bakış açısına sahip olmayan ve destekleyeceklerini söyledikleri partinin yan kuruluşu gibi çalışan oluşumlar. Bunlar, halkın yansıması değil. Orada gerçekçi bir halk yansıması görmek mümkün değil. Başka motivasyonlarla bu desteği sunmuş olmalılar. Romanların genelinden böyle bir destek açıklaması yok. Bununla beraber; Rom, Dom, Abdal ve Romanların siyasi partilere türlü yaklaşımları ve dinamikleri var. Çünkü her grubun kendine özgü beklentileri ve sorunları var. Bu çeşitliliği tek bir duygu ve siyasi parti altında toplamaya imkan yok.

Ayrıca, son üç senedir CHP’ye yönelik büyük bir geçiş var. Anadolu’dan, İzmir’den ve İstanbul’dan büyük bir destek var. O yüzden “Hangi Romanlar?” diye sormak lazım. Bir de destek açıklamasında bulunanlar kaç kişiyi temsil ediyor? Ortak bir metin mi var? Romanların hepsine mi sorulmuş? Roman örgütleriyle bir araya gelip ortak bir ilkesel karar mı verilmiş?

Romanların problemlerinin ve taleplerinin iktidar tarafından yeteri kadar dikkate alındığını ve konuşulduğunu düşünüyor musunuz? İktidarın, Roman politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidarın Roman politikaları suya yazılan yazı gibi. Yazıyı suyun üstünde görüyoruz, sonra dalga gelip götürüyor. Daha çok reklam içerikli, kamuoyu ve algı oluşturmaya dönük politikalar olduğu için sürdürülebilir somut adımlar yok. Adımların adı konuluyor ama topluma yansımıyor. Var olan yoksulluğu, yoksunluğu ve ayrımcılığı çözebilecek ortak politikalar yok. Belirli dönemlerde yükselen ama altı boş çalışmalar var. Ortaya, toplumun her kesimini kapsayacak bir irade koyulmuyor.

‘KİMSE BEN BURADAYIM DEMEK ZORUNDA KALMASIN’

Milletvekili adayları listelerinin kesinleşmesinin ardından listelerdeki temsiliyet meselesi gündem oldu. 28’inci dönemde Meclis’te Romanların sesi olacak mı? Roman vekil adayı sayısının bu denli az olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Roman vekillerin Meclis’te olması çok önemli ama sesi olmayan bir Roman vekilin olması ile olmaması arasında da pek bir fark yok. Siyaset bu. O yüzden seçilip seçilmemek üzerine kesin bir ifade kullanmak istemiyorum. Ama CHP’nin bir Roman vekil adayı var.

Bununla beraber, temsiliyetin artması gerektiğini düşünüyorum ama asıl önemsediğim şey şu: demokrasi öyle iyi kurgulanmalı ki kimse etnik kimliğinden dolayı “Ben buradayım” demek zorunda kalmasın. Herkesin hakları demokratik zeminde korunsun. İnsanlar, Meclis’te fikirleriyle ve insan haklarına sunabilecekleri katkılarla bulunsun.

Seçilmeniz halinde Meclis’in ilk kadın Roman vekili olacaksınız. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Eğer seçilirsem, Roman toplumunun tarihinde ilk defa bir Roman kadın milletvekili olarak Meclis'te yer alacak olmamın toplumsal açıdan büyük bir önemi var. Bu durum, Roman kadınların siyasi alanda var olma mücadelesine ivme kazandırarak, toplumda daha görünür hale gelmelerine ve seslerinin daha güçlü bir şekilde duyulmasına katkı sağlayacak. Birçok kız çocuğuna umut aşılayacak. Onların özgüvenlerini arttıracak. Koskoca sülalede okula giden ilk kız çocuğu olarak o gün yüklenilen sorumluluğun ağırlığını hala hissediyorum. Bu sorumluluğu taşımak çok önemli.

‘DIŞARDA BIRAKILAN GRUPLARIN SESİ OLACAĞIM’

Son olarak, vekil olursanız Meclis’te neler yapacaksınız? Neleri değiştirmeye çalışacaksınız?

Öncelikle, bu grupların temsilcisi olarak, onların toplumda daha iyi tanınmalarını sağlamak ve katılımlarını artırmak için çaba göstereceğim. Bu grupların toplumda yeterince tanınmadığına ve sistemin de onları tanımadığına işaret ederek, bu grupların vatandaşlık haklarını kullanmaları için gerekli olan donanımları sağlayacağım. Bu kapsamda, mesleki kurslar, okuryazarlık eğitimleri ve istihdam olanaklarının genişletilmesi gibi çalışmalar yapacağım. Ayrıca, ulaşımı zor olan mahallelere kreş ve okul öncesi eğitim kurumları açılmasını sağlayarak, bu grupların çocuklarının erken yaşta toplumun diğer kesimleriyle tanışmalarını hedefliyorum. Bu sayede, çocuklarının toplumla daha iyi uyum sağlamalarına ve yargılarını geliştirmelerine yardımcı olmayı umuyorum. Roman gruplarının genelde güvencesiz işlerde çalıştığını biliyoruz. İstihdam olanaklarının genişletilmesi ve her eve bir sigortalı getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede, ailelerin sosyal güvencelerinin artmasını ve yaşamlarının daha iyi hale gelmesini sağlamayı amaçlıyorum. Kısacası, Roman gruplarının temsilcisi olarak, onların haklarını savunmak ve yaşamlarını daha iyi hale getirmek için çaba göstereceğim.

Vurgulamalıyım ki en görülmeyen, en dışarda bırakılan grupların sesi olmayı planlıyorum. Sadece insanların değil, doğanın da sesi olmayı düşünüyorum. Ben, hassas olduğum her alanda toplumun ve doğanın sesi olmaya çalışacağım. İnsan hakları alanında yapılması gerekenlerin takipçisi olacağım.