CHP Kurultay davası | Erdoğan: Biz bu davanın hiçbir yerinde yokuz
CHP kurultay davasından ertelemesinin ardından ilk kez konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz bu davanın hiçbir yerinde AK Parti olarak yokuz" dedi. Erdoğan, bazı CHP'li siyasetçilerin AKP'ye geçmesiyle ilgili ise "Katılımların devam edeceğine inanıyorum" değerlendirmesini yaptı.

Artı Gerçek- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar ziyaretinin ardından uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, CHP'nin 38. Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davada dün (15 Eylül) erteleme kararı çıkmasının ardından ilk kez konuştu. Erdoğan, AKP olarak davanın hiçbir yerinde olmadıklarını söyledi.
'ŞİKAYET EDENLER DE YARGILANANLAR DA CHP'Lİ'
Erdoğan, "Şu anda yargı burada tek amir. Kararını verdi mi, verdi. Dolayısıyla şimdi bu ara kararla süreç ertelenmiş oldu. Bu ertelenmeyle birlikte bu ara karardan sonra beklenen yeniden mahkemenin yapılmasıdır. Bakalım orada ne gibi bir karar çıkacak. Bunu da açık ve net göreceğiz. Biz bu davanın hiçbir yerinde AK Parti olarak yokuz. Şikayet edenler de yargılananlar da CHP'nin koridorlarında dolaşıyorlar. Aramızdaki fark bu. Bunların iç tartışmalarını bastırmak için öncelikle bize sataşmaktan vazgeçmesi lazım" diye konuştu.
'BİZE KATILMAK İSTEYENLERE NİYE GELİYORSUNUZ MU DİYECEĞİZ'
CHP'li siyasetçilerin AKP'ye katılmasını değerlendiren Erdoğan, "Neymiş? CHP'den bazı başkanlar, meclis üyeleri, bizim partimize katılmışlar. Katılmak isteyenlere biz 'niye geliyorsunuz' mu diyeceğiz? Bizim kapımız açık. 'Hayırlı olsun' deriz ve aramıza onları da alırız. Nitekim en son Beykoz Belediye Başkanı Özlem Vural Gürzel, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanından sonra, o da aramıza katıldı. Meclis üyeleriyle beraber aramıza geldiler ve şu anda onlarla birlikte yola devam ediyoruz. Her ne kadar bu kavga CHP içinde yaşansa da şurası çok önemli, herkesi etkiliyor. Rüşvet, haraç, yolsuzluk, sahtekarlık, irtikap ve delege pazarlığı bunların içinde var. Önce sen, kendi içindeki bu olumsuzlukları temizlemeye bak. Bunu temizlemeden sağa sola çamur atma. Meselenin bu yönünü kimse görmezden gelemez" dedi.
'MUTLAK BUTLAN MI OLUR BAŞKA TÜRLÜ BİR KARAR MI ÇIKAR GÖRECEĞİZ'
CHP yönetimini eleştiren Erdoğan, "İta amirlerinden izin almadan konuşamayan bir CHP yönetimi var. Böyle siyaset olur mu? AK Parti'nin içinde böyle bir şey yok. Söz isteyen bütün arkadaşlarımıza biz mikrofonlarımızı açık tutarız. Asla onların mikrofonlarını kapatmayız. CHP yöneticilerinin kurdukları her cümle ya kulaklarına fısıldanıyor ya da ellerine tutuşturuluyor. Böyle bir yapı var. Bu yol, yol değil. Onun için de biz ara karardan sonra yargının vereceği kararı, bu mutlak butlan mı olur, başka türlü bir karar mı çıkar, hepsini yargının vereceği karardan sonra göreceğiz" diye konuştu.
'KATILIMLARIN DEVAM EDECEĞİNE İNANIYORUM'
AKP'ye katılımların devam edeceğine inandığını ifade eden Erdoğan, şöyle dedi:
"CHP'ye gidenler, iyi niyetlerle ana muhalefet partisine gittiler. Ama daha sonra gördüler ki partide rüşvet var, yolsuzluk var, irtikap var. Bütün bunlar olunca, 'biz yanlış adrese gelmişiz' dediler ve kopma kararı aldılar. AK Parti'nin içinde yıllarca böyle bir durum yaşanmadı, yaşanmıyor. Bu gerçeği gören CHP yöneticileri, bu kaçışı durdurmak için 'baskı yapılıyor, tehdit ediliyorlar' gibi iftiralarda bulunmaya başladılar. Değerli arkadaşlar, 100 yıllık partiyi bir hırsızlık çetesinin fedaisi haline getirenlere bir tepkidir bu. Şu anda tablo budur. Belediye başkanlığı yapmış bir Cumhurbaşkanıyım. Başbakanlık yapmış bir Cumhurbaşkanıyım. 2014'ten bu yana Cumhurbaşkanlığını sürdüren bir kişiyim. Kısacası siyasetçiyim. Siyasi hayatım boyunca böyle şeylerle hamdolsun hiçbir zaman karşı karşıya kalmadım.
CHP dışındaki partilerden de saflarımıza katılan kardeşlerimiz, bu millete hizmetin adresinin AK Parti olduğuna inandıkları için partimize geliyorlar. Bu da bizi bir yerde mutlu ediyor. Bundan sonraki süreçte de katılımların devam edeceğine inanıyorum. İnsanlar güçlü kadrolara sahip, istikrarlı bir parti olarak AK Parti'yi tercih ediyor. 24 yıllık tarihinde hem halkın teveccühünü kazanmış, hem de devlet yönetimindeki tecrübesini ortaya koymuş bir partiyiz.
Bundan sonraki süreçte de atacağımız adımlarla, halkımızın muhabbetini kazanarak inşallah yola devam edeceğiz. Dolayısıyla muhalefetten gelen isimler için AK Parti’ye katılmak, parti değişikliğinin ötesinde temiz siyaset ile, kendini millete hizmet adamış kadrolarla buluşmak demek. Bu katılımlar bir kez daha göstermiştir ki; AK Parti ve Cumhur İttifakı yoluna güçlenerek devam edecektir."
'SÜREÇ KARARLILIKLA VE HEDEFE ODAKLANMIŞ BİR ŞEKİLDE DEVAM ETMEKTE'
Kürt meselesinin çözümü için başlatılan sürece ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Terörsüz Türkiye süreci kararlılıkla ve hedefe odaklanmış bir şekilde devam etmektedir. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Terörsüz Türkiye hedefimizin yalnızca güvenlik değil, demokratik meşruiyet temelinde yürütüldüğünün de en net göstergesidir. Süreç, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi tahkim edecek biçimde ivme kazanmaktadır. Ayrık otları temizlenmediği takdirde mahsulü zayıflatır ve verimi düşürür. İnanıyorum ki birlik ve beraberliğimiz o zararlı otları kökünden kurutacak, sürecin menzile varmasıyla ülkemiz daha da güçlenecektir. Bu nedenle sahada her adımı yakından takip ediyoruz. Komisyon içindeki arkadaşlarımız da çok hassas bir şekilde süreci takip ediyorlar. Milletimizin desteği ve hayır duası en büyük güvencemizdir. O büyük destek sayesinde ülkemize karşı kurulan tuzakları bozduk ve bozacağız. Milletim şunun farkında olsun; biz, ne yaptığımızı çok ama çok iyi biliyoruz. Toplu vuran yürekleri topun sindiremeyeceğini akıllarımızdan bir an dahi çıkartmıyoruz, çıkartmayalım. Terörsüz Türkiye sürecini sadece bugünü değil, geleceği de güvence altına almak için kapsamlı bir güvenlik anlayışıyla yürütüyoruz. Vakti, zamanı geldiğinde bu sözlerimiz daha net anlaşılacaktır" dedi.
'SDG'NİN ŞAM YÖNETİMİ İLE ENTEGRASYON ARAYIŞLARI SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR ADIM'
Suriye'de geçiş hükümeti ve SDG arasındaki görüşmeleri de değerlendiren Erdoğan, şöyle dedi:
"Şu anda Suriye’de birlik ve beraberliğin sağlanması ve kalıcı barışın ülkenin her köşesinde hakim olması tabii ki bizim Türkiye olarak en büyük arzumuzdur. Bunun için Suriye halkının yanında durmaya devam ediyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Ahmed Şara (Muhammed Colani) ile bir görüşmemiz oldu. Onunla da bu konuları etraflıca ele aldık. Suriye Demokratik Güçleri konusunda bizim onlara yönelik mesajlarımız da belli. Suriye Demokratik Güçleri ile Şam yönetimi arasındaki entegrasyon arayışları Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir adım. Zaman zaman Suriye yeniden tek yürek ve tek yumruk olmasın diye kışkırtmalar yaşanıyor. Suriye’de şu anda uluslararası diplomasiyle yerel dinamiklerin iç içe geçtiği karmaşık bir süreç var. Biz burada kesinlikle Suriye’yi yalnız bırakamayız. Onun için de ilgili arkadaşlarım başta Dışişleri Bakanım, İstihbarat Başkanım, Suriye ile sıkı bir diyalog içerisindeler. Suriye’de artık eski zamanlar geride kaldı. Şimdi Suriye’de yeni bir dönem başladı. Ancak biliyorsunuz güneyden İsrail, Suriye’yi sıkıştırıyor, yıpratmaya çalışıyor. Oradan, böl, parçala, yönet mantığıyla bir şeyler koparmanın gayreti içerisindeler. Tüm bunlara rağmen Suriye’de herkesi kucaklamayı önemseyen bir yönetim şu anda iş başında. Bu, Suriye’de dengeleri değiştirmiştir ve bunu şu anda hazmedemeyenler var. Herkesin bu yeni durumu iyi anlaması, adımlarını buna göre atması en doğru, en basiretli ve Suriye’nin şartlarına en uygun yol olacaktır. Şimdi ben sizlere de sormak isterim. Barış ile hep beraber kazanmak varken çatışmayla kaybetmek niye? Bunun üzerine duralım. Provokasyonlara kapılmadan, yanlış yollara sapmadan, Müslüman kanından beslenenlerin oyunlarına gelmeden, ilerlememiz şart. Biz, hiçbir ayrım yapmadan tüm Suriyelilerin yanındayız. Özellikle başta Dışişleri Bakanım olmak üzere İstihbarat Başkanım çok sıkı bir diyalog ve ilişki ile Suriye’nin yönetimindeki muhataplarıyla sık sık görüşmeler yapıyorlar. Bu görüşmeleri de sürdürecekler. Sonunda kazanan inşallah inanıyorum ki Suriye olacaktır, bütün bölgemiz olacaktır."
'BATI'NIN FİLİSTİN'İ TANIMASI İSRAİL’İ DAHA FAZLA KÖŞEYE SIKIŞTIRACAK'
Batı ülkelerinin Filistin'i tanıyacaklarına dair açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "İsrail, zulmünü artırdıkça gerçek yüzü de ortaya çıkıyor. Filistin’de yıllardır sistematik bir şekilde devam eden İsrail zulmünü görmezden gelenler dahi, 'artık bu kadar da olma'” demeye başladılar. BM Genel Kurulu’nda sizin de ifade ettiğiniz gibi, 142 ülkenin 'evet' oyuyla kabul edilen New York Bildirgesi, Filistin meselesinde diplomatik dengeleri kökten değiştiren bir süreç olmuştur. Son dönemde BM oylamalarında çıkan sonuçlar, İsrail’in giderek yalnızlaştığını göstermektedir. Türkiye’nin yıllardır her platformda savunduğu iki devletli çözüm tezi, artık küresel çoğunluğun ortak iradesi haline gelmiştir. Türkiye açısından baktığımızda diplomatik mücadelemizin haklılığı tescillenmiştir. Bir yönüyle BM zemininde alınan bu kararlardaki irade değişiklikleri, İsrail’in soykırım uyguladığının açıkça ortaya çıktığını göstermektedir. Bu, bugüne kadar oylamalarda 'evet' diyenlerin yanında yer almayanların da belki zaman içerisinde 'evet' yönünde oy kullananların arasına katılmasına vesile olabilir. Filistin’in Batılı ülkelerce devlet olarak tanınması, ben inanıyorum ki İsrail’i daha fazla köşeye sıkıştıracaktır. Biz, bir kez daha BM zemininde bunu haykıracağız. Mazlumların çığlığını dünyaya inşallah duyuracağız" diye konuştu.
'NETANYAHU, HİTLER İLE İDEOLOJİK AÇIDAN ADETA AKRABADIR'
İsrail ve Netanyahu yönetimine eleştirilerini sürdüren Erdoğan, "Bir defa şunu çok açık net ortaya koyalım. İsrail, bir dine değil bir sapkın ideolojiye hizmet etmektedir. Bu özelliğini bir defa gözden geçirelim. Netanyahu ve çetesi, dünyaya sadece Siyonizm’in uyduruk masallarını anlatıyor. BM şartı, devletlerin toprak bütünlüğünü, egemen eşitliliğini ve sınırlarının zorla değiştirilmemesini emreder. Bunu görmemiz lazım. Dolayısıyla 'vadedilmiş topraklar' kavramıyla oluşturulan senaryolar, hukuken geçersiz ve meşruiyetten yoksundur. İsrail’i yönetenler kendi radikal anlayışlarını, faşist bir ideolojiye dönüştürmüş bir cinayet şebekesinden başka bir şey değil. Bu yönüyle Netanyahu, Hitler ile ideolojik açıdan adeta akrabadır. Böyle bir özelliği var. Nasıl Hitler, kaydettiği ilerlemenin etkisiyle kendini bekleyen hezimeti göremediyse, Netanyahu da aynı nihai akıbeti yaşayacaktır. Ben buna inanıyorum. İsrail, Müslümanlara, Hristiyanlara olduğu kadar Musevilere de zarar vermektedir. İsrail’in soykırımlarına karşı çıkan Musevilere kulak verdiğinizde Siyonizm’in nasıl tehlikeli bir ideoloji olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Siyonist İsrail, illa bir yerle irtibatlandırılacaksa o, terörizm ve faşizmdir. İsrail, inancımıza göre bizim peygamberlerimiz olan Hazreti Musa ve diğer peygamberlerin mübarek hatıralarını ve taşıdıkları ilahi mesajları kirletemez. İslam dünyası, peygamberlerine yönelik bu alçak saldırıya ilimle, irfanla karşılık vermelidir. İslam ülkelerinin kendi aralarında güvenlik, iş birliği, istihbarat paylaşımı ve kriz yönetimi mekanizmaları geliştirmeleri de hayati önemdedir. Ben özellikle Peygamberimizin ‘Ey Allah’ın kulları kardeş olun’ çağrısına uyarak kardeşliğimizi pekiştirelim diyorum" dedi.