Cumhur İttifakı'nı destekleyen HÜDA PAR nasıl kuruldu, Hizbullah'ın devamı mı?

Cumhur İttifakı'nı destekleyen HÜDA PAR nasıl kuruldu, Hizbullah'ın devamı mı?
AKP'nin HÜDA PAR ile görüşmesi ve Cumhur İttifakı'nı destekleme kararı sonrası partinin geçmişi yine gündeme geldi. MHP'nin bu işbirliğine sessiz kalması dikkat çekerken, Hizbullah neydi, nasıl HÜDA-PAR oldu ve siyasi çizgisi nedir? soruları tartışılıyor.

Remzi BUDANCİR


DİYARBAKIR - Türkiye'nin 14 Mayıs'ta yapılacak seçimin sürecine girmesiyle ittifaklarda da hareketlilik arttı. İktidarda olan Cumhur İttifakı'nın cephesini genişletme hamlelerinden biri de Hür Dava Partisi (HÜDA Par) oldu. Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı üzerine, HÜDA PAR ve Hizbullah ilişkisi ve bu partinin savunduklarını ile MHP'nin nasıl karşılayacağı tartışma konusu oldu.

AKP, HÜDA PAR ile görüştü.

Peki Hizbullah neydi, nasıl HÜDA-PAR oldu ve siyasi çizgisi nedir?

HİZBULLAH: İLİM VE MENZİL ÇATIŞMASI

Hizbullah, 1984 yılından itibaren İstanbul’da market ve kuyumculara yönelik soygun eylemleriyle varlığını gösterdi. 1984’te Şişli’de gerçekleştirilen bir kuyumcu soygunundan sonra düzenlenen operasyonlarda Hizbullah’ın birçok üyesi gözaltına alındı. Uzun süre sessiz olan örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun 1987’de Batman’a yerleşmesinden sonra Hizbullah ismi tekrar gündeme gelmeye başladı.

1981 yılında Fidan Güngör, Menzil kitapçısını kurarken, 1982 yılında Hüseyin Velioğlu ise İlim kitapçısını kurdu. Örgüt 1987'ye kadar bu kitapçılarda toplanarak faaliyetlerini sürdürdü. Hüseyin Velioğlu 1987'de İlim kitapçısını Batman'a taşımasının ardından örgüt iki kola ayrıldı. Velioğlu'nun liderliğindeki İlim kolu silahlı faaliyetlere başlama kanaatindeydi. Anlaşmazlıklar iki grup arasında kanlı çatışmaların yaşanmasına neden oldu. Hüseyin Velioğlu liderliğindeki grup, Menzil grubunu tasfiye etti. İki grup arasında yaşanan çatışmalarda çoğunluğu Menzilcilerden olmak üzere yaklaşık 200 kişi öldü. 1994’te kaçırılan Menzil grubunun lideri Fidan Güngör’den bir daha haber alınamadı.

SALDIRILAR 1992’DE ARTTI

Hizbullah’ın Kürt illerindeki hedefi Kürt siyasi hareketi geleneğini sürdüren isimlerdi. Hüseyin Velioğlu’na göre örgüt, “Marksist bir örgüt” olduğu gerekçesiyle silahlı mücadeleyi başta PKK olmak üzere Kürt siyasi hareketinin unsurlarına karşı vermeliydi. Süreç bu temelde gelişti, Batman, Diyarbakır, Van, Urfa başta olmak üzere birçok ilde suikastlar başladı.

1992’ye gelindiğinde örgüt Batman sokaklarında Halkın Emek Partisi (HEP) üyelerine yönelik saldırılarını arttırdı. “PKK destekçisi” olarak tanımladığı isimleri kaçırmaya başladı. Örgüt sadece siyasi kişilikleri değil, görüş olarak kendisine uzak olan iş insanları, gazetecileri, imamları da hedef aldı. Enseye kurşun, satırla öldürme yanı sıra, kaçırdığı kişileri işkence ile öldürme de kullandığı yöntemler arasındaydı. Domuz bağı ile öldürme en bilinen yöntemlerden.

KÜRT SİYASETÇİLER VE GAZETCİLER ÖLDÜRÜLDÜ

HEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın 4 Eylül 1993’de Batman’da öldürüldü. Hizbullah’ın faaliyetleri hakkında detaylı araştırmalara yapan 2000’e Doğru dergisi Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen’in “Örgüt üyeleri Diyarbakır'daki çevik kuvvet merkezinde eğitim görüyor” içerikli hazırladığı haber 16 Şubat 1992'de yayınlandı. Haberin yayınlanmasından iki gün sonra Halit Güngen, faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Devlet ve Hizbullah ilişkilerinden bahseden haftalık Gerçek dergisinin Diyarbakır temsilcisi Namık Tarancı’da 20 Kasım 1992'de iş yerine giderken vurularak öldürüldü. Özgür Gündem muhabirleri Hafız Akdemir, Yahya Orhan ve Çetin Ababay ile Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun Hizbullah tarafından öldürüldü. Hizbullah’ın 1995’e kadar olan sürede aralarında HADEP, HEP ve DEP üyeleri, gazeteciler ve imamlar olan 500’e yakın insanı katlettiği ifade ediliyor.

OPERASYONLAR 1995’TE SIKLAŞTI

1990’lı yıllarda adı kaçırma, suikastlar ve işkence ile anılan Hizbullah’ın tasfiyesi Susurluk kazasından sonra başladı, kapsamlı operasyonlar ise 1995 yılında sıklaştı. Diyarbakır’ın Silvan ilçesi Suse Köyü’ne yönelik düzenlenen operasyonda çok sayıda kişi gözaltına alındı. 1996-1999 yılları arasında Diyarbakır, Bingöl, Batman, Mardin, Mersin, Antep, Konya, İstanbul, Bursa ve Kocaeli’nde gerçekleşen operasyonlarda bine yakın kişi gözaltına alındı. 2000 yılına gelindiğinde yaklaşık 2 bin kişi gözaltına almış ve bunların yarısından fazlası tutuklanmıştı. Gözaltına alınanların verdiği ifadeler doğrultusunda çok sayıda faili meçhul cinayet aydınlatıldı.

VELİOĞLU'NUN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ OPERASYON

Örgüte yönelik en önemli operasyon 17 Ocak 2000 günü İstanbul’da gerçekleşti. Beykoz’da üç katlı bir eve düzenlenen baskında çatışma çıktı. Çatışmada Hizbullah’ın lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Örgütün iki ve üç numaralı isimleri olan Edip Gümüş ve Cemal Tutar sağ olarak yakalandı.

Hüseyin Velioğu'nun Beykoz'daki operasyonda öldürüldüğü açıklandı.

TÜRKİYE AİHM’DE “CİNAYETLERİ HİZBULLAH İŞLEDİ” TEZİNİ SAVUNDU

2000 yılına kadar devam eden operasyonların ardından Hizbullah üyeleri ile ilgili yargılamalar Devlet Güvenlik Mahkemelerinde (DGM) başladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 2000 tarihli raporunda Hizbullah’a yönelik operasyonun ne zaman başladığı, sanıkların verdiği ifadeler, faili meçhullerle ilgili sanıkların anlatımları ce işlenen cinayetlere ilişkin ifadeler yer aldı.

2000 yılında yaşam hakkına yönelik ihlaller, daha önceki yıllara oranla azalmasına karşın sürdüğünün belirtildiği raporda, Hizbullah örgütüne yönelik operasyonlarla birlikte, daha önceki yıllarda OHAL Bölgesi’nde yaşanan birçok faili meçhul cinayetin bu örgüt tarafından gerçekleştirildiği öne sürüldüğüne dikkat çekildi. Rapora göre Türkiye o dönemde, Avrupa İnsan Hakları Mahkeme’sinde (AİHM) açılan davalarda savunma yaparken, “bu cinayetlerin Hizbullah tarafından işlendiği” tezini daha sıklıkla işlemeye başladı. Mahkemede ifade verenlerin çoğu ifadelerin işkence altında alındığını iddia etti. Gazetecilere yönelik suikastları kabul eden sanıklar, sivillere yönelik suçlamaları kabul etmedi.

400 KİŞİ TUTUKLANDI

Rapora göre Hizbullah kurulduğu günden itibaren devlet güçleriyle hiçbir şekilde çatışmaya girmedi. Hizbullah’a karşı ilk tutuklama operasyonları 1997 yılları sonlarında Diyarbakır, Şırnak ve Batman’da başladı. 1999 yılı Nisan-Mayıs-Haziran döneminde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği operasyonlarda 163 kişiyi öldürmek, 102 kişiyi yaralamak, zorla para toplamak, kundaklama gibi suçlardan sorumlu tutulan bine yakın kişi gözaltına alındı, bunlardan 400’ü tutuklandı. Tutuklama operasyonları devam ederken, Hizbullah’la ilişkili olduğu belirtilen 11 işadamının ortadan kaybolmasının ardından Diyarbakır’dan 20 Aralık 1999 tarihinde düzenlenen “Hizbullah” zirvesi, Hizbullah’a yönelik operasyonların ilk işareti oldu.

“HİZBULLAH ZİRVESİ” İDDİASI

Raporda yer alan Diyarbakır’da gerçekleştiği belirtilen zirve ile ilgili haber Hürriyet gazetesinin 2 Nisan 1999 tarihli “Diyarbakır'da gizli Hizbullah zirvesi” başlığı ile yer aldı.

Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun Kuzey Irak'tan gelen Kürdistan İslami Hareketi Lideri Şeyh Osman'la Diyarbakır'da gizlice buluştuğu iddia ediliyor. Velioğlu’nun Şeyh Osman aracılığıyla İran'la bağlantı kurduğunun öne sürüldüğü haberde şu ifadeler kullanıldı:

"Hüseyin Velioğlu ve örgüt elemanları, Şeyh Osman aracılığıyla ilişki kurdukları İran'da silahlı eğitim de gördü. Tahran yakınındaki dağlık bölgede Türkiye'den giden Hizbullah militanlarına tabanca, uzun namlulu silah kullanımı ve bakımı, el bombası, roket ve patlayıcı madde eğitimi verildi. Hüseyin Velioğlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Abdullah Öcalan'la birlikte aynı dönemde öğrenci oldu. 1952 Batman Gercüş doğumlu. Durmaz olan soyadını 1978 yılında Velioğlu olarak değiştirdi. Üniversitede okuduğu dönemlerde Milli Türk Talebe Birliği içinde faaliyet gösterirken, 'Akıncı' grubu ile ilişkiye geçti. 1980 sonrası Diyarbakır'a geldi. 1987'de İlim Kitabevi çevresinde örgütlenmeye başladı. 1991'de eyleme başlayan, örgüt içinde ılımlı olarak bilinen ‘Menzil’ grubunu tasfiye etti. Şiddet yanlısı bilinen ‘İlim’ kanadı olarak eylemlerini yoğunlaştırdı.”

2000 YILINDA YARGILAMALAR BAŞLADI

Diyarbakır DGM Savcılığının 2000 yılı Mayıs ayı sonlarında, “Hizbullah örgütü üyesi” ve toplam 156 kişinin ölümünden sorumlu oldukları iddiasıyla yargılanan Cemal Tutar ve Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 15 kişi hakkında dava açıldığının belirtildiği raporda, dava dosyasına yansıyan ifadeler de yer aldı:

- Diyarbakır DGM Savcılığının 2000 yılı Mayıs ayı sonlarında, “Hizbullah örgütü üyesi” ve toplam 156 kişinin ölümünden sorumlu oldukları iddiasıyla yargılanan Cemal Tutar ve Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 15 kişi hakkında dava açıldı. Cemal Tutar, Edip Gümüş, Fuat Balca, Mehmet Faysal Bozkuş, Abdülkerim Kaya, Mehmet Özdemir, Mahmut Demir, Kemal Gülşen, Yunus Avcı, Sinan Yakut ve Mehmet Ezme hakkında TCK’nin 146. maddesi uyarınca ölüm cezası, Fahrettin Özdemir, Nurettin Karabulut ve Abdulkudus Yersiz hakkında da “yasadışı” örgüt üyesi oldukları” iddiasıyla 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

GAZETECİLERE YÖNELİK SALDIRIYI KABUL ETTİ

-Diyarbakır DGM’de 3 Kasım’da görülen duruşmada söz alan Cemal Tutar, Özgür Gündem ve Özgür Ülke gazetelerinin muhabir ve dağıtımcılarının öldürülmesinde rol oynadıklarını söyledi. Tutar, “PKK’nin yayın organlarında çalışan muhabirler, devlet ve çetelerle birlikte çalıştığımızı yazıp bizi karalıyorlardı. Bizi bu şekilde karaladıkları için Özgür Gündem ve Özgür Ülke gazetelerinin muhabirlerine eylem yaptık. Böylece gazetelerin bölgeye girişlerini başarılı bir şekilde yasakladık” dedi. Gazetecilere yönelik saldırıları kabul eden Tutar, adli olayların da kendilerine yüklenmek istendiğini ileri sürdü.

-18 Aralık günü yapılan duruşmada, söz alan sanıklardan Kemal Gülşen, bölgede yapılan eylemlerden güvenlik görevlilerinin haberdar olduğunu belirterek, Diyarbakır E Tipi Cezaevinde ölü bulunan Hizbullah üyesi Cemal Uçar’ın (24 Kasım 1999) da devlet tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. Cemal Tutar da, “Zübeyir Alkaç ve Ramazan Aydın Bilge adlı öğretmenler PKK’li oldukları için Hizbullah tarafından öldürüldüler. Bunlar okulda PKK’ya taban oluşturdukları için öldürüldüler.” dedi.

-İstanbul, Ankara, Konya, Adana, Tarsus ve Diyarbakır olmak üzere Hizbullah’a ait olduğu ileri sürülen evlerde yapılan kazı çalışmalarında da 69 kişinin cesedi bulundu.

-13 Ocak: “1993 yılında Diyarbakır’ın Seyrantepe Semti’nde Mehmet Kaynak, Savaş Mahallesi’nde Yalçın Yaşa, 1994 yılında Bağlar Semti’nde Ahmet Aydın, Melikahmet Caddesi’nde Bayram Demir ve Seyrantepe Semti’nde de Ömer Güneş’i Hizbullah adına öldürdüğü” iddiası ile Mehmet Çiğdem adlı kişi tutuklandı.

-17 Ocak: İstanbul Beykoz’da bir eve düzenlenen baskında “Radikal İslamcı Hizbullah örgütünün İlim kanadının kurucusu” olduğu öne sürülen Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Baskında, Edip Gümüş ve Cemal Tutar sağ olarak yakalandı. Gümüş’ün verdiği ifadeler doğrultusunda 19 Ocak günü Üsküdar Yavuztürk mahallesi Hasippaşa caddesi Çeşme sokakta Hizbullah militanları tarafından kullandığı belirtilen bir evde yapılan araştırmada 10 ceset bulundu. Gümüş’ün eve getirilerek yer göstermesinden sonra belediye araçlarının ve işçilerin yardımıyla yapılan kazı sonucunda, evin kömürlüğünde sekiz, avluda ve arka bahçede de birer ceset bulundu.

BODRUMLARDAN CESETLER ÇIKTI

-Cesetlerin gömüldüğü iki katlı evde bulunan Ali Rıza ve Murat Yay adlı kişiler de gözaltına alındı. Beykoz’daki evde “feminist İslamcı yazar” Konca Kuriş’in sorgulamasının kaydedildiği bir kaset bulunduğu ileri sürüldü. Sanıkların ifadeleri doğrultusunda 21 Ocak günü Konya Yunusemre mahallesi Sancaklıbey sokakta bulunan bir evde yapılan araştırmada biri kadın 4 kişinin cesedi bulundu. Öldürülen kadının 1998 yılında Mersin’de kaçırılan Konca Kuriş olduğu belirlendi.

Konca Kuriş

-Hizbullah üyesi oldukları› gerekçesiyle gözaltına alınan Fuat Balca, Abdülkerim Kaya ve Faysal Bozkuş adlı kişilerin, Diyarbakır’da aralarında Özgür Gündem gazetesi muhabiri Hafız Akdemir (8 Haziran 1992) ve 2000’e Doğru dergisi muhabiri Halit Güngen’in (18 Şubat 1992) de bulunduğu 7 kişiyi öldürdüklerini itiraf ettikleri bildirildi. Bu kişilerin itiraf ettiği diğer saldırılar şöyle: Hazreti Süleyman Camii imamı Sıddık Turhallı (29 Ağustos 1992). Musa Kaya (29 Ocak 1994). Abdülbaki Karakoç (14 Ekim 1993). Mehmet Sıddık Fidancı ve Azad Önen (13 Ocak 1994).”

HİZBULLAH DERİN DEVLET İLİŞKİSİ

TİHV raporunda Hizbullah ve devlet ilişkisine ilişkin şu bilgiler yer aldı:

“1993 tarihinde Show TV’de yayınlanan 32. Gün Program’ında dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “Hizbullah’n PKK’ye karşı örgütlendiğini” söyledi. Dönemin OHAL Bölge Valisi Ünal Erkan ise 17 Şubat 1993 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajında “PKK çökertilmedikçe Hizbullah tipi ‘militan’ örgütleri çözmeye niyetleri olmadığını” söyledi. 1993 yılında kurulan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek ise “Ne yazık ki, Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler” dedi.”

HİZBULLAH ÜYELERİ SERBEST BIRAKILDI

Cezaevinde bulunan Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca, Sinan Yakut, Kemal Gülşen ve Mustafa İpek’in aralarında bulundu 23 kişi TCK’da yapılan, mahkeme kararı olmaksızın tutuklu kalma süresini 10 yıl ile sınırlayan tasarı değişikliği doğrultusunda, 4 Ocak 2011'de tahliye edildi. Adli kontrol kapsamında serbest bırakılan Hizbullah üyelerinden bir daha bulunmadı. Serbest bırakılan Hizbullah üyelerinin yurt dışına kaçtıkları düşünülüyor.

Edip Gümüş ile çok sayıda Hizbullahçı geçen yıl serbest bırakıldı.

MUSTAZAF-DER VE HÜDA PAR, HİZBULLAH’IN DEVAMI MI?

2000’li yıllarda örgüte yönelik gerçekleşen operasyon ve tutuklamaların ardından Hizbullah ismi kullanılmaz oldu. 2003 yılında kurulan Mustazaflar Derneği’nin “Hizbullah Derneği” olarak ifade edilse de, derneğin yöneticileri bunu kabul etmedi. O denemde gündeme gelen bu iddialarla ilgili Mustazaf-Der Başkanı Hüseyin Yılmaz, kendilerinin legal, Hizbullah’ın illegal bir yapı olduğunu söyleyerek Hizbullah ilişkisini reddetmişti. Diyarbakır ve Batman’da kitlesel “Kutlu Doğum” etkinlikleri düzenleyen dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 2010 yılında kapatıldı. Kapatma gerekçesi olarak “Derneğin Hizbullah Örgütü ile ilişkili olması” şeklinde sıralandı. Mustazaf-Der’in kapanılmasının ardından siyasi parti kurulma süreci başladı. HÜDA PAR 19 Aralık 2012'de kuruldu.

AKP’YE DESTEĞİ İLK DEĞİL

Partileşen Hüda-Par 7 Haziran 2015 seçimlerinde Batman, Diyarbakır, Bingöl, Bitlis, Şırnak, Adana, Mardin, Van ve Urfa’da bağımsız adaylarla girdi. Bağımsız adaylarla toplam 64 bin 493 oy alan parti meclise giremedi. 1 Kasımda yapılan seçimlere ise Hüda-Par girmedi. Bu tutum AKP’ye örtülü destek olarak yorumlandı. 1 Kasım seçimlerinde AKP oylarını 53 bin 15 artırmış, bu oran Hüda-Par’ın 7 Haziran’da aldığı oya yakındı. Devam eden süreçte Hüda-Par AKP’ye desteğini sürdürdü. Başkanlık sistemini getiren 16 Nisan'da yapılan Anayasa referandumunda hükümeti destekleyerek 'evet' oyu kullanan Hüda-Par, 2018 seçimlerinde ise %0.03 oranında oy aldı. 31 Mart 2019'da yapılan yerel seçimlere de katılmayan Hüda-Par, iktidara desteğini sürdürdü.

HÜDA PAR’IN POLİTİK ÇİZGİSİ

Kendini “Ümmetçi” diye nitelendiren, siyasetini bu doğrultuda sürdüren HÜDA PAR, kendisini sadece Kürt partisi olarak tanımlamıyor. Parti programına Kürt meselesine ilişkin öneriler olmasına rağmen seküler olan yapılara mesafeli. HDP ile arasında ki sorun kuşkusuz sadece HDP’yi seküler olarak görmesinden dolayı değil, 1990’lı yıllarda yaşanan karşıtlıktan kaynaklı. Kürt seçmenden beklediği desteği alamayan HÜDA PAR'ın parti programında Kürt meselesine ilişkin önerilerde var. Kürt kimliğinin Anayasal olarak tanınması, Kürtlerin de ülkenin asli kurucu halkı olarak kabul edilmesi, Kürtçe’nin, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilerek eğitim dili olması parti programında yer alıyor.

HÜDA PAR’IN SEÇİME ETKİSİ

HÜDA PAR'ın AKP’ye desteği ilk değil. Kurulduğu günden bu yana örtülü de olsa AKP’ye desteği sürüyor. Özelikle Irak Federal Kürdistan bölgesinde yaşanan referandumun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın tutumu, HÜDA PAR'ın Kürt tabanı tarafından tepki ile karşılanmıştı. İktidarın Kürt meselesi ile ilgili tutumu da bu kesimin tepkisine neden olduğu sır değil. HÜDA PAR'IN bu şartlarda iktidara açıktan destek vermesinin Cumhur İttifakı’na oy getirmesinin oldukça güç olduğu yorumları yapılıyor.

Öne Çıkanlar