Tuncer Bakırhan: DEDAŞ bölgeyi sömürge olarak görüyor

Tuncer Bakırhan, DEDAŞ'a 'Dehak' denildiğini söyledi, "50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. Bölgeyi sömürge olarak görüyor. Tek bir altyapı yatırımı yapmamış" dedi. Bakırhan: "İktidar ile muhalefet arasında müsamere oyununa ayıracak vaktimiz yok."

Artı Gerçek - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grubu toplantısında Diyarbakır ve Mardin'de 15 kişinin öldüğü yangınlarla ilgili DEDAŞ'a tepki gösterdi, "Devlet orada yok ama biz varız" mesajı verdi.

DEDAŞ'a bölgede 'Dehak' denildiğini aktaran Bakırhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sessizliğine de tepki gösterdi. Bakırhan, sessizliğe ve ırkçı yaklaşımlara karşı, "Kimse bize kardeşlik edebiyatı yapmasın" çıkışında bulunurken, AKP ile CHP arasındaki trafiği de "İktidar ile muhalefet arasında müsamere oyununa ayıracak vaktimiz yok" diyerek eleştirdi.

Bakırhan'ın yangında vefat edenler için başsağlığı mesajıyla başlayan konuşmasının satır başları şöyle:

'FELAKETİN BAŞ SORUMNLUSU DEDAŞ'TIR'

"Büyük bir yangın felaketi yaşadık. Yangında 15 canımızı yitirdik. Yine yangında hayvanlar, canlılar yaşamını yitirdi, ürünler yok oldu.

Yangın bölgesinde incelemelerde bulunduk. Bir DEDAŞ belası var. Aslında bu defalarca dile getirildi. DEDAŞ bölgede Dehak olarak anılıyor. Kimse DEDAŞ demiyor, Dehak diyor. Çünkü bölge halkının aşına, işine, ürününe el koyuyor. Bu felaketin baş sorumlusu da DEDAŞ'tır.

'BÖLGEYİ SÖMÜRGE OLARAK GÖRDÜĞÜ İÇİN'

Çiftçiye anında icra gönderen, malına tarlada el koyan DEDAŞ, 50 yıllık odun direklerle hizmet üretiyor. Tek bir altyapı yatırımı yapmamış. Bölgeyi sömürge olarak gördüğü için karına kar katmaya çalışmış.

DEDAŞ gerçekten bölgede hizmet üretmiyor, Kürt halkını cezalandırmaya çalışan bir şirket olarak duruyor. DEDAŞ ile kayyımların zihniyeti aynıdır. Sömürge olarak gördükleri için.

Rantını elde et ama felakete sebebiyet verecek alt yapıyı düzenleme gibi bu ikili hukuk sadece iktidar tarafından uygulanılmıyor, oradan ihale alan şirketler de benzeri yaklaşım ortaya koyuyor.

'MARDİN'DE YANIK ÜNİTESİ YOK'

Bu büyük felaketin sorumlularını açıkça ifade ediyorum; kaybettiğimiz canların sorumlusu işte bu şirkettir. Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi, yangın bölgesinde anız olmadığını belirtti. Ayrıca, Diyarbakır Başsavcılığı'nın soruşturması da yangının elektrik kaynaklı olduğunu ortaya koydu. Fakat bakalım gereken adımlar atılacak mı? Mardin Tabip Odası'nın raporuna göre, kentte yanık tedavi ünitesi yok. Bunun hesabını veremeyenler, yangının sorumlusu olarak köylüleri suçlamaya devam ediyor.

Kürtçe ağıtlar olduğunda duymak istemeyenleri, zil takıp oynayanları, insanlıktan nasibini almayanları gördük. Yanan Kürt'ün evi olduğunda ise havadan müdahale etmeyip gözlerini kapayanları gördük. 2022'de yangınları söndürmek için alınan on adet gece görüşlü helikopterden tek bir tanesi bile Kürt kentlerindeki orman yangınlarına gönderilmedi. Bu nasıl bir düşmanlık değil de nedir?

'AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMELİDİR'

Emin olun köylere gittiğimizde insanlar feryat ediyordu. Oksijen tüpüne bağlı yüzlerce insan var. Bir anda elektrikler kesiliyor. Bazen günlerce elektrik gidiyor. Bu zulüm nedir de nedir?

Yangın bölgesi acilen afet bölgesi ilan edilmelidir.

ERDOĞAN'A TEPKİ: 'TEK BİR LAF ETMEDİ'

Partili Cumhurbaşkanı ve küçük ortağı, büyük bir felaket sırasında bilinçli ve isteyerek sessiz kaldı. 15 yurttaş yaşamını yitirdi. Onlarcası hastanelerde, yoğun bakımda. Dünya kadar insanların malı, ürünü yanmış yok olmuş. Ciddi bir felaket var. Oradan çıkan yangınların dumanları Urfa'dan, Antep'ten görülüyor ama cumhurbaşkanı sessiz kalmıştır. Bilerek ve isteyerek... Yanan Kürt olduğu için... Kimse bize kardeşlik edebiyatı yapmasın.

Sessiz kalmak, bu büyük felaketin acılarını onaylamaktır. Bu halk, felaketi onaylayan bu sessizliği asla unutmayacaktır. Ayrıca, yangın sonrası sosyal medyada ırkçı paylaşımlarda bulunanlar bilmelidir ki, bizim acımızla eğlendikçe hiçbir zaman rahat olmayacaklar.

Bizler bu ayrımcılığa, bu düşmanlığa, bu ırkçılığa karşı, Türkiye'deki ezilenlerle birlikte ortak mücadeleyi yükselteceğiz. Devlet orada yok ama biz varız. Yaşanan acılara merhem olacağız. Halkımız emin olsun, biz yedi 24 saat aktif çalışma içinde olacağız.

'TRAFİKTE BİLE PUSU KURUYORLAR'

Kasayı doldurmak için trafikte bile halka pusu kuruyorlar. Mayıs 2024'te kesilen trafik cezaları geçen yılın aynı ayına göre beşe katlandı. O radar cihazlarının üzerini örtüyorlar, olur olmadık yerlere koyuyorlar, resmen pusu kuruyorlar. Bunlar adeta bir pusu iktidarı.

Ekonomi düzeliyor deniliyor ama, Hakkari’de sadece son bir ayda 100 esnaf neden kepenk kapatıyor, Edirne’de esnaf neden isyan ediyor? Bunları sorgulamamız gerekiyor.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ

Neden bu ülkede çocuklar okul sıralarında değil de inşaatlarda ve tarlalarda çalışmak zorunda? 2023 yılında en az 54 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu iktidar altında çocuklar yetersiz besleniyor ve günde sadece iki öğünle yetinmek zorunda kalıyorlar.

Bu iktidar, yoksullaşan, aç kalan, yeterince giyinemeyen ve sürekli eksikliklerle mücadele eden bir neslin bedduasını taşıyor.

'İNSANLAR SUDAN UCUZ DEYİMİNİ KULLANAMAYACAK DURUMA GELDİ'

Bakın, bir bardak suyun maliyeti 1 TL'yi geçiyor. Dört kişilik bir aile günde 10 küçük bardak su içse, ayda sadece içme suyuna bin 200 TL harcıyor. AKP ekonomiyi öyle bir noktaya getirdi ki, artık insanlar "sudan ucuz" deyimini kullanamayacak duruma geldi. Su bile artık ucuz değil. Vicdansız herifler! Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, nasıl barınacaklar?

Değerli Arkadaşlar, yarattıkları enkaz öyle büyük ki, her dört aileden biri sosyal yardıma muhtaç hale geldi. 25 milyon insan yardım olmadan yaşayamıyor. Asgari ücrete yapılan son artıştan bu yana her şeye zam geldi: Aralık ayında ekmek 8 TL'yken şimdi 10 TL, patates 11 TL'den 15 TL'ye, kuru fasülye 134 TL'den 155 TL'ye, pirinç ise 49 TL'den 57 TL'ye yükseldi. Her şeye vergi, her şeye zam geldi; asgari ücret artışı yok. Allah’tan korkun, milyonlarca asgari ücretli insan taş mı yesin?

'REFORM PAKETİ ADI ALTINDA KAZIK PAKETİ'

Değerli Arkadaşlar, biliyorsunuz, yeni bir paket hazırladılar. Reklamını yaptıkları bu, "Reform Paketi" değil, "Kazık Paketi"dir. Kazık paketinde her şeyden vergi alacaklar; emekçi halkın cebine çökecekler. Bahşişten vergi, motokuryeden vergi... Vergi de vergi!

Gerçek reform mu istiyorsunuz? Artan oranlı servet vergisi çıkarın, vergi kıyaklarına son verin, kamuda israftan, lüksten vazgeçin, savaşa, Saraya, Sermayeye kaynak aktarmayı bırakın. Bu kaynaklarla asgari ücreti 32 bin TL yaparız, yoksul ailelere temel gelir güvencesi sağlarız, temel gıdada KDV ve ÖTV’yi sıfırlarız, emekli maaşlarına zam yaparız, kira desteği sağlarız, ihtiyaç sahibi hanelere elektrik, doğalgaz, suyu bedava yaparız, çiftçiye, emekçiye üretim için destek oluruz.

'İKTİDAR İLE MUHALEFET ARASINDA OYNANAN MÜSAMEREYE VAKTİMİZ YOK'

Ekonomiyi de batırdılar, ülkeyi de batırdılar. Şimdi diyorlar ki, batan ekonominin enkazının altında emekçiler, emekliler, yoksullar, asgari ücretle hayatta kalmaya çalışan milyonlar kalsın. Reddediyoruz. Bu karanlık düzeni, zam ve zulüm düzenini kabul etmiyoruz. Bizim iktidar ile muhalefet arasında oynanan müsamere oyununa ayıracak vaktimiz yok. “Ekonomi düzeldi, düzelmedi” diye papatya falı açmaya ihtiyacımız yok. Bizim bir an bile gecikmeden işe, aşa, barışa, özgürlüğe ihtiyacımız var.

'BELEDİYELER HALKINDIR'

Bölge yanarken ve insanlar açlık içinde kıvranırken, 3 Haziran'da Hakkari'de halkın iradesini gasp etmeye çalıştılar. İlk günden itibaren söyledik: Belediyeler halkındır. Haftalardır sahadayız, sahada kalmaya ve belediyelerimizi geri alana kadar sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Mardin valisi yangın sonrası düzenlenen taziyeye katıldığında, halk tepkisini gösterdi. Ne diyor Kürt halkı? "Yangın olduğunda yanımızda sadece belediyemiz vardı." İşte, halkın evini gasp ederek çaresiz bırakmak, halkı cezalandırmak isteyenler bu kişilerdir.

Bir halkı düşünün; 21. yüzyılda belediyesinin gasp edilmemesi için gece gündüz nöbet tutuyor. Bu düşman hukukundan ve utanç verici durumdan vazgeçin. Belediyelerimizi 'AKP'ye hizmet binası' haline getirmek isteyenlere karşı direneceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

29 HAZİRAN MİTİNGİ

29 Haziran'da, 'Emeğimiz ve Özgürlüğümüz İçin Kayyıma Geçit Vermeyeceğiz' sloganıyla emek ve demokrasi güçlerinin öncülüğünde bir miting düzenlenecek. İstanbul'dan Hakkari'ye dayanışma köprüsünü güçlendireceğiz. Bu dayanışma köprüsü, yarınlarımızın da teminatı olacak. Önümüzdeki günlerde Türkiye'nin dört bir yanından Hakkari'ye 'İradeye Saygı Yürüyüşü' düzenlenecek. İflas eden kayyım rejimini Hakkari'den, Kürt kentlerinden gönderene kadar kesintisiz şekilde itiraz edeceğiz; halklarla ve emekçilerle birlikte irademize sahip çıkacağız." (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar