Hatimoğulları: Şam ile anlaşmanın yolu Kobanê’den geçer

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Esad'la görüşme açıklamana ilişkin, "Gerçek barış ve anlaşma, Kamışlo ve Kobanê üzerinden geçer" dedi. Hatimoğulları, 'Ekmek ve Adalet Kampanyası'nı başlattıklarını açıkladı.

Artı Gerçek - Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları meclis grup toplantısı konuştu. Hatimoğulları'nın gündeminde orman yangınları, Madımak Katliamı, güvenlikçi dış politikalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye ile görüşme açıklamaları, Kürt sorunu, 'normalleşme' tartışmaları ve artan yoksulluk vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'yle görüşme açıklamalarına ilişkin konuşan Hatimoğulları, "Esad'la yapılan görüşmelerin samimiyeti ve etkinliği, Rojava halklarının iradesine saygı gösterilmesi ve Kürt düşmanlığından vazgeçilmesiyle mümkün olacaktır. Gerçek barış ve anlaşma, Kamışlo ve Kobanê üzerinden geçer" dedi.

Normalleşme tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Hatimoğulları, muhalefete çağrı yaparak, "İktidar, muhalefeti kendi safına çekmek istiyor ama bu iktidarın günahlarına kimse ortak olmamalı. Muhalefet, halkın içinde durmalı; yurttaşın, işçinin, emekçinin ve diğer dezavantajlı grupların sorunlarına çözüm üretmeli. Gerçek anlamda normalleşmek için muhalefet daha güçlü ve etkili olmalı" diye konuştu.

"Katmerli yoksulluk ve saldırılara uğrayan kadınlarla, işsiz gençlerle buluşmalar gerçekleştireceğiz" diyen Hatimoğulları, 'Ekmek ve Adalet Kampanyası'nı başlattıklarını duyurdu.

Hatimoğulları'nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

ORMAN YANGINLARI

Aydın Kuşadası, İzmir Selçuk ve Menderes'te orman yangınları neredeyse evleri saracak kadar geniş bir alana yayıldı. Bu yangınlarda tek teselli can kaybının olmaması. Diyarbakır-Mardin yangınlarında bunu çok konuştuk ama batıda yakılan ormanların neden yakıldığını gayet iyi biliyoruz. Turizm şirketlerine orayı peşkeş çekmek için, maden şirketlerine peşkeş çekmek için, zenginlere imar alanı açmak için ormanlar yakılıyor. Bunu asla kabul etmiyoruz.

MADIMAK KATLİAMI

Madımak'ta 31 yıl önce bugün, Pir Sultan Abdal'ı anmak üzere toplanan 33 kişi, aralarında yazarların ve ozanların da bulunduğu grup, Sivas'ın ortasında vahşice katledildi. Bu katliamla, ülkede şiirin, şairin ve yaşamın hedef alındığı, kardeşliğin ve birlikte yaşam umudunun yok edilmek istendiği çok açıktı. Madımak Davası yıllar boyunca sürdü, şehir şehir dolaştırıldı ve mağdur aileler için adeta bir işkenceye dönüştü. Çoğu katil, uzun süren yargılamalara rağmen hiç ceza almadı, ceza alanlardan biri cumhurbaşkanı tarafından affedildi, bir diğeri ise hastalık gerekçesiyle serbest bırakıldı.

Dava, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olmasına rağmen zamanaşımı ile düşürüldü. AKP Genel Başkanı Erdoğan, bu zamanaşımı kararını “hayırlı olsun” diyerek onayladı ve bu sözlerle milyonların vicdanını sızlattı. Katliamın faillerinin avukatları ise AKP tarafından milletvekili, belediye başkanı, bakan ve Anayasa Mahkemesi üyesi gibi yüksek mevkilere getirilerek ödüllendirildi. Bu adaletsizlik karşısında bizler diz çökmedik, baş eğmedik ve adalet talebinden vazgeçmedik.

Gerçek adaletin, hakikatle yüzleşme, özür dileme ve Alevi toplumunun eşit yurttaşlık haklarının tanınmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz. Madımak Otelinin “Madımak Utanç Müzesi”ne dönüştürülmesi bu yüzleşmenin bir parçası olabilir. Katliamda kaybettiğimiz Metin Altıok’un dizelerinde dediği gibi, “Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli. Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.” Canlarımızı sevgiyle anarak ve adalet talebimizi yüksek sesle dile getirerek mücadelemizi sürdüreceğiz."

'ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI'

Günümüzde yaşanan savaşlar ve krizler, dünyayı ağır bir yük altına sokmuş durumda. Açlık ve sefalet, her yere yayılıyor. Dünyada, bir avuç şirket ve devlet, milyarlarca insanı açlıkla, yüz milyonlarca insanı ise göçle ve ölümle cezalandırmayı amaçlıyor. Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya, Afrika'ya kadar her yerde darbeler, savaşlar, yıkımlar ve göçler devam ediyor. Üçüncü Dünya Savaşı ihtimali her geçen gün büyüyor ve bu, tamamen egemenlerin savaşıdır.

'BARIŞ MÜZAKERESİ Mİ YÜRÜTTÜNÜZ'

Egemenler, kapitalist sistemin tıkanıklığını aşmak için dünya genelinde savaşı yaymaya çalışıyorlar. Dış İşleri Bakanı'nın Üçüncü Dünya Savaşı uyarısı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın "Biz Üçüncü Dünya Savaşına hazırız" açıklaması, bu hazırlıkların bir göstergesi. Ancak bu durum, yöneticilerin asıl görevlerinin savaş tespiti yapmak ya da hayal satmak olmadığını unutmamalıyız. Soruyorum, yıllardır her yere yaydığınız şiddet ne kazandırdı? Barış müzakeresi mi yürüttünüz yoksa "Komşularla sıfır sorun" politikanız "Yedi düvelle savaş" politikasına mı dönüştü?

'BARIŞ, KAMIŞLO VE KOBANÊ ÜZERİNDEN GEÇER'

Son olarak, Suriye'deki durum özelinde, Esad'la yapılan görüşmelerin samimiyeti ve etkinliği, Rojava halklarının iradesine saygı gösterilmesi ve Kürt düşmanlığından vazgeçilmesiyle mümkün olacaktır. Gerçek barış ve anlaşma, Kamışlo ve Kobanê üzerinden geçer."

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

Kürt sorununun çözümü, dış politika stratejimizin temelini oluşturmalıdır ve bu çözümün barışçıl ve demokratik yöntemlerle gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve Abdullah Öcalan üzerindeki ağır tecrite dikkat çeken ve bu duruma karşı direniş gösteren tutsaklarla dayanışma içindeyiz. Adalet Bakanı ile bu konuları görüşmek üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen anneler, kolluk kuvvetlerinin engellemeleriyle karşılaşmaktadırlar ve Bakan, görüşmelerde herhangi bir somut çözüm önermemiştir. Bu annelerin mücadelesi, bu toprakların en gerçek ve onurlu mücadelelerinden biridir ve biz bu mücadeleyi destekliyoruz.

Ayrıca, Kürt halkının demokratik haklarının gasp edilmesine karşı da durmaktayız. Halk, belediye eş başkanlarını seçmiş olmasına rağmen, bu seçimler kabul edilmeyip kayyımlar atanmaktadır. Bu, demokrasiye yapılan bir darbedir. İstanbul'da bir araya gelen halklar, inançlar ve siyasi yapılar, kayyıma karşı ortak bir sesle "Emeğimiz ve Özgürlüğümüz İçin Kayyıma Geçit Vermeyeceğiz" diyerek direnişlerini sürdüreceklerini ilan ettiler. Evet, biz de kayyuma geçit vermeyeceğiz! Bu direniş, Türkiye'nin her yerinden sürdürülecek ve halk iradesinin hiçe sayılmasına karşı mücadelemiz devam edecektir."

'NORMALLEŞME' TARTIŞMALARI

1 Mayıs'ta tutuklananlar için ağır hapis cezaları isteniyor. Antep'te, "terör" bahanesiyle HDP yöneticilerine ve devrimcilere ceza yağdırılıyor. Muğla Seydikemer'de ise dört Mardinli tarım işçisi, bir grup ırkçı tarafından saldırıya uğruyor ve yaralanıyor. Kürt düşmanlığı her yerde körükleniyor. Sonra da sözde 'normalleşme' gündeme geliyor.

Erdoğan 'normalleşme'den ne kastettiğini açıkladı; muhalefetin normalleşmesi gerektiğini söyledi. Aslında bu, klasik numaralardan biri. Erdoğan, toparlanmak için zaman kazanmaya çalışıyor ve muhalefetin bir kısmına zeytin dalı uzatıyor gibi yapıyor. Ama bu rejimin yapısı normalleşmeye uygun değil, değişim şart.

İktidar, muhalefeti kendi safına çekmek istiyor ama bu iktidarın günahlarına kimse ortak olmamalı. Muhalefet, halkın içinde durmalı; yurttaşın, işçinin, emekçinin ve diğer dezavantajlı grupların sorunlarına çözüm üretmeli. Gerçek anlamda normalleşmek için muhalefet daha güçlü ve etkili olmalı."

EKMEK VE ADALET KAMPANYASI

Bugün burada, ülkemizin dört bir yanından gelen seslerle, hep birlikte bir gerçeği haykırmak için toplandık: Bu ülkede her şeyin çivisi çıktı! Sömürü ve zulüm düzeni, ülkemizi batırma pahasına, halkımızı katmerli şekilde ezme pahasına sürdürülmeye çalışılıyor. Ancak biz, bu gidişata dur demek için buradayız.

Ne sermaye düzeni ne de onların koruyucu meleği olan Saray ve ortakları, biz halktan daha güçlü değiller. Çözüm bizde ve çözüm bizim sesimizi yükseltmemizde, mücadelemizi büyütmemizde.

Biz, demokrasiyi savunmak adına kayyım kararları geri alınıncaya kadar direnişimizi sürdüreceğiz. Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkarak, 'İradeye Saygı' yürüyüşümüzle İstanbul’dan Ankara’ya, İzmir’den Adana’ya, Van’dan Hakkari’ye kadar yürüyoruz.

Bu yürüyüş sürerken, işimizi ve aşımızı da savunacağız. Yaz boyunca ülkemizin dört bir yanında tarlalarda, fabrikalarda çalışan işçilerle, emekçilerle, çiftçilerle ve yoksullarla buluşacağız. Katmerli yoksulluk ve saldırılara uğrayan kadınlarla, işsiz gençlerle buluşmalar gerçekleştireceğiz ve 'Ekmek ve Adalet Kampanyası'nı başlatıyoruz.

Herkes için adil bir yaşam mümkün, bunu sağlamak için dayanışma ve birlik ruhunu yaygınlaştıracağız. Sömürücü zalimlerin ateşine karşı, dayanışmanın inceliğinde buluşacağız. Çünkü biz, ekmek kavgasını ve adalet kavgasını birlikte yürütüyoruz.

Yalnızlaştırmaya çalıştıkları, haklarına ve hukuklarına girdikleri her kesimle omuz omuza dayanışacağız. Zulmün gölgesinde değil, adaletin güneşi altında buluşacağız.

Bizim pusulamız, dayanışmadır; ezilenlerin ortak mücadelesi ve direnişidir. Çıktığımız bu yolda, hep birlikte güçleneceğiz, hep birlikte kazanacağız. (HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar