Demirtaş ve Mızraklı'dan Barış Konferansı mektubu: Çözüm masasının muhatabı Öcalan ve Erdoğan'dır
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - Diyarbakır'da düzenlenen Barış Konferansı'na mektup gönderen eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yerine kayyım atanan seçilmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, "Karşılaştığımız tüm adaletsizliklere, hukuksuzluklara rağmen siyasi mücadelede, diyalog ve müzakerede ısrarcıyız. Konuşarak, tartışarak varılacak adil bir uzlaşmanın sonucunda onurlu bir barışın kurulmasından yanayız" dedi.
Mesajda, çözüm için muhatabın Abdullah Öcalan ile hükümeti temsilen Tayyip Erdoğan olduğu belirtilerek, Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis'teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar" vurgusu yapıldı.
Barış Konferansı'nın 'Cumhuriyetin 2’nci Yüzyılında Türkiye’de Yeni Bir Barış Süreci Mümkün mü?' başlıklı üçüncü oturumunun moderatörlüğünü Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz yaptı. Oturumda Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı'nın mektubu okundu.
Halepçe Katliamında öldürülenleri anan Demirtaş ve Mızraklı, "İnsanlığın henüz layıkıyla yüzleşmediği bu katliamın, tarihin tozlu sayfaları arasında unutulup gitmesine izin verilmeyeceğinin bilinmesini de istiyoruz" dedi.
'KÜRT SORUNU DEĞİL, KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK HAKKI'
Kürt sorunu tanımlamasına karşı çıkan Demirtaş ve Mızraklı, şu değerlendirmede bulundu:
"Konferansınızın da konusu olan meselenin 'Kürt sorunu' şeklinde kavramsallaştırılmasını aslında hiçbir zaman içimize sindirmedik. Fakat ne yazık ki bu şekilde isimlendirildi ve kabul gördü. Bu kavramsallaştırmada 'Kürt' ve 'sorun' sözcükleri yan yana gelince Kürt'ün sorun olduğu veya sorun çıkardığı algısı da oluşuyor. Esasında bizim açımızdan doğru isimlendirme, 'Kürtlerin özgürlük hakkı'dır. Kürt halkının meşru haklarını kabul etmeyenler; ezmeye, yok etmeye çalışanlar açısından ise evet, bu onların 'Kürt sorunu' dur. Biz Kürtlerin bir 'Kürt sorunu' yoktur. Halk olmaktan kaynaklı özgürlük hakkımız vardır. Bu hakkımızı kullanmak istediğimizde ise maruz kaldığımız katliamlar, zulümler, infazlar, işkenceler, sürgünler, idamlar, esaretler vardır."
'SİYASİ MÜCADELEDE, DİYALOG VE MÜZAKEREDE ISRARLIYIZ'
"Kürt halkının kimseden bir talebi de yoktur" diyen Demirtaş ve Mızraklı, şöyle devam etti:
"Çünkü talep etmek hiyerarşik bir ilişkiye gönderme yapar. Kürtler talep etmek yerine, gasp edilen özgürlüklerini geri almak istiyor. Bizim açımızdan Ankara, Tahran, Bağdat veya Şam birer talep makamı değildir, çözümün muhatabıdırlar. Tartışma konumuz ise anavatanımız Kürdistan'ın fiili, zoraki işgaliyle ortaya çıkan gasp hukukunun nasıl sonlandırılacağıdır.
Bizler, Türkiye'de siyaset yapan Kürt siyasetçiler olarak bu gasp hukukunun son bulması için demokratik, barışçıl, siyasi mücadeleyi tercih ettik ve bunun bedellerini ödüyoruz. Ancak karşılaştığımız tüm zorbalıklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara rağmen siyasi mücadelede, diyalog ve müzakerede ısrarcıyız. Konuşarak, tartışarak varılacak adil bir uzlaşmanın sonucunda onurlu bir barışın kurulmasından yanayız. Bunun koşullarının er geç sağlanacağından kuşkumuz yoktur. Fakat ne yazık ki, bu konuda gecikildiği her gün, her saat kan akmaya, canlarımız toprağa düşmeye devam ediyor. Dolayısıyla sizlerin yürüteceği cesur, hakkaniyetli tartışmaların pratik girişimlere vesile olmasını da yürekten diliyor, destekliyoruz."
'ÇÖZÜM MASASINDA ÖCALAN VE ERDOĞAN OLMALI'
"Türkiye açısından, 'Kürt sorunu' başlığında bugüne kadar söylenmedik hiçbir şey kalmadı. Ama onurlu barış sağlanıncaya kadar ısrarla ve tekraren söylemekte de yarar var" diyen Demirtaş ve Mızraklı, şöyle devam etti:
"Başka türlü, sorunlarımızı çözüm yoluna koyamayız. Türkiye'de 'Kürt sorunu'nda diyalog ve müzakerenin tarafları, muhataplık konusunda da yeni arayışlara gerek yoktur, sonuç da alınamaz. Başarısız da olsa her çözüm süreci bizlere önemli deneyimler sunmuştur. Buralardan herkesin çıkaracağı doğru derslerle bu defa başarabiliriz diye umut ediyor, inanıyoruz. Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan'dır. Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır. Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir. Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis'teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar.
Onurlu, adil barışa inanan herkes bu sürecin aktif katılımcısı, yürütücüsü ve sahibi olmak zorundadır. Başka türlü, bu zorlu meselenin altından kalkılamaz. Bizler de Kürt siyasetçiler olarak, karşı karşıya olduğumuz tüm adaletsizliklere rağmen; rövanşist, intikamcı duygulara teslim olmak yerine halkımızın hak ettiği onurlu barış uğruna her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz."
'BU YAZ BÜYÜK BARIŞA KAPILARI AÇACAĞIZ' DENİLMESİ HERKESE KAZANDIRIR'
İktidarın sınır ötesi harekat hazırlıklarıyla ilgili söylemlerine dikkat çeken Demirtaş ve Mızraklı, ortak mektubu şöyle tamamladı:
"Onurlu barış için elini, gövdesini taşın altına koymaya hazır olanlar; küçük, şahsi hesaplar içine giremezler, girmemeliler. Sizler gibi bugün bu salonda tartışmaya katkı sunan tüm dostlarımız bizler açısından kıymetli barış elçileridir. Rolünüzün ve misyonunuzun, bu salonda konuşup dağılmaktan ibaret olmadığının sizler de farkındasınızdır.
Yürüteceğiniz her onurlu barış çabasının arkasında, milyonlarca barışsever gibi bizim de desteğimizin, yüreğimizin olduğunu bilmenizi isteriz. Barış arayışımızın, ilgili tüm kesimlerce duyulmasını, önemsenmesini temenni ediyoruz. 'Bu yaz büyük askeri harekatlara hazırlanıyoruz' diyenlerin, bunun yerine, 'Bu yaz büyük barışa kapıları açacağız' demeleri herkese kazandırır. Öbür türlüsü, çok daha büyük felaketlere yol açar ve büyük kaybettirir.
Çabalarınızın somut girişimlere dönüşmesi, emeklerinizin onurlu barışa katkı sunması dileğiyle, bir kez daha her birinizi ayrı ayrı içten selamlıyor, özgür yarınlarda görüşebilmeyi umuyoruz."
Demirtaş ve Mızraklı'nın mektubu salondan büyük alkış aldı.