Demokratik Toplum Konferansı ikinci gününde: 'Ortadoğu'da bir Kürt istisnası var ve bölge siyasetinin kurucu dinamiği'
Unite The Union'un Uluslararası İlişkiler Direktörü Dubbins, Öcalan'ın 27 Şubat çağrısının 'Türkiye ve Ortadoğu için muazzam fırsat olduğunu' belirtti. Dr. Ertekin ise 'Kürt istisnası' kavramını öne çıkardı ve bunun artık bölgesel siyasetin kurucu dinamiklerinden biri haline geldiğini vurguladı.
Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti), İstanbul’daki Cem Karaca Kültür Merkezi'nde düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı ikinci gününde de yoğun katılımla sürdü.
Günün ilk oturumunda “Ulus Devletten Demokratik Ulusa” başlığı ele alındı. Oturuma, DEM Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Günay moderatörlük yaptı.
İlk sunumu yapan hukukçu-yazar Dr. Orhan Gazi Ertekin, Ortadoğu’nun tarihsel kırılma anlarından geçtiğini belirterek tartışmayı modernitenin krizine ve yeni toplumsal güçlerin ortaya çıkışına bağladı. Ertekin, “Ortadoğu yeniden inşa ediliyor deniyor; ancak bu kez modern sonrası dinamiklerle birlikte düşünmek zorundayız” dedi.
‘ORTADOĞU’DA ARTIK BİR KÜRT İSTİSNASI VAR’
Ertekin, konuşmasında “Kürt istisnası” kavramını öne çıkardı ve bunun artık bölgesel siyasetin kurucu dinamiklerinden biri haline geldiğini vurguladı:
“Ortadoğu’da bir Kürt istisnası var ve bunu dillendirmek gerekir. Aynen Kürt anayasacılığı gibi! Yüzyılın sonundan itibaren üretilen bütün kurucu düzen tartışmalarına Kürt istisnası dahil olmuş durumda.”
‘16 TEMMUZ SONRASI İKİLİ HUKUK REJİMİ ORTAYA ÇIKTI’
Türkiye’de hukukun uzun süredir parçalı bir yapıya sürüklendiğini belirten Ertekin, 16 Temmuz sonrası yaşananları “hukuksuzluğun pik yaptığı dönem” olarak niteledi.
“Artık 82 Anayasası yok” diyen Ertekin, mevcut işleyişi şöyle tarif etti:
“Bir yanda anayasa, diğer yanda Terörle Mücadele Yasası var. TMK bugün fiili bir anayasa gibi uygulanıyor. Bu ikili hukuk, toplumu sürekli bölen, hiyerarşik bir anayasallık anlayışı üretiyor. Vatandaşlık hakkını Türklüğe bağlayan 66’ncı madde bunun en açık örneği.”
Ertekin, Türkiye’de yurttaşlık ile etnik kimlik arasında kurulan ilişkinin İran ve Azerbaycan gibi örneklerle karşılaştırıldığında çok daha daraltıcı olduğunu ifade ederek, “Bakın İran'da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem İranlı olabilir. Azerbaycan'da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem Azerbaycanlı olabilir. Ama Türkiye'de bir Kürt hem Kürt Türkiye'de olamaz. Türk olmak zorundadır” dedi.
‘1990’DA BARIŞ TALEBİNE BİLE HAD BİLDİRİLMİŞTİ’
Oturumun bir diğer konuşmacısı gazeteci-yazar Nadire Mater, konuşmasına 1990’lı yıllarda yaşananları hatırlatarak başladı. O dönem Sokak Gazetesi’ni çıkaran ekip içinde yer aldığını belirten Mater, derginin Kürt meselesinde yazılmayanları yazmaya cesaret ettiğini söyledi.
Mater, Ocak 1990’da yayımladıkları “Doğu’da Savaşa Son” manşetinin hem erken hem de cesur bir çağrı olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Biz gazeteciler için çok geç, siyaset için ise çok erkendi. ‘Savaş mı var?’ diye tepki gösteren de oldu, ‘Size mi kaldı?’ diyerek had bildiren de. 6,5 yıl geçmişti Eruh baskınlarının üzerinden ama barış talep etmek için hiç de erken değildi.”
Mater, 1990’larda Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının ve barış taleplerinin kamuoyunda kriminalize edildiğini, Sokak Gazetesi’nin yayınladığı söyleşilerle bu taleplerin görünür hale geldiğini aktardı.
Ateşkes sürecinin 1993’te Özal döneminde kısa süreliğine başladığını hatırlatan Mater, “Mayıs ayında 33 askerin öldürülmesiyle ateşkes bozuldu ya da bozduruldu” dedi.
UNİTE THE UNİON’DAN VİDEOLU MESAJ: “27 ŞUBAT BÜYÜK BİR FIRSAT YARATTI”
Konferansa, Birleşik Krallık’ın 1,2 milyon üyeli en büyük sendikası Unite the Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü ve “Öcalan’a Özgürlük” kampanyasının eşbaşkanı Simon Dubbins, bir video mesajla katıldı.
Dubbins, Britanya sendikal hareketinin tarihsel olarak ezilen halklarla dayanışma içinde olduğunu söyleyerek, Franco faşizmine karşı savaşan İngiliz gönüllülerden, apartheid karşıtı mücadeleye ve Filistin dayanışmasına uzanan geçmişi hatırlattı.
“Kürtlerle dayanışma bu geleneğin doğal bir parçası” diyen Dubbins, Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı açıklamayı “tarihi bir dönüm noktası” olarak niteledi:
“Bu açıklama Türkiye ve Ortadoğu’nun ilerlemesi için muazzam bir fırsat yarattı. Atılan adımlar somuttur ve ciddidir. Ancak Türk devletinin de buna eşdeğer adımlar atması gerekir.”
‘ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ BARIŞ SÜRECİNİN ÖN KOŞULUDUR’
Dubbins, Öcalan’ın koşullarında yaşanan sınırlı iyileşmelere rağmen hâlâ görüşme özgürlüğüne, hareket serbestliğine sahip olmadığını belirterek bunun barış sürecinin önünde ciddi bir engel olduğunu söyledi:
“Sayın Öcalan’ın mutlak ve tam özgürlüğü şarttır. Ancak o zaman barış sürecinde oynayabileceği rolü tam olarak yerine getirebilir.”
Sendikal hareket olarak süreci uluslararası alana taşımaya devam edeceklerini söyleyen Dubbins, Türkiye’nin “kritik bir yol ayrımında” olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Bir yol barışa ve uzlaşmaya çıkar; diğer yol acı ve yıkıma. Türk devletini bu tarihi fırsatı iki eliyle kavramaya, cesur olmaya çağırıyoruz.” (HABER MERKEZİ)
Sinn Fein Ulusal Başkanı Declan Kearney: Sivil toplum ve taban sürece dahil edilmeliPolitika
Güney Afrikalı Senatör Bhabha: Demokratik bir anayasaya ihtiyaç varPolitika
İlham Ahmed: Türkiye ile diyalog içinde olmak istiyoruz, sınırlarımız açılsınPolitika
Abdullah Öcalan demokratik entegrasyon için 3 ilke açıkladıPolitika