Dünya Anadili Günü | Heval Dilbihar: Kürtçe resmi dil statüsüne kavuşturulmalı
21 Şubat Anadili Günü nedeniyle Artı Gerçek’e konuşan DEM Parti Dil ve Kültür Komisyonu Eş Sözcüsü Heval Dilbihar, devletin Kürtçeyi kriminalize ettiğine dikkat çekti. "Kürtçeyi savunmak vicdani bir görevdir" diyen Dilbihar, Kürtçenin resmi dil statüsüne kavuşturulması gerektiğini söyledi.

Rojhat ABİ
DİYARBAKIR- Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 17 Kasım 1999'da dünya üzerinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillere dikkat çekmek amacıyla 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü olarak ilan edildi.
TÜRKİYE'DE 18 DİL YOL OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA
UNESCO’nun araştırmalarına göre Türkiye’de konuşulan 36 farklı dilden 3 dil kaybolurken, 18 dil ise kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu dillerden başında ise farklı coğrafyalara dağılmış, milyonlarca Kürdün konuştuğu, yüz yıllardır baskı ve asimilasyon politikalarına maruz bırakılan Kürtçe geliyor. Her yıl Kürtçenin resmi dil statüsüne kavuşturulması için etkinlikler düzenleniyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dil ve Kültür Komisyonu Eş Sözcüsü Heval Dilbihar, 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü’nde Kürtçe’ye yönelik inkâr ve asimilasyon politikalarını ve Kürtçenin yaşatılması için atılması gereken adımları Artı Gerçek’e anlattı.
'KÜLTÜREL SOYKIRIMIN MERKEZİNDE DİL KIRIMI VAR'
-UNESCO, 21 Şubat'ı neden Uluslararası Anadili Günü olarak ilan etti?
UNESCO 21 Şubat’ı 1999 yılında, ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya olan, büyük kuşatma, asimilasyon, yasaklama, baskı ve zorbalıklara maruz kalan ulusların dillerini korumak için Anadil Günü olarak ilan etti. Bugünün amacı dünyada yok olmakla ve farklı tehlikelerle karşı karşıya olan tüm ana dillere dikkat çekmek, bunların korunması ve geliştirilmesi için kamuoyu oluşturulması ve bu temelde çok yönlü mücadele yürütülmesidir. Kürt dili üzerinde yüz yıla yakındır sistematik inkar etme, ret, asimilasyon, yasaklama, tecrit altına alma, eritme ve nihayetinde ortadan kaldırmaya dönük politikalar uygulanmıştır. Dolayısıyla, böyle bir gün bizim Kürtlerin ana dili olan Kürtçeye dikkat çekmek ve bu vesileyle Kürtçe dilinin korunması ve geliştirilmesi, her açıdan ve her alanda serbest ve özgür olmazı için, birçok etkinlik gerçekleştirmek ve bugünü her güne dönüştürmek açısından çok önemlidir.
-Günümüzde Kürtçeye yönelik ne gibi baskı politikaları var?
Yüz yıl öncesinden başlanarak yıllar öncesine kadar Kürt dili kabul edilmiyordu. Tam aksine, Kürtler, Kürdistan ve Kürtlerin dili olan Kürtçe tamamen inkâr ve reddediliyordu. İnkar ve reddedildiği için de ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Bunu Kürt ulusunu ortadan kaldırma amaçlı kültürel bir soykırımın parçası olarak adlandırırsak, bu kültürel soykırımın merkezinde dil kırımı yer almaktadır. Fakat Kürtlerin çok yönlü mücadelesi sonucu bu politika ve uygulamalar başarıya ulaşmadı, iflas etti. Tabii şu an itibariyle eski politikalar ve yaklaşımlar her ne kadar geçerliliğini yitirmiş bulunsa da farklı şekillerde modernize edilmek istenmektedir. Kürtlerin mücadelesi sonucunda işlevsiz kılınan klasik inkâr, ret, asimilasyon, yasaklama ve ortadan kaldırma politikaları artık işlemediği için günümüzde bu asimilasyoncu, yasaklayıcı, kuşatıcı, sınırlayıcı ve zamanla eritmeyi hedefleyen politikalar olarak güncellenmiştir. Yeni form, tarz, yol, yöntem, araç ve uygulamalarla sürdürülmeye çalışılmaktadır.

'DEVLET, KÜRTÇEYİ SINIRLANDIRILARAK KRİMİNALİZE EDİYOR'
-Söz ettiğiniz güncel formlar nelerdir? Günümüzde nasıl işliyor?
Daha önce ‘inkâr et, ortadan kaldır’ politikası gündemdeyken şimdi inkâr edememe, bir noktaya kadar fiiliyatta kabul etmek zorunda kalma ama yasalarda kabul etmeme, yasalar aracılığıyla ve birçok pratik fiili uygulamayla Kürtçeyi kuşatma, daraltma, sınırlama ve Kürtçe dilini Kürt toplumundan ve diğer tüm halklardan yalıtma söz konusu. Günümüzde Kürt dilini koruma ve geliştirme mücadelesi veren, bununla ilgili çeşitli çalışma ve etkinlikler yapanlara ve özellikle de özgürlükçü demokratik bir zeminde Kürt dil mücadelesini ve çalışmasını yürüten dil kurumları, yazarlar, sanatçılar, aktivistler ve farklı çevreler kuşatılıyor; çeşitli baskılara uğruyor ve bin bir yol ve yöntemle sindirilmeye çalışılarak Kürtçe sınırlandırılmak istenmekte ve zaman içerisinde kriminalize edilerek, eritilip ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Mevcut iktidar ve devlet politikaları ile Kürt diline belirlenen sınırlarda bir şekil verilmeye çalışılıyor. Kürtçeyi o sınırlar içerisinde tutmaya çalışıyorlar. Ve bu sınırlar Kürtçe için bir modern bir asimilasyon ve eritme kafesinden, hücresinden, zindanından başka bir şey ifade etmiyor. Zira her türlü sınırlama bir dilin korunması ve geliştirilmesinin önündeki en büyük tehlike, sınırlayıcı ve kuşatıcı kafesler, hücreler ve zindanlardır.
-Peki bu baskı ve asimilasyon politikalarını nasıl okumak gerekiyor?
Bu baskı ve asimilasyon politikaları her şeyden önce devleti temsil eden iktidarcı güçlerin mevcut yapısal durumlarından kaynaklanıyor. Yüzyıllık sistematik inkâr, ret, asimilasyon ve eritme politikalarının modernize edilerek, güncellenerek sürdürülme durumudur. Bunu Kürtlerin bir bütün olarak ulusal, toplumsal, tarihsel, kültürel ve kimliksel değerleriyle yok sayılma ve dolayısıyla Türkleştirilme politikalarının bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Bu temelde Kürdistan’ın her bir ücra köşesine en yoğun ve derin şekilde asimilasyon ve kırım merkezleri kurulmuş. Çok çeşitli yol yöntemlerle Kürtler, hâlâ asimile edilmeye çalışılıyor. Aslında Kürtçe ortadan kaldırılmayana kadar Kürtlerin kolektif, ulusal bir kimlik olarak ortadan kaldırılmayacağı bilindiği için bu kadar baskı ve kırım var. Dolayısıyla bu asimilasyon ve kırım politikaları yüz yıldır sistematik olarak süregelen, Kürtleri ulusal ve kimliksel değerleriyle kabul etmeme, reddetme ve yok sayma uygulamalarının bir sonucudur.
'KÜRTÇE ADETA GİYOTİNDE GEÇİRİLMEK İSTENİYOR'
- Kürtçenin resmi dil statüsü hakkına kavuşamaması ne gibi sonuçlar doğurdu?
Resmi bir statü kazanmayan Kürtçenin üzerindeki bu vahşi kırım politikası çok olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Bugün Kürt çocuklarının çoğu bu politikaların sonucunda kendi ana dilinden neredeyse uzaklaşmış bulunmaktadır ki bu hem vicdani, ahlaki ve toplumsal olarak hem de uluslararası birçok yasa ve sözleşme gereği bir insanlık suçudur. Tüm dinsel inançlara göre de büyük bir ilahi suçtur. Daha üç yaşındaki Kürt çocukları faşist kanunların insanlık dışı güç ve zoruyla Türkçe anaokullarına alınıyor. Orada o asimilasyon çarkından geçirilerek adeta öğütülüyorlar. Bu uygulamalar yalnızca çocuklara değil, Kürt toplumunun tüm kesimlerine farklı baskıcı yol, yöntem ve araçlarla uygulanmaktadır. Kürdistan'ın hemen hemen her yerinde bu politikalar uygulanıyor. İbadet merkezlerinden tutalım resmi kurumlara, sosyal alandan tutalım ekonomik alana kadar, hayatın her yaşamsal alanı devletin kanun güçleriyle faşizan bir kuşatma altına alınmış bulunmakta. Kürtçe adeta giyotinden geçirilmek isteniyor, yok edilmek isteniyor. Dolayısıyla bu politikalarla Kürtler kendi ana dillerinden uzaklaşmaya zorlanıyor. Kürtçe üzerindeki tehlike gerçekten ciddi bir boyut arz etmektedir. Bir dilin geleceğe taşınması, kendisini koruyabilmesi ve geliştirebilmesi için kesinlikle bir statüye ihtiyacı vardır ve yaşamın olduğu her yerde en aktif ve canlı şekilde işlevli kılınması gerekmektedir. O dilde eğitim olmasa, resmi kurumlarda ve yaşamın olduğu her alanda işlevli ve canlı kalınmazsa, o dille konuşulmazsa, yazılmasa ve okunmasa zamanla tecrit olur ve ortadan kalkar.
-Kürtçenin bu tehlikelerden kurtulması, özgür ve serbest olabilmesi için ne yapılması gerekir?
Her şeyden önce devlet mekanizması amasız ve fakatsız Kürtçenin üzerindeki tüm yasal ve fiili baskıları ve engellemeleri kaldırmalıdır. Kürtçeyi ve diğer tüm ana dilleri yok sayan, tanımayan kanunlar ve yasalar hükümsüz kılınmalıdır, değiştirilmelidir. Şu an 50 milyonu aşkın olan Kürt ulusunun temel değeri olan ve onu ayakta tutan Kürtçe kesinlikle resmi ve anayasal bir statüye kavuşturulmalı, anaokulundan tutalım üniversitelere kadar eğitimin tüm alan ve aşamalarında eğitim dili olmalıdır. Tüm kamu kuruluşları başta olmak üzere yaşamın her alanında hiçbir sınır konulmadan serbest ve özgür olmalıdır. Orijinali Kürtçe olup Türkçeleştirilen tüm yerlerin ve şeylerin isimleri tekrar iade edilmelidir. Öz itibariyle, Kürtçe de, Türkçe, İngilizce, Almanca ve her türlü statü sahibi olan diğer tüm diller gibi baştan sona kadar her alanda, her düzeyde ve her şekilde en serbest ve özgür biçimde yaşamsallaştırılmalıdır. Bunun için tüm gerekli adımlar atılmalıdır. Her kurumda Kürtçe işlevli kılınmalıdır.
'KÜRTÇEYİ SAVUNMAK VİCDANİ BİR GÖREVDİR'
-Tüm bunların gerçekleşebilmesi için Kürtler ne yapmalı?
Kürtler yalnızca anadillerine dair taleplerle, yalnızca bu konudaki isteklerini dile getirmekle yetinmemelidirler. Bu tek başına çok bir şey ifade etmez. Kürtler bulundukları her yerde önce kendi anadillerine özstatü kazandırmalıdırlar, onu her açıdan yaşamsal ve canlı kılmalıdırlar. Ana dilini kendi ulusal, toplumsal, politik, ekonomik, kültürel, ibadetsel tüm yaşam alanlarının her bir yerinde ve anında başat dil haline getirmelidir. Kürtler, Kürdistan’ın dört parçasında her evi, her sokağı, her yaşamsal mekanı birer Kürtçe dil akademisine dönüştürmelidirler. Kendi alternatif mücadele ve kurumsallaşmalarıyla yalnızca istemeyle, talep etmekte değil; kendi dillerinin tüm yaşamsal alanlarını her açıdan inşa etmekle yükümlüdürler. Kürt dilinin özgürleşmesi ve her alanda dinamik bir şekilde işlevli kılınması için onu her yerde sistemli bir şekilde tüm Kürt toplumunun başat dili haline getirip en canlı ve işlevli şekilde yaşatmalıdırlar. Elbette ki bunun için tüm Kürt hareketlerinin, partilerinin, kurumlarının, sendika, platform bir bütün olarak tüm Kürt sivil-demokratik toplum örgütlerinin yine gençlik, kadın tüm toplumsal kesimlerin Kürtçeyi, bir ev, sokak ve mezradan tutalım bir site, dernek ve belediyeye kadar her alanı en bütünlüklü şekilde kapsayacak en işlevli mekanizmalarla stratejik olarak kendi gündemlerine almaları, Kürt diline dair strateji, politika ve programlarını topluma deklere etmeli, bir statüye kavuşturarak hem iç çalışmalarda hem de toplumsal olarak yaşamsal kalınması için en üst boyutta bütçe ve çalışan ayırmalı ve tüm diğer gereklilikleri somut bir şekilde, en yaratıcı, çok yönlü ve sonuç alıcı pratikleştirmeli ve kalıcılaştırılmalıdır.
-Son olarak eklemek istedikleriniz ve çağrılarınız nelerdir?
Kendisine Kürdüm, demokratım, devrimciyim, inançlıyım, insanım diyen tüm kesimler Kürtçeye dair her alanda mücadele vermelilerdir. Ve Kürtçenin tamamen diğer diller gibi her alanda yaşamsallaşabilmesi için ellerinden gelen her şeyi yapmalıdır. Yalnızca dil günü ya da dil bayramları değil; her gün, her an ve her yerde Kürtçenin ve elbette ki tehlikeyle karşı karşıya olan, asimile edilmek istenen, baskı ve kuşatma altında olan, ortadan kaldırılmayla yüz yüze olan diğer tüm diller için de bunu yapmalıdırlar. Bir dil, dil olmanın çok ötesindedir. Hele ki bu dil binlerce yıllık bir tarihe sahip olan, yaşamsal bir coğrafyada insanlık tarihinde nice toplumsal devrimlere Dapîr’lik (büyük analık) yapmış olan doğal toplum ve neolotik toplumun evrensel birçok öğesini içinde barındıran, özgün bir kültürün temel oluşturucusu, geliştiricisi, yine birçok açıdan birçok farklı dile kaynaklık edip onların oluşumunda, gelişiminde başat bir varlık olan, onları birçok açıdan besleyen hafıza ve birikime sahip olan Kürtçe ise, kesinlikle bir dil olmanın çok çok ötesindedir. Dolayısıyla Kürtçeyi savunmak, geliştirmek ve yalnızca Kürdistan ve Kürtlerin yaşadıkları yerlerde tek değil; tüm dünyada, hayatın her alanında, en canlı ve aktif şekilde işlevsel ve yaşamsal kılmak yalnızca Kürt ulusunun en temel değerini savunmak değil, tüm insanlığın en temel değerlerinden birini savunmaktır.