Fehim Taştekin: Suriye'de dehşet dengesi değişiyor mu?

'Suriye’deki dehşet dengesinin altındaki dinamikler değişiyor. Süreç kritik bir eşiğe gidiyor. O eşikte Erdoğan’ın Putin’den umduğu garantiler de anlamını yitirebilir.'

Fehim Taştekin: Suriye'de dehşet dengesi değişiyor mu?

Fehim Taştekin, Duvar'da yayımlanan köşe yazısında Suriye cephesinde yaşanan siyasi trafik yoğunluğunu ele aldı. "Süreç kritik bir eşiğe gidiyor. O eşikte Erdoğan’ın Putin’den umduğu garantiler de anlamını yitirebilir" diyen Taştekin'in değerlendirmesinin özeti şu şekilde:

Eylül ayı dört bir tarafta çapraz Suriye trafiğine sahne oldu. Bir şey çıkmasa da çıkmış gibi oldu.

Birkaç gündür de Soçi’de yeni bir İdlib mutabakatı çıktı mı diye sahaya bakıyoruz. Erdoğan’ın Putin’den Suriye’de beklediği anlayışı görmesi muhtemeldir. Özellikle baş döndürücü öneriler sayesinde İdlib’deki ev ödevini biraz daha öteleyebilir. Ama bu, Rusya’nın kendini tamamen tutacağı ya da Suriye ordusunu frenleyeceği anlamına gelmez. Zirve sonrası sahaya bakıldığında mevcut oyunun karşılıklı olarak aynen sürdürüldüğü görülüyor.

Muhalif kaynakların iddiasına göre TSK ve sahadaki müttefik milis güçlerine Suriye ordusuna misliyle karşılık verilmesi talimatı gitti. Ardından birkaç yerde Suriye ordusuna ait mevziler vuruldu. Fırat’ın doğusunda ve batısında Kürtlerin bulunduğu bölgelere saldırılarda zaten kesinti yok. İdlib’de bir aydır görülen yüksek gerilim Putin’in vereceği işarete bağlı olarak M-4’ün el değiştirmesi hedefiyle daha büyük bir tırmanışa dönüşebilir.

Şam’ın acelesi var ama Moskova’nın hesapları kontrollü gitmeyi gerektiriyor. Her koşulda Erdoğan’ı ihtiyatla dinleyen Putin de eksen değişimi vaat eden sözlerin değerini görmek için Biden-Erdoğan buluşmasını bekleyecektir.

Hem Rusya hem ABD Erdoğan’ın iki gücü birbirine karşı kullanma siyasetinin bilincinde. Suriye bağlamında Erdoğan, ABD’nin Kürtlerle ortaklığına ne kadar kızarsa kızsın Fırat’ın batısında NATO müttefiklerinin ‘destekleyici’ pozisyonunu önemsiyor. Washington, BM’nin terör örgütleri listesindeki örgütlerin elinde olmasına rağmen İdlib’deki statükoyu ve Türk askeri varlığını Şam ve müttefikleri üzerindeki baskıyı sürdürmek için bir kart olarak görüyor. Farklı değerlendirmelere rağmen bu bakış açısı politik tercih olarak hâlâ geçerli.

Ancak Erdoğan’ı geren yeni bir durum var: Erdoğan 2016’dan beri Putin’le mutabakatlar sayesinde Suriye dosyasının ‘eş başkanı’ gibi hareket ediyor. Hazirandaki Putin-Biden zirvesini takiben ABD ile Rusya arasında Suriye pazarlıkları ivme kazandı ve Erdoğan’ın huzuru kaçtı. Putin Kürtler bağlamında Türk-Amerikan çelişkisini; Erdoğan da bölgedeki Rus-Amerikan rekabetini kendi çıkarları için kullanageldi. Erdoğan’ın Biden yönetimi yerine bir memurunu hedef alması bir yansıtma siyaseti. Bu öfke kendi rolünü düşüren mevcut denklemin bozulmasından kaynaklanıyor.

Soçi’de Erdoğan, Moskova ile gerilimli işbirliğine rağmen Suriye meselesinin Türk-Rus kazanında pişmesinden yana olduğunu gösteren bir laf etti. Birincisi Suriye barışının Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilere bağlı olduğunu vurguladı. Çelişkiler barındıran ilişkileri farklı kompartımanlarda tutma eğilimine rağmen durumun tersine dönmemesi için Suriye’yi genel ilişkilere bağlıyor.

İkincisi ABD’ye Suriye’den çekilmesi çağrısı yaptı. Aslında bunu, "ABD, Kürtlere destek veren rolünden çekilsin ama NATO müttefiki olarak Türk ordusunun sahada Suriye, Rusya ve İran’a karşı pozisyonunu desteklesin" diye tevil etmek gerekiyor. Herkes Türkiye’nin Rusya ya da Suriye ordularıyla karşı karşıya kaldığında Erdoğan’ın NATO’nun kapısını çalacağını biliyor.

Beyaz Saray, Dışişleri ve Pentagon’dan yetkililerle görüşen Suriye Ulusal Konseyi'nin (SUK) başkanı Salim Meslet’in açıklamalarına bakılırsa onlar da ABD’den muhalif güçlerin arz ettiği avantajı kullanmasını, sadece SDG değil diğer muhalif güçlere destek vermesini ve Suriye’ye karşı Sezar Yasası yaptırımlarının sürdürülmesini istedi. Amerikalıların mesajları her iki taraf açısından da olumlu noktalar içeriyor. SUK temsilcilerinin ağırlanması Türkiye’yi yatıştırmaya yönelik bir jest olarak da görülebilir.

Fiiliyatta Kürtlerin yalnız bırakılmaması yönündeki taahhüt Kongre’ye sunulan 2022 bütçesindeki SDG payında görüldüğü üzere sürerken öteki muhalif güçlerle ilgili destek tablosu belirsizliğini koruyor. Bunun nedeni Türkiye destekli grupların arz ettiği kullanım değerinin düşmesi. Rus-Amerikan pazarlığının yol aldığı noktalara bakıldığında ABD’nin 2012’nin koşullarına dönme niyetinin olmadığı görülüyor. Sadece mevcut dengeden maksimum sonuç elde etmenin derdindeler.

Bu temaslar olurken Şark’ul Evsat gazetesi Ürdün’ün pişirdiği bir yol haritasından bahsetti. Gazeteye göre Rusya'nın Suriye’deki meşru çıkarlarını tanıyan belge, Suriye yönetiminin davranışlarını kademeli olarak değiştirmesi ve Suriye'deki tüm yabancı güçlerin çekilmesine yönelik adımlar öneriyor.

İran’ın Suriye’deki pozisyonu Tahran ile Riyad arasında Bağdat’ın arabuluculuğunda yürütülen görüşmelerin de konusu. Belgede mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştıracak, ülkenin yeniden inşasına izin verecek ve diplomatik ilişkilerin önünü açacak siyasi ve mali teşvikler karşılığında Şam’dan kademeli tutum değişikliği bekleniyor.

Suriyeli olmayan tüm unsurların temas hatlarından çekilmesi, ardından Amerikalılar dahil tüm yabancı güçlerin ülkeden çıkması, Suriye-Ürdün-Irak sınırındaki Tenef Üssü'nün dağıtılması, Suriye güvenlik güçleri ile komşu ülkeler arasında sınır güvenliği için koordinasyon kanalları açılması bulunuyor. Bu tür bir yol haritası için Rusya’nın oynayacağı kritik rol teslim ediliyor. Bu minvalde Rus-Amerikan uzlaşısı hayati görülüyor.
Süreç kritik bir eşiğe gidiyor. O eşikte Erdoğan’ın Putin’den umduğu garantiler de anlamını yitirebilir.

erdoğan putin suriye TSK ABD rusya