HDP: İktidar Katar'ı ülkeye kayyım olarak atamış, halkın kaynaklarını peşkeş çekiyorlar!

'Bu kayyımcı iktidar, sadece Kürt belediyelerine kayyım atamakla yetinmiyormuş. Ülkenin kaynaklarının başına da Katar'ı kayyım atamış. Bunun hesabını halk adına soracağız!'

HDP: İktidar Katar'ı ülkeye kayyım olarak atamış, halkın kaynaklarını peşkeş çekiyorlar!

ARTI GERÇEK-Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis olağan grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Pandemi başta olmak üzere iktidarın uygulamalarına ilişkin eleştirilerde bulunan Sancar, en son Borsa İstanbul hisselerinin satıldığı Katar’a ilişkin "Ülkenin kaynaklarının başına Katar’ı kayyım atamışlar, peşkeş çekiyorlar. Bunun hesabını halk adına soracağız" dedi. Sancar ayrıca, iktidarın, salgının başından bu yana Coronavirüs (Covid-19) vaka ve can kaybı sayısının gizlendiğini belirterek, gerçek verileri açıklama çağrılarında bulunan başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere herkesten özür dilemesini istedi.

‘BU İKTİDAR YALAN VE SAVAŞ ÜZERİNE KURULU’

Sancar’ın grup konuşması şöyle:

"Öncelikle 3 gündür bulunduğum şehirlerden halkımızdan hepinize selam getirdim, Sadece selam değil umut da getirdim. Mardin'den Nusaybin'den Kızıltepe'den umut dolusu selamlar ve heyecan coşku getirdim. Bunları size de iletiyorum. Mardin’de Nusaybin’de Kızıltepe’de gördüğümüz şey umut dimdik ayakta, umut dimdik ayakta ve kararlı yürüyüşünü sürdürüyor. İktidar ise çöküyor çözülür. Yıllardır diyoruz ki bu iktidar yalan, talan ve savaş üzerine kurulmuştur. Yalansız yapamayan bir iktidarla karşı karşıyayız.Yalanları ortaya çıktığı zaman bir özür dileme bir mahcubiyet özür dileme bekleyenler boşuna bekliyorlar.

‘NE ÖZÜR DİLİYORLAR NE UTANIYORLAR’

"Çünkü bu iktidardan ne özür ne hicap ne utanç işareti geliyor. En son örnek pandemi ile ilgili vakaların açıklanması konusudur. Pandeminin başından beri verilen sayılar kamuoyuna duyurulan rakamlar meğer yalanmış. Biz bunu söylüyorduk zaten, yalan olduğunu biliyorduk."

‘EKONOMİK YARDIMLARDAN PAY ALMAK İÇİN YÜKSEK RAKAMLARI İLAN ETMEYE BAŞLADILAR’

"Sadece bizler değil pek çok kuruluş bu yalanların nasıl pazarlandığını, pandeiminin nasıl yalan üzerine yönetilmek istendiğini kamuoyuna, halkımıza açıklıyordu. Bunların başında TTB geliyordu ama her seferinde bu yalanları ortaya koyanlar iktidarın yalanlarını sergileyenler saldırıya maruz kalıyordu. Hain, terörist ilan ediliyordu ama ne hikmetse birden iktidar da bugüne kadar yaptığı şeyin temelden yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bunun sebepleri var biliyoruz yine bezirganlık peşindeler muhtemelen vaka sayılarına göre yapılacak aşı tahsisi veya sağlanacak ekonomik yardımlardan daha fazla pay almak için şimdi birden bire 8 ayı sildiler hiçbir şey olmamış gibi yüksek rakamları ilan etmeye başladılar."

‘BU YALANIN FATURASI HALKIN SAĞLIĞIDIR’

"Açıklanan rakamlara göre Türkiye'de bugün vaka sayısı 30 binin üzerine çıkmış durumda. Dünya genelinde en fazla vaka sayısı bildiren ülke listesinde birden bire 24’üncü sıradan 3’üncü sıraya yükseldi Türkiye. Ne diyordu bakan vaka sayısı ile hasta sayısı aynı değildir. Bir ülkede veya bir toplulukta bir yalanı bir kere pazarlaya bilirsiniz Toplumu veya toplumun çoğunluğunu bir kere inandırabilirsiniz. Bir kere daha söylediğinizde toplumun bir kısmını bir kere daha inandırabilirsiniz. Ama 3’üncü kere söylediğinizde artık hiç kimse size inanmaz. Nüfus oranına göre değerlendirildiğinde günlük vaka sayısına göre Türkiye birinci sırada. Bu sayılar hala güvenli değil. Ama açıklanan bile tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. Peki bu yalanın sonucu faturası bedeli nedir? Bu yalanın faturası halkın sağlığıdır.

İnsanların sanki ortada tehlike yokmuş gibi davranmaya itilmesidir bizatihi salgının yayılması için pek çok oyun oynanmasıdır. Pek çok icraat yapılmasıdır. İktidar kongrelerini ertelemiyor, topluluğun üstüne çaylar fırlatılıyor, tedbir alınmıyor. Destek yok! Vaka sayısı artıyor hasta sayısı artıyor insan sağlığı büyük bir tehlike altına giriyor."

‘BELEDİYE BAŞKANLARI GÜNLÜK DEFİN RAKAMLARINI ORTAYA KOYUYORLAR’

"Ölümler artıyor açıklanan ölüm rakamlarına da inanmıyoruz dedik. Gerçekten inanmıyoruz. Daha fazla olduğunu belediye başkanları günlük defin rakamlarını paylaşarak ortaya koyuyorlar. Bu basit bir yalan değil. Bu toplumun sağlığına insanların hayatına mal olan bir yalandır peki bunun bir karşılığı olmayacak mı bunun hesabını bu iktidar vermeyecek mi?"

‘‘HER ŞEY BENDEN SORULUR’ DİYEN CUMHURBAŞKANININ SORUMLULUĞU YOK MU?’

"Sorumluluğu bir bakanın üzerine yıkarak sistemi aklayabileceklerini mi düşünüyorlar?

En tepede yetkiler bendedir her şey benden sorulur diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının burada sorumluluğu yok mu? Yetkiye gelince her şey bende, sorumluluğa gelince benim hiç kabahatim yok yalanına daha ne kadar inanacağız. Biz inanmıyoruz. İnanmayanlar artıyor. Hakikat yolculuğu büyüyor hakikat yolculuğu büyüdükçe iktidar çözülüyor sistem çöküyor."

‘ULUSAL ÇIKAR, BU İKTİDARIN YALANLARINI GİZLEMEK İÇİN EN FAZLA SIĞINDIĞI GEREKÇEDİR’

"Peki, bu yalanın pazarlanması için kullanılan kavram neydi, hatırlayalım. Bakan 1 Ekim'de basın toplantısında hem vatandaşlara hem Dünya Sağlık Örgütü yanlış bilgi verilmesini ‘ulusal çıkarları korumak için’ yaptığını söylemişti. O zaman küçük bir mahcubiyetle bu sözleri sarf etmişti ‘bir sebebimiz var anlayın bizi’ demeye getirmişti. Ulusal çıkar kavramı bu iktidarın yalanlarını saklamak için en fazla sığındığı gerekçedir. Biz diyoruz ki ‘ulusal çıkar’ ancak toplumun katılımıyla, bilgisiyle, tartışmasıyla belirlenebilir. Ulusla çıkar deyince akan suların durduğu insanların sustuğu itirazların kesildiği bir dönem artık yok. Niye yok? Çünkü hakikat yolcuları cesaretle mücadeleye devam ediyor."

‘BOŞUNA ÖDENMİYOR BU BEDELLER’

"Hakikat yolculuğunun başını da HDP çekiyor.

Hakikat yolculuğunu bedelini de kürt halkı ödüyor bu bedeli öderken bu toplumu yalanlardan bu beladan kurtarmaktır. Bunu diyoruz boşuna ödenmiyor bu bedeller. Hakikat yolculuğu sürecek. HDP bu yolda asla geri adım atmayacak, Kürt halkı asla bu mücadeleden vazgeçmeyecek. Bunu da buradan herkese duyuruyoruz bir kez daha. ‘Ulusal çıkar’ sözünü kullanıldığında iktidar arkasına dizilenlere de buradan seslenmemiz gerekiyor. Ders çıkarın. Burada 'ulusal çıkar' yalanı örtmek için kullanılıyorsa daha pek çok konuda da ulusal çıkar kavramı başka yalanları gizlemenin aracı olarak kullanılıyordur."

‘ARTIK UYANIN!’

"Bunları tek tek sayabiliriz iç ve dış politikaya kadar. toplumun her kesimini sindirmek için politikaları pazarlamanın aracıdır ulusal çıkar yalanı. Muhalefetin toplumsal güçlerin bu gerçeği artık çok daha açık bir şekilde görmeleri ve gereğini yapmaları gerekiyor HDP ve Kürtlere saldırdığında bunun ulusal çıkar diye propagandası yapıldığında susanlar inananlar veya inanmış görünenlerde lütfen uyanın artık buradan. Bu iktidarın temeli yalandır bu iktidar talan ve savaş politikalarını sürdürmek için yalan söylemek zorundadır.

İşte ancak bu yalanı çökertirsek talan politikalarını da savaş politikalarını da boşa çıkarabiliriz."

‘BAŞTA TTB OLMAK ÜZERE HERKESTEN ÖZÜR DİLEYİN’

"Hepimiz bu dersin gereklerini mutlaka yapmalıyız. İktidarın temsilcilerinin, en başta Sağlık Bakanının, iktidarın küçük ortağının özür borcu vardır. Evet özür bir erdemdir ama sorumluluk sadece özürle ortadan kalkmaz. Yine de özür erdemi gösterdiği için belki sorumluluğun yolunu açar. Sorumluluk da belki bir arınma imkanı yaratır. Bunlar hepsi normal şartlarda olağan ortamlarda erdemli topluluklarda geçerli sözlerdir biliyorum ama ben yine hatırlatayım.

Çıkın TTB başta olmak üzere bu yalanı aylardır ortaya koyan herkesten özür dileyin. Özür dileyin ama özür dilemeniz sorumluluğunuzu ortadan kaldırmayacaktır."

‘GENİŞ BİRLİKTELİĞİ SAĞLADIĞIMIZDA, BU SUÇLARIN BEDELİNİ SUÇLULARA ÖDETECEĞİZ’

"Hasta sayısının artmasındaki sorumluluğunuzdan halk sağlığının tehlikeye atılmasındaki sorumluluğunuzdan ve hayatını kaybeden insanlarımız bakımında yaşayacağını sorumluluktan kurtulamayacaksınız. Biz bu sorumluluktan dolayı hesap vermeniz için siyaseten ve hukuken mücadelemizi en kararlı şekilde yürütmeye devam edeceğiz. Bu yolculukta çok daha geniş kesimlerin bir arada olacağını da biliyoruz. Bu geniş birlikteliği sağladığımızda da bütün bu suçların bedelinin faturasını halka değil suçlulara ödeteceğiz."

PANDEMİ ‘TEDBİRLERİ’: YASAK VAR DESTEK YOK

"Pandemi ile ilgili tedbirler başlığı altında dün bir açıklama yaptı AKP genel başkanı ve cumhurbaşkanı. Yasaklar geldi. Biz de bazı yasakların gelmesini başından savunuyorduk ama bu yasakların bir mantığı olur, savunulur bir yanı olur. İktidarın açıkladığı yasaklar çelişkilerle dolu. Bunların ayrıntısına girmeyeceğim ama yasak açıklanırken destek es geçiliyor. Destek yok, yasak var.

Destek neden gerekli? Eğer sokağa çıkma yasağı ilan edecekseniz, işletmelerin kapanması kararı alacaksanız, insanların geçimlerini sürdürmeleri konusunda da tedbir almak zorundasınız. Evde kalanlara esnafa çalışamayacak durumda olanlara mutlaka destek bütçeden devlet hazinesinden verilmelidir. Ama iktidarın açıklamasında yasak var, destek yok."

‘HALK, EKONOMİ ÇARKLARI İÇİNDE EZİLSİN DİYE KADERİNE TERK EDİLİYOR’

"Yani yasaklar da büyük ölçüde ekonominin çarklarını döndürmek için konuyor halk ise ekonominin çarkları içinde ezilsin diye kendi kaderine terk ediliyor. Halka böyle aşağılayıcı bir yaklaşım gösteren iktidara karşı mücadele artık sadece siyasal bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bu iktidarın bu anlayışına karşı mücadele aynı zamanda bir ahval ve insanlık mücadelesidir."

HELİKOPTERDEN ATILAN KÖYLÜLER: BAKAN ‘HAK ETTİLER’ DEMEYE GETİRDİ

"Yalanların sonu yok. Bakın geçen İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken İçişleri Bakanlığı bazı açıklamalar yaptı. Van'da helikopterden işkence edilerek atılan insanlarla ilgili ellerinde görüntüler olduğunu söyledi. Demek istedi ki, 'onlar hak ettiler, niye peşine düşüyorsunuz?’ Daha açık söylemek istediği şudur: ‘Biz terörist diye yaftaladık mı ona işkence etmek caizdir, meşrudur.’

Daha önce de yaptılar bunu. Yalan söylediklerini biliyoruz. Bu yalanla işkence gibi, yargısız infaz gibi insanlık suçlarının hesabını ödemekten çıkamayacaklarını da onlar bilsinler.

Biliyorsunuz Osman Şiban ve Servet Turgut helikopterden atılmışlar ve daha sonra Servet Turgut hayatını kaybetmişti. Önce valilik sustu, açıklama yapmadı. Sonra olayı örtbas etmeye yönelik bir şablon bildiri yayımladı Van Valiliği. İçişleri Bakanlığı da sustu uzun süre. Benzer olayları yakın zamanda yaşadık biliyoruz. Mardin’de de benzeri yaşanmıştı. O zaman 57 yaşındaki Abdi Aykut için de meclis kürsüsünden şimdiki sözlerine benzer söylemişti. ‘Terörist’ dediği Abdi Aykut’un normal hayatında bir köylü olduğu ortaya çıkmıştı.

Kaldı ki işkence hiçbir kimseye ve hiçbir gerekçeyle kabul edilemez ve meşru gösterilemez. Bu bir yalan. Abdi Aykut daha sonra bütün suçlamalardan beraat etmişti. Çok ağır işkencelere maruz kalmıştı, dava açmıştı, Abdi Aykut bakanlığı tazminata mahkum ettirmişti. Şimdi demek istiyor ki İçişleri Bakanı; ‘bize inanın, bizi sorgulamayın, bizi sorgularsanız sizler de teröristlere yardım etmiş olursunuz’. Yani bir nevi ‘ulusal çıkar’ yalanı devreye sokuluyor yine.

‘YALANLARIN ÜSTÜNE HANGİ ETİKET KONURSA KONSUN İNANMAYIN’

"Değerli halkımız, sevgili demokrasi güçleri ve muhalefet partileri; bu yalanlara üstüne hangi etiket konursa konsun artık inanmayın. Bu yalanların peşinden gitmeyin. Bu iktidar bir zulüm ve talan iktidarıdır. Yalanlarına verdiğiniz her pirim zulmün talanın savaşın devamına katkı sunmak anlamına gelir."

‘BİZE DÜŞEN BU İKTİDARI DEĞİŞTİRMEKTİR, MÜCADELEYE GÜÇ VERİN’

"Oysa bizlere düşen bu gidişatı, bu rejimi, bu iktidarı, bu sistemi değiştirmektir. Değiştirebilmek için hakikate ihtiyacımız var hakikat etrafında hak adalet etrafında demokrasi mücadelesini büyütmeye ihtiyacımız var biz buradayız bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz herkesi de bu mücadeleye daha güçlü katkı sunmaya davet ediyorum."

‘İNKAR VE YALAN, BU İKTİDARIN TEK YÖNTEMİ HALİNE GELDİ’

"İnkar ve yalan bu iktidarın neredeyse artık tek yöntemi haline gelmiştir. Belki ilk yıllarında başka yöntemleri de vardı yönetmek için ama hepsini tükettiler. Tükete tükete geldiler tükenmekteler ve yalandan inkardan medet umuyorlar. Ne diyorlar; ‘Kürt sorunu yok’ diyorlar. Evet bunu AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı geçenlerde yine söyledi. Kürt sorunu yoktur noktasına nereden gelmiştik, Kürt yoktur noktasından gelmiştik.

Sonra ‘Kürt sorunu vardır’ denmişti. Sonra ‘Kürt sorunu müzakere ve diyalogla çözülecek’ demişlerdi. Şimdi makarayı geri sarıyorlar. ‘Asla diyalog olmaz, müzakere olmaz’ diyorlar. Oradan geriye sarıyoruz, Kürt sorunu da yoktur, emin olun bir süre sonra Kürt de yoktur diyecekler. Zaten diyorlar. Kürdün dilini yok ediyorlar, Kayyım politikalarıyla iradesini gasp ediyorlar Kürt halkının. Bundan daha büyük inkar ve zulüm olur mu. En büyük sorun budur. Kürt sorunu Kürdün hakkını, iradesini inkar etmektir. Kürt’e yönelen cinayeti işkenceyi zulmü cezasızlık perdesi ile aklamaya çalışmaktır."

‘İKTİDAR ORTAKLARINI BİRBİRİNE YAPIŞTIRAN ŞEY KÜRT DÜŞMANLIĞI’

"Bu iktidar bütün bunları yapmaktadır. Belki de iktidarı ayakta tutan ve iktidar ortaklarını birbirine yapıştıran şey de bu Kürt düşmanlığıdır. Eğer bu Kürt düşmanlığına karşı güçlü bir toplumsal mücadele yürütürsek emin olun iktidar ortakları daha fazla birbirlerine girecek. Bir süre sonra itirafçılıklar, karşılıklı suçlamalara, birbirlerine saldırılar başlayacaktır.

Bir suçta ortak olanlar o suç ortaya kondukça o suçun hesabını sormak için mücadele büyüdükçe birbirlerine düşerler. Bunu biliyorsunuz. Her türlü suç organizasyonunda durum budur. Her türlü suç organizasyonunun temel hakikati budur. O nedenle biz daha güçlü bir şekilde Kürt sorunu vardır, bu sorun ancak demokratik zemininde diyalog ve müzakere ile çözülür. Bu ülkenin bütün diğer sorunlarının önünü açacak olan da demokrasiye özgürlüğe refaha giden yolu açacak olan da budur. Kürt sorununda çözümdür."

‘ZULÜMDEN MEDET UMANLAR TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖMÜLDÜLER, KÜRT HALKI DİMDİK AYAKTA’

"Aksini yapan bütün iktidarlar çözüldüler. Nasıl bu kadar göremez duruma gelebilirler ki? İnkara savaşa sığınan, inkardan savaştan zulümden medet uman bütün iktidarlar çözüldü. Bu iktidarların başını çeken partiler tarihe gömüldü, Tarihin çöplüğüne gittiler. Ama Kürt halkı dimdik ayakta, siyasi temsilcileri demokrasi ve barış mücadelesinden bir milim sapmamakta kararlı. Onlar tarihin çöplüğüne, Kürt halkı ve onların siyasal temsilcileri aydınlık ufuklarına yürüyorlar. bu yürüyüş devam ettikçe bu iktidar daha fazla çözülecektir."

‘HALKIN TEMSİLCİLİĞİ NASIL YAPILIR, BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE GÖSTERDİK?’

"Bütçe görüşmeleri devam ediyor. Bütçe görüşmeleri ile ilgili konuşmalarımızı genel kurulda yapacağız. Ben çok fazla ayrıntıya girmeyeceğiz. Komisyondaki çalışmalarımızla ilgili kısa bir bilgi vereceğim. Bizler neler istedik, neler yaptık, neler yapmaya çalıştık, iktidar neleri reddetti, neleri tercih etti. Bunları kısaca hatırlatmak isterim. Ama öncesinde komisyon çalışmaları boyunca büyük emek ve özveriyle, çalışkanlıkla orada bulunan görüşlerimizi aktaran, tartışmalarımızı yürüten milletvekillerine ve danışman arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum. Herkesin emeğine sağlık, bu halkın temsilciliği nasıl yapılır çok güzel ortaya koydunuz. Tabi ki grup başkanvekillerimize de teşekkürlerimi sunuyorum."

‘HALK GEÇİM SIKINTISINI İLİKLERİNE KADAR YAŞARKEN, BİR AVUÇ YANDAŞA PARA HARCIYORLAR’

"Bütçe görüşmeleri boyunca bu bütçenin savaşa yandaşa ve ranta göre hazırlandığını ayrıntılı olarak verilerle ortaya koydu arkadaşlarımız. Biz diyoruz ki bu bütçe savaşa saraya ve yandaşa bütçedir. Biz ne istiyoruz. Halk için bütçe istiyoruz. Halk için bütçe nedir uzun uzun anlatırız. Anlatmaya da çalıştık zaten. Köyleri gezdik, çiftçilerle buluştuk, mağdur kesimlerle, meslek örgütleriyle buluştu. Fikirlerini dinledik. Ve bunu yapmaya da devam edeceğiz. Halkımız yurttaşlarımız yoksulluk, işsizlik, sefalet ve geçim sıkıntısını iliklerine kadar yaşarken, iktidar, bir avuç yandaşa ve kocaman bütçeler gerektiren savaşa para harcıyor."

‘HALKI SEFALETE MAHKUM ETMEK ÖNGÖRÜSÜZLÜK DEĞİL, BU İKTİDARIN BİLİNÇLİ TERCİHİ’

"Bu iktidar bu rejim ekonomik krizi aşacak her türlü imkana sahip bir ülkede halkın büyük bir kısmını sefalete mahkum ediyor. Bu bir yanlışlık, bu bir öngörüsüzlük değildir. Bu bilinçli bir tercihtir. Savaş politikaları ayakta kalmak için sığındıkları kendileri açısından en sağlam liman gibi görünüyor. Milliyetçi duyguları kabartacaklar böylece kendi iktidarlarını sürdürecekler. Yandaşa aktardıkları milyarlarca lira ile arkalarında sağlam duran bir sermaye… Amaç bu, amaç kendi iktidarlarını devam ettirmektir. Kendi iktidarlarının devamı için halkı sefalete ve yoksulluğa mahkum ediyorlar. 2021 yılı bütçesinin en önemli özelliği süreç açısından yapılış şekli bakımından yine şeffaflıktan tamamen uzak bir şekilde tartışılmasıdır."

‘BÜTÇEYİ HALKTAN KAÇIRIYORLAR’

"Yani bütçeyi halktan kaçırıyorlar. Bütçe bu halkın her bir ferdinin günlük hayatının her alanını ilgilendirir. Bütçe bir halk olarak demokrasi mücadelesinin başlangıç noktasında yer alır. Demokrasi mücadelesinde halkın kendi kaynaklarına sahip çıkması ve onları yönetmesi, kaynaklarının nereye harcandığını bilmesi isteği ve talebi yatıyor. Ama bu iktidar bütçeyi halktan kaçırıyor. 1,3 trilyon lira bir bütçe hazırlanmış 2021 yılı için. Esas kaynak da vergi olarak gösteriliyor ama buradaki asıl önemli nokta vergi adaletsizliği üzerine kurulmuş bir bütçenin önümüze konulmuş olmasıdır."

‘KATMERLİ VERGİLERLE HER ŞEY HALKIN SIRTINA YÜKLENİYOR’

"Katmerli vergilerle halkın sırtına yüklenmiştir her şey. Bizler de halktan alınan vergilerle alınan bütçenin halka hizmet için kullanılmasını istiyoruz.

Bu konuda görevimizi sonuna kadar yapmaya çalıştık. Neler talep ettik, hangi önergeleri verdik. Emeklilikte yaşa takılan 100 binlerce insanımız için sadece 30 milyar TL gerekiyor. Bu 30 milyar TL'nin bu hizmet için tahsis edilmesi konusunda önerge verdi arkadaşlarımız ama reddedildi.

Yoksul yurttaşlarımız için tabut evlerde yaşamaya mecbur kalınması için binaların güvenlikli hale getirilmesi için önerge verdik hepsi 50 milyar TL idi. Halkı depreme karşı korumak için yaptığımız bu öneri yine reddedildi.

Ekonomik kriz işsizlik ve yoksulluk katmerleşirken her haneye ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz elektrik ve doğalgaz verelim dedik, 40 milyar TL gerekiyordu. Bunu da kabul etmediler.

Biliyorsunuz KYK’ya borçlu 10 binlerce öğrenci var bunların geleceği karartılıyor bunların borçlarının silinmesi için ayrılması gereken 10 milyar TL. Bunu önerdik, reddettiler.

Her seçim meydanlarda 3600 ek gösterge sözü veriyorlar ama tutmuyorlar. Biz dedik ki 3600 ek gösterge için ihtiyaç duyulan kaynağın toplamı 10 milyar tl. Buna bütçe ayıralım dedik, reddettiler."

‘PANDEMİDE ZARAR GÖREN ESNAF KAN AĞLIYOR’

"Pandemide zarar gören esnaf kan ağlıyor. Esnafın zararını karşılamak için ihtiyaç duyulan meblağ 10 milyar TL. Bunu alalım dedik yok dediler.

Ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması için gereken miktar 20 milyar TL. Bunu da kabul etmediler."

‘AŞI ÖNERİMİZİ DE REDDETTİLER’

"Önümüzdeki günlerde çok daha yakıcı bir hale gelecek aşı meselesi. Pandemi ile mücadelede aşının ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yok. Aşının herkese ücretsiz yapılması için bir tahsis yapılmasını önerdik gereken miktar 15 milyar TL. Bunu kabul etmediler. Bütün bunları reddettiler."

‘BU İKTİDARI İLK SEÇİMDE GÖNDERECEĞİZ’

"Peki ne yapıyorlar bunun yerine? Bu ülkenin emekçilerinin halkının kaynaklarıyla birikimiyle oluşturulmuş kurumları yok pahasına satıyorlar. Ne pahasına sattıklarını da bilmiyoruz çünkü şeffaf değiller. En son Katar'a Borsa İstanbul'un yüzde 10’luk hissesini satmışlar. Daha başka pek çok şey de satmışlar. Ve bütün bunları halktan gizleyerek yapıyorlar.

Belki şimdi açıklarlar, kaynakları açıklamasalar da nasıl olsa ilk seçimde bu iktidar değişecek, onları göndereceğiz, biz açıklayacağız.

‘KATAR’I ÜLKEYE KAYYIM OLARAK ATAMIŞ, ÜLKENİN KAYNAKLARINI PEŞKEŞ ÇEKİYORLAR’

"Bu kayyım iktidar, sadece belediyelere kayyım atamakla yetinmiyor. Ülkenin kaynaklarına da kayyım atamış. Ülkeye Katar sermayesini kayyım yapmış nu iktidar. Şimdi bu ülkenin kaynaklarının başına Katar kayyımı gelmiş. Bunu da bu iktidar yapmış. İktidarın burada tek derdi var. Tek derdi kendi varlığını sürdürmek, bunun için de Katar sermayesine ihtiyaçları var. Katar sermayesine ülkenin kaynaklarını peşkeş çekmek mecburiyeti var."

‘BUNUN HESABINI SORACAĞIZ’

"Ama bunların hesabını soracağız. Mutlaka soracağız. Halk için soracağız.

Mücadeleden vazgeçmek bütün bu ahlaksızlıkları kirlilikleri kabul etmek demektir mücadele den vazgeçmek haysiyetten vazgeçmek demektir. Bakın, insanlar ayakta haysiyet yollarda."

DİRENEN İŞÇİLERE VE KADINLARA SELAM GÖNDERDİ

"Tazminatlarını almak için yürüyen maden işçileri bir hak ve haysiyet mücadelesi yürütüyorlar. Kendilerine selam olsun buradan.

Sendikaya üye oldukları için cezalandırılıp tazminatsız işten atılan işçiler Ankara'ya yürüyorlar. Gebze’de bunların 109’u gözaltına alındılar ama vazgeçmiyorlar, onların hak ve haysiyet mücadelesine buradan selam yolluyoruz. Sendikal hakları için yürüyen Birleşik Metal İş üyesi işçiler büyük bir alkışı, büyük bir selamı hak ediyorlar Selam olsun size. Yine aynı sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten atılan Manisa Termo Karbon Fabrikası önünde bekleyen işçiler sizlere de selam olsun.

DİSK Emekliler Sendikası hakkında kapatılma davası açılması üzerine birçok ilde protesto eylemleri yapıyor. Biz de katılıyoruz, destekliyoruz. Sonuna kadar yürüyeceklerinden eminiz. Selam olsun sizlere. Kadıköy’de seslerini yükselten, itiraz eden esnaflara buradan selam olsun. Şiddete, erkek egemen iktidara direnen kadınlar en çok sizlere selam olsun. En çok sizden korksun bu iktidar."

‘BU YÜRÜYÜŞÜN SONU AYDINLIKTIR, MUTLAKA KAZANACAĞIZ’

Ülkede açlık, yoksulluk var ama mücadele de var. Savaş var talan var ama demokrasi ve barış yolcuları da var. Hakikat yolcuları da var. Mardin'de Kızıltepe ve Nusaybin'de attığımız her adımı takip ettiler. Bizi izleyen bir sürü kamera var ama basın olmadığını biliyoruz. Polis kameraları izliyor selam veren her yurttaşı çekiyorlar. Ayrıca fotoğrafçılar var. Ama görmenizi isterdim. Kızıltepe’de kameralara göstere göstere zılgıt atan kadınları… Gençlerimiz, esnafımız, sokaktaki insanımız o yürüyüşte kararlılığı onların gözünün için soka soka gösterdi. Selam olsun Kızıltepe halkına. Baba toprağım Nusaybin. Doğrusu Nusaybin'in nasıl bir mücadele şehri olduğunu, nasıl bir haysiyet kenti olduğunu bilirim ben. Bilmeyenler öğreneceklerdi. Öğrendiklerinde de belki insanlık adına kazanacaklardır bazı şeyleri. Sadece siyaseti değil, eğer öğrenebilmişsem insaniyeti de sokaklarında öğrendiğim Nusaybin halkı binlerce selam olsun size.

İşte emekçimizle, emeklimizle, kadınlarla, gençlerle ve Kürt halkının o yüksek direnci ile hakikat ve özgürlük yürüyüşü devam ediyor. Bu yürüyüşün sonu aydınlıktır. Mutlaka kazanacağız."