HDP'den ÖDP'ye referandum eleştirisi
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, IKBY'deki referanduma ilişkin açıklamaları nedeniyle ÖDP’ye tepki göstererek, 'Bizi şaşırttı ve tedirgin etti' dedi.
Sibel HÜRTAŞ / ANKARA
ÖDP’nin Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki referanduma ilişkin açıklamaları HDP’nin sert tepkisine neden oldu. Önce HDP Sözcüsü Osman Baydemir, basın toplantısında, isim vermeden "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı enternasyonal bir haktır. Emeğin hakkını savunuyorum diyen, sosyalistim diyen bütün dinamikler, Kürtler hariç mi enternasyonalistsiniz?" eleştirisinde bulundu. "Bu eleştirinin muhatabı kim?" sorusuna yanıt veren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, "Ulusalcı, milliyetçi zihniyetlerden hareketle, özellikle yüz yıldır Kürtlere reva görülen sömürgeciliği sürdürme eğilimlerine hizmet eden kendilerini sol olarak tanımlayan kimi kesimler" yanıtını verdi. Yıldırım, ÖDP’nin tutumunu eleştirdiklerini söyleyerek, "Açıklamaları bizi hem şaşırttı hem de tedirgin etti" açıklamasını yaptı.
Artı TV’de yayınlanan Ankara Gündemi programında Artı TV Ankara Temsilcisi Sibel Hürtaş’ın sorularını yanıtlayan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım, şunları söyledi:
KERKÜK VALİSİ İLE GÖRÜŞTÜ
Referandum bittikten sonra, Kürt Bölgesel Yönetimi ile bir temasınız oldu mu?
Herhangi bir temasımız olmadı. Tabii ki çeşitli şahsiyetlerle yönetim kademelerinde bulunan kişilerle çeşitli temaslarımız oldu. Kerkük Valisi Sayın Necmettin Kerim ile özellikle Irak Merkezi yönetiminin direk hedef alması sürecinde dayanışma duygularımızı ileten bir temasımız oldu. Çeşitli bütün partilerle aslında bir şekilde temaslarımız oldu. Fakat Meclis ve MYK toplantılarında yaptığımız açıklama esasında şu: Orada esas aldığımız halktır. Halkın açığa çıkmış olan iradesine dönük bir tutumdur.
Yoksa referandumun karar alınma şekli, yürütülme şekli, demokratik olmayan süreçler, durumlar bunları sürekli eleştirdik ve uyardık. Her fırsatta şunu ifade ettik: Halkın iradesine dayalı süreçleri ve sonuçları saygıyla karşılayacağımızı ve halkımızın yanında olduğumuzu. Biz bu anlamda diyebiliriz ki Güney açısından da gelişen bu durumda muhatap aldığımız değer biçtiğimiz Güney Kürdistanlı kardeşlerimizdir. Onları selamlamak bizim açımızdan yeterli bir durum olduğunu düşünüyorum.
ERDOĞAN KOMPLO KURDU
Ankara çok sayıda senaryo üzerinde duruyor tabi bunların en başında da askeri müdahale seçeneği var. Ankara kulislerinde, askeri müdahaleden ziyade sınırda tatbikatların arttırılması konuşuluyor Ama askeri müdahale olasılığı da her zaman masanın üzerinde. Sizce askeri müdahale olabilir mi?
Ortadoğu’da her an her şey olabilir. Her ihtimal mümkün çünkü Ortadoğu’da siyaset farklı yöntemlerle gelişiyor. Güney Kürdistan’daki referandum süreci bunun karar alma süreci kesinlikle AKP ve Erdoğan’dan bağımsız değildir.
Yani siyasi iktidar bu süreçte KDP’ye komplo mu kurdu?
Böyle bir ihtimal çok yüksek. Çünkü KDP’nin böyle bir şeyi karar alma aşamasında ilk görüştükleri Erdoğan ve AKP’dir. Bunlarla bir nevi eş güdümlü yürütülen süreçler vardı, kumpas da söz konusu. Biz Güneyli kardeşlerimizi, siyasi partileri hep uyardık. Birebir görüşmelerde ve basın üzerinden uyardık. AKP’nin özellikle Erdoğan’ın kesinlikle kimi Kürtlerle iyi ilişki geliştirip, kimi Kürtleri yok etmeye, savaş dayatmaya yönelik girişimlerinin olduğunu söyledik. Bizim AKP’yle ilişkilerimiz iyidir, karşılıklı çıkarlarımız var ve bu hep böyle iyi gider’ diye düşünmeyin diye hep uyardık. Erdoğan’ın kendisi üzerinden var ettiği, iktidara taşıdığı süreçte başvurduğu temel olgulardan biri Kürt karşıtlığı, düşmanlığıydı. Bunun üzerinden faşizmi tahkim etmeye çalışıyor ve sonuç almaya çalışıyor. Erdoğan’ın hem içte hem dışta temel dayanağı Kürt düşmanlığı ve mesele ciddi bir boyuta taşındığında tercih edeceği husus da budur. Kürt’ün iyisi, kötüsü, yakını, uzağı yoktur onlar açısından.
Referandum haberi ilk geldiğinde AKP’den yüksek ses çıkmadı hatta Bahçeli, kameralar karşısına çıkıp ‘Bu bir savaş nedenidir’ dedi. Bu basın toplantısı bir nevi, MHP’nin AKP’yi harekete geçirme talebiydi aslında. Buna karşın AKP bu süreci daha sessiz geçirdi ve referanduma son bir hafta kala oldukça ağır bir söylem geliştirdi. Bu süreçte ne gibi dinamikler ortaya çıktı, ne yaşandı?
AKP, Güneyli partilere yeşil ışık yakıp, teşvik ettiler bir nevi onayladıklarını söylediler. Arkasında ne gibi pazarlıklar döndüğünü bilmiyoruz. Hatta Bahçeli bunları söyledikten sonra Binali Yıldırım ‘Bu kadar abartmayın’ dedi. Ama son bir hafta kala AKP, Meclis’i topladı, askeri tatbikata başladı ve karşı bir hamle başlatmak istedi. Burada çıkarmamız gereken temel sonuç, askeri müdahale olur mu tartışmasında, aslında her ihtimale kapı açan bir durumla yüz yüzeyiz. Güney Kürdistan’daki referandum süreci birçok başka etmenle birlikte Ortadoğu’da yeni dinamikleri tetikledi.
Geçmişten bu yana AKP iktidarının bütün süreçlerinde şu eğilim hep vardı: Güneyli Kürtler iyidir, bazı Kürtler iyidir ama kimileri kötüdür politikası izledi. Esas stratejisi ise Kürtler arasında bir savaş yaratmak istediler. Rojava, Şengal ve Kandil’de bunu yapmak istediler. Bunun için de sürekli İyi Kürt Kötü Kürt politikasını gerçekleştirmek istedi. Bunun olmadığını görünce tüm Kürtleri karşısına alma sürecine girdi. İşte referandumda ortaya çıkan durum bu.
"ERDOĞAN YANILTTI"
Rojava’da sürekli bir ambargo, savaş pozisyonu yıllardır devam ederken; Güney’le de ticari ilişkiler sürdürmeye çalıştılar. Bu noktadan niye bu noktaya geldiler. Biz yanıldık değil aslında Erdoğan yanılttı. Yanılttı çünkü Türkiye’deki demokrasi açısından kritik bir nokta. Erdoğan hiçbir dönem bu kadar deşifre olmamıştı. Temel stratejisi Kürtleri birbirine düşürmekti.
Biliyoruz, begleleri var, KDP ile Kandil’e ortak saldırı planları vardı. Ama gelinen aşamada bu gerçekleşmedi. Kürtler savaşmadı, birbirine girmedi. Tam tersine demokratik birlik zemini oturmaya başladı Kürtler’de. Bu olunca Kürtler’e karşı topyekün bir saldırı dalgası başlattılar.
SÜLEYMANİYE’DE PROVOKASYONLAR OLABİLİR
Peki önümüzdeki dönemde ne olabilir. Bir askeri müdahale mi yoksa bölgedeki milis güçler üzerinden bir karışıklık mı? Nasıl okuyorsunuz bu süreci?
Güçleri olursa askeri müdahalede bulunurlar ama şu an çok koşulları yok. Ama bu muğlak zemini gerekçe yapıp PKK’ye yönelik sınır ötesi operasyonlar olabilir. Fakat Türkiye’nin özellikle Orta Doğu çapında özellikle Avrupa’ya yayılan bir provokatörlük durumu söz konusu. Provokasyon yapabilme ihtimali olan bir yapılanma. Bir ay önce Güney Kürdistan’da Süleymaniye’de üst düzey MİT yetkilileri alıkonuldu çünkü bir operasyon yapmak için orada bulunuyorlardı. Güney Kürdistan’da daha çok provokasyonlar yöntemiyle ortalığı karıştırma yöntemi gelişebilir. Ekonomik ambargolar gelişebilir ama en önemlisi bu durumu gerekçe yapıp PKK’ye askeri müdahaleler yapma durumu oluşabilir. Ama bunların hiçbiri sonuç almayacak. Kürt mahallesinden bilgi aldığımız için aslında birçoğu ‘Hadi olsun’ diyor. PKK’ye ya da başka bir bölgeye saldırı olursa Kürtlerin yüz yıldır gerçekleştiremedikleri ulusal birliklerini, ulusal birlik siyasetini daha fazla güçlendireceği noktasında. Bunun aslında çok da dezavantaj olmayacağı noktasında.
100 yıla yakındır Ortadoğu’da gelişen güçler var. Yüz yıla yakındır bu devletlerin mezhepsel, etnik ve askeri konularda, ciddi çelişkileri var. Fakat bütün bu süre içinde bir oldukları temel bir politika vardı: Kürt karşıtlığı. Kürtler söz konusu olduğunda bu devletler ortak hareket ederdi. Fakat son 10 yılda bu ortaklık yıkıldı. Bunu yeniden canlandırma arzusu var. Bununla ilgili ambargoları geliştirmek istiyorlar fakat bölge 100 yıl önceki bölge değil, 10 yıl önceki bölge değil. Kürtler de 10 yıl önceki Kürtler değil
AKP 10 yıl önceki AKP değil, devlet de değil. Devlet olmaktan çıkmış ne idüğü belirsiz bir mekanizmayla karşı karşıyayız. Bu durum ve koşullar bu tehdit ve saldırılar açıkçası Kürtleri ürkütmüyor, içten içe Kürtleri sevindiren bir durum olduğunu da belirtmek istiyoruz.
ELEŞTİRİMİZ ÖDP’YE
Osman Baydemir, basın toplantısında "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı enternasyonal bir haktır. Emeğin hakkını savunuyorum diyenler, Kürtler hariç mi enternasyonalistsiniz?" dedi. Bu eleştiriniz kimeydi?
Bu eleştirilerimiz, kendisini sol sosyalist devrimci diye kendini tanımlayan ve bu süreç içinde Kürtlerin kendi kaderini tayin sürecinde, geleceğini belirleme sürecinde, negatif saldırgan tutum içerisine giren herkese. Çeşitli açıklamalar oldu bu süre içerisinde. Esası da şuna; Kürtlerin bu özgürleşme süreci içerisinde, özellikle Rojava merkezi ve tüm Kürdistan parçalarında geliştirmiş oldukları diplomatik ilişkiler, askeri ekonomik siyasi ilişkileri emperyalizmle işbirliği ve emperyalizme hizmet üzerinden tanımlayan ve bunu gerçekten yüzü kızarmadan sürekli dillerine pelesenk eden herkese bu sözümüz.
Tüm Türk solunu kapsamıyor o zaman?
Hayır. Bu lafın muhatapları kendilerini biliyordur. Çünkü bunu tüm Türk solu söylemiyor. Sol sosyalist devrimci güçler söylemiyor. Büyük çoğunluğu bu anlamda Kürtlerin demokratik geleceğini şekillendirme hakkını en az bizim kadar savunan çok değerli düşünce, dayanışma ve tutumlar var. Fakat bundan ziyade ulusalcı, milliyetçi tutumlardan hareketle, zihniyetlerden hareketle, özellikle 100 yıldır Kürtlere reva görülen sömürgeciliği sürdürme eğilimlerine hizmet eden kendilerini sol olarak tanımlayan kimi kesimlere olduğunu, muhataplarının kendilerini iyi bildiğini söylemek istiyorum.
Bir parti ismi var mı?
Sol sosyalist olarak bildiğimiz, birçok süreçte de birlikte hareket ettiğimiz özellikle Türkiye’nin demokratik geleceği açısından önemsediğimiz birçok dost parti ve örgütün bu anlamdaki tutumları da bizi epey şaşırttı. Bunların başında ÖDP’nin tutumu hem resmi yaptıkları açıklamalar hem de kişisel açıklama ve tutumları bu anlamda bizi açıkçası Türkiye’nin demokratik geleceği açısından demokrasi güçlerinin birlikte hareket etmesi anlamında ciddi anlamda şaşırttı ve tedirgin ediyor. ÖDP, özellikle Birgün Gazetesi’nin yayın çizgisi son dönemlerde neredeyse Sözcü Gazetesi ile benzer bir politik hatta savrulması bu kendisiyle birlikte siyasetin veya demokratik cephede yer almaması gereken siyasi güçlerin de nereye savrulduğunu gösteriyor. Bu anlamda kuşkusuz eleştiriler karşılıklı olmalıdır. Politik tutumlara süreçlere ilişkin eleştiriler olmalıdır, ideolojik eleştiriler ve bu anlamda mücadele de mümkündür. Dost güçler açısından fakat bir halkın özellikle kaderini tayin etme hakkında, bir halkın kendi iradesinin tecelli etme hakkında sosyalizmin ve devrimciliğin tutumu bizce farklı olması gerekiyordu.
Önümüzdeki dönemde bir araya gelip, bu eleştirilerinizi karşılıklı sunabileceğiniz bir ortam olabilir? Zira Türkiye’nin iç dinamikleri buna müsait. Olabilir mi?
Mutlaka bir araya gelebileceğimiz dostlar var, asla bir araya gelmeyip ne olduğunu bildiğimiz güçler var. Bu anlamdaki politik ve ideolojik mücadelemiz devam edecektir. Sürekli olacaktır. Fakat gelecek kurgusu içinde birlikte olmayı öngördüğümüz güçlerden bu anlamda daha ulusalcı ve milliyetçiliğe kayan tutum ve yaklaşımların da doğru olmadığını, olmayacağını, ne kendilerine ne de ülkenin demokratik geleceğine bir katkı sunmayacağını belirtmek istiyoruz.