İstanbul'da 'barış' konuşuldu: Siyasi parti liderlerinden önemli mesajlar
İstanbul'da Kürt sorununun çözümü çerçevesinde düzenlenen 'Barışın Yolunu Açmak' konferansına CHP, DEM Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi liderleri önemli mesajlar yolladı. CHP Lideri Özel, 'Barışı istemek ortak sorumluluğumuz' vurgusu yaparken, DEM Parti 'Eşit ve adil yaşama' vurgu yaptı.

Artı Gerçek - Barış İçin Toplumsal Girişim, Kürt sorununun demokratik çözümü çerçevesinde ortak politika ve mücadele araçlarını tartışmak amacıyla Eyüp Sultan Kültür Merkezi'nde “Barışın Yolunu Açmak” konulu konferans düzenlendi.
Konferansa çeşitli kesimlerden çok sayıda siyasetçi, aydın ve sanatçı katıldı.
Konferansta, açılış konuşmasının ardından siyasi parti liderlerinin önemli mesajları okundu.
Konferansa, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan ve tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu birer mesaj yolladı.
BABACAN: EN AĞIR YÜK KÜRT SORUNU
Ali Babacan mesajında, "Ülkemizin geçmişten bugüne taşıdığı en ağır yüklerden birisi Kürt sorunudur. Bu sorunun çözümü, eşit vatandaşlık ilkesiyle, herkesin temel hak ve özgürlüklerinin en yüksek standartlarda tanınmasıyla mümkün olacaktır. On binlerce canımızı kaybetmemize sebep olan şiddetin sona ermesi, barışın sağlanması için başlayan sürecin sorunsuz bir şekilde devam etmesi ve nihayete ulaşması en büyük arzumuzdur. Ülkemizdeki sorunların çözümü için en önemli meşru yol, hukukun üstünlüğü ilkesiyle uygulanan demokratik siyaset olacaktır" ifadelerini kullandı.
DEM PARTİ EŞ GENEL BAŞKANLARI: BARIŞ EŞİT VE ADİL YAŞAMIN KURULMASIDIR
Konferansa bir mesaj da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğlulları ve Tuncer Bakırhan tarafından gönderildi.
DEM Parti Eş Genel Başkanlarının mesajı şöyle:
“Dünyanın büyük dönüşümler geçirdiği bir dönemden geçiyoruz. Dünyadaki dönüşümün ağırlık merkezi olan Ortadoğu’da yüz yıl önce kurulan düzen çatırdıyor. 7 Ekim’de başlayan çatışmalar, İsrail-İran savaşıyla devam ediyor. İsrail-İran savaşı Ortadoğu’nun büyük bir ateş çemberine atılması demektir. Nükleer silahların kullanılma ihtimali olan bu savaşın bir an önce durması, dünya ve bölge için büyük bir öneme sahiptir. Böylesi tarihi bir dönemde, Türkiye’de barışı konuşmak büyük önemdedir. Çünkü barış halkların birbirini duyması, anlaması ve ortak bir geleceği birlikte kurma cesaretidir. Barış, Kürt sorununda çözüm ve Türkiye’nin demokratikleşme umutlarının gerçekleşmesiyle hayata geçer. Kürt Sorununda yaşanan acılar, yalnızca bir halkın değil, tüm toplumun derin yarasıdır. Bu yarayı sarmanın yolu inkardan değil tanınmadan, bastırmadan değil demokratikleşmeden, yasaktan değil adaletten geçer. Barışın inşası muhalefeti dışlamadan ve adaletsizlikleri çoğaltmadan ortak aklı büyütmekle mümkündür.
Barış; demokratik, eşit, özgür ve adil bir yaşamın kurulmasıdır. Barış, sadece siyaset kurumunun veya iktidarın insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu yönüyle, konferansınızın barış umutlarının büyümesine güçlü katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Konferansınızın demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk ilkelerini güçlendireceğini umut ediyoruz. Barışı toplumsallaştırmak, çoğaltmak ve kökleştirmek için her bir çabanız bizleri çözüme daha fazla yaklaştıracaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, Barışın Yolunu Açmak Konferansı’nda emeği geçenleri, değerli konuşmacıları ve tüm katılımcıları en içten duygularımızla selamlıyoruz.”
ÖZGÜR ÖZEL: BARIŞI İSTEMEK ORTAK SORUMLULUĞUMUZ
Barış İçin Toplumsal Girişim'in düzenlediği "Barışın Yolunu Açmak" konferansına bir mesaj da CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından gönderildi.
Özgür Özel’in mesajında şunlar yer aldı:
"Barış, yalnızca çatışmaların sona ermesi değil; adaletin tesisi, hakların tanınması ve farklılıkların güven içinde bir arada yaşayabildiği kapsayıcı bir toplumsal düzenin kurulmasıdır. Gerçek ve kalıcı barış, özgürlük, eşitlik ve karşılıklı saygı ilkeleri üzerine inşa edilir. Toplumsal barışın temeli; çoğulcu demokrasi, katılımcı yönetim anlayışı, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının evrensel değerler çerçevesinde korunmasıdır. Bu değerler etrafında atılacak her adım tüm toplumun ortak geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu süreçte kullanılan dilin birleştirici, kapsayıcı ve umut verici olması gerektiğine inanıyoruz. Barışı konuşmak, barışı istemek ve barışı inşa etmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu anlamlı buluşmanın, toplumsal diyalogu güçlendirmesini, karşılıklı anlayışa zemin hazırlamasını ve barış içinde bir gelecek için ortak iradeyi pekiştirmesini temenni ediyorum."
DAVUTOĞLU'NDAN 10 MADDELİK ÖNERİ
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise mesajında çözüm için 10 maddelik bir öneri sundu. Davutoğlu'nun "Kürt Meselesi: Yeni Bir Demokratikleşme Sürecinin Temel Unsurları" başlıklı önerdiği 10 maddelik çözüm önerisi şöyle:
"1. Yeni bir zihniyet: Tektipleştirici, ayrımcı ve güvenlikçi zihniyetten uzak, tarihsel hafızamızla uyumlu, demokratik ve çoğulcu bir anlayışa geçiş gereklidir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken, geçmişin travmalarını aşacak yeni bir zihinsel dönüşüm şarttır.
2. Ortak ve yerli bir yaklaşım: Kürt Meselesi'ne yönelik çözüm arayışları, dış model ve merkezlerden ziyade, Türkiye'nin kendi tarihsel ve toplumsal dinamiklerine dayanmalı, bize özgü, yerli ve sahici bir dil geliştirilmelidir.
3. Sivil, özgürlükçü ve kapsayıcı anayasa: Mevcut 12 Eylül Anayasası'nın yerine, insan hak ve özgürlüklerine dayalı, tüm toplumu kapsayan, sivil ve demokratik bir anayasa inşa edilmelidir.
4. Düşünce ve ifade özgürlüğü: Farklılıkların ifade edilebildiği, açık diyalog ve empati zeminlerinin oluşabildiği tam bir ifade özgürlüğü ortamı, kalıcı çözümler için gereklidir.
5. İmtiyaza ve ayrımcılığa dayanmayan eşit vatandaşlık: Etnik kimliği, inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun tüm yurttaşlarımızın eşit haklara sahip olduğu bir vatandaşlık anlayışı esas alınmalıdır.
6. Kapsayıcı muhataplık: Kürt Meselesi'nin çözümü, yalnızca bir kesimin değil, tüm vatandaşlarımızın, tüm siyasi partilerin ve sivil toplumun ortak gündemi olmalıdır. Karşılıklı güvensizlik yerine güven esas alınmalıdır.
7. Anadilin eğitimde ve sosyal hayatta kullanımı: Anadilin öğrenilmesi ve kullanımı temel bir insan hakkıdır. Türkçeyle birlikte Kürtçenin de eğitimde ve kamusal hizmetlerde kullanılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
8. Demokratik yerel yönetimler: Merkezi vesayet mekanizmalarının yerine, demokratik meşruiyete dayalı ve yerinden yönetime imkân tanıyan bir yerel yönetim sistemi inşa edilmelidir. Seçilmişlerin yargı kararı olmadan görevden alınması ve kayyum atanması uygulamaları son bulmalıdır.
9. Sınır ötesindeki Kürtlerle sağlıklı ilişkiler: Türkiye, komşu ülkelerdeki Kürtleri bir tehdit değil; bölgesel barışın, istikrarın ve ortak geleceğin paydaşı olarak görmeli, dışlayıcı değil kapsayıcı bir vizyon geliştirmelidir.
10. Yeni bir sosyo-ekonomik kalkınma stratejisi: Özellikle gençlerin ve kadınların bölgeye dair umutlarını yeniden canlandıracak, tarım, hayvancılık, eğitim ve teknoloji odaklı bölgesel kalkınmayı hedefleyen bütüncül bir strateji geliştirilmelidir."
İKİ OTURUM YAPILDI
Barış İçin Toplumsal Girişim’in, İstanbul’da düzenlediği “Barışın Yolunu Açmak” konferansının birinci oturumunda “Kürt Sorununda Çözümün Neresindeyiz?” başlığı ile sunumlar yapıldı. Moderatörlüğünü insan hakları savunucusu ve akademisyen Fatma Bostan Ünsal’ın yaptığı oturumda, Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Ayça Atçı, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, siyasetçi, Gültan Kışanak, CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Arslan konuşmacı olarak yer aldı.
“Sürecin Barış ve Demokrasiye Evrilmesi İçin Hangi Ortak Politikalar Üretilmeli?” başlıklı ikinci oturumun moderatörlüğünü ise eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer yaptı. Oturumda CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Emine Uçak Erdoğan, yazar Erdoğan Aydın, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi üyesi Feride Eralp, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel de konuşmacı olarak yer aldı.
BÜLENT ARINÇ: 'KOMİSYONUN KURULMASI ÖNEMLİDİR'
İlk oturumda konuşan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’i anarak, sözlerine başladı.
Bülent Arınç, şunları belirtti:
“Bahçeli çok iddialı bir söz söyledi. Sokaktaki insan sadece bunu düşünür. Ama ben bu sözün arkasında ne var diye araştırdım. Öcalan için ‘Gelsin DEM Parti grubundan Meclis’te konuşsun’ dedi. Af çıkacak sandım ama çıkmadı. İkincisi niye Meclis’te konuşacak, sokakta konuşsun. Ama onun da cevabını bulamadım. Daha sonra Meclis işi uygun görülmedi, ‘Malazgirt’e gel’ dediler. Kandil’e söyledi bunu. Şaşırma üzerine şaşırma. Neyse ki karşı muhataplar daha akıllı çıktı. Bahçeli’nin partisi de şaşırma içinde ama sorgulamıyorlar. Türkiye’nin kronikleşmiş sorundan bahsedenler olumlu bir şeyler yapmalı. Zannetti ki Bahçeli bunu söylediği için zarar görecek. Ancak ben öyle okumadım. Çünkü hayırlı iş yapanlar destek alır. Biz sürece başlarken aynı böyle oldu. Bizim cenahın mottosu ise ‘Terörsüz Türkiye’ dedi. Terör kendiliğinden çıkmaz. Terörü ortaya çıkaran seslerle mücadele etmemiz lazım. Bahçeli el yükseltiyor ancak karşıdan ne yapılıyor bilmiyorum. ‘Meclis’te 100 kişilik bir komisyon kurulsun’ diyorlar. Sayıya takılmazsak eğer bunun Meclis gözetiminde yapılması çok önemli. Erdoğan’ın ne düşündüğünü biliyor muyuz, yok. Ancak bir komisyonun kurulması önemlidir.”
KIŞANAK: TOPLUMSAL MÜZAKERE MASALARI KURULMALI
Bir arada yaşamının önemli olduğunu ve barışın bu sayede olacağını söyleyen siyasetçi Gültan Kışanak, sürece dair “umutsuz” olunmaması gerektiğinin altını çizerek, ekledi: “Dün Diyarbakır’da bir buluşmaya katıldım. Eren BülBül’ün annesi, ‘Başka aileler evlatlarını kaybetmemeli. Barışı savunmayıp da ne yapayım?’ mesajını, Uğur Kaymaz’ın annesi ise ‘Evlatlarımızı kaybettik ama umutlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Barış hepimize umut olacak’ mesajını gönderdi. Biz de barışmayıp ne yapalım şimdi. Evet, Bahçeli’nin sözleri şaşırtıcıydı. Meclis, toplumu temsil eden, kural koyan bir yerdir. Bu yüzden Bahçeli’nin çağrısına değer verildi. Bir taraftan süreç için bir çağrı var, diğer taraftan bir açıklama bile yapılmıyor. Bu güvensizliği arttırıyor. Güvensizliği yok etmenin yolu somut adımların atılmasıdır. Sayın Öcalan’ın çağrısı, PKK’nin silah bırakması gibi henüz somut bir adım görmedik. Şu anda bir Meclis komisyonu var. Onun da etraflıca konuşulması ve kurulması tabi ki önemlidir. Müzakere masasını sadece bir yerde değil her yer de kurmalıyız. Toplumsal müzakere masaları yaratalım. Buradaki sorumluluk hepimize ait. Bütün siyasi partiler kendi tabanını değiştirme çabasında olmalı, hem barış hem demokrasi istemeli. CHP’nin başına gelenlerini biliyoruz. Mesela her gün demokrasiyi savunma adına mitingler düzenleniyor. O mitinglerde neden Kürt sorunun çözümü talep edilmiyor. Neden ikisini birlikte istemiyoruz.”
CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin de, demokrasi ve insan hakları gerçekleşmeden sürecin başarıya ulaşamayacağını ifade ederek, insan haklarına saygı duyulması çağrısında bulundu. (MA)