Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'a: Senin aklına şaşayım ya!
Saadet Partisi lideri Karamollaolğu, "Aklınızdan bir senaryo uyduruyorsunuz; başkalarını hain, kendinizi kahraman zannediyorsunuz. Siz bir 'Don Kişot Sanrısı' yaşamaktasınız" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın doktorlarla ilgili açıklamalarını eleştirdi, altı muhalefet partisinin işbirliğiyle ilgili yorumlara yanıt verdi.
Karamollaoğlu'nun haftalık basın toplantısında yaptığı açıklamalardan başlıklar şöyle:
'8 MART KADININ HAK MÜCADELESİDİR'
"8 Mart; kadının hak mücadelesidir, emek mücadelesidir, adalet mücadelesidir. Kadın, toplumun ana direğidir. Çünkü toplumun temeli aile, ailenin temeli ise kadındır. Kadının ihmal edildiği, haklarının gasp edildiği, şiddete, ayrımcılığa, sömürüye, istismara maruz kaldığı bir toplumun sağlıklı gelişebilmesi mümkün değildir. Kadına yönelik, şiddet, ayrımcılık, istismar ve kadın cinayetlerinin son bulacağı, ülkemizin kanayan yarası olan bu hadiselere son vereceğimiz günleri temenni ediyorum."
'SENİN AKLINA ŞAŞAYIM YA!'
"Şu doktorlarımızın haline bir bakalım... Doktoru, asgari ücret seviyesini dikkate alarak, 4,5 milyon ailenin sosyal yardım aldığını, 400-500 lira, bir kısmı da 1000-1500 lira civarında, bir ücrete mahkum olduğunu bildiği için iktidar; "şu doktorlara bir bakın, 8-9 bin lira para alıyorlar, bunu da beğenmiyorlar; yurt dışına gitmek istiyorlar, giderseniz gidin!" diyorlar! Ne yapacaklarmış? Karşılığında daha ucuza çalışan ülkelerden doktor transfer edecekmiş! Senin aklına şaşayım ya! Doktor almak o kadar kolay mı?
Gelir, kendi ülkesinde geçinemediği için, orada düşük ücretle çalıştığı için burada 6-7 bin lirayı çok görenler gelir ancak; uzmanlar gelmez, ihtisas sahibi insanlar gelmez! Yeni gelenler hiçbir zaman, uzman bir doktorun yerini alamaz! İhtisas sahibi olmak için mezun olacaksın, en az 5 sene ihtisas göreceksin, yani pratisyenlik yapacaksın, uzmanların yanında göreceksin, ihtisas kazanacaksın ve beceri kazanacaksın, sonra uzman olacaksın... Uzmanlık da hemen öyle senin 5 sene sonra en iyisi olduğun manasına gelmez; orada da 3-5-10 sene sonra; "bu sahada en iyi doktorların arasında bu da var" denilecek.
İşte onun da karşılığını vermek mecburiyetindesin! Doktorların çalışma şartları herkese benzemiyor ki... Benim de yakınlarım var.. Bir doktor düşünün, nöbete gidiyor 24 saat nöbette kalıyor, arkasından da normal mesaisini yapıyor 8 saat, bazen 12 saat; tam 36 saat çalışıyor doktorlar.. Bunu görmeyeceksiniz; sonra da doktorlara; "nereye giderseniz gidin" diyeceksiniz. El-insaf! Devleti yönetenler, kendi insanına böyle bir muamele yaparsa; bu ülkede ihtisas sahibi kimse kalmaz!"
'DOKTORA YOKSULLUK SINIRINDA DAHİ BİR RAKAM VEREMİYORSUNUZ'
"Devletin kendi rakamlarına göre bile bugün açlık sınırı 4 bin 500 lirayı geçti, yoksulluk sınırı a 12 bin 500 lira civarında. Sendikaların yaptığı araştırmalarda ise, ki onlar bunu daha doğru tespit ediyorlar, yoksulluk sınırı 15 bin lira... Siz, doktora daha yoksulluk sınırında dahi bir rakam veremiyorsunuz ya! Bizim hedefimiz, bizim yönettiğimiz Türkiye'de, hele bunlar gibi 19 yıl değil, 9 yıl iktidarda kalsak; emin olun, asgari ücret yoksulluk sınırını geçer...
"Ne kadar abarttın" diyebilir bazıları, yok arkadaş! Biz Erbakan Hocanın talebeleriyiz.. Ama iktidarda bulunanlar asgari ücretin biraz üzerinde maaş alan doktora diyor ki; "razıysan çalış, yoksa istediğin yere git; senin emeğine ihtiyacım yok!" Bu kafayla sen yarın Türkiye'de doktor bulamazsın! Sonra da acemilere kalırsın! Böyle devlet yönetilmez, böyle ülke yönetilmez, böyle bir anlayışla meselelere yaklaşılmaz! "
'HAYAT PAHALLILIĞININ SEBEBİ SAVAŞ DEĞİL AKP'NİN GERÇEKLERE KARŞI SAVAŞIDIR'
"Akaryakıta gelen zamları takip edemez olduk. En temel ihtiyaç maddelerinde tehlikeli bir pahalılık söz konusu. Tüm bunları dünyadaki küresel gelişmelere bağlayan iktidarın elinde bir süredir artık somut bir bahane var. Başta petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış, iktidarın ülkemizdeki hayat pahalılığındaki sorumluluğunu üzerinden atmak için kullanışlı yeni bir bahane olmuş gibi görünüyor. Oysa; hayat pahalılığının sebebi Rusya-Ukrayna savaşı değil, AK Parti’nin gerçeklere karşı yürüttüğü savaştır. Hayat pahalılığının sebebi, AK Parti’dir, Erdoğan iktidarıdır."
'ALTI PARTİYE VATAN HAİNİ DEMEK AKIL TUTULMASIDIR'
"Muhterem arkadaşlar; bu kötü gidişata sebep olanlar, bir de muhalefet partilerinin bir araya gelerek vatana ihanet planları kurduğunu söylüyorlar. Akıl alır gibi değil! Muhalefet, sorunları nasıl çözeriz diye bir araya gelirken vatan haini ama siz; zam üstüne zam yaparken, ülke kaynaklarını yandaş şirketlere peşkeş çekerken, israf ederken millet sevdalısı oluyorsunuz öyle mi? Allah aşkına, Türkiye’nin altı partisine vatan haini demek nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Aklınızdan bir senaryo uyduruyorsunuz; başkalarını hain, kendinizi kahraman zannediyorsunuz. Sizin benzediğiniz bir kahraman varsa o da olsa olsa Don Kişot’tur! Siz bir "Don Kişot Sanrısı" yaşamaktasınız. Sizin durumunuz bu! Kendisini şövalye zanneden Don Kişot gibi siz de kendinizi memleketin yegane kurtarıcısı zannediyorsunuz! Oysaki ne Don Kişot şövalye ne de siz kurtarıcısınız! Yel değirmenlerini insanlara kötülük yapan devler sanarak saldıran Don Kişot gibi siz de aklınızdan uydurduğunuz soğan, patates, lobilerini gerçek görerek saldırıyorsunuz. Oysaki ne yel değirmenleri birer dev ne de hayalinizde savaştığınız lobiler gerçek! İşte bu Don Kişot Sanrısı yüzünden; muhalefeti hain, karşınızda olan herkesi ve her şeyi düşman ve kendinizi ise tek kahraman olarak görüyorsunuz.
'ETRAFINIZDA FAZLA SANÇO VAR'
Şunu ekleyeyim, bu sanrıdan uyan(a)mamanızın en büyük sebebi ise şu: Don Kişot’un sürekli yanında bulunan ve gerçeklerin farkında ama durumdan memnun olduğu için ona ayak uyduran bir yol arkadaşı Sancho (Sanço) vardı. Sizin etrafınızda da umulmayacak kadar fazla Sanço var. O yüzden size göre altı tane partinin vatan haini olması da normal, ekonominin güllük gülistanlık olması da! Avrupa’nın Türkiye’yi kıskanması da gayet normal, Türkiye’de yoksulluğun bittiğine inanmak da! Fakat siz kurduğunuz hayal aleminden memnunsunuz diye biz ülke olarak bu kötü gerçekleri yaşamaya mecbur olamayız, olmayacağız. İlk fırsatta iktidarı bize bırakacak; yaşadığınız Don Kişot sanrısıyla baş başa kalacaksınız!"
'HERZOG'A NE DİYECEĞİZ?'
"Gündemin önemli başlıklarından birisi de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Türkiye ziyaretidir. Bu ziyaret gündeme gelince, benim de aklıma yıllarca önce Polonya'dan İsrail'e göç eden, Varşova'da Nazi kamplarından kurtulmuş, 1982 Ağustos'unda Beyrut'u bombalayan İsrail güçlerini protesto için açlık grevi yapan Dr. Sherzman'ın, İsrail basınına yazdığı mektup geldi; kısa bir bölüm okumak istiyorum.
"Çocukluğumda Varşova gettolarındaki işçi kamplarından geçerken korku, açlık ve aşağılanmışlık duygularını çok çektim. Bugün bir İsrail vatandaşı olarak, şehirlerin, kasabaların ve mülteci kamplarının sistematik yıkımını kabullenemiyorum. İnsanların teknolojik bir vahşetle bombalanmasını, yok edilmesini ve öldürülmesini kabullenemiyorum. Bugün, o günleri hatırlatan çok fazla sesler duyuyorum; harp sayesinde tonu yükseltilmiş sesler... Bugün "pis Araplar" tabirini işitince; "pis Yahudi" sözcüğünü hatırlıyorum. Bugün kapalı bölgeler terimini duyuyor; gettoları ve toplama kamplarını hatırlıyorum. "İki ayaklı hayvanlar" tabirini işitiyor; ve "Untermensch" yani "gelişmemiş insan" tabirini hatırlıyorum. Kuşatmayı daraltmak, bölgeyi temizlemek, teslim olması için şehirleri dövmek sözcüklerini duyuyorum ve ben acı, ıstırap, yıkım, ölüm, kan ve katliamları hatırlıyorum. İsrail'de gördüğüm çok fazla şey, bana çocukluğumdaki pek çok vahşeti hatırlatıyor."
Bu sözler Nazi zulmünü görmüş, İsrail'e göç eden insaf sahibi bir Yahudi'ye ait.. Şimdi biz o Yahudi devletinin Cumhurbaşkanını bu iktidar zamanında ikinci kez misafir ediyoruz! Ne diyeceğiz kendisi geldiği zaman? Bunları hatırlatabilecek miyiz? İşte ben hatırlatıyorum!"
"Mesele İsrail Cumhurbaşkanı değil, mesele onun buraya davet edilmesi, gelmesi... 14 yıl sonra bu düzeyde ilk ziyaret... Meclis'te tekrar alkışlatacaklar! Çok ilginç bir noktaya geldik. Bugünkü iktidarın dostları ve düşmanları belli! Dostlarımız: İsrail, ABD ve Rusya oluyor. Düşmanlarımız ise; dostlarımız olması icap eden Suriye, Mısır ve diğer İslam ülkeleri.. Allah akıl fikir versin!