Kılıçdaroğlu: Millet İttifakı'nı nasıl dağıtırız hinliğinin peşindeler
'6 yıl neden beklediniz siz? Bir günde papazı bırakıyorsunuz. Niye 6 yıl beklediniz? Acaba biz millet ittifakını nasıl dağıtırız hinliğinin peşindeler.'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Seçimle gelen belediye başkanı aynı olaydan hapis yatmış, AYM hak ihlali demiş. Olay çok daha vahim boyutlardadır. Seçimle gelen seçimle gitmeli" dedi. Kobane soruşturmalarına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Biz millet ittifakını nasıl dağıtırız hinliğinin peşindeler" yorumunda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, demokrasi vurgusu yaparak HDP'ye yönelik tutuklamalara tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, Adaletsizlik kime karşı yapılmışsa sesinizi ona karşı yükselteceksiniz. Demokrasiler çifte standardı kabul etmez. Diyorlar ki, gözaltına alınanlar HDP’liler ya da başka partiden. Bir haksızlık varsa ve siz ona itiraz etmiyorsanız burada adaletsizlik var demiyorsanız o zaman haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" dedi.
'SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER'
6 yıl sonra Kobane eylemleri gerekçe gösterilerek başlatılan operasyonda aralarında eski HDP MYK üyelerinin de olduğu 17 kişinin tutuklanmasına tepki gösteren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Sorunlar demokrasi içinde çözülür. Parlamentoya seçilerek geliyoruz. Demokrasiyi güçlendirmemiz lazım. Demokrasilerde insanlar düşüncelerini özgürce ifade ederler. Eğer gazeteciyi hapse atarsanız, siyasetçiyi hapse atarsanız, Türkiye'de demokrasi olmadığı inancı uluslararası camiada güçlenir. Demokrasi maalesef zaten yok. Baroların seçim yapmasıyla ilgili yasaya aykırı bir yasak getirildi. Hukukçuya yasaya aykırı yasak uyguluyorsunuz. Miting yapacaksın serbest, barolar kendi kongrelerini yapacaklar, yasak. Kargaları bile güldürecek bir uygulama.
Demokrasi bir başka özelliği de seçimle gelenlerin seçimle gitmesidir. Meşruiyetin kaynağı halktır. Halkın oyunu alan bir kişiyi, halkın iradesini bir kenara bırakarak yerine kayyum atıyorsanız o ülkede demokrasi yoktur.
Sayın Davutoğlu istifa ettirildiğinde de aynı açıklamayı yaptık. Bir yerde adaletsizlik varsa adaletin standardı olmaz. Adaletsizlik kime karşı yapılmışsa sesinizi ona karşı yükselteceksiniz. Demokrasiler çifte standardı kabul etmez. Diyorlar ki, gözaltına alınanlar HDP’liler ya da başka partiden… Bir haksızlık varsa ve siz ona itiraz etmiyorsanız burada adaletsizlik var demiyorsanız o zaman haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır.
Seçimle gelen belediye başkanı aynı olaydan hapis yatmış, AYM hak ihlali demiş. Olay çok daha vahim boyutlardadır. Seçimle gelen seçimle gitmeli.
'MİLLET İTTİFAKINI NASIL DAĞITIRIZ HİNLİĞİ PEŞİNDELER'
Balyoz, Ergenekon olaylarını hatırlıyorsunuz değil mi? O dönemde bizi suçladılar, kim haklı çıktı? Biz haklı çıktık. 6 yıl neden beklediniz siz? Bir günde papazı bırakıyorsunuz. Niye 6 yıl beklediniz? Acaba biz millet ittifakını nasıl dağıtırız hinliğinin peşindeler. Ama bu ülkenin sağduyusuna güveniyorum. İnsanlarımızın ferasetine güveniyorum."
SAĞLIK BAKANLIĞI'NA TEPKİ: DEVLET YALAN SÖYLER Mİ?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, günlük Coronavirus tablolarında pozitif vakaların yer almadığını söylemesini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "TTB, "Rakamları yanlış açıklıyorsunuz" dedi. TTB’ye her türlü eleştiriyi yaptılar. Sonra çıktı ki Sağlık Bakanı doğruları söylemiyor" dedi.
"Devlet yalan söyler mi?" diye soran Kılıçdaroğlu, " Asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu. Gerekirse hiç bilgi vermezsiniz. Bilgi veriyorsanız doğruyu söyleyeceksiniz. Çok sayıda vatandaşımızı yaşamını yitirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin sözcüsü olacak kişi Türkiye'ye ve dünyaya yalan söyler mi? Söylerse dünyada alay konusu olursunuz" sözleriyle Sağlık Bakanı'na tepki gösterdi.
'KAHVECİLERLE İLGİLİ BİR ŞEY SÖYLEDİM, KIYAMET KOPTU'
Konuşmasının büyük çoğunluğunu esnafların yaşadığı sorunlara ve ekonomik krize ayıracağını söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Esnaf, orta gelir sahiplerinin yaygınlığı, coğrafyanın her tarafına dağılması, vatandaşın doğrudan bir ilişki içinde olduğu gruptur. Esnafın bir başka özelliği ahilik ocağını yaşatan, ahilik ocağının kurallarına uyan kişidir esnaf. Salgın döneminde esnafa "dükkanı kapatacaksınız" dediler. 700 bine yakın dükkan kapatıldı. Kapatıldı da ne oldu? Bunun üzerine bir basın toplantısı yaptım. Dükkanların kapatılması doğruydu, pandemiyle mücadele. Dükkanı kapatıyorsan sosyal devlet olarak bir şey yapman lazım senin. Kişinin yaşamını korurken, onun yaşamını sürdürebilecek olanakları sağlamak zorundasın. Hemen bir sicil affı çıkar esnaf bankadan kredi alabilsin dedik. Çıkarılmadı.
Esnafın elektrik, su ve doğalgaz faturalarının ödenmesine devlet destek versin dedik, bunların hiçbiri olmadı. Bunları yapmadılar ama her türlü zammı yaptılar. Bu zamlar insafsızca yapıldı.
Kahvecilerle ilgili bir şey söyledim kıyamet koptu. 'Vay bunu nasıl söylersin, sen kağıt oynamayı biliyor musun' diye. Bir daha söylüyorum, bütün garibanların, bütün esnafın, bütün sokak satıcılarının sözcüsüyüm, temsilcisiyim, olmaya da devam edeceğim.
Bir esnafımız 60 yıldır böylesi kötü bir durum görmedim diyor. 18 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? 18 yıldır ülkeyi bu noktaya kim getirdi.
Okul kitapçısı, öğrenci yoksa biz de yokuz diyor. Satışlarımız yüzde 80-85 oranında düştü. Eleman çıkartmak zorunda kaldım. Astım hastasıyım, risk grubunda olmama rağmen mecburen geliyorum diyor. "
'DEVLET ŞANTAJ YAPAR MI? HAYDUTLUK YAPAR MI?
Türkiye genelinde 50 bin kantinimiz var. Buralarda 300 bin kişi çalışıyor. Kantin sahibi, 'Normal dönemde zaten biz 180 gün yani 6 ay çalışıyoruz. 6 ay daha okullar açılmazsa mahvolacağız' diyor. Servisçilerin ortak söylediği şu; 'Dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyoruz.' Doğru mu, doğru.
Devlete mal satan medikal firmalar, 'Tıbbi malzeme verdik devlete. 15 aydır bizim paramız ödenmiyor' diyorlar. Aralarında sözleşme var. Sözleşmeye göre 150 gün için içinde bu paranın ödenmesi gerekiyor. Bırakın 150 günü tam 450 gündür bizim paramız ödenmiyor, diyorlar. Şunu söylüyorlar, 'Resmi yazı yazmışlar, yüzde 25 alacağınızı düşürün paranızı ödeyelim.' Devlet şantaj yapar mı, haydutluk yapar mı?
Alınan krediler var. Kamu bankalarından kredi alındı doğru, dükkan kapalı. Faiz de bindi, nasıl ödeyecek. Esnaf diyor ki benim ödeyeceğim şekilde taksitlendirin benden faiz de almayın. Doğrudur, gelir elde etmedi ki faiz alıyorsun ondan. 'Stopajı kaldırın' diyorlar. Başımıza bela. Bunu da kaldıracağız.
'Zincir mağazalarla ilgili bir düzenleme yapın' diyorlar; AVM'ler en azından haftada bir gün kapansın.
'ESNAFA İNSAFSIZCA CEZA YAZMAKTAN VAZGEÇİN'
Esnafın sosyal güvenlik primlerini en azından devlet ödesin. Esnafa en azından bu süreçte insafsızca ceza yazmaktan vazgeçin.
Gerekli hijyen şartlarının sağlanması koşuluyla kağıt ve taş oyunlarının oynanmasına izin verilmeli. Kısa çalışma ödeneğinden esnafın yanında çalışanlar da yararlanmalı. Kamu kuruluşlarına ait işyerlerinde çalışan esnaftan en azından dükkanın kapalı olduğu dönemde kira alınmamalı. Pandemi boyunca zarara uğrayan esnafa kira desteği verilmeli.
Şimdi AKP'ye oy veren bazı esnaf kardeşlerimiz diyecek ki, 'Bilmiyor musun ülkenin durumunu, imkan olsa para vereceklerdi' diyecek. Esnaf kardeşlerime söylüyorum, Türkiye'de para var ve Türkiye güçlü bir ülke.
8 ayda Saray hükümeti 510 milyar 418 milyon vergi topladı. 26 milyon 400 milyon lira yurt dışından borç aldı. Merkez Bankası'nın 44 milyar 460 liralık kârını hazineye transfer etti. Yetmedi, Merkez Bankası'na ayrıca 66 milyar liralık kağıt para bastırdı. Merkez Bankası'nın kasasında olan 73 milyar 878 milyon doları döviz satarak onu da aldı. Kullandığı para 1 trilyon 576 milyar 748 milyon lira. Bu kadar parayı kullandı."