Kılıçdaroğlu'ndan 10 maddelik manifesto

Korku duvarlarının yıkıldığını söyleyen CHP lideri, 'tüm taleplerimiz karşılanana kadar bu yürüyüş bitmeyecek' dedi.

Kılıçdaroğlu'ndan 10 maddelik manifesto

HABER MERKEZİ- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Meydanı'ndaki Adalet mitinginde 10 maddelik Maltepe manifestosunu okudu. OHAL'in kalkmasını, siyasetin yargıdan elini çekmesini, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını, medya üzerindeki baskılara son verilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, tüm talepleri karşılanana kadar durmayacaklarını, korku duvarlarının yıkıldığını vurguladı.

Saat 18.00'de kürsüye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile alanı dolduranları selamladı. Selvi Kılıçdaroğlu'nun elindeki kırmızı karanfil dikkat çekti.
Kılıçdaroğlu alanı dolduranlarla birlikte bir süre kürsüden 'Hak, Hukuk, Adalet' sloganı attı.

Selvi Hanım'ın verdiği karanfili kürsüye koyan Kılıçdaroğlu konuşmasına başladı.

Konuşması sık sık 'hak, hukuk, adalet' sloganlarıyla kesilen Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Sevgili yol arkadaşlarım, adalet arayıcıları. Bütün Türkiye'ye gönül dolusu selamlar, sevgiler, muhabbetler gönderiyoruz.

15 Haziran 2017'de sabah saatlerinde Ankara Güvenpark'ta başlattığımız yürüyüşü Maltepe'de noktaladık. Ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin. Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır.

Herkes şunu çok iyi bilsin 9 Temmuz yeni bir adımdır. 9 Temmuz yeni bir iklimdir, yeni bir tarihtir, yeni bir doğuştur.

Ankara'da yürüyüşe başladığımda bir grup yurttaşımızla beraber ilk gün 21 km'yi 10 dakika arayla bitirdik. Yol boyunca bizi yüreklendiren, destek veren Ankara, Kahramankazan, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Kaynaşlı, Düzce, Hendek, Adapazarı, İzmit, Derince, Körfez, Gebze ve İstanbul'a yürekten teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Yol boyunca yürürken araç kullanıcıları bazen kornayla bazen elleriyle bizi yüreklendirdiler. Onlara da buradan şükranlarımı gönderiyorum.

'VEYSEL AMCA'YI SELAMLADI

Bize sofrasını açan, ayranını, çayını ikram eden, topladığı kır çiçeklerini sevgiyle bize veren annelere, babalara, dedelere, her zaman her yerde her ortamda şükran borçluyum. Yol boyunca birlikte yürüdüğümüz büyük bir kısmında beraber yürüdüğümüz Harp okulunda tutuklu olan oğlu için yürüyen Veysel amcaya da selamlarımı gönderiyorum. O da şu anda aramızda.

(Veysel amcanın gözyaşlarını tutamadığı görüldü)

Yolda gelirken bizi protesto eden vatandaşlarımız da vardı. hiç kimse unutmasın Kemal Kılıçdaroğlu bizi protesto edenlere de saygılıdır. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi mutlaka getireceğzi. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilecek.

Bir teşekkürüm de güvenlik güçlerine. Bizim sağlıklı bir şekilde bu meydanda toplanmamız için çanla başla çalıştılar. Teşekkür ediyorum onlara da.

Hiç kimse unutmasın biz yürürken taşkınlık yapacağımızı, vurup kıracağımızı düşünüyorlardı. Dünyanın en barışçıl yürüyüşünü, en barışçıl eylemini yaptık. Hiçbir yurttaşımızın burnu kanamadı. O nedenle güvenliğimizi sağlayan, bizimle birlikte yürüyen, televizyon ekranlarında bizi izleyen adalete susamış bütün 80 milyona şükranlarımı sunuyorum.

Bir acı kaybımız oldu. Hasan Tatlı yürüyüşün başında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. İki güzel kızı yürüyüş sırasında yine geldiler, yürüyüşün bir etabına katıldılar. Babalarının vasiyetini yerine getirdiler. Tatlı ailesini başsağlığı diliyorum, şükranlarımı sunuyorum.

Sevgili adalet arayışçıları, yürüşümüze destek veren pek çok kesim oldu. Bizzat katılan siyasi partilerin genel başkan ve yöneticilerine, sendikalara, KHK mağdurlarına, emekli hakim ve komutanlara, taşeron işçilerine, kadınlara, sivil toplum örgütlerine, meslek kuruluşlarına, çiftçilere, emeklilere ve mağdur ailelere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Verdikleri destek için.

NEDEN YÜRÜDÜK?

Neden yürüdük? Bu sorunun cevabını izin verersinez vereyim. olmayan adalet içini, hapisteki milletvekilleri, tutuklu gazeteciler için, mazlumlar için yürüdük. Bugün Sözcü gazetesinden Gökmen Ulu'nun doğum günü. Unutma Maltepe meydanı senin yanında. Gazetecilerin yanındadır.

Son 15 yılda 13 kez üniversite ve KPSS sınav soruları çalındı onun için yürüdük, şiddet mağduru kadın ve çocuklarımız için yürüdük, Mavi Marmara şehit ve gazileri için yürüdük, KHK ile görevlerinden atılan, işine geri dönmek için hak arayan, terörist ilan edilip hapse tıkılan açlık grevindeki kardeşlerimiz Nuriye ve Semih için yürüdük...

Can ve mal güvenliği olmadığı için, korku iklimi nedeniyle konuşamayan iş dünyası için yürüdük, gerçek darbeciler yargılansın diye yürüdük. Şehitler ve gaziler arasında ayırım yapılamaz. Ayırım yapılmasın diye yürüdük.

Özetle bu ülkede adalet için yürüdük. Adaleti getirmek için yürüdük. Takipçisi olacağız. O nedenle 9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir. Bir yürüyüşün değil bir özgürlüğün, barışın, birlikte yaşama iradesinin ortaya konmasının başlangıcıdır.

Niçin adalet? Farklılıklarımızla birlikte yaşamak için, huzur içinde yaşamak, geleceğe güvenle bakmak için, Türkiye'nin dünyada saygılı bir konumu olsun bunun içinn adalet.
Yunus'un dediği gibi zulüm ile abad olmaz. Herkese zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim namus borcumuzdur.

Konfüçyus adaleti şöyle tanımlar: Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur ama bütün kainat onunla birlikte döner.

İranlı Sadi: Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez diyor. Bu meydan ve dışındaki adalete susamış sizlere tekrar saygı, seevgi, muhabbetlerimi gönderiyorum.

SONUNA KADAR SOKAK

Adalet arayışımızın tek yeri var o da sokaktır. Sonuna kadar hak, hukuk, adalet diyeceğiz.
Bize diyorlar ki adaleti niye sokakta arıyorsunuz. Ama 15 Temmuz darbe girişimini savuşturan parlamentonun onurlu duruşu ve halkın sokağa inmesiyle oldu. Darbeyi önlemek için sokak güzel, adaleti getirmek için sokak kötü. Darbeyi de önleyeceğiz adaleti de getireceğiz. Evet sonuna kadar sokak.

İki tane 15 Temmuz var. Biri halkın, diğeri Saray'ın. Halk sokaklara indi 249 şehit ve bini aşkın gaziyle darbeyi önledi. Bu 15 Temmuz bizim onurumuz, gururumz. Bir de Saray'ın 15 Temmuz'u var. 20 Temmuz'da KHK yetkisi alarak, TBMM'yi devre dışı bırakan sivil darbe yapan Saray'ın 15 Temmuz'u. Saray'ın 15 Temmuz'una sonuna kadar direneceğiz, mücadele edeceğiz.

Saray'daki zat diyor ki yıl sonuna kadar ciddi mahkumiyet kararları gelecektir diye düşünüyorum. Yani diyor ki kimin kaç yıl ceza alacağını ben belirliyorum. Ben hakime talimat veriyorum. Şu kadar ceza verin diye...

(Halkın yuhalatması üzerine Kılıçdaroğlu yuh çekmeyin, sadece bilin dedi)

SENİN ADALETİN BİZİ YILDIRAMAZ

Buradan söylüyorum senin adaletin, senin cezaların bizi yıldıramaz. Ne olursan ol, kim olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğiz.

DİKTA DÖNEMİ YAŞIYORUZ

Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir. Yaşadığımız döneme benzeyen 1940'ların Almanyasından örnek vermek isterim. Hitlerin bir adalet müsteşarı vardı. Şöyle söylüyor hakimlere, karar vermeden önce kendinize şunu sorun. Benim yerimde Führer olsaydı ne karar verirdi.

Yani Führer nasıl isterse öyle karar vereceksin diyor. Aynı şey, aynı oyun bugün Türkiye'de oynanıyor. Hakim Saray'a bakıyor, öyle karar veriyor.
Oysa hakim kimsenin önünde cüppesini iliklemez, hakimlik kutsaldır. Buradan bütün yargıçlara, savcılara, hakimlere sesleniyorum: Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, delilsiz insanları mahkum etmeyin. Saray'dan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. Onurlu durun, çocuklarınıza torunlarınıza güzel bir miras bırakın.

Niçin yürüyoruz. FETÖ darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diiye yürüyoruz. Gerçekler ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim. 20 temmuz sivil darbeden, yargı ele geçirildikten sonra FETÖ olayını ortaya çıkarmak için görev yapan onurlu savcılardan dosyaları alındı sonra o savcılar başka yerlere süründüler. Bir darbe girişiminin aydınlanmasını önlemeye çalışanlar gerçek darbecilerdir. Sivil darbe, gerçek darbe girişiminin oluşmasını, olayını öğrenmeyelim diye perdeleniyor. Bir şey daha yapıyorlar, FETÖ iddianameleri önce Adalet Bakanlığı’na gidiyor, ondan sonra savcı mahkemeye gidiyor. Yani yargının her alanı siyasi otoritenin denetimi altında.

'HAKİM VE SAVCILARA SESLENİYORUM; DİK DURUN, ONURLU DURUN'

Adalet saraylarında görmüşsünüzdür. Adalet heykelinin gözleri kapalıdır, kulakları bağlıdır. Terazisi eşittir. Hakim ve savcılar. Adaletin ne kadar değerli olduğuna inanıyorsanız, bu adalet heykelinde şu andaki tabloyu size söyleyeyim. Heykelin gözleri bağlı değil açık, kulakları bağlı değil açık, terazisiyse hileli. Bu heykelin hakkını vermek, adaleti yeniden vermek, siyasi denetime girmek değil, adaleti dağıtmak bir vatandaş olarak, bir hakim olarak görev yapmakla mümkündür. Siyasi otoriteden emir alarak görev yapıyorsanız, siz savcı da hakim de değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline dinamit koyuyorsunuz. Bu arada Anayasa Mahkemesi’nin değerli başkanlarına, üyelerine de seslenmek istiyorum. Korkmayın, korkunun ecele faydası yok. Dik durun, onurlu durun. Korkunun ecele faydası yok. Karar verdiniz, milletvekilleri yargılanabilir ama tutuklanamaz. Neden Saray’ı kızdırırız diye ürküyorsunuz. AYM üyeleri, sizin dik durmanız, onurlu durmanız, adaleti korumanız, adaletten yana tavır almanız, Saray’ın değil, ülkenin çıkarlarını savunmanız size güç katar, Türkiye’ye güç katar. Birilerinin oyununa gelmeyin.

'KORKU GÖMLEĞİNİ ÇÖPE ATTIK'

Saray size ne yaparsa yapsın. Yarın çocuklarınızın yüzüne, torunlarınızın yüzüne bakacaksınız. "Saray’dan emir geldi" diyorsunuz, lütfen o koltukları boşaltın, oraya namuslu savcılar gelsin. 450 kilometreyi büyük bir keyifle yürüdük. 50-60 kilometrede bırakırlar dediler. Baktılar, "Bu adam yürüyor." Yürüdüm, kararlılıkla yürüdüm, torunlarımız için, geleceğimiz için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım. Herkesi kucakladım.

Bu yürüyüşle ne kazandık. Önce toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Biz cesur insanlarız. O nedenle dedim, siz de korkuya teslim olmayın diye. Yalnız olmadığımızı gördük, tüm Türkiye’ye ve dünyaya yalnız olmadığımızı duyurduk. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gördük.

Umut bulaşıcıdır. Ben umutluysam yanımdaki arkadaşım da umutludur. Maltepe umutluysa İstanbul umutludur. İstanbul umutluysa Ankara mutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin. Umudumuzu, aşımızı paylaşmasını öğrendik. Bir orman gibi kardeşçe yaşamasını özledik. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük sayfalarından birini yazdık. Destan yazdık. 80 milyona şükran duygularımı, sevgilerimi, saygılarımı ve muhabbetlerimi yine gönderiyorum.

NE İSTİYORUZ?

Ne istiyoruz. Yürüyüş yaptık ne istiyoruz?

Bir, OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin istiyoruz. İki, adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin istiyoruz. Üç, hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz. Dört, üniversiteleri susturulmuş değil, konuşan bir Türkiye istiyoruz. Düşünceyi açıklama özgürlüğü istiyoruz. Milletin seçtiği vekillerin, tutuklanmasını değil, TBMM’de görev yapmalarını istiyoruz. FETÖ’yle mücadelenin göstermelik değil, gerçekten yapılmasını ve siyasi ayağın kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Tek adam rejimine hayır diyoruz. Demokratik parlamenter sistem istiyoruz. TBMM’nin gasp edilen yetkilerinin iade edilmesini istiyoruz. Göstermelik değil, gerçekten kadın erkek eşitliğini, kadına yönelik şiddetin önlenmesini istiyoruz. Gençlere saygı istiyoruz. Fikri hür, vicdanı hür gençlerin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. 450 kilometreyi yürürken ormanları, yeşillikleri fark ettim, yağmuru gördüm, sisi gördüm, gölleri gördüm. Cıvıl cıvıl hayatı gördüm. Bu cennet gibi ülkeyi cehenneme çevirmeye kimin hakkı var?

10 MADDELİK TALEP LİSTESİ

Bir metin hazırladım...
Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada biraraya gelenler için değil herkes için adalet istiyoruz.

Biz 25 gündür onbinlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız hak, hukuk, adalet talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.

Adalet bir haktır, biz hakkımızı istiyoruz.
Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye'sinde mülkün temeli ne yazıkki sallanmaktadır.

Bir, 15 Temmuz darbe girişimini açık bir dille lanetliyoruz. Gerçek darbecilerin yargılanmasını istiyoruz.

İki, iktidar tarafından 20 temmuz darbesi yapılmıştır.

'SADECE ADALET İSTİYORUZ'

Adalete susamış kardeşlerim, buraya gelirken bir adalet çağrısı metni hazırladım. Bu metni sizlere okuyacağım. Bu metni lütfen sessiz ama dikkatlice dinleyelim. Tarihe not düşmemiz lazım. Milyonlardık, barış istiyorduk, adalet istiyorduk diyeceğiz. Bunları düşünerek bir metin hazırladım:

"Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüz binler ve milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz. Sadece adalet istiyoruz. Sadece buraya gelenler değil, herkes için adalet istiyoruz. 25 gündür haykırdığımız hak, hukuk, adalet talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.

Barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz. Adalet haktır, hakkımızdır. Hakkımızı istiyoruz. Adalet mülkün temelidir. Mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür. Bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda, tespitlerimiz, acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:

1.15 Temmuz’u açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. TBMM’nin kararlı duruşu, halkımızın direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Buna sokağın 15 Temmuz’u diyoruz. Ancak siyasi ayağın ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

2.İkitidar tarafından 15 Temmuz fırsat bilinerek 20 Temmuz yapılmıştır. OHAL’le TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Saray’ın 15 Temmuz’u diyoruz. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni yeniden tesis edilmelidir.

3.Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Demokrasinin vazgeçilmez kuralı yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı mutlaka sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz uygulanmalıdır.

4.OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları sivil ölüme terk edilmiştir.

5.20 Temmuz sivil darbesinden sonra 15 Temmuz darbe girişimiyle veya arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan ama sırf hükümete muhalif göründüğü için haklarından mahrum bırakılan akademisyenler ve kamu görevleri görevlerine iade edilmelidir. Milletvekilleri serbest bırakılmalıdır.

6.150’nin üzerinde tutuklu gazetecinin olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Derhal serbest bırakılmalı ve baskılara son verilmelidir.

7.OHAL koşullarında devletin bütün imkanları kullanılarak yapılan anayasa değişikliği gayrımeşrudur. Bu mühürsüz bir seçimdir. Türkiye gayrımeşru bir anayasayla yönetilemez.

8. Parlamanter sistem üzerindeki her türlü baskı kaldırılmalıdır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat sistemi esas alınmalıdır. Eğitimde laikliğin aşındırılmasına son verilmelidir.

9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında adaletsiz düzen devam etmektedir. Yoksulluk, ayrımcılık, şiddet, terör gibi toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade hayata geçirilmelidir. Kadınlara ayrımcılığa son verilmeli, kadın hakları toplumsal hayatın her alanına uygulanmalıdır.

10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülke içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısır döngü yaratmıştır. Adalet uluslararası ilişkilere de hakim olmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine dönmelidir. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir toplumda kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz.

Bu mücadele bizim mücadelemiz ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız, bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanlar. Bu memleket bizim memleketimiz. Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Tüm taleplerimiz karşılanana kadar bu yürüyüş bitmeyecek. Bu yürüyüş artık başladı, korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün son günü yeni bir başlangıçtır.

Bu çağrıyı oylara sunuyorum. Kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın… Onurluca yürüyeceğiz. Hepinize şükran borçluyum, hepinize teşekkür ediyorum."

kılıçdaroğlu miting