Kobané düşmedi ama demokrasi yargılanıyor
Esra ÇİFTÇİ
Artı Gerçek - IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 31'inci duruşması, pazartesi günü Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda görülecek.
193 fikir ve sanat insanı sürmekte olan Kobane davasıyla ilgili açıklama ve imza metni yayınlarken, Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ile Avukat Kenan Maçoğlu davayı ve gelinen süreci anlattı.
BEŞTAŞ: A’DAN Z’YE KURGULANMIŞ BİR DAVA
Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Kobane davasının hiçbir hukuki yönü olmadığını vurguluyor. Soruşturmanın başlatılmasından bugüne kadar devam süren yargılama sürecinin tamamen siyasete endeksli bir şekilde devam ettirildiğine dikkat çeken Beştaş'ın Kobane davasına ilişkin değerlendirmesi ise şöyle:
"Açıldığı tarihten duruşmanın verildiği tarihlere, kesintisiz devam ettirilmesinden, seçim ve temel propaganda aracı olarak kullanılmasına ve partimize yönelik saldırılara kadar tamamen A'dan Z'ye kurgulanmış, planlanmış ve buna göre delillerin yaratıldığı bir dava ile karşı karşıyayız.”
“İKTİDAR KENDİ SORUMLULUĞUNU ALMIYOR”
Davayı anlatmanın o kadar kolay olmadığını çünkü on binlerce sayfa belge yığıldığını söyleyen Beştaş, iktidarın kendi sorumluluğunu almadığının altını çizerek, ekledi:
“İktidar kendi sorumluluğunu alarak, 6-8 Ekim tarihlerinde hatta özellikle 7-8 Ekim'de yaşanan ölümlerin faillerinin peşine düşmek yerine bunu siyasi olarak kendi çıkarına kullanmak için yola koyuldu. Bunu, 'Kobane düştü düşecek' sözünden, 14 Mayıs seçimlerinden sonra 28 Mayıs’ta Demirtaş’a idam sloganları arttırıncaya değin siyasete elverişli bir malzeme olarak kullanıyor.”
BU DAVAYLA NE YAPILMAK İSTENİYOR?
Bu davanın niye açıldığını, neyi amaçladığını sorduğumuz Beştaş, şu yanıtı verdi:
“Kürt düşmanlığının tabi ki bu davada birinci derece rolü var. Nedir Kobane davası? HDP’nin attığı üç satırdan oluşan bir tweet. IŞİD katliamına, IŞİD tehdidine karşı demokratik tepkiye çağıran bir tweetten böyle bir dava üretildi. Üretildi diyorum çünkü ortada dava konusu yapılabilecek bir fiil yok. Siyasetin çağrıları olur, sokakta etkinlikler yapar, mitingler düzenler, yürüyüşler yapar, tek ayağı parlamento değildir. Erdoğan’ın 15 Temmuz’da yaptığı çağrı neticesinde 251 insan öldü, bunu kıyaslamak için asla söylemiyorum. Yani ortada darbe girişimi tehdidine karşı bir çağrı yapıldı.”
'BU DAVAYLA İŞİD’İN İNTİKAMI ALINIYOR'
Meral Danış Beştaş, aynı zamanda bu davayla IŞİD’in intikamının alındığını söylüyor. Davanın, IŞİD’in yanında, Kürtlerin karşısında yer almanın neticesi olduğunun altını çizen Beştaş, “Kobane’den hâlâ vazgeçmediler. Kuzey, Doğu Suriye’de operasyonlar devam ediyor, tehditler devam ediyor. Yani Kobane Kumpas Davası'nın amacı HDP’yi etkisizleştirmek, siyaseten tasfiye etmek, içerideki arkadaşlarımızın cezalandırılması yoluyla siyasete göz dağı vermek. Bununla birlikte Rojava’ya da yönelik tutumlarını devam ettirmenin aynı zamanda başka adı olarak nitelendirebiliriz.”
HDP YÖNETİCİLERİNE DAVA AÇILDI?
Kobane davası avukatlarından Kenan Maçoğlu ise 6-8 Ekim'in hemen akabinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan ihbarlar üzerine soruşturmanın başlatıldığını belirterek, şu hatırlatmayı yaptı:
“O dönem milletvekili olan MYK üyelerinin dosyasını Parlamenter Suçlar Soruşturma Bürosu yürütüp, tefrik etti. Soruşturma için, Diyarbakır ve diğer illerde yürütülen örgüt üyeliği vebenzeri dosyalarla birleştirme kararları verildi. 4 Kasım 2016’da yapılan operasyonlarda Eş Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ 6-8 Ekim fezlekeleri de gerekçe gösterilerek ikinci kez tutuklandı.”
'HDP’YE DÖNÜK SİSTEMATİK SALDIRILARIN BİR PARÇASI'
Milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkındaki soruşturmada (mevcut davaya dönüşen) 2018 yılında ifade almak dışında bir işlem yapılmadığını söyleyen Maçoğlu, hatta dosyaya bakan savcıların adreslerinde bulunamayan MYK üyeleri hakkında zorla getirme/gözaltı/yakalanma gibi işlemlere dahi gerek görmediklerini ifade etti.
“Bu savcılar dava açılması ya da gözaltı gibi tedbirlere ihtiyaç duymamışlardır. 2018 yılında cumhurbaşkanı seçimleri zamanı Erdoğan seçim kampanyasını yine Sayın Demirtaş ve 6-8 Ekim olayları üzerinden kurguladı. Seçim kampanyası boyunca Muharrem İnceyi ’de Edirne cezaevi ziyareti üzerinden hedefe koydu. Yine bu süreçte iktidar ve ortakları Çöktürme Planı’nın bir ayağı olarak HDP’ye dönük sistematik saldırıların bir parçası olarak bu soruşturmayı genişletme kararı aldı.”
'BU SORUŞTURMA ÜZERİNDEN HDP’Yİ KAPATMA DAVASININ HAZIRLIĞI DA BAŞLADI'
Bu soruşturma üzerinden HDP’yi kapatma davasının hazırlığının da başladığını vurgulayan Maçoğlu, savcının dosyada unuttuğu klasörde yer alan 5 sayfalık TEM Şube belgesinin de bunu ispatladığına dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Bu kapsamda 2018 Haziran ayında Sayın Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma savcısı olan Ahmet Altun bu soruşturmaya atanmıştır. Uygulamada duruşma savcılarına soruşturma dosyalarına bakma görevi verilmezken, Savcı Ahmet Altun hem Demirtaş dosyasının duruşma savcılığını hem de bu soruşturma dosyasını birlikte yürütmüştür. Dosyaya atandığı gibi dosyayı genişletmiştir. Dosyada sadece dönemin milletvekili olmayan MYK üyeleri 'şüpheli' olarak yer almaktayken yeni herhangi bir delil, kayıt olmamasına rağmen Eş Başkanlar Yüksekdağ ve Demirtaş, HDK, DTK Eş Başkanları, herhangi bir görevi olmayan siyasetçiler ve PKK üst yönetimi dosyaya dahil edildi.
2019 yılında Demirtaş ve Yüksekdağ’ın bu dosya kapsamında ikinci defa tutuklandı. 2020 yılında ise dönemin MYK üyeleri ve başka siyasetçilere operasyon yapıldı. Cezaevinde bulunan Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak gibi siyasetçiler bu dosya kapsamında tutuklandı. Bugüne kadar toplamda 30 siyasetçi tutuklandı. 18’i farklı tarihlerdeki duruşmalarda tahliye edildi."
HUKUK BARIŞ VE DEMOKRASİDEN UZAKLAŞTIRAN BİR DAVA
193 fikir ve sanat insanı sürmekte olan Kobane davasıyla ilgili açıklama ve imza metni yayınladı. Açıklamada, uluslararası toplumun tereddütsüz lanetlediği IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırıları nedeniyle 6-8 Ekim 2014’de gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek açılan davanın endişeyle izlendiği belirtildi. Ülkeyi hukuktan, barıştan ve demokrasiden adeta dev adımlarla uzaklaştıran tutumlardan acilen vazgeçilmesi talep edildi.
'SAHTE HUKUK DEVRİNİN KAPANMASINI DİLİYORUM'
Metne imza atanlardan sanatçı ve yönetmen Ezel Akay, 'sahte-hukuk' devrinin kapanmasını dilediğini vurgulayarak, "İnsanlığın ve Müslümanlığın utancı IŞİD gibi bir vahşet örgütünün yaptıklarını, Kobane’yi işgalini veya insanlığı tehdit eden bir toplumsal gelişmeyi protesto etmek vatandaşlık görevi ve her vatandaşın anayasal hakkıdır. Bu hakkı kullanmaya davet de bir suç değildir. Adaletin bir siyasi tehdit aracı haline getirilmesini protesto ediyorum” dedi.
'SADECE HUKUK DEĞİL VİCDAN DA İFLAS ETMİŞTİR'
Yazar Oya Baydar, tarihte, özellikle faşizm dönemlerinde “dava” adı altında sürdürülmüş hukuk skandalları ve hukuk cinayetlerinin olduğunu söyledi.
Kobane Davası’nın da Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk tarihine bu türden bir düzmece dava olarak geçeceğini belirten Baydar şöyle konuştu:
“Kimlikleri, hatta varlıkları belirsiz gizli tanık ifadeleriyle onlarca kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen bu davada, özellikle Selahattin Demirtaş ve diğer sanıkların mahkûm edilebilmesi için düzmece deliller imal etmekten çekinmeyenlerin, işi olaylar sırasında orada bulunmadığı her türlü somut delille ispatlanan bir çocuğu cinayetten mahkûm etmeye kadar vardırdıkları bu davada sadece hukuk değil vicdan da iflas etmiştir. Kobane davasından çıkacak mahkûmiyet kararları aslında Türk yargısının tarih ve dünya önünde mahkûmiyeti anlamına gelecek, hepimizin utancı olacaktır.”
'TÜRKİYE’NİN BARIŞ UMUDU YARGILANIYOR'
İmzacılardan Yazar Ayşegül Devecioğlu ise Kobane davasında Türkiye’nin barış umudunun yargılandığını söyledi.
Davaya ilişkin “Adeta IŞİD’in Kobane’yi teslim alamamasının intikamı gibi” diyen Devecioğlu, şu açıklamayı yaptı:
“Hukukçuların defalarca belirttikleri gibi dava görülmedik hukuksuzluklar, akıl dışı eklemeler, garip tanık ifadeleri ve devasa dava dosyalarıyla içinden çıkılmaz, hukuktan vazgeçtim saçma diye nitelendirebilecek bir içeriğe sahip. Üstelik davayı yönetenler iktidara dayandıklarından, dava dosyalarını oluştururken hukuksuzlukta ve uydurmada sınır tanımamışlar. Bu dava hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü adil yargılanma, avukatların savunma yapma hakkı, siyasi faaliyet yapma hakkı, ifade özgürlüğü gibi anayasa güvencesi altındaki hakların hepsi ayaklar altında. AİHM büyük dairesinin kararına rağmen 18 kişinin hukuk dışı biçimde hapiste tutulması söz konusu. Davanın amacının Kürtlere demokratik siyaset alanını kapatmak, HDP’nin kapatılmasını sağlamak olduğu o kadar açık ki. Ama söylediğim gibi bu dava bu ülkede barış isteyen, demokrasi isteyen herkese açıldı aslında. 'Demokrasiden yanayım' diyen hiçbir kimse ya da hiçbir kurum sessiz kalamaz kalmamalı."
KOBANE DAVASINDA TUTUKLU OLAN SİYASETÇİLER
Selahattin Demirtaş
Figen Yüksekdağ
Sabahat Tuncel
Gültan Kışanak
Ali Ürküt
Nazmi Gür
Günay Kubilay
Alp Altınörs
İsmail Şengül
Bülent Parmaksız
Dilek Yağlı
Pervin Oduncu
Ayla Akat Ata
Ayşe Yağcı
Meryem Adıbelli
Zeynep Ölbeci
Aynur Aşan
Zeynep Karaman.