Koçyiğit: İşçinin kaburgasını kırdıran bir iktidarla karşı karşıyayız

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, direnişteki Polonez işçilerinin polis saldırısına maruz kalmasına tepki gösterdi. Koçyiğit, "İşçinin kaburgasını kırdıran bir iktidarla karşı karşıyayız" dedi.

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenliyor.

Sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan Polonez işçilerine destek veren Koçyiğit, iki gün önce gerçekleşen polis saldırısına tepki gösterdi. Polisin Iğdır'da DEM Partili belediyenin işten çıkardığı kişilere destek verdiğini hatırlatan Koçyiğit,"İşte AKP'nin gerçek yüzü bu. Polonez'deki işçinin kaburgasını kırdıran bir iktidarla karşı karşıyayız" dedi.

'TOPLUM GREVLERİ SAHİPLENMELİ'

İşçilerin ücretlerin düşük olduğunu ve yoksulluğun gün geçtikçe arttığını ifade eden Koçyiğit, "İş güvenliğinin olmaması, sendikal hakların gasp edilmesi, sendikalılaşmanın gittikçe zorlaşması, yandaş sendikaların büyütülmesi bu ülkedeki işçi direnişlerinin en temel başlıklarından birisini oluşturuyor. O anlamıyla dalga dalga büyüyen ve ülkenin dört bir yanına yayılan bu işçi grevlerinin aynı zamanda toplumun isyanı olduğunu ve bu işçi grevlerini de bütün toplumun sahiplenmesi gerektiğini ifade edelim” dedi.

'SOKAK İŞÇİ GREVLERİNİN MEKANI OLACAKTIR'

İşçilerin bu tepki ve grevlerin milyonların adına olduğuna vurgu yapan Koçyiğit, şu ifadeleri kullandı:

“Yoksulluğa, yolsuzluğa, sömürüye karşı herkesin bu grevlerin yanında durması, işçinin sesine ses vermesi gerekir. Grevlerdeki işçilerin üstüne kolluk gücünü süren, işçilere saldıran AKP-MHP sömürü ittifakının da aslında en büyük korkusunun işçi direnişleri, işçi grevleri olduğunu çok iyi biliyoruz.

Haksızlığa ve zulme karşı direniş kesinlikle büyüyecektir. Her iş kolu, her sokak bu anlamıyla işçi grevlerinin mekanı olacaktır. İşçilere saldıran, tehdit eden, sermayenin tetikçiliğini yapan emniyette bilsin ki iktidar zulmünün işlediği bütün suçların ortağı pozisyonundadırlar. İşçileri tehdit eden, saldıran emniyet acaba özelleştirildi mi? Gerçekten bir gece yarısı kararnamesi çıkarıldı ve patronların iş yeri bekçisi mi yapıldı?"

İŞ CİNAYETLERİ: BU BİR SAVAŞ BİLANÇOSUDUR

Paylaştığı verilerle işçi ölümlerine değinen Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama bir taraftan da bu ülke bir işçi mezarlığına dönüştürülmüş durumda. Sadece Ağustos ayında 179 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Son sekiz ayda, 1201 işçi çalışırken yaşamını yitirmiş. Yani iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmişler. Bu bir savaş bilançosudur. Bu sermayenin işçi sınıfına açtığı savaşın bilançosudur. Direnen işçiler, kaybedilen işçiler, yaşamını yitiren işçiler adına sormak istiyoruz. Gözaltına alınan Polonez işçilerine ters kelepçe takanların acaba patronlarına nasıl bir ilişkisi var? Gerçekten bunu kamuoyu merak ediyor. Polis, işçi grevlerine saldırırken; bu ülkede her gün 3 kadın katlediliyor. Narin gibi onlarca çocuk katlediliyor, kaybediliyor. Buna yönelik kolluğun bir girişimi var mı? Hayır. Onların tek marifeti işçi direnişlerini bastırmak, işçileri darp etmektir."

'CEZAEVLERİNDE KIRIM POLİTİKASI UYGULANIYOR'

İktidarın baskıcı politikalarının cezaevlerinde de devam ettiğini belirten Koçyiğit, şunları söyledi:

"2 Eylül'de Erzurum hapishanesinden tahliye olması gereken Abdulmelik Okyay, İdare ve Gözlem Kurulu toplanmadığı için tahliye olamadı ve cezaevinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Yıllarca Kürt siyasi hareketinde mücadele etmiş olan Okyay'ı rahmetle anıyor, ailesine ve halkımıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Buradan da sormak istiyoruz. Bu kurullar gerçekten neye hizmet ediyor? Bu kurullar aslında 12 Eylül cuntasının AKP'de yaşam bulan hali değil midir? Bir darbe yapılanması değil midir? Evet, tam da bir darbe yapılanmasıdır. İşkence kurulları olarak görev yapmaktadır. Adalet Bakanlığı, gözlem kurulları ve ATK birlikte suç işlemektedir. Hasta tutsakları ölüm sınırına getirmek siyasi bir cinayete iştiraktir.

30 yılını dolduran mahpusa 'pişman mısın' diye soruyorlar. Evet, 30 yıl düşünceleri nedeniyle cezaevinde kalmış insanlara dönüp 'pişman mısın' diye soracak kadar aymazlıkla karşı karşıyayız. Onlara bizim bir çift sözümüz var. 12 Eylül vahşetinden bu yana cezaevlerini işkencelere çevirdiniz, siyasi tutsakların onurunu teslim almak için her türlü yöntemi denediniz ama siz siyasi tutsakların onurunu teslim alamadınız. Biz buradan kamu adına, cezaevinde bulunan siyasi mahpuslar adına ve bu ülkenin halkları adına sormak istiyoruz: Siz bu insanlık dışı uygulamalardan ne zaman pişmanlık duyacaksınız? Siz ne zaman adalete ve hukuka bağlı kalacaksınız?"

'İDAM TAKVİMLERİ VAR'

Bu soruları sormak istiyoruz Adalet Bakanlığı ve AKP hükümetine. Hasta tutsaklarla ilgili yürütülen sürecin bir idam takviminin olduğunu çok iyi biliyoruz. O nedenle buradan Adalet Bakanlığı'na sesleniyoruz: Hasta tutsaklarla ilgili ölüm, idam takvimini planını kamuoyuna açıklayacak mısınız? Daha kaç tutsağın hayatını kaybetmesine göz yumacaksınız ve fiili bir idam rejimini daha ne kadar devam ettireceksiniz? Siz kimsiniz? Mahkeme misiniz, katil misiniz, cellat mısınız, kim ve ne adına siyasi mahpusların yaşamına kast ediyorsunuz ve onları cezaevinde öldürüyorsunuz?" (MA)

Öne Çıkanlar