Mithat Sancar'dan AKP'ye: Önce karar verin, bu ülkenin başı Soylu mu, siz misiniz?

Mithat Sancar'dan AKP'ye:  Önce karar verin, bu ülkenin başı Soylu mu, siz misiniz?
Mithat Sancar, HDP'yi ziyaret eden AKP'ye "Adalet Bakanı ve grup başkanvekillerini gönderiyor, ertesi gün İçişleri Bakanı bize saldırılarını, hakaretlerini yükseltiyor. Önce karar verin, bu ülkenin başı Soylu mu, siz misiniz?" diye seslendi.

Artı Gerçek - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, AKP'nin anayasa değişikliğine destek talebiyle yaptığı ziyaret sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun HDP hakkındaki açıklamalarına dikkat çekti. AKP'ye "Eğer İçişleri Bakanı ise, AKP politikalarının mimarı ve sahibi, neden heyet gönderiyorsunuz?" diye sordu.

Partisinin Meclis grubunda konuşan Sancar, 'Demokratik cumhuriyet' vurgusu yaptı. Sancar, "Bizim dışımızdaki muhalefete baktığımızda tablo çok aydınlık görünmüyor" diyerek muhalefet blokunu eleştirdi. Cemevleriyle ilgili torba yasadaki düzenlemeye tepki gösteren Sancar'ın konuşmasından satır başları şöyle:

'BU İKTİDAR YALAN, TALAN VE KAN ÜZERİNE SİYASET OLUŞTURDU'

"Ülkenin içinde bulunduğu sorunlar günden güne ağırlaşmakta ve çözümsüzlük siyaseti toplumsal yaşamı kilitlemeye devam etmektedir. Siyaset kurumunun temel amacı kalıcı çözümler üretmektir. Siyaset bunun için vardır. Bunun dışında bir amaca saparsa, rant, çıkar, yıkım aracına dönüşür. Bugünkü tablo böyle bir durumu ortaya koyuyor.

Bizim dışımızda kalan muhalefetiyle, siyaset eğer çözümün değil sorunun bir parçası haline dönüşüyorsa çıkmazlar büyür, geleceğe dair umut ve güven yıkılır. Bir toplumun yaşayabileceğin en büyük facialardan biri budur. Bizi, HDP'yi diğer partilerden ayıran temel özellik tam burada yatıyor. Biz demokratik seçeneklere dayanan, çözüm odaklı bir politik mücadele yürütüyoruz.

Bu iktidar yalan, talan ve kan üzerine bir siyaset oluşturmuştur. Bu siyaset de toplumu bu felaketlere, çıkmazlara sürükleyen temel faktördür.

'GEREKLİ BASİRETİ GÖSTEREMEYEN BİR MUHALEFET BLOKU'

Öte yandan bizim dışımızdaki muhalefete baktığımızda tablo çok aydınlık görünmüyor. Kalıcı çözümler üretmekte gerekli basireti, iradeyi ortaya koymayan bir muhalefet blokuyla karşı karşıyayız ne yazik ki. İşte HDP'nin politikaları tam da burada devreye giriyor.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken tüm sorunların cesaretle, demokratik bilinç ve programla çözüleceğini söylüyoruz. Bu gücün bu toplumda bulunduğuna inanıyoruz. Yeter ki bu güçleri birleştirelim. Çözüm vardır, mümkündür ve yakındır.

İktidarın neler yaptığını, neler yapmak istediğini her vesileyle anlatıyoruz. Faşizmi kurumsallaştırmaya azmetmiş, otoriterliği yönetim biçimi olarak seçmiş, sömürüyü ekonomik siyasetin temeline oturtmuş, kutuplaşmayı ilke edinmiş bir anlayışla karşı karşıyayız.

Bu soruları çözümsüz kılan anlayışları bu ülke taşımak zorunda değildir. Taşımak zorunda olmadığı gibi bu gidişatı değiştirecek gücümüz vardır. Türkiye'nin bir yeniden inşa imkanı bulunmaktadır.

HDP'nin fikriyatı, programı, mücadelesi ve öncülüğünü yaptığı siyaset tüm temel sorunların çözümü için bir güç merkezi yaratacaktır. Her geçen gün bunun örneklerini topluma sunuyoruz, halklarımıza sunuyoruz. Çözümün güç merkezi, umudun adresi olmaya and içtik ve kararlılıkla devam ediyoruz.

'BİR ADIMLIK MESAFEDEDİR, BİR YÜREKLİK ATIŞTADIR'

Uzun yıllardır çözüm arayan ülke sorunları, iktidarın inşa etmeye çalıştığı yeni rejimle beraber daha da büyüdü, artık çöküş noktasına gelmiştir. Bundan kurtulmanın yegane yolu büyük halk kesimlerinin dahil olduğu demokrasi ittifakıdır.

Çoğulcu, ortak ilkelere ve hedeflere odaklanmış geniş demokrasi birlikleri oluşturulduğunda, soyguncu, sömürücü otoriter rejimler bir bir çöküyor. burada da aynısını yapacağız: Latin Amerika'dan esen rüzgarı Avrupa'ya ve Ortadoğu'ya taşıyacak bir merkez olacağız.

Zaman daralıyor, kimsenin bu sorumluluklardan kaytarma lüksü, birlikte mücadeleden kaçma hakkı yoktur. Önümüzdeki aylar bu ülkenin yıllarını belirleyecek. HDP bu konuda en sorumlu, mücadelede asla tereddüt göstermeyen bir hatta geleceği inşa hedefine yürüyor. Bunu büyük demokrasi ittifakıyla taçlandırdığımızda bu ülkede çözüm de aydınlık da yakındır. Bir adımlık mesafededir, bir yüreklik atıştadır. Bunu yapacağız. Yapmak zorundayız.

Bizler, demokratik cumhuriyetçi, özgürlükçü ve eşitlikçi bir toplum hedefliyoruz. Cumhuriyeti demokratikleştiremezsek cumhuriyet de demokrasi de kalmaz. Cumhuriyeti ve demokrasiyi kopmaz bağlarla birbirine yapıştıralım.

Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş politikaları kaynakların talanına canların yitimine sebep oluyor ve bu bizleri daha fazla acıya, yaraya sürüklüyor. Eksiliyoruz. O nedenle çözümsüzlük politikalarında ve askeri, militarist yöntemlerden derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Savaş uygulamalarına, nefret diline, ayrıştırma zihniyetine karşı bütünlüklü bir tavır ortaya koyuyoruz.

Asla ve asla bu kara tabloya bakıp hiç kimse karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmasın. Gücümüz var, değiştireceğiz, başaracağız.

'ALEVİLERİN TALEPLERİ BU TORBALARA SIĞMAZ'

Bizler diyalog ve müzakereyi sadece Kürt sorunu için değil, bütün sorunların çözüm yolu olarak görüyoruz. Bizler Kürt sorunundan Alevi sorununa, kadınların eşitlik talebine, gençlerin sorunlarından tüm alanlardaki meselelere varıncaya kadar tüm bu başlıkların çözümü için toplumsal mücadeleyi büyütmek, siyasal müzakere kanallarını genişletmek hedefindeyiz. Bunları birbirimizle diyaloğumuzda, bütün demokrasi çevrelerinin bir biriyle ilişkilerinde, toplumun bize en uzak kesimleriyle temaslarımızda gerçekleştirmeye kararlıyız. Bunun yolunu, yöntemini, dilini bulmak bizim görevimizdir.

Bugün Alevi canlar buradaydılar, aramızdalar. Bu iktidarın oyunları bitmiyor. Alevi sorununu elektrik, su, beton meselesine indirgeyecek torbalar getiriyor. Alevilerin talepleri bu torbalara sığmaz. Alevi canlar mücadelesi bu torbalarla ayrıştırılamaz, gölgelenemez, zayıflatılamaz. Temel talep bellidir. Eşit yurttaşlık. Ne kast ediyoruz? Çok basit. Bütün Alevi kurumlarının ve canlarının ilk talebi cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulması ve bunun anayasal güvence altına alınmasıdır. Cemevleri ibadethanedir, kültür merkezi değildir. Elbette Alevilik folklorik bir gösteri nesnesi değildir. Buna kim böyle bakarsa Alevi inancına, on yılların mücadelesine hakaret etmiş olur. Alevilerin kendini tanımlama ve kendini yaşama hakkı vazgeçilmezdir, dokunulmazdır. Hiçbir güç ve iktidar Alevilerin ve Aleviliğin ne olduğunu, ibadetlerinin ve ibadethanelerinin neresi olduğuna keyfince karar veremez.

'SON 7 YILDA YAPTIKLARIMIZA HIZLA BAKSINLAR'

HDP'yle ilgili bir aktüel tartışma var. Bizim kendimizi uzun uzun anlatmamıza gerek yok. Yaptıklarımızdan tereddüt duyan bir halimiz de yok. Özgüvenimiz tam, ne yaptığımızı gayet iyi biliyoruz. Bugüne kadar bu iktidara karşı mücadeleyi, bu rejimin inşasına karşı direnişi her türlü bedeli göze alarak yürüten bir partiyiz biz. Dolayısıyla mücadele nedir, iktidarın politikalarına ve kurduğu rejime karşı nasıl bir siyaset yürütülür, sorusunun cevabını en kestirme yoldan bulmak isteyenler HDP'nin son 7 yılda yaptıklarına hızla baksınlar. Neler yaptık, bugüne kadar, bunların hepsini her an sayabiliriz.

İstedikleri kadar hafıza mühendisliği yapmaya çalışsınlar. Unutulmuyor, unutulmayacak. Bizler eşit ve ortak bir geleceği bu topraklarda birlikte yaşamın demokratik cumhuriyet düzeninde gerçekleşmesini savunuyoruz. Baştan beri programımızda, kuruluş belgelerimizde bu hedef yer alıyor.

Adalet Bakanlığı'nın başkanlığında AKP heyeti grubumuzu ziyaret etti ve kıyamet koptu. Spekülasyonlar ve senaryolar üretme yarışı başlıyor. Görüşmenin sebebi ve konusu belli. AKP heyeti başörtü konusuyla ilgili Anayasa değişikliği teklifini anlatmak ve destek istemek için bizim partimizi de ziyaret etti. Arkadaşlarımız da kendilerine temel ilkelerimizi hatırlattı ve bu teklifi eş başkanlar aracılığı ile kurullarımıza taşıyacağını belirtti. Bizim ilkelerimiz belli. Biz demokratik işleyişi esas alan bir partiyiz. Bize gelen teklifi kurullarımızla tartışmadan görüş açıklamayız. Yarın MYK toplantımızdan sonra cevabımızı kamuoyu ile paylaşacağız.

'BİR ŞAHSA ANLATIR GİBİ...'

Bizim açımızdan karmaşık bir durum yok. Her yerden tutarsızlık ve samimiyetsizlik akıyor. 'Bir şahsa' anlatır gibi, adını anmayalım...

İlk sözüm AKP'ye; önce bir karar versin AKP. Yürütmeyi veya kabineyi kim temsil ediyor? Adalet Bakanı mı, İçişleri Bakanı mı? AKP, Adalet Bakanı ve grup başkanvekillerini gönderiyor, ertesi gün İçişleri Bakanı bize saldırılarını, hakaretlerini yükseltiyor. Önce karar verin, bu ülkenin başı Soylu mu, siz misiniz? Eğer İçişleri Bakanı ise, AKP politikalarının mimarı ve sahibi, neden heyet gönderiyorsunuz? Neden uzlaşma için partileri geziyorsunuz ve bize geliyorsunuz? Sürekli nefret, düşmanlaştırma ve hakaret konuşmaları yapan her türlü kumpasın arkasından çıkan, kirli işlerin içinde olan sayısız albümlere sahip bir kişi, İçişleri Bakanı sizi temsil ediyorsa, bizi temsil eden heyet kimi temsil ediyor? Önce buna karar verin.

AKP İLE İŞBİRLİĞİ YORUMLARINA: BEDEL ÖDEYEREK MÜCADELE YÜRÜTÜYORUZ

Gelelim, AKP heyeti ziyaretinden, bizim AKP ile iş birliğine hazır olduğumuz yorumunu yapanlara... Bu iktidara; kurduğu ve yerleştirmeye çalıştığı rejime karşı en etkili muhalefeti biz yürütmüyor muyuz? Korunaklı sığınaklarda yer kaparak değil, bedel ödeyerek yürütüyoruz bu mücadeleyi... Eski Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz, on binlerce yoldaşımız, belediye başkanlarımız bu mücadeleyi kararlılıkla yürüttükleri için bedel ödüyorlar. Korunaklı alanlara çekilerek, güvenli sığınaklardan HDP'ye ahkam kesecekseniz şu gerçeği görmeye çalışın!

'İKTİDARLA GERÇEK İŞBİRLİĞİNDE OLAN ÇEVRELER'

Bu iktidar, bu rejimi yerleştirmek için en büyük engelin biz olduğumuzu biliyordu. O yüzden 4 Kasım operasyonlarını, Kobani kumpas davalarını, kapatma davalarını devreye soktu. Korktuğu güç biziz. Müzakerenin de değerini biliriz. Mücadeleden bağımsız bir şey değildir. Bir görüşmeyi iş birliği diye yorumlayanlara sözüm olacak. Biz mücadelemizden de siyasetimizden de taviz vermiyoruz. Bu iktidarla gerçek ve yıkıcı iş birliği, bu iktidarın varlığını dayandırdığı temel unsurlara, mesela Kürt sorununda inkarcı zihniyete, güvenlikçi anlayışa ve savaş politikalarına destek olmak değil midir? Bu politikalara destek olanlar, iktidarla gerçek iş birliğinde olan çevreler değil midir? İktidarın asıl destekçileri onun varlığını sürdürmesine yardımcı olanlar, temel konularda onun çizdiği oyun sahasından ayrılmayanlardır. İktidarla iş birliğinin hangi örneklerini sayayım, savaş tezkerelerini söyledim... HSK üye seçimi Meclis'te yapılıyor, partilere kontenjanlar tanınıyor ve HDP'yi bu tür durumlarda dışlamak için iktidar elinden geleni yapıyor. Peki bizim dışımıdaki diğer partiler ne yaptılar? Gittiler HSK pazarlığına oturdular, 2 sana 1 bana, gerisi iktidara... İş birliği hangisi? İktidarla iş birliği HSK pazarlığına oturup 2 sana 1 banaya razı olup, yargının bu sefaletini meşrulaştıranlar mı, rutin bir ziyareti kabul edip görüşme yapan biz miyiz?" (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar