Özgür Özel’den seçim ittifakına yeşil ışık: Benim ittifaklarla ilgili tavrım çok net; ittifak olmalı

Özgür Özel’den seçim ittifakına yeşil ışık: Benim ittifaklarla ilgili tavrım çok net; ittifak olmalı
CHP Grup Başkanı ve CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, yerel seçimlere ilişkin olası ittifaklara karşı yeşil ışık yaktı: "Benim ittifaklarla ilgili tavrım çok net; ittifak olmalıdır."

Artı Gerçek - CHP Grup Başkanı Özgür Özel, “CHP, siyasi yelpazenin iki tarafına doğru da ittifak potansiyelinde bir kayıp yaşıyor. CHP’nin bir değişim, dönüşüm ve özeleştiri ve yenilenme üzerinden ittifak potansiyelini yeniden kazanması gerekir. Eğer biz olduğumuz gibi durursak yönetebileceğimiz bir ittifak potansiyelimiz yok. Benim ittifaklarla ilgili tavrım çok net; ittifak olmalıdır. Seçime kadar herkes özgürce kendini tanımlamalı, seçim yaklaştığında bir iç hukuk belgesi yazılmalı, adil, kimseyi kırmayan, kızdırmayan, ötekileştirmeyen, kimsenin hakkını yemeyen ama kendi hakkını da yedirmeyen bir ittifak yapmak lazım. Bu, CHP tek başına seçime giremez demek değil” dedi.

CHP Genel Başkanlığı’na aday olacağını açıklayan Grup Başkanı Özgür Özel, bu sabah Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Özel’in değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar şöyle:

“MADEN İŞÇİSİ RAMAZAN’I SOSYAL MEDYADA ‘SÖMÜRÜLÜYORUZ’ DİYE YORUM YAPTIĞI İÇİN İŞTEN ÇIKARDILAR”

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, işten çıkarıldığı için oturma eylemi yapan maden işçisi Ramazan Gündoğan’ın eyleminin 11’inci gününde TKİ Soma Linyit İşletmeleri’nin çatısına çıkarak işe iadesini istemesine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Aslında haziran ayından beri biz Ramazan'ın sorunuyla ilgilenmeye çalışıyoruz. Ramazan, bir kepçe operatörü, yer altında çalışıyor, yer altında kepçe kullanıyor. Hatta şöyle bir detay var. Ramazan'ı aslında başka haberlerde isimleri aranıza çıkacak. Ramazan 6 Şubat'ta, gönüllü oluyor. Gidiyor ve İslahiye'de ardından da Hatay'da toplam 12 gün çalışıyor. Neredeyse şubat ayının tamamını deprem bölgesinde geçirdi. Mart ayında geldi, tekrar işine başladı. Ramazan kardeşimiz de bakmış, hakkını üyesi olduğu sendika savunmuyor. Bağımsız Maden-İş Sendikasına geçmiş. Bu sabah çatıdan konuştum iki kez, 16-17 dakika anlattı. Diyor ki ‘Özgür abi, ben şirketin eskiden gözbebeğiydim. ‘Hadi Ramazan sen yaparsın, şurayı açamadılar, sen girersin buraya.’ Ben iyi bir kepçe operatörüyüm. Benden iyisi yoktu.

‘Aslan Ramazan Kaplan Ramazan.’ Ben gönüllü oldum, depreme gittim, geldim. Ödül verdiler ama bana yeni başlamış işçi gibi düz işçi ücreti veriyorlar. Operatör olduğum için ekstra ödenmesi gereken parayı ödemiyorlar. Başka yerde çok farklı şeyler var. Ne zaman Bağımsız Maden-İş’e geçtim, o günden beri mobbing başladı. Haber yolladılar, açığını arıyoruz diye. Ne suçum var diye gittim, amirlerimle konuştum. Bana dediler ki Sen biliyorsun.’ ‘Suçum Bağımsız’a geçmek mi’ demiş. ‘Bak ne güzel bildin suçunu’ demişler. Devlette çalışan madenci arkadaşlar, bir paylaşım yapmışlar. Bu da altına şöyle bir şey yazmış: ‘Ne güzel devlet güvencesiyle çalışıyorsunuz. Bizim burada emeğimiz sömürülüyor.’

Bu yoruma dayanarak sosyal medyada şirketi küçültücü yorum yaptı diye, kod 26 denen tazminatsız ve küçültücü maddeden atmışlar Ramazan’ı. Yani tazminat vermeden ve işsizlik sigortası da alamıyorsunuz kod 26’dan çıkartılınca. Soma Kaymakam’ı Fatih Bey ilgi gösteriyor, hakkını teslim edelim. Bana, ‘3 aydır bu meseleyle ben de ilgileniyorum Özgür Bey. Şirketi o kadar uyardım, söyledim. Böyle işçilerin hakkını vermeyerek bir yere varamazsınız dedim. Şimdi yine çağıracağım konuşacağım’ dedi.”

“12 EYLÜL’DEKİ TANKLAR, EN ÇOK SENDİKAL ÖRGÜTLENMENİN ÜSTÜNDEN GEÇTİLER”

Özel, Agrobay Seracılık’ta sendikal faaliyetler nedeniyle işlerine son verilen 40 işçiye ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:

“Haklı sitemleri var. ‘Sizden belli kişilere ulaştık ama kimse durup bizi görmedi’ diyorlar. Ben söz verdim. Geleceğim, yerinde göreceğim. Onların derdini anlatması önemli ama onların gidip yerinde dayanışma içinde olmak önemli. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Sputnik’in önünde direniyordu en son. Oradaydık. Hatta, CHP’nin sözcüleri olarak bu sorun çözülmeden bir daha Sputnik’e konuşmayacağımızı açıkladık. Kadın emeği ve kadın emeğinin sömürülmesi Türkiye'de en önemli sorunlardan bir tanesi. Birçok yerde işçiler sendikalaşıyorlar, sendikal örgütlenme bir noktaya geliyor, o sırada hepsi birden işten çıkarıyorlar. Burada patronun lehine düzenlemeler var, bunu tam tersine çevirmek lazım. Biz elimizden gelen desteği vereceğiz. Binali Bey’in yaklaşımını çok standart bir yaklaşım. İşçiyle işveren arasındaki sorunlarda sendikayı pürüz görüyorlar.

Soma'da da mesele budur. İş aslında sendikayı aradan çıkarmak değil, bütün işçilerin sendikalı olması. 1980 darbesinden önce Türkiye’de4 işçiden 3 tanesi sendikalıydı. Bugün, 100 işçiden 11 tanesi sendikalı ama kamuyu düşerseniz, gerçek anlamda grevli, toplu sözleşmeli, sendikal haktan yararlanabilenler yüzde 3’ler civarında. Tutum Belgemizdeki en temel vurgulardan bir tanesi bu. Sosyal demokrat, sol bir parti, güçlü sendikal örgütlenmelerin en büyük destekçisi olması lazım. Sendikalarda örgütlenmiş, bilinçli ve mücadele eden işçiler; sol-sosyal demokrat partilerin en önemli insan kaynağıdır. Bizim esas sıkıntımız Türkiye'deki sendikal örgütsüzlük. 12 Eylül’deki tanklar, en çok sendikal örgütlenmenin üstünden geçtiler. Dün, kadın kollarımız nöbetlerine katıldılar.

Bugün de kendileriyle birlikte nöbet tutuyorlar. Agrobay’da hepimiz sorundan haberdardık, herkes çözmek için bir şeyler yapıyordu ama açıkçası eksik kaldığımız ortada. Milletvekillerinin o kadar gün boyunca gitmemiş olmamız, kadın kollarının onlar sitem ettikten sonra gidip nöbete katkı vermeleri önemli ama çok daha etkin, hareketli olmamız lazım.”

“İNSANLARDA PARA YOK, HASTANEDE MALZEME YOK, YAZILAN İLAÇ YOK. HER ŞEYİN BAŞI SONU EKONOMİK KRİZ”

Mesleği eczacılık olan Özgür Özel, İsmail Küçükkaya’nın “İçinde bulunduğumuz ağır hayat koşullarından sağlık çalışanları da etkileniyor” sözlerinin üzerine şunları söyledi:

“Bütün sağlık çalışanlarının çok fazla sorunları var. Önemli sorunlarından bir tanesi de hayat birden çok pahalandı. Eskiden sağlık çalışanları, hastanede devletin yemeği pişerdi, karavana olurdu ve sıcak, 3 kap yemeklerini yerlerdi. Su diye bir dertleri yoktu ama şu anda bir şişe suyu bile devlet sağlık çalışanlarına vermiyor. Artık hastanelerde sefer tası dönemi başladı. Çünkü kuru bir tost bir tane ayranın 60-70 lira; bir şişe suyun 10-15 lira olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Ayrıca özlük haklarıyla ilgili sıkıntılar var. Kamuda çalışan eczacıların çok önemli sıkıntıları var. Sağlıkta şiddet bambaşka sıkıntı. 11 kez sağlıkta şiddetle ilgili Meclis Araştırma Komisyonu kurulması teklifi reddedilmişti.

Gaziantep'teki o korkunç cinayetten sonra kuruldu. Sağlıkta şiddetle ilgili kocaman bir dosyası var Meclis’in ama Sağlık Bakanlığı'nın ve ilgili kurumların bu konuda Meclis’in yol gösterici dosyasından yararlandıkları söylenemez. Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları, hastanelerde artan sıralar, sağlık hizmetlerinde alınan ilave ücret, hastanede kullanımı gereken malzeme yok... İnsanlarda para yok, hastanede malzeme yok, yazılan ilaç yok. İlacın yokluğundan eczacıyı, tıbbi malzemenin yokluğundan doktoru, yapılamayan ameliyattan sağlık emekçisini sorumlu görüyor insanlar. Her şeyin başı sonu ekonomik kriz tabii.” (ANKA)

Öne Çıkanlar