Suriye’den İmralı’ya: Demokrasi zeminini kim kuracak?
Artı Gerçek - Hayko Bağdat ile Bağdat Cafe programının konuğu siyasetçi İdris Baluken, önceki çözüm sürecinde yaşanan kritik anları, olası İmralı ziyaretine, siyasete ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin soruları yanıtladı.
Baluken “Türkiye genel dış politikasını ve Ortadoğu politikasını Kürt karşıtlığı üzerine kurdu. İçerideki çözüm sürecinin bozulmasında da başat etken bu anlayıştı. Geçmiş çözüm sürecinde İmralı’da konuşulan temel şey Kürt meselesinin çözümü ile birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesi hususuydu. Maalesef diyalogdan müzakereye geçilemedi. İmralı görüşmesini gecikmesinde Bahçeli’nin ağzıyla açıklanan çerçevenin yetersiz olduğu ve Suriye’deki gelişmelerin etkili olduğu kanaatindeyim" dedi.
28 Şubat 2015’te İmralı Heyetinde de yer alan dönemin milletvekili İdris Baluken yapılan görüşmelerin içeriğini anlattı:
“Geçmiş çözüm sürecinde İmralı’da konuşulan temel şey Kürt meselesinin çözümü ile birlikte Türkiye’nin demokratikleşmesi hususuydu. Bu konuda zaman zaman kamuoyuna bilgilendirmeler yaparak farklı toplumsal kesimlerin farkındalığını sağlamaya çalıştık. Toplumsal desteği barış sürecinin arkasına yığmaya çalıştık. Sürecin salt Kürtlerle ilgili olduğu algısında kurtarmaya çalışıyorduk. Türkiye’nin demokratikleşmesi demek tüm farklılıkların özgürleşmesi demekti. Türk, Arap, Asuri, farklı inançlar, gayrimüslimler, inançsızlar, kadın sorunu, ekoloji sorunu orada birer müzakere başlığı olarak en azından taslak şeklinde tartışmaya açılmıştı. Maalesef diyalogdan müzakereye geçilemediği için başlıkları uzlaşılmış bir zemin ile kamuoyuna aktarma durumu olmadı."
İMRALI GÖRÜŞMESİ NEDEN GECİKTİRİLİYOR?
Baluken 30 gündür cevaplanmayan İmralı başvurusu ilişkin değerlendirmede bulundu. Gecikmenin nedenine dikkat çeken Baluken şöyle konuştu:
“Kamuoyuna Bahçeli’nin ağzıyla açıklanan çerçevenin yetersiz olduğu ve oradaki birtakım görüşmelerde uzlaşmazlık noktalarının sorun yarattığını düşünüyorum. Dışarıda kayyım uygulamaları, gözaltılar, antidemokratik yasaların gündeme alınması hususlar önemli. Son iki hafta içerisinde Suriye’de meydana gelen gelişmelerinde önemli olduğu kanaatindeyim. İçeride ve dışarıda yaşamış olduğu tıkanıklık nedeni ile kamuoyunun nabzını yoklama, kulakları böylesi bir görüşmeye hazırlama pozisyonunda olan hükümet ve devlet cenahı Suriye’deki gelişmelerden sonra, HTŞ öncülüğündeki grupların yönetimi ele alması ve Esad rejimini kimsenin beklemediği bir hızla devrilmiş olması, kuzeydoğu Suriye’deki özellikle Kürtler ve diğer halklara ait kazanımların tasfiyesi ile ilgili yeni bir beklenti yaratmış olabilir. bu aynı zamanda içerideki Kürt sorunu ile de bağlantılı olduğu için görüşmenin gecikmesini ona bağlıyorum.”
‘İVEDİLİKLE MÜZAKERE ZEMİNİNE ÇEKİLMELİ’
Baluken, Kürt sorunun çözümündeki muhataplara da değindi. Kürt siyasetine de öneride bulunan Baluken dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerini hatırlattı:
“Kürt meselesi gibi acil ve yakıcı bir sorunun karşınıza çıkan muhatabın kimliğine bakılmadan ivedilikle müzakere zeminine çekilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Kürt siyasi hareketinin muhataplık konusunda karşısındaki aktörün kim olduğuna takılmadan iradeyi olumlu gördüğü yerde yapıcı yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi aktörlerden çok devletin pozisyonu önemsenmeli. Eğer devlet, çatışma ve güvenlik eksenli savaş politikalarından vazgeçip bir uzlaşma arayışına geçmiş ise bunun önemsenmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Dünyada müzakere örneklerinde de en sert süreçleri yönetenler, en ağır baskıyı gerçekleştirenlerle bu sorun halledilmiştir.”
‘TÜRKİYE DIŞ POLİTİKASINI KÜRT KARŞITLIĞI ÜZERİNE KURDU’
Baluken, Kürt meselesinin çözümüne ilişkin değerlendirmelerinin ardından Türkiye’nin Kürt meselesi ve Suriye politikası arasındaki ilişkiye değindi:
“Suriye'deki sorun başladığı günden bugüne Türkiye genel dış politikasını ve Ortadoğu politikasını Kürt karşıtlığı üzerine kurdu. İçerideki çözüm sürecinin bozulmasında da başat etken bu anlayıştı. Bu, herkese kaybettirdi. Suriye’nin yeniden dizaynında dış aktörlere oradaki halkların çıkarını önceleyen bir yerden rol biçmiyorum. Suriye ve Ortadoğu’daki halklar kendi demokratik çözümlerini ortaya koyamazlarsa Amerika’daki ve Avrupa’daki değişiklikler üzerinden bölgedeki gelişmeleri okuma gayretine gireriz.”