Tarık Ziya Ekinci'nin ardından: 'Kürt meselesinin 100 yılına tanıklık etti'

Tarık Ziya Ekinci'nin ardından: 'Kürt meselesinin 100 yılına tanıklık etti'
Türkiye siyasetinde önemli izler bırakmış olan Kürt siyasetçi Tarık Ziya Ekinci 99 yaşında vefat etti. Artı Gerçek'in mikrofon uzattığı Murathan Mungan, Cuma Çiçek, Hakkı Özdal, Mesut Yeğen ve Recep Maraşlı, Ekinci'nin ardından değerlendirmelerde bulundu.

Kemal Taylan ABATAN


Artı Gerçek - Türkiye siyaset tarihinin ve Kürt meselesinin önemli aktörlerinden, Dr. Tarık Ziya Ekinci'nin vefatının ardından yazar, akademisyen ve gazeteciler Artı Gerçek'e değerlendirmelerde bulundu.

Ekinci, 1965 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden Diyarbakır milletvekili olarak seçilmişti. Türkiye sol siyasetinin önemli isimlerinden biri olması yanı sıra aynı zamanda sivil toplum alanında çalışmalar yürütmüş önemli bir entelektüel ve yazardı. Vefatının üzerine Kürt siyasetinden, Türkiye sol partilerinden, sivil toplum örgütlerinden peş peşe taziye mesajları yayımlandı.

Tarık Ziya Ekinci'nin ardından Artı Gerçek'e konuşan Murathan Mungan, Cuma Çiçek, Hakkı Özdal, Mesut Yeğen ve Recep Maraşlı, Ekinci'nin Türkiye'deki demokrasi mücadelesinde yerini anlattı.

MUNGAN: ANILARI DAYANAĞIMIZ OLSUN

Şair ve yazar Murathan Mungan, Tarık Ziya Ekinci ile ilgili olarak "Demokrasi kültürümüzün çok önemli bir figürünü yitirdiğimizi düşünüyorum" dedi. Mungan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Duruşu, tavrı, sosyalist ilkelere bağlılığıyla, aydın direnci ve sorumluluğuyla ülkenin deniz fenerlerinden biriydi. Zulüm iktidarlarınca unutturulmak istenenlerin hafıza bekçiliğini yapmasının yanı sıra güncel krizlerde, kronik adaletsizliklerde imzasını, sözünü, varlığını hiç esirgemedi. Anıları dayanağımız olsun."

ÇİÇEK: KÜRT MESELESİNİN SINIFSAL YÖNÜNÜ ANALİZ EDİYORDU

Araştırmacı ve akademisyen Cuma Çiçek, Tarık Ziya Ekinci'nin, Kürt meselesinin sınıfsal yönünü dikkate alması ve analiz etmesi sebebiyle Türkiye siyasetinde ve Kürt meselesinde önemli bir şahsiyet olduğunu vurguladı. Çiçek sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Tarık Ziya Ekinci Hoca şahsen doktora tezimi yazarken başvurduğum isimlerden biriydi. Ama kendisi 1950’ler ve 60’lardan, Türkiye İşçi Partisi’nden bu yana hem siyasal alana hem de Tabipler Birliği başta olmak üzere sivil toplum sahasına hem de Türkiye’deki entelektüel tartışmalara önemli katkısı olması açısından önemli bir isimdi. Tarık Ziya Ekinci deyince, Kürt sahasında uzun yıllara yayılmış devasa bir birikimden bahsediyoruz. Kürt siyaseti ve Türkiye sol camiası için büyük bir kayıp.

Ama izniniz olursa özellikle Tarık Ziya Ekinci’nin sınıfsal bakış açısına dair vurgularına işaret etmek isterim. Özellikle Kürt meselesini tartışırken işin etnik ve ulusal boyutu kadar, meselenin sınıfsal boyutlarını tartışan, dikkate alan, bu konuda kafa yoran, fikir üreten ve kamusal tartışmalarda da buradan bir hat oluşturmaya çalışan bir isimdi. Bu açıdan kendisinin çalışmalarını çok kıymetli görüyordum.

Çünkü meselenin sınıfsal boyutlarını düşünmek, analiz etmek, Kürt siyasetinde son yıllarda zayıflayan bir damar. Lice’den başlayan İstanbul ve Paris’e uzanan devasa bir tecrübe. Aynı zamanda Tarık Ziya Ekinci, TİP’ten başlayan bir gelenek olarak Kürt demokratik alanındaki mücadeleyle Türkiye’deki mücadele arasında köprü kuran isimlerden biriydi. Bu iki alan arasındaki ilişkiyi beraber düşünen, buradan bir siyasal ve demokratik mücadele öneren bir isimdi. Bunun özellikle altını çizmek isterim."

ÖZDAL: ÜLKENİN TOPLUMCU DÖNÜŞÜMÜNE YÜREKTEN İNANÇLIYDI

Yakın dönemde Tarık Ziya Ekinci'yle iki kez röportaj gerçekleştiren gazeteci Hakkı Özdal, Ekinci'yle 15 Temmuz'un ve 2018'deki seçimlerinin ardından yaptıkları röportajlardan yola çıkarak hem siyasi duruşu hem de kişiliğini değerlendirdi:

"Tarık Ziya Ekinci ile Türkiye’nin son dönemi için belirleyici ölçekte gelişmelerin eşlik ettiği iki ayrı tarihte iki kez buluşmak ve her ikisi de yayınlanmış iki röportaj yapmanın yanı sıra kayıt dışı uzun sohbetler etme fırsatı bulmuştum.

Bunların ilki 15 Temmuz kalkışmasını takip eden aylarda, 2016 sonbaharında ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir referandumla Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi çağrısı yaptığı sıradaydı.

İkincisi ise mezkur referandum yapılmış, Türkiye tam da Tarık Ziya Ekinci’nin öngördüğü gibi sınırları belirsiz, istismara açık, hatta bizzat istismar için bina edilmiş başkanlık rejimine geçtikten ve bu sistemle ilk seçimi Haziran 2018’de Erdoğan kazandıktan birkaç ay sonraydı.

Her iki görüşmede, 90 yaşını aşmış, bunun doğal fiziksel zorluklarını yaşayan, ama diğer yandan son derece güçlü bir hafızaya ve berrak bir muhakeme gücüne sahip bir aydınla, bir Kürt sosyalistiyle konuşmanın özel deneyimini yaşadığımı söylemeliyim.

Bir haberin sınırlı hacmine sığabilmek için, dikkat çekici iki noktaya değinmeliyim.

İlki, 2016’da anayasa referandumu öncesi dile getirdiği ve önlenmesi için ülkenin tüm demokratik güçlerine, neredeyse ‘acil’ koduyla çağrılar yaptığı politik dönüşüm, neredeyse harfiyen gerçekleşti. Öngörülerinin gerçekleşmesi en çok kendisini endişelendiriyordu belki de… Ama karamsarlığından değilse de ‘gerçekçiliğinden’ kaynaklı olarak bunların olacağını da söylüyordu.

İkincisi, artık daha da ilerlemiş yaşına ve iki yıl önce öngördüğü dönüşümlerin üstüne yenileri katman katman binmekteyken yaptığımız görüşmedeki umutlu yanıydı. Bu umut, gerçeğin karanlık bilgisine rağmen onu değiştirme gücü ve iradesini koruyan bir sosyalistin; toplumlara dar güncel kesitlerden değil, tarihsel çerçevelerden bakan bir mücadeleci aydının perspektifiydi.

Elbette onu çok daha yakından tanıyan dostları, yoldaşları, daha derinlikli değerlendirmeler yapacaktır. Ama kısa sürede bana da arkadaşlığını hediye eden Tarık Ziya Hocam için ben de şunu söylemeye cesaret edebiliyorum: Kaskatı bir gerçekçi, bununla birlikte ülkenin toplumcu dönüşümüne de yürekten inançlı ve bu yolda mücadeleye amade bir aydın olarak daima hatırlayacağım ve hatırlatacağım bir çınardı. Onun huzur içinde uyuyacağı bir Türkiye için mücadeleye devam…"

YEĞEN: BİR KUŞAĞIN SON FERDİNİ KAYBETTİK

Araştırmacı ve akademisyen Mesut Yeğen, Tarık Ziya Ekinci'yle birlikte bir kuşağın son bulduğunu belirterek, Ekinci'nin Kürt siyaseti açısından önemine binaen "Tarık Ziya Ekinci 1926’da dünyaya geldi, yine 1925 ise cumhuriyete karşı ilk büyük Kürt isyanının yaşandığı yıl. Dolayısıyla Şeyh Said İsyanı’nın hemen ardından ve isyanın merkezlerinden birinde doğdu. Hayatı, Kürtlerin cumhuriyet ile tanışmasıyla, cumhuriyetle ilgili ilk deneyimleriyle şekillenmiş bir isim" değerlendirmesini yaptı. Yeğen, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Tarık Ziya Ekinci’nin kaybıyla birlikte, gördüğüm kadarıyla, bir kuşağın neredeyse son ferdini kaybetmiş olduk. Kürt meselesinin 1950’ler öncesine tanıklık eden ve bunu belirli bir siyasi ve entelektüel bilinçle yapan son isimlerden biriydi. Tarık Bey’i, Musa Anter, Canip Yıldırım gibi isimlerle beraber düşünebileceğimiz bir entelektüel ve siyasetçiydi.

Kürt meselesinin 1950 öncesi serüvenini bire bir tecrübe etmiş, o serüven hakkında düşünmüş, yazmış; birikimini ve deneyimini sonraki kuşaklara aktarmış son isimlerden biriydi. Ama daha spesifik olarak bakacak olursak, Tarık Ziya Ekinci’yi çok mühim kılan boyut şu: Çok uzun bir hayatı oldu. Cumhuriyetin Kürt meselesinin 100 yılına tanıklık etti. Hem Türkiye siyasi tarihinin hem de Kürtlerin hak ve hukuk mücadelesinin çok uzun bir döneminin içinde oldu.

Tarık Ziya Ekinci 1926’da dünyaya geldi, 1925 ise cumhuriyete karşı ilk büyük Kürt isyanının yaşandığı yıl. Dolayısıyla Şeyh Said İsyanı’nın hemen ardından ve isyanın merkezlerinden birinde doğdu. Hayatı, Kürtlerin cumhuriyet ile tanışmasıyla, cumhuriyetle ilgili ilk deneyimleriyle şekillenmiş bir isim.

Tarık Ziya Bey’in bu uzun hayatı, cumhuriyetin başına kadar, orada yaşanmışlıklardan etkilenmeye sevk ediyor. Ama tabii bunun kadar bir başka önemli husus, Tarık Ziya Bey sonuçta doktor, eğitim almış biri. Daha sonra Paris’te bulunmuş, siyasetin içerisinde olmuş. Dolayısıyla 1925’in sonuçlarını deneyimlemiş ama cumhuriyetin Kürt meselesinin sonraki dönemlerine de tanıklık etmiş biri. Bütün önemli aşamaları bilen, onları yaşadı.

Cumhuriyet, 1930’ların sonunda Kürt direncini tamamen bastırdıktan sonra, Kürtler 1950’lerin sonu 1960’lar gibi kendilerine gelir gibi oldular. Ama topluluk olarak kendilerine gelmeden önce tek tük kendilerine gelen isimler 1950’ler öncesinde üniversite öğrencisi gençlerdi. İşte demin saydığımız isimlerin yanı sıra Tarık Ziya Ekinci de onlardan biriydi.

1950’lerde Kürt gençleri yeniden 'biz kimiz?' sorularını sormaya başladıklarında onların aralarında yer alıyordu. Ama bununla da kalmadı, sonra Türkiye İşçi Partisi üzerinden 1960’lardaki Kürtlerin kendilerine gelmesinin bizzat içinde oldu. O dönemin merkez isimlerindendi.

Kürtlerin Türkiye soluyla tanışmasının, Türkiye İşçi Partisi içerisindeki mücadelesinin önemli isimlerindendi. Ayrıca 1990’da Kürt meselesi yeni bir boyut kazandığında, Kürt mücadelesinin bire bir merkezinde olmasa da tanıklıkları ve tavsiyeleriyle içindeydi. Bir entelektüel ve siyasetçi olarak Kürt meselesinin 100 senesine, yani önemli bir kısmına şahit oldu ve bundan doğrudan etkilendi.

Dolayısıyla Tarık Ziya Ekinci’nin deneyimleri çok önemliydi. Belki son olarak bu anlattıklarım aslında şöyle düşünülebilir, cumhuriyetin Kürt meselesinin toplamına tanıklık etti. Bütün bunları zaten Tarık Ziya Bey’in anılarında izleyebiliyoruz. Anılarını ilk çıktığında çok heyecanla okumuştum. Hem Tarık Ziya Bey’i tanımak isteyen hem de cumhuriyeti ve Kürt meselesinin 100 senesini bir birey nasıl tecrübe etmiştir diye merak edenlerin kitabına mutlaka bakmalarını öneririm."

MARAŞLI: DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ İÇİNDE GEÇEN KOCA BİR ÖMÜR

Yazar Recep Maraşlı, Tarık Ziya Ekinci'nin "Toplumsal gelişimin ancak Türkiye toplumuyla, emekçileriyle, aydınlarıyla birlikte ilerleyebileceğini ön gören bir çizgiye" sahip olduğunu belirtti:

"Tarık Abi’yle iki kez, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde Diyarbakır Askeri cezaevlerinde arkadaşlığım oldu. Türkiye’de ve Kürdistan’daki demokrasi, sosyalizm ve özgürlük mücadelesinin asırlık çınarlarından biriydi. Tarık Ziya Ekinci’nin Kürt aydın ve politikacıları arasındaki yerini, 1960’lar sonrasında kategorize edilen 'Doğulu sosyalistler ekolü' içinde sayabiliriz. Bu duruşunu birtakım değişimlere uğramakla beraber genel hatlarıyla sonuna kadar koruduğunu söyleyebilirim.

Ekinci, Kürtlerin modern anlamda uluslaşmalarını henüz tamamlamadığı görüşündeydi. 'Kendi kaderini tayin' de dahil olmak üzere, radikal ulusal talepleri karşılayacak toplumsal dinamiklerinin henüz zayıf olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle de radikal örgütlenmelere, radikal mücadele yöntemlerine karşı mesafeli bir duruşu vardı.

Çözüm olarak gerek ulusal, gerek toplumsal planda bu dinamikleri temelden güçlendirebilecek yollara, politik aktivitelere daha çok önem veriyordu. Toplumsal gelişimin ancak Türkiye toplumuyla, emekçileriyle, aydınlarıyla birlikte ilerleyebileceğini ön gören bir çizgiye sahipti. Dolayısıyla politik düşünce ve eylemliğinin arka plani genel hatlarıyla barışçıl, toplumsal ilerlemeci ve sosyalist dayanışma ekseninde yürüdü diyebilirim.

Ekinci’nin Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi ve özgürlük mücadelesi içinde geçen koca bir ömrü var. Katkıları, etkileri, deneyimleri, yazdıkları oldukça önemlidir. Mesleki ve sosyal yaşamı da çok saygıdeğer bir yer tutar. Bunların genç kuşaklarca değerlendirileceğini umarım.

Kendisini saygıyla anıyorum, güzel anıları ve bıraktığı değerlerle yaşasın."

Öne Çıkanlar