Temelli: 31 Mart, 24 Haziran’ın ikinci turudur
Sezai Temelli, '24 Haziran sonrası ihmal ettiğimiz ikinci tur adımını atmaya hazırlanıyoruz. Biz bir inisiyatif aldık, cesaretli bir adım attık' dedi.
Derya OKATAN
ARTI GERÇEK- HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 31 Mart seçimlerini 24 Haziran’da başarılamayan "ikinci tur"a benzetti. Bazı kentlerde aday çıkarmayarak bir seçenek yarattıklarını söyleyen Temelli, "Sadece belediyelerin el değiştirme meselesi değildir. Çünkü oy hesaplarına sıkışmış, seçmen olma vasfının ötesinde bir vatandaş olma ve hak mücadelesi verme kimliğine bürünmekten imtina eden, siyaset yapamaz hale gelmiş geniş kitlelere siyaset yapma zemini yaratılması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.
Meclis’te bir grup gazeteciyle bir araya gelen Temelli, seçimlerde açlık grevine kadar bir dizi konuda değerlendirmede bulundu. Sohbet, gazetecilerin İstanbul’da yürüyüşün engellenmesi ve İçişleri Bakanı Soylu’nun "yürütürsem adam değilim" açıklamasıyla başladı. Temelli, "Tiyatral bir tarafı vardı. Tecrit için bir eylem yapıyorsunuz, onlar sizi tecrit ediyor. Biz o tartışmaya girmiyoruz. Cinsiyetçi bir yaklaşım. Zaten aklı da öyle bakan bir bakan. Adam olunca sanki erkek egemen aklı ile cinsiyetçi, kadınlara yönelik bir şiddet dilini bir kez daha üretmiş olacak. İnsani değerlerden ne kadar yoksun olduğu her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor" dedi.
Temelli’nin gazetecilerin diğer sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
8 SENEDİR AVUKATLAR İMRALI’YA GİDEMİYOR
- Leyla Güven’in sağlık durumu nasıl?
Zor ayakta duruyor artık. Çok çabuk yoruluyor. İyi değil. Bir an önce açlık grevinin sonlanmasını gerçekten istiyoruz. Açlık grevinin sonlanması için de tecritin sonlanması gerekiyor. Leyla başkanın talep ettiği, bizim dile getirdiğimiz şey aslında mevcut yasaların uygulanmasıdır. Hukukun gereğinin yapılmasıdır. İmralı’ya avukatları 787 kez başvurdular, tam 8 sene oldu, bir kere bile gidemediler, hepsi reddedildi. Aile görüşmesi de Mehmet Öcalan bu süreç boyunca iki defa gitti. Biri 2,5 yıl önce yine bir açlık grevi sürecinde hükümet apar topar gönderdi ve 12 Şubat’ta da aynı taktikle 'açlık grevlerini bu şekilde sonlandırırım' umuduyla Mehmet Öcalan’ı apar topar adaya gönderdi. Böylece gündemi kotarmaya çalıştı. Ama hem Leyla Güven hem de cezaevlerinde açlık grevinde olanlar -315’e ulaştı- gerçek anlamda bir çözüm talep ediliyor. Ailenin ve avukatlarının düzenli görüşü isteniyor. Bu nasıl diğer tüm hükümlülere uygulanan bir şey ise aynı şekilde uygulanmalı. Adalet Bakanı, iktidarın neden ayak dirediğini anlamak mümkün değil. Çıkıp bu konuda açıklama bile yapmıyorlar. Geçmişte koster bozuluyordu, hava bozuluyordu, her türlü yalanı dinledik, anladığımız kadarıyla yalan tükendi, şu anda hiçbir açıklama yapmıyorlar. Bir tecrit var, bu tecrit Türkiye siyasetinin başköşesine oturmaya devam ediyor.
AÇLIK GREVİNİN SONLANMASI İÇİN İKTİDARA ÇAĞRI YAPILMALI
- Görüşmede Abdullah Öcalan açlık grevlerine dair bir şey söylemiş mi?
Bir açıklama yapmamış. Zaten çok kısa sürmüş. Hatta görüşmenin biçimi de iktidarın yaklaşımını göstermesi bakımından önemli. Görüşme değil, kolluk güçlerinin denetimi altında birbirlerini görme diyebiliriz. Sayın Öcalan’ın açıklamaları çok kısa, kendisi de dile getirmiş, bunun tecritin sonlandığı anlamına gelmeyeceğini. Sağlığının iyi olduğunu ama bir şey söyleyemeyeceğini, bir muhataplığın bu görüşme ile ortaya çıkamayacağını dile getirmiş. Arkadaşların açlık grevinde olmasının da kendi iradeleri, sonlandırma kararı da kendilerine bağlıdır. Burada mesele şu; tüm kamuoyu bilmeli, açlık grevlerinin sonlanması tecritin sonlanmasına bağlı. Bu süreç sonlansın diye çağrılar yapılıyor, vicdani çağrılardır, çok önemlidir ama bu ilişkiyi de iyi kurmak gerekiyor. Özellikle batı kamuoyuna çağrı yapmak istiyorum, gerçekten bunu istiyorsak tecrite, bu hukuksuzluğa karşı söz söylememiz gerekiyor. Bunu da tecriti uygulayan iktidara söylememiz gerekiyor. Kaldı ki Türkiye cezaevlerinde çok ciddi hak ihlalleri, kötü muamele var. Açlık grevinde olanlara yönelik bu bir doz daha arttırılmış durumda. Açlık grevinde olanların ihtiyaçları yeterince karşılanmıyor. Birçok mahkum vitamine ulaşamıyor. Bu çok kritik. Bu takviyeler yeterince alınmazsa açlık grevi süresi çok hızlı sonlanabilir, hiç istemediğimiz ölümlerle karşılaşabilir.
ANKARA AÇIKLAMASI UZAYACAK
-Seçimlere gelirsek… Aday çıkarmama ihtimali olan illeri paylaşabilir misiniz?
Bugün yarın sonuçlanır. Bir tek bizim kararımızla biçimlenen bir konu değil. Toplumda ortaya çıkan tepkiler, hassasiyetler var. Biz kırıp dökerek değil, demokrasi güçlerinin bütünlüklü hareket etmesini sağlayarak yol alalım. Bu bir belediye başkanlığı kotarmak meselesi değil. AKP-MHP blokunu geriletmek, tüm demokrasi güçlerinin siyaset zemininde buluşmasını sağlamak. Bu yüzden bazı kentlerde bu çalışma sürüyor. Aslında basın bu kentleri biliyor. Daha önce 7 kent listesi çıkmıştı, bunun içinden 3 kent açıklandı, diğer 4 kentte de çalışmalar sürüyor. Bu iller içinde Ankara en çok sorulan soru. Ankara’nın çalışması daha uzayacak gibi gözüküyor. Çünkü Ankara çok daha karmaşık ilişkiler barındırıyor.
- İYİ Parti’nin aday çıkardığı yerlerde aday çıkarmayacağınızı açıklamıştınız. Mersin‘de İYİ Parti aday çıkardığı için çıkarma şansı var mı?
Çalışması sürüyor. Mersin ciddi oy kaymalarının yaşanabileceği bir kent. Gri bölgesi yaygın bir kent. Zaten çalışmaların uzama nedeni de bu. Aynı şeyi Hatay için de söyleyebilirim. Bu illerin en temel özelliği gri bölgeleri var ve bu gri bölgeleri güçlü bölgeler. Yani oy kayışlarının çok kolay olabildiği bölgeler. CHP ile bizim aramızda, CHP ile İYİ Parti arasında, bizimle AKP arasında, her partinin kendi çeperinde gri bölgeleri var ve böyle illerde bütün bunları dikkate almak lazım. Gri bölge seçmeni daha naif bir seçmen, sandığa gitmekten kolayca vazgeçebilir, dolayısıyla bunu dikkate alarak çalışmalar sürüyor.
ADAY ÇIKARMAYARAK BİR SEÇENEK YARATTIK
-CHP ile HDP arasında ittifak yapıldığına dair her gün haberler çıkıyor. Gerçekten ittifak anlamında görüşmeniz oldu mu ya da böyle bir eğilim var mı?
(Gülerek) Evet, dar alanda kısa paslaşmalar, karanlıkta göz kırpma. Bu taktilerin hiçbirini uygulama fırsatımız olmadı. Kimseyle görüşmedik görüşmek de istemediler, nezaketen de olsa görüşülebilirdi. Yerel teşkilatlar birbirleriyle görüşüyor. Yerellerde daha gelişmiş bir demokrasi kültürü var. Fakat Ankara’da ayrıştırıcı, ötekileştirici hatta nefret söyleminin hakim olduğu bir siyaset var. Bu bizim tasvip ettiğimiz bir şey değil. Diyaloglar olmalıydı. Biz bir seçenek yarattık, yani batıda aday çıkarmama meselesi bir seçenek yaratma meselesidir. Sadece belediyelerin el değiştirme meselesi değildir. Çünkü oy hesaplarına sıkışmış, seçmen olma vasfının ötesinde bir vatandaş olma ve hak mücadelesi verme kimliğine bürünmekten imtina eden, siyaset yapamaz hale gelmiş geniş kitlelere siyaset yapma zemini yaratılması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla burada seçenek yaratıyoruz. Biz bunu yaratmasaydık büyük kentlerde seçmenleri demokrasi mücadelesine katmak, hak talepli bir mücadelenin içine çekmek çok olanaklı olmayacaktı. Kamuoyu araştırmalarını takip ediyorsunuzdur, bizim bu stratejimiz ortaya çıkana kadar çok ciddi oranda kararsız, küskün kitle vardı. Sandığa gidip gitmemenin çok fazla tartışıldığı bir zemin vardı. Ama bugün özellikle bu saydığım illerde seçmenler bir iradeye ortaya koyacaklarını açığa çıkardılar. Aslında bir yerde bir referandum yapıyoruz, bir yerde ikinci turu tamamlıyoruz. Her il, ilçe kendi ölçeğinde tam da 24 Haziran sonrası ihmal ettiğimiz ikinci tur adımını atmaya hazırlanıyor. Biz bir inisiyatif aldık, cesaretli bir adım attık.
- Aday çıkarmayacağınız yerlerde tam olarak nasıl bir çalışma yürüteceksiniz, halka nasıl bir çağrı yapacaksınız?
Aday çıkarmadığımız yerlerde belediye başkan adayı çıkarmıyoruz ama meclisler var. Her yerelin bir parlamentosu var, biz oralara aday çıkarıyoruz. O parlamentolarda temsil edileceğiz, denge denetleme mekanizmalarını harekete geçireceğiz.
TÜM HESAPLARI KAPATTIĞIMIZ ANLAMINA GELMEZ
-Tabanınız bunu destekliyor mu? Geçmişte CHP’nin dokunulmazlıklara onay vermesi var, HDP ile yan yana gelmekten kaçınıyor. Bunlar parti tabanında rahatsızlık yaratmıyor mu?
Bu bütün hesapları kapattığımız anlamına gelmez. Demokrasi mücadelesinde çok ciddi sıkıntıların yaratıldığı süreçler yaşadık. Hala bir sürü arkadaşımız sırf bu nedenden dolayı cezaevinde. Ama biliyoruz ki bunu kırmanın yolu bu mücadeleden geçiyor. Sadece seçim sonuçlarına endeksli bir siyaset yerine mücadeleye endeksli bir siyaset yapmayı önümüze koyduk. Dolayısıyla 31 Mart seçimleri önemli bir eşik ama 1 Nisan her şeyin sonlandığı, nihayete erdiği bir tarih olmayacak. Mücadele devam edecek. 1 Nisan’da AKP-MHP savaş bloku geriletilirse Türkiye demokrasisinin önü açılacaktır.
-24 Haziran’da ittifakın dışında bırakıldınız. 31 Mart seçimlerinde yerellerde görüşmeler oluyor ama genel merkez düzeyinde bir görüşme yok. Siz buna rağmen tek taraflı olarak bazı yerlerde seçimlere girmeyeceğinizi söylüyorsunuz. Bu tek taraflı işleyiş ne kadar devam eder, HDP’de kredi sonsuz mu?
Bizim burada attığımız adım bir parti lehine bir ittifak zemininde atılmış bir adım değil. Demokrasi güçlerinin, emekçilerin, kadınların bu sistemden, rejimden mağdur olanların siyaset yapabilmelerini sağlayacak bir zemin yaratmak. 24 Haziran’da ikinci tura kalabilseydik, Demirtaş ikinci tura kalabilseydi programı çok netti, tüm muhalif partileri ortaklaştıran bir programdı. Çünkü herkes tek adam rejimine karşı bir söylem tutturmuştu. Program bu anlamıyla herkesi davet eden bir programdı. Biz kalmayıp başka bir isim kalmış olsaydı ikinci turda seçimi alabilmesi için bizim programımızla ortaklaşması gerekecekti. Diyelim Muharrem İnce kaldı, İnce bize rağmen ikinci turu alamayacaktı. Muhalefetin ortaklaşma bir araya gelme olanağı kendiliğinden yaratılmış olacaktı.
-Cumhur İttifakı'nın gündeminde kayyım atanan iller var. İki lider neden bu kadar özellikle ele alıyor bu kentleri?
Cumhur İttifakı bütün iktidarlarını bir karşıtlık üzerinden kuruyor, buna da beka meselesi diyorlar. Bu beka meselesini bir Kürt düşmanlığıyla biçimlendiriyorlar. Kendi yaptıkları aritmetikle son kamuoyu yoklamalarına baktıklarında demokratik, seçim güvenliğinin korunduğu bir seçimi kazanmaları çok mümkün değil. Ve yaptıkları şudur; seçim sürecini ve seçim bölgelerini terörize etmek. Tek dertleri HDP’nin kazanmasını engellemek. Fakat bunda başarılı olamayacaklar, bizim oylarımız artıyor.
KAYYUM ATANMA İHTİMALİ YOK
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden kayyım atarız açıklaması olmuştu. Gerçekten böyle bir tehlike var mı ve buna karşı HDP’nin bir eylem planı var mı? Kazandığı belediyeleri nasıl koruyacak?
Yanlış hatırlamıyorsam bunu bir kez söyledi, bir daha da ağzına almadı. Söyledikten sonra biz bölgede halk toplantıları yapıyorduk, oradaki güçlü halk toplantıları gereken cevabı kendisine verdi. Bırakın kayyum atamayı, belediye başkan adayı bulamadılar bölgede. Hiçbir şey atayacak halleri yok, acz içindeler, çaresizlik içindeler ve bu aczi ortadan kaldırmanın yolunu da saldırgan politikalarda görüyorlar.