Hatimoğulları: Sürecin yeni aşamasında beklentimiz yasal düzenlemeler

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, 25 Kasım dolayısıyla Parlamento Kadın Grup Toplantısı gerçekleştirdi ve konuşmasında 'kadın bakanlığı' önerisi sundu. Hatimoğulları süreç ile ilgili de "Yeni aşamada beklentimiz; hukuki düzenleme aşamasına hızla geçilmesidir" dedi.

Hatimoğulları: Sürecin yeni aşamasında beklentimiz yasal düzenlemeler

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis Kadın Grubu toplantısında gündemdeki gelişmeleri ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’teki haftalık grup toplantısına Suriye’de Alevilere yönelik katliamı gündeme taşıyarak başladı.

Hatimoğulları, kadına yönelik artan şiddete de dikkat çekerek, "Kadının adını bakanlıktan silip, kadın politikalarını Aile Bakanlığı’nın bir alt başlığı hâline getirilmesini asla kabul etmiyoruz. Bizim açımızdan tek çözüm açıktır: Bağımsız bir Kadın Bakanlığı kurulmalıdır" önerisi yaptı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı, komisyonun İmralı ziyareti ile ilgili de "Biz komisyonda temsili bulunan bütün partilerin İmralı’ya giden komisyonda yer almasını isterdik Bu konuda eleştirel değerlendirmelerimizi de yaptık Bir kez daha belirtiyoruz ki, Kürt meselesi bir seçim meselesi değildir" dedi ve sürecin ikinci aşamasında yasal düzenlemeleri hızla yapılması gerektiğini belirtti.

Hatimoğulları'nın değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:

'SURİYE'DE ALEVİ KATLİAMI'

"25 Kasım 1960’da Mirabel Kardeşler, Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesi verdikleri için işkence edilerek katledildiler. Mirabel Kardeşlerden Maria’nın 'Belki bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz' sözleri belleklerimizde ve mücadelemizde yer almaya devam ediyor. Kelebeklerin yaktığı ışık, mücadele mirası bugün dünyanın dört bir yanında büyüyor.

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz sevgili yol arkadaşımız Berivan Kutlu’yu; kadın mücadele tarihinde simgeleşen sosyalist kadınları, Klara Zetkin’i, Roza Lüksemburg’u; Türkiye feminist hareketine büyük emekler veren Şirin Tekeli’yi; Kürt özgürlük mücadelesi kadınlarını, Sakineleri, Seveleri, Pakizeleri, Deniz Poyraz’ı ve onların şahsında yitirdiğimiz bütün kadınları saygıyla, minnetle anıyorum.

Cezaevlerinde siyasi rehine olarak tutulan sevgili Figen Yüksekdağ, Leyla Güven, Ayşe Gökhan ve adını sayamadığım siyasi mahpus kadınlara saygılarımı, sevgilerimi ve dayanışma duygularımı gönderiyorum.

Suriye’de 2 gün önce yaşanan Alevi katliamını kınıyorum. Şam güçleri ve onlara bağlı aşiretler, Humus’ta Alevilerin yoğun yaşadığı El Muhacirun mahallelerine saldırmış. El Firdus, Bab el-Dreyb mahallelerini hedef almışlar. 'Aşiretleri düşmana karşı savaşa çağırmak' anlamına gelen El Faza sloganıyla, pankartıyla gerçekleştirmişler. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verdiği bilgiye göre evlere, araçlara, dükkânlara gelişigüzel ateş açılmış. Ölü ve yaralı var. 2025’in Mart ayında Suriye’de Aleviler tarihin en büyük katliamlarından birini yaşadılar. Kadınlar kaçırıldı, işkenceye, tacize, tecavüze maruz kaldı. Suriye’de Alevilere dönük soykırım devam ediyor. Aynı güçler Dürzilere ve Hristiyanlara saldırıyor. Buna sessiz kalamayız. DEM Parti olarak bu soykırımı durdurmak için ulusal, uluslararası, diplomatik, siyasal, toplumsal anlamda yapılacak ne varsa yapacağız. Alevi kadınlar, Alevi canlarımız yalnız değildir.

'ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ KADIN CİNAYETLERİNİ AŞTI'

Biz kadınlar şiddeti yaşamın her alanında yaşıyoruz. Kadına yönelik şiddet münferit değildir. Erkek-devlet şiddeti kapitalizmle el ele vererek kendini yeniden yeniden üretiyor. İçişleri Bakanı, kadın cinayetlerinin yüzde yirmi beş azaldığını iddia ediyor. Oysa 2025’in ilk on ayında 235 kadın cinayeti, 247 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Şüpheli ölümler, kadın cinayetlerini aşmış durumda. Araştırılmıyor, üstü örtülüyor.

Gülistan Doku, Rabia Naz, Narin Güran ve Rojin Kabaiş, delilleri karartılan dosyalardan birkaç tanesi. Rojin Kabaiş’in dosyasında iki DNA örneği, kan lekesi ve şüpheli araç bilgisi olmasına rağmen intihar iddiasının korunması, genç bir kadının ölümünün devlet eliyle karartıldığına dair kaygıları büyütüyor. Kimler korunuyor? Neden korunuyor? Rojin’in dosyası derhal aydınlatılmalıdır.

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE GERİ DÖNÜLMELİ'

Devlet kadınları koruyacak mekanizmaları işletmiyor. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiler. Hâlâ kadınların en temel yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli. 6284 sayılı kanun uygulanmıyor, uzaklaştırma kararları denetlenmiyor, mahkemeler faillere iyi hâl ve tahrik indirimleri dağıtıyor.

11. Yargı Paketi benzeri girişimler ise yıllardır nefret cinayetlerinin, nefret söyleminin ve ayrımcılığın hedefi olan LGBTİ+’ların varoluşlarına dönük açık bir saldırı niteliğindedir.

23 Ekim’den beri Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 bütçesi görüşülüyor ve ne yazık ki her sene olduğu gibi bu yıl da kadınlar bütçede yok. Çünkü iktidar, kadını toplumsal bir özne olarak değil; aile içinde anne, eş, evlat rollerine sıkıştırılmış bir figür olarak görmek ve göstermek istiyor. Bütçedeki dağılım da bunu açıkça gösteriyor.

'KADIN BAKANLIĞI KURULMALI'

Bakın vereceğim rakamlara: Ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına 21.8 milyar TL, kadınların güçlendirilmesi programına ise yalnızca 8 milyar TL ayrılmış.

Kadın kendi başına bir öznedir; bu böyle bilinmelidir. Kadının adını bakanlıktan silip, kadın politikalarını Aile Bakanlığı’nın bir alt başlığı hâline getirilmesini asla kabul etmiyoruz.

Bizim açımızdan tek çözüm açıktır: Bağımsız bir Kadın Bakanlığı kurulmalıdır.

Erkek devletin gaspettiği belediyelere atanan kayyımlar ilk olarak kadın kurumlarını kapatıyor. Kadınların şiddet ve ihtiyaç durumlarında başvuracakları mekanizmaları yok ediyor. Kayyım, eş başkanlık ve eşit temsiliyete ağır bir müdahaledir. Merkezi iktidar kadınları görmezden gelse de DEM Parti belediyelerimizin bulunduğu tüm kentler birer “kadın kenti”dir.

2024 Kasım’da ilan ettiğimiz “Sözümüz Var; Şiddeti Durduracağız!” kampanyası kapsamında 45 belediyemiz Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetle Mücadele Tutum Belgesi’ni imzalamıştır. Belediyelerimiz Kadın Eşitlik Komisyonları kurdu, şiddet ve yoksulluk haritaları çıkardılar, Kadın Dayanışma Merkezleri ve çok dilli ALO Şiddet Hatlarını aktif hâle getirdiler. Bugün itibarıyla belediyelerimiz 25 Kadın Dayanışma Merkezi, 41 Kadın Yaşam Merkezi ve 28 Dinlenme Merkezi ile hizmet veriyor; yüzlerce kadına psikolojik ve hukuki destek sağlandı; kadın kent bostanları, giyim bankaları, kadın emek pazarları kuruldu; 5 Kadın Emeği Festivali düzenlendi.

'BARIŞA DÖRT ELLE SARILIYORUZ'

Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Barış ve demokratik toplum süreciyle çatışmaların durmuş olması çok kıymetli. Bölge kaynıyor. Bitmeyen savaş ve çatışmalarda en ağır bedeli kadınlar ödüyor. Savaşta ilk hedef kadın bedeni oluyor, ilk sessizleştirilen kadın sesi oluyor. Göç yollarında kaybolan kadınların dramı, insan tacirlerinin eline düşen genç kadınların trajedisi, savaşın kadınlara nasıl bir yıkım getirdiğinin acı gerçekliğini gözler önüne seriyor. Biz kadınlar Türkiye’nin bu trajediden kurtulması için barışa dört elle sarılıyoruz.

Barış erkek egemen siyasetle değil, kadın özgürlükçü bir siyasal ve toplumsal dille inşa edilir. Barışa İhtiyacım Var İnisiyatifi, Kadın Özgürlük Meclisi ve DEM Parti Kadın Meclisi bu hattın en somut taşıyıcılarıdır. Barış masalarında eşit temsili, karar mekanizmalarında etkin rol almayı vazgeçilmez görüyoruz.

Bugün buradan güçlü bir iradeyle sesleniyoruz: Bu ülkenin barışını kadınlar kuracak.

'İMRALI GÖRÜŞMESİ TARİHİ BİR ADIM OLDU'

Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu İmralı'da Sayın Öcalan’la çok önemli bir görüşme gerçekleştirdi. Partimiz adına bu heyette Gülistan Kılıç Koçyiğit vekilimiz yer aldı. Bu heyette yer alan, giden komisyona bir defa daha teşekkür ediyoruz. Bu görüşme Türkiye'nin barış ve demokrasi sürecine odaklanan, yapıcı, kapsayıcı ve umut verici bir niteliğe sahip olmuştur. Bu görüşme, Türkiye'nin uzun süredir beklediği barış ve kardeşlik kapısını aralayan tarihi bir adım oldu.

'İKTİDAR VE MUHALEFET SÜRECİ CESURCA SAHİPLENMELİ'

Görüşmenin içeriğine dair şüphesiz Meclis Başkanı ve komisyon gerekli paylaşımları yapacaktır. Ancak Sayın Öcalan, Türk-Kürt ittifakının ve bütün halkların ortak yaşam zeminini güçlendirilmesi, çatışmasızlığın kalıcılaştırılması ve demokratik çözüm iradesini bir kez daha net bir şekilde ortaya koyduğundan şüphemiz yoktur. Sayın Öcalan, Kuzey Doğu Suriye özelinde çözüm sürecinin anahtarı olacak bir perspektifi ortaya koymuştur. Türkiye halklarının geleceği için bu sürecin başarıya ulaşması şart. Başarıya ulaşmasının yolu, iktidar ve muhalefetin süreci tam, açık ve cesurca sahiplenmesiyle; barışın daha çok toplumsallaşması için çalışmasıyla mümkündür.

Biz komisyonda temsili bulunan bütün partilerin İmralı’ya giden komisyonda yer almasını isterdik. Ama olmadı. Bu konuda eleştirel değerlendirmelerimizi de yaptık. Komisyonun Sayın Öcalan’la görüşmesinin, 86 milyona zarar değil, yarar sağladığını görülecektir.

'KÜRT MESELESİ SEÇİM MESELESİ DEĞİLDİR'

Bir kez daha belirtiyoruz ki, Kürt meselesi bir seçim meselesi değildir. Kürt deyince sandık, barış deyince oy/sayım çizelgesi hayal etmek siyaset değil, siyasetsizliktir. Kürt halkına da haksızlıktır. Kürt meselesi hiçbir siyasi partinin kendi penceresinden araçsallaştıracağı konjonktürel bir mesele de değildir. Tarihsel bir meseledir. Türkiye’de demokrasinin önündeki temel engellerdendir. Ve çözülmelidir.

'YENİ AŞAMADA BEKLENTİMİZ HUKUKİ DÜZENLEME'

Değerli Türkiye halkları! DEM Parti olarak, bu süreçte üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Ancak iktidar, muhalefet ve devletin de sorumluluğu büyüktür. Bu yolun ilerlemesi için gerekli yasal düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi şarttır. Barış, bir tarafın çabasıyla değil, hepimizin ortak iradesiyle inşa edilir. Sürecin bu yeni aşamasında beklentimiz; komisyonun raporunu bir an önce yazması, yasal ve hukuki düzenleme aşamasına hızla geçilmesidir." (HABER MERKEZİ)

dem parti grup toplantısı Tülay Hatimoğuları