Türkiye-AB ilişkileri: OHAL'e ve savaşa rağmen işler tıkırında

Avrupa'nın Türkiye ile başta silah olmak üzere ticari ilişkisi her geçen gün derinleşirken, OHAL ve KHK ile mağdur edilen toplumun yarısı için 'timsah gözyaşları' dökülüyor.

Türkiye-AB ilişkileri: OHAL'e ve savaşa rağmen işler tıkırında

GÜNCEL - AKP Genel Başkanı Erdoğan ile Avrupa ülkelerinin arasında OHAL'in gölgesinde gelişip, derinleşen ticari ve sınai ilişkisini araştıran Ahval Haber, çoğu zaman ahlaksız bir ilişki olarak tarif ettiği Türkiye-Avrupa ilişkilerini ifşa etmek için haberleştirdiği ekonomik çıkarlar çetelesini okurlarıyla paylaştı.

'TÜRKİYE İLE AVRUPA'NIN ORTAKLAŞTIĞI TEK ALAN, SİLAH TİCARETİ'

Gazeteci Piero Castellano'nun hazırladığı yazı dizisinde, Avrupa'nın Erdoğan yönetimiyle sürdürdüğü ticari ilişkisini her geçen gün derinleştirirken, OHAL ve KHK rejimi altında mağduriyet çeken toplumun en az yarısı için 'timsah gözyaşları' döküldüğü belirtiliyor.

'Stratejik NATO bağlantısı' ve 'taktik mülteci anlaşması' ile birlikte ilişkiyi belirleyen ana faktörün ekonomik çıkarlar olduğuna yer verilen yazı dizisinde Avrupa kıtasının, Türkiye’nin her bakımdan birinci ekonomik ortağı olduğu ve başta silah olmak üzere ticaretin arttığına da dikkat çekiliyor.

Türkiye'de sadece Alman sermayeli veya ortaklı 6 bin şirketin faal olarak çalıştığını ve Türkiye’deki iş ortamının özellikle Avrupalı şirketler için bir lütuf olduğunu belirten Piero Castellano'ya göre, Türkiye hala yatırımcılar için bölgedeki en güvenli pazar.

'TÜRKİYE- İTALYA İLİŞKİLERİ: OHAL'E RAĞMEN BÜYÜYOR'

'Türkiye - AB Dosyası: İşler tıkırında' başlıklı yazı dizisin ilk bölümünde Türkiye İtalya ilişkilerini inceleyen Piero Castellano, Erdoğan'ın İtalya ziyareti sırasında yaşananları şöyle anlatıyor:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İtalya’nın siyasi görünümünü değiştiren seçimlerden bir ay önce İtalya'yı ziyaret etmişti. Türüne az rastlanır bir mülakatta, Türkiye'nin en büyük üçüncü ticari ortağı olan İtalya ile ilişkileri övdü ve ticaret hacmini daha da artırmaya söz verdi. İddialara göre, ziyaret sırasındaki yetkililerin soğuk davranışlarından dolayı Erdoğan daha sonra hayal kırıklığına uğradı. Hem Cumhurbaşkanı Mattarella hem de görevdeki Başbakan Gentiloni, Erdoğan’dan olağanüstü halin sona erdirilmesini ve insan haklarına saygı duymasını istedi. Bununla birlikte, İtalyan işadamları ile buluşması çok başarılı geçti. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler, Avrupa Birliği ve diğer birçok Avrupa ülkesi ile ilişkilerin bozulmasına rağmen gelişiyor.

İtalya’nın Türkiye’ye yönelik politikasının iş dünyasının çıkarları tarafından yönlendirildiği açıkken, demokratik değerlere saygı gösterilmesi için yapılan resmi çağrılar göstermelik olmanın biraz fazlası anlamına geliyor.

Türkiye-AB ilişkileri: OHAL'e ve savaşa rağmen işler tıkırında - Resim : 1Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella

'İTALYA ŞİRKETLERİ TÜRKİYE'DE YATITIM YAPMAYA DEVAM EDİYOR'

Cenova Üniversitesi Araştırma Görevlisi Federico Donelli 'İtalyan şirketleri, 2018 yılındaki büyümesinin hala yüzde 4 ile 5 arasında olması beklenen ve istikrarlı bir şekilde genişleyen pazarı ve otoriter döneme rağmen değişmeyen siyasi istikrarı nedeniyle Türkiye'de yatırım yapmaya devam ediyor' diye açıklıyor ve ekliyor: "Türkiye hala yatırımcılar için bölgedeki en güvenli pazar.'"

Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımların, 2017 yılında yüzde 18,8 oranında azalırken, İtalya'dan gelen doğrudan yatırımların yüzde 42,5 oranında arttığına dikkat çeken araştırmada, bu oranın, Avrupa Birliği genelindeki yüzde 28,1'lik artışın hayli üzerinde olduğu belirtilmiş.

Türk ortakları ile birlikte İtalyan şirketlerin, 'Erdoganomics' olarak adlandırılan ekonomi politikasının bir ayağı olan mega projelerde başrolü üstlendiğini söyleyen Piero Castellano, Türkiyte'de çalışan İtalyan şirketlerine dikkat çekiyor:

"Astaldi grubu aslan payına sahip. Boğaz'daki üçüncü köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, için ana yüklenici olmasının yanı sıra, İzmit Körfezi'nde bulunan köprünün, Osmangazi Köprüsü, de dahil olduğu Gebze-İzmir otoyolunu inşa etmekte ve işletmekte. Ayrıca, Ankara'daki Etlik şehir hastanesini de inşa ediyor. Impregilo, Siirt'teki Çetin hidroelektrik santralini ve Gaziantep'teki sağlık kampüsünü yapıyor. Italferr ise Avrasya tünelinin inşaatına katıldı. Bununla birlikte, Türkiye'deki İtalyan iş dünyasının çekirdeği, gösterişli mega projelerden daha az görünür durumda."

'TÜRKİYE, KÜÇÜK, BÜYÜK İTALYAN ŞİRKETLERİ İÇİN DOĞUYA AÇILAN BİR KAPI'

Türkiye'deki mega projelerde yer alan büyük grupların ve fabrikalar açan küçük firmaların ortak bir hedefi olduğuna dikkat çekilen yazı dizisinde, Cenova Üniversitesi Araştırma Görevlisi Federico Donelli küçük İtalyan şirketlerini "Doğu'ya açılan kapı" olarak nitelendiriyor:

"Türkiye, Orta Doğu'da, özellikle de Afrika'da, büyük altyapıların küresel pazarında daha güçlü bir rol üstlenmeye çalışıyor. İtalyan şirketleri ile ortak yatırımlar her iki tarafın da faydasına. Türkiye pazarı aynı zamanda, kendi pazarlarına yabancı olmayan dost bir pazarda küçük bir yatırım yaparak uluslararası boyut elde etmek isteyen küçük İtalyan işletmeleri için Doğu'ya açılan bir kapı."

'TÜRKİYE'NİN AŞINAN DEMOKRASİSİ DURUMU DEĞİŞTİREBİLİR'

Her iki ülkeden girişimciler için bir 'kazan-kazan' durumu ortaya çıktığını ancak Türk demokrasisinin aşınmasının bu durumu değiştirebileceğini belirten Donelli, İstanbul'daki üçüncü havalimanı ya da Kanal İstanbul gibi projelerin hem ekonomik hem de propaganda değerine sahip" olduğuna dikkat çekiyor:

"Bu projeler, ülke için bu tür altyapıların bariz öneminin ötesinde. Ekonomik bakış açısından, altyapı yatırımları büyük bir iş gücünün istihdam edilmesini ve yeni yabancı yatırımcıların ilgisinin çekilmesini sağlıyor. Bununla birlikte, mega projelerin siyasi değeri daha büyük bir etkiye sahip. Hükümet ihaleleri, hem iktidarki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesine yakın olan Limak, Kalyon ve diğerleri gibi büyük inşaat şirketlerine veriliyor. Bu sayede, devlete maliyeti olmadığı iddia edilen ve ulusal bir gurur kaynağı olarak nitelendirilen söz konusu büyük projeler, Erdoğan'ın ittifakının iki ayağını ödüllendiriyor: İşadamlarını ve toplumun en yoksul kesimini."

Türk ekonomisindeki İtalyan rolü, İtalya'nın hukukun üstünlüğüne ve demokratik ilkelere saygı duyulması çağrısı ile aynı siyasi tarafı desteklediğini belirten Piero Castellano'ya göre bu mesele hiç de önemsiz değil. Avrupa Birliği üyeliğine aday olan Türkiye, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına yükselişi sırasında, PKK ile yeniden çatışmaya girilmesinin ve darbe girişiminin ardından terk edilen bu ilkelere saygı duymayı kabul etmişti. Bununla birlikte, üyeliğin pek olası görünmemesine rağmen, Türkiye İtalya ve kendisi ile ilişkileri gerilen Avrupa Birliği ile olan özel ilişkilerini koruyor."

Türkiye-Avrupa ilişkileri son olarak 26 Mart’ta Varna’da gerçekleştirilen belirleyici bir zirvede masaya yatırıldığının hatırlatıldığı haberde, Londra Queen Mary Üniversitesi'nden dünyaca ünlü tarihçi Donald Sassoon'ın kuşkulu açıklamalarına yer veriyor. Sassoon'a göre Türkiye'nin yakın gelecekte Avrupa Birliği’ne üye olma şansı sıfır. Donald Sassoon, "bu yüzden, Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ni Türk karşıtı göstermek için kullanabileceği, insan hakları konusundaki eleştirilerin eklenmesiyle her zamanki gibi işler olurken Avrupa Birliği ülkeleri bu ilkelere sahip olduklarını göstermek için benzer eleştirileri kullanabilir" diyor.

AHVAL'İN YENİ YAZI DİZİSİ: TÜRKİYE-AB DOSYASI: İŞLER TIKIRINDA

'TÜRKİYE'DEKİ HAK İHLALLERİNİ GÖRMEZLİKTEN GELMEK ONUN YIKICI TAKTİKLERİNİ DEĞİŞTİRMEYECEK'

St. Lawrence Üniversitesi'nde Türkiye uzmanı olarak görev alan Howard Eissenstat, "Hem Türkiye hem de Avrupa Birliği, ekonomik ve güvenlik gerekçelerinden dolayı iyi ilişkilere sahip olmaları gerektiğini biliyor. Bu ilişki, tamamen hiç görmezden gelinemeyecek kadar değerli" diyor ve sözlerini şu şekilde tamamlıyor:

"Sorun şu ki, Erdoğan sıhhatli bir ilişkiyi mümkün kılmak için hem çok hırslı, hem de hukukun üstünlüğü ve diplomasinin temel normlarına tenezzül etmiyor. Türkiye'nin kendi ülkesindeki hak ihlallerini görmezlikten gelmek, onun uluslararası ilişkilerdeki yıkıcı taktiklerini değiştirmeyecek. Bu koşullar altında normalleşmenin gerçekleşmesi olası değildir." (HABER MERKEZİ)

khk almanya avrupa ohal AKP Genel Başkanı Erdoğan