Yerel Demokrasi Konferansı: Halkın söz ve karar sahibi olacağı bir yönetim mümkün

11 Şubat’ta İstanbul’da yapılacak 'Yerel Demokrasi Konferansı'nın hazırlık çalışmalarında yer alan eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen ve Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy ile yaklaşan seçimleri ve yerel demokrasi projesini konuştuk.

Yerel Demokrasi Konferansı: Halkın söz ve karar sahibi olacağı bir yönetim mümkün

Esra ÇİFTÇİ

Artı Gerçek - 'Yerel Demokrasi Konferansı' 11 Şubat’ta İstanbul’da Ali Emiri Kültür Merkezi’nde yapılacak. Konferansın hazırlık çalışmalarında yer alan eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen ve Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy ile konferansın amacını ve nasıl bir yerel demokrasi projesi oluşacağını konuştuk.

Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, seçimlerin bir yandan rejimin giderek daha otoriterleştiği, temel hak ve özgürlüklerin keyfi bir biçimde sınırlandırıldığı, hukuk devletinin ve yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı, öbür yandan da halkın büyük bir bölümünün yoksullaştığı, açlık düzeyinde yaşadığı, gelir adaletsizliğinin arttığı bir ortamda yapılacağını ifade etti ve şöyle devam etti:

'OTORİTERLEŞMEYLE MERKEZİLEŞME YAN YANA YÜRÜYOR'

“Türkiye’de iktidarın otoriterleşmesiyle merkezileşmesi el ele yürümekte. İkisi de birbirini beslemekte. İktidar otoriterleştikçe tüm yetkiler ve kararlar daha çok tek bir merkezde toplanmakta, tüm yetki ve kararların tek merkezde toplanması sonucu rejim daha çok otoriterleşmekte. Oysa demokrasi, iktidarın yatay ve dikey olarak paylaşılması, yaygınlaştırılmasını gerektirir. Yatay paylaşma, kuvvetler ayrılığı sistemiyle iktidarın yasama, yürütme, yargı arasında paylaşılması; dikey paylaşma ise iktidarın merkezle yerel arasında paylaşılmasıdır. Türkiye’de yürütülen demokrasi mücadelesinin önemli bir ayağı “demokrasinin merkezsizleştirilmesi”dir. Bundan anlaşılması gereken, karar alma mekanizmalarının merkezin tekelinde olmasının önüne geçmek, bu mekanizmaların yerele, tabana yayılmasını sağlamak. Merkezi yapılara sıkıştırılan karar alma mekanizmalarıyla yönetilen bir ülkede demokrasiden söz edilemez”

'YAKLAŞAN SEÇİMLER YENİ BİR YEREL DEMOKRASİ PROJESİ SUNMAK İÇİN FIRSAT'

Yaklaşmakta olan yerel seçimlerin halka yeni bir yerel demokrasi projesi sunmak açısından bir fırsat oluşturduğunu söyleyen Türmen, bu fırsatı sadece hizmet açısından değil, aynı zamanda demokrasi açısından değerlendirmek gerektiğinin de altını çizidi:

“Oysa yürütülen seçim kampanyalarına baktığımızda, seçimlerin adaylar üzerinden kişiselleştirildiğini, hayali projeler yarışına dönüştüğünü görüyoruz. Pazar günü yapılacak Yerel Demokrasi Konferansı’nın bir amacı da seçim kampanyalarına başka bir içerik kazandırmak, halka alternatif bir demokrasi projesi sunmaktır. Çünkü mevcut rejime itiraz ile aşağıdan yukarı yeni bir demokrasinin inşası birbirini izleyen adımlardır. Yerel seçimlerin gündelik sorunların dışına çıkarak uzun vadeli yapısal değişikliklere yönelmesi gerekir. Bu tür yapısal değişiklikler gerçekleştirilmeden insanların karşılaştıkları gündelik
sorunlar da çözümlenemez.

Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen

'MERKEZİN YEREL ÜZERİNDEKİ VESAYETİNİN SONLANDIRILMASINA İHTİYAÇ VAR'

Rıza Türmen, böyle bir proje çerçevesinde, yerelde halkın kendisiyle ilgili kararları alacağı kanalların açılmasını, halkın kendi önceliklerini saptamasını, kendi bütçesini yapma hakkına sahip olmasını, aktif yurttaşlık bilincine kavuşmasını öngördüklerini belirtiyor. Siyasetçilerin tercihlerinin halkın yaşamını belirlediği bir sistem yerine, halkın tercihlerinin siyaseti belirlediği bir sistemin kurulmasını önerdiklerini söyleyen Türmen, bu bağlamda merkez-yerel ilişkisinin yeniden yapılmasına, merkezin yerel üzerindeki vesayetinin sonlandırılmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı:

“Bu amaçlara yönelen Konferans’ın hazırlık çalışmaları için “Yerel Merkez İlişkisinin Demokratik Biçimde Yeniden Düzenlenmesi”, “Kent Hakkı”, “Ekolojik Yerel Yönetimler”, “Halkçı Toplumcu Yerel Yönetim”, “Hareketin Kenti” başlıklarını taşıyan beş atölye oluşturuldu. Bu atölyelerin raporları 11 Şubat Pazar günü yapılacak toplantıda okunacak. Bu konferansın yeni bir enerji üreterek bir süreç başlatmasını ve “kayyumlu yerel yönetim” den halk iradesinin egemen olduğu demokratik, katılımcı bir yerel yönetime geçişin önemli bir adımını oluşturmasını umut ediyoruz”

'YEREL YÖNETİMLER DEVLET KARŞISINDA BİREY İÇİN SIĞINAK GÖREVİ GÖRMEKTE'

İkinci olarak sözü alan Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy, günümüzde demokratikleşme ile demokratik ve özerk yerel yönetimlerin geliştirilmesi arasında doğrudan bir ilişkinin var olduğu düşüncesinin hâkim ve yaygın olduğunu söylüyor. Yerel yönetimlerin özünde ve işleyişinde açıklığı,
şeffaflığı, çoğulculuğu ve katılımcı demokrasi ilkelerini hayata geçiren, yetkilerin halka en yakın yönetim birimince kullanıldığı, kamu tüzel kişiliğine sahip özerk demokratik kuruluşlar olduğunu hatırlatan Akçasoy şöyle devam etti:

“J.S.Mill, yerel yönetimlerin gelişmediği toplumlarda demokrasiden bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etmektedir. Mill’e göre yerel yönetimler devlet karşısında birey için sığınak görevi görmekte, otoriter rejime karşı bir fren ve denge unsuru oluşturmaktadır. Günümüzde merkezi idarenin tek elden yürüttüğü kamu hizmet yükü inanılmaz boyutlara ulaşmış yürütülen hizmetler adaletsiz ve benzer konularda farklı uygulamalar ile de karmaşık bir hal almıştır”

Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy

'EN HIZLI BİR BİÇİMDE YEREL YÖNETİMLER REFORM TASLAĞI HAZIRLANILMASI ELZEMDİR'

En hızlı bir biçimde tüm paydaşların katılımı ile yeni bir yerel yönetimler reform taslağı hazırlanılmasının elzem olduğunun altını çizen Akçasoy, kentli haklarının içeriği konusunda en net ve somut tanımlamanın Avrupa Kentsel Şartı’nda yer aldığını vurguladı:

“17-19 Mart 1992 yılında Avrupa Konseyi’nin 27.oturumunda kabul dilen Avrupa Kentsel Şartı (Karar No:234 ve Eki) kapsamında kentli hakları 13 başlık altında düzenlenmiştir. Bu başlıklar; ulaşım ve dolaşım, çevre ve doğa, kentlerin fizik yapıları, tarihi kentsel yapı mirası, konut, kentsel güvenliğin sağlanması, kentlerdeki özürlüler ve ekonomik bakımdan engelliler, spor ve boş zamanları değerlendirme, kültür, kültürlerarası kaynaşma, kentlerde sağlık, halk katılımı, kent yönetimi ve kent planlaması, kentlerde ekonomik kalkınmanın sağlanması olarak sıralamak mümkündür”

Türkiye’de kentli yasal dayanaklar ele alındığında ilk incelenmesi gereken hukuki belgenin 1982 Anayasa’sı olduğunu söyleyen Akçasoy, Anayasa’daki bazı maddelerin doğrudan ya da dolaylı olarak kentli haklarıyla ilgili olduğunu belirtiyor. Yine Avrupa Konseyi’nin 1992 yılında hazırladığı Kentli Hakları
Şartı’nın kentli hakları bakımından en somut belge olduğunun da altını çizen Akçasoy şöyle devam etti:

“Şartta, kentli haklarının neler olduğu listelenmiştir. Güvenli yaşam hakkından kent yönetiminde yer almaya, dinlenme ve spor gereksinimlerinin gereği gibi karşılanmasından kültürler arası kaynaşmaya kadar birçok hak Şart içinde yer almaktadır. Avrupa Konseyi 2004 yılında sürdürülebilir kalkınma ve benzeri kavramları Şarta eklemiştir. 2008 yılında ise Şart, “Yeni Bir Kentlilik İçin Menifesto” adıyla yenilenmiştir. Avrupa Konseyi tarafından yayınlanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da kentlilerin yaşadığı alanların idaresi ve yerel yönetimlerin nasıl olması gerektiği konularında çok önemli düzenlemeler içeren ve uluslararası alanda bir rehber niteliğindeki hukuki belgelerdir”