Devlet - Mafya - Futbol: 3 kadın sporcu ile dayanışma çağrısı!
Emre CAKA
ARTI GERÇEK- Neredeyse bir aydır Sedat Peker'in videoları ile yatıp kalkıyor Türkiye. Ardından masanın üzerindeki kitap, arkasındaki televizyonda açtığı fotoğraf, masa dizaynı ve teşhir ettiği kişilerin-olayların detayları ile ilgileniyoruz. Peker, bu zamana kadar futbolun içerisine girmedi. (Büyük ihtimalle de hiç girmeyecek.) Videolarında futbolun içerisine girmedi ama kendisi futbolun içerisinde. 3 Temmuz şike sürecinde gözaltına alınan Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz ile yakın arkadaş, Cizre'de bodrum katında kurtulmayı bekleyen insanlara karşı "Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim" pankartı açan Eskişehirspor Nefer Taraftar Grubu ve Eskişehirspor ikinci Başkanı Mehmet Şimşek ile yakın dost...
Bu restleşmenin şimdilik sessiz kanadı Mehmet Ağar da, en az Peker kadar futbolun içerisinde. Hatta mafya-futbol birlikteliğini kuran ilk isimlerden diyebiliriz.
Mehmet Ağar'ın Galatasaray'da yönetim kurulunda olması, Fatih Terim ile her dönem yakınlığı, EURO 2016'ya hala hangi sıfatla gittiğinin açıklanmaması, tüm spor kamuoyunun cezaevinde Ağar'ı ziyaret etmesi, Aziz Yıldırım'ın 3 Temmuz Şike Davası'nın ardından ilk işinin Yenipazar'a gitmiş olması...
FEDERASYONU MAFYA SEÇİYORDU
Türkiye, 90'lı yıllarda mafyalaşma sistemine iddialı bir adım atarken kara para aklama, tribünlerde kendi kitlesini, arzu ettiği toplum mühendisliğini inşa ediyor ve toplum içinde de meşruluğunu futbol üzerinden kazanmaya çalışıyordu. 90'larda en bariz örnek Güven Sazak’ın Fenerbahçe başkanlığıdır. Sazak, ülkücü liderlerden Gün Sazak'ın kardeşi (Gün Sazak, sol bir örgüt tarafından çapraz ateşe alınarak öldürülmüştür). Güven Sazak döneminde Fenerbahçe tribünleri 'ülkücü reis' denilen gruplarla doldurulmuştu. Daha sonra Diyarbakırspor'a karşı şiddete dönüştü bunlar. 90'ların o dönem Tansu Çiller-Mehmet Ağar işbirliği birebir yansıdı futbola.
90'lı yılların sonunda mafya, futbolda çok daha etkindi. Hatta etkisi o kadar yükselmişti ki federasyon başkanlarını, mafya belirliyordu. 1997'deki Federasyon seçimlerinde Haluk Ulusoy seçildi ancak bu seçimin arkasında da ciddi bir mafya çatışması bulunuyordu.
AĞAR VE PEKER İLK KEZ KARŞI KARŞIYA
97 Türkiye Futbol Federasyonu seçimleri, Sedat Peker ve Mehmet Ağar'ın ilk kez karşı karşıya gelmesi olarak da yorumlanabilir.
O dönemde etkili olan Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker, o seçimde Mustafa Kefeli'yi destekliyordu. Kefeli, Çakıcı'ya çok yakındı ve Türkbank davasının sanıklarındandı. Ama karşı tarafta Haluk Ulusoy (Ulusoy Holding'in sahibi) direniyordu. Onu da Korkut Eken destekliyor gibi gözüküyor ancak arka planda Mehmet Ağar bulunuyordu. İddiaya göre Ulusoy'un seçilmesini istemesinin en büyük nedeni, desteklediği Galatasaray'ın zirvede tek başına kalmasını sağlamaktı. Seçimi Mehmet Ağar'ın desteklediği Haluk Ulusoy kazandı. Sonrasında Çakıcı, Haluk Ulusoy’u ve Federasyon Başkan Vekili Hadi Türkmen’i ölümle tehdit etti ve Hadi Türkmen istifa etti. Bu gelişmelerin ardından Ulusoy, Çakıcı’yla anlaşma yolu arıyordu. Sonuçta ise Çakıcı şart koşuyor: "Bir dönemden fazla Başkanlık yapmayacaksın. Senin kanını dökmediğim için 100 koyun kesip cezaevindeki adamlarıma göndereceksin." diyor. Bunun üzerine Haluk Ulusoy Eyüp Sultan’da 50 koyun keserek işi kapatıyor.
Haluk Ulusoy, 2005'de Hürriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda o dönemde ki tehditleri, "Görevi kelle koltukta yaptım" diyerek kabul ediyor, 50 koyun kestiği iddialarına ise, "Ben her zaman hayır için kurban keserim" diyordu.
AZİZ YILDIRIM BAŞKAN OLMASININ ARDINDAN PEKER'İ ZİYARETE GİDİYOR
Fenerbahçe'de 1998 yılındaki başkanlık seçimlerinde Aziz Yıldırım, Sedat Peker'in açıktan desteğini alıyor, Vefa Küçük'e karşı bir oyla seçimleri kazanıyordu. Ancak yönetimi alamıyor, Küçük'ün listesi yönetime giriyordu. Seçimin ardından Peker'in baskıları ile Yıldırım, yönetimi de ele geçirmeyi başarmıştı.
Peker, o dönem "çete kurmaktan" kırmızı bültenle aranıyor ancak Yıldırım, yönetim kurulunun tamamını alarak, Romanya'ya teşekküre gidiyordu. Sedat Peker, bunu doğrulayarak; "Ama çay-kahve içmeye geldiler" diyordu. Aziz Yıldırım ise yaşananları tamamen reddetmeyi tercih etmişti. Peker, 10 farklı suçtan dosyası olan, o dönemde sağ kolu olarak gösterilen Mecnun Odyakmaz'ı Fenerbahçe'de altyapı sorumlusu yapmak istemişti. Ama Yıldırım, bunu göze alamadı. Çünkü Odyakmaz, Bayrampaşa cezaevinde yatmış, DGM'de yargılanmış, adı 10'dan fazla dosyada yer alıyordu. Özetle, Odyakmaz çetenin iki numaralı sanığı olarak göz önündeydi, yargılanıyordu. Yıldırım'ın bu kararının ardından ilişkileri kopar gibi oldu ancak Yıldırım bir söz verdi ve araları yeniden toparlandı.
YILDIRIM SÖZÜNÜ TUTTU: ODYAKMAZ SİVASSPOR KULÜP BAŞKANI
Fenerbahçe'nin önde gelen bir takım olduğunu, Odyakmaz'ın sicili nedeniyle çok sorgulanacaklarını belirten Yıldırım, Peker ile ilişkilerini de kaybetmemek adına Mecnun Odyakmaz'a kefil oluyor ve Sivasspor'un başkanlık seçimlerine girmesini sağlıyordu. Tarihler 2004'ü gösterdiğinde ise Sivasspor Kulübü Başkanlığına, Sedat Peker ile birlikte DGM'de çete suçlamasıyla yargılanan Mecnun Odyakmaz seçiliyordu. Odyakmaz, tüm suçlamalardan aklanırken, Sivasspor Kulüp Başkanlığı'nı hala sürdürmeye devam ediyor.
PEKER, ESKİŞEHİRSPOR İLE SEÇİM ÇALIŞMASI YÜRÜTÜYOR
2016 yılında Cizre'deki bodrum katında 60'dan fazla insanın kurtarılmayı beklediği dakikalarda Eskişehirspor taraftar grubu Nefer’in tribünlere astığı pankart dikkat çekiyordu. Pankartta, "Aşk bodrumda yaşanıyor güzelim" yazıyordu.
Nefer taraftar grubu ile yakın ilişkiler içerisinde olan Peker, aynı zamanda kulübün yöneticileriyle de yakın ilişkiler içindeydi.
FUTBOLU SİYASETTEN AYRI TUTAMAYIZ
Sporun her alanında bu tür vakalar dikkat çekerken özellikle futbol camiasında yüksek transfer ücretleri, oyuncuların kazandığı paralar, toplumda meşruluk ve popülarizmin yüksekliği nedeniyle çok daha fazlası görülmekte. Nasıl ki 'Bir suç örgütü liderine nasıl oluyorda İçişleri Bakanlığı koruma atıyor?' diye soruyorsak, 'Mehmet Ağar nasıl oluyor da serbest bırakılabiliyor?' diye soruyorsak; Mecnun Odyakmaz gibi bir ismin nasıl kulüp yöneticisi olduğunu da sormamız gerekiyor. Türkiye siyasi-günlük hayatında olan her şey futbol sahalarına da yansıyor. Futbol, özellikle de tribünler ülkenin minyatürü ya da yansımalarıdır. Nedir bu minyatürlük ya da yansımaları?
'TAHRİK İNDİRİMİ' OLUYORSA...
Bir kadına, "Seni öldürür 3-5 ay yatarım" dedikten 1 ay sonra erkek tahliye oluyorsa, Savcı ‘koruyacağız’ dedikten 24 saat sonra öldürülen bir kadın oluyorsa, ayen beyan ortada olan Yeldana Kaharman'ın katilleri hakkında soruşturma dahi açılmıyorsa, 'pişmanım' açıklasının karşılığı ceza indirimi oluyor, kadının giydiği kıyafet 'tahrik indirimi' oluyorsa, futbol sahalarında da şiddet faaili bir erkek antrenöre "en iyi antrenör" ödülü verilir, veriliyor da...
2 YILDIR MAHKEME KARŞISINA ÇIKMADI
Efe Mehmet Aydın’ın, 18 Nisan 2019 tarihinde oynanan Fatih Vatanspor-Fomget Gençlikspor maçının ardından üç sporcuya şiddet uyguladığı alınan darp raporlarıyla belgelendi. Karşılaşmadan sonra üç sporcu, Efe Mehmet Aydın hakkında, kendilerine yarı çıplak bir vaziyette yedi saat boyunca şiddete maruz bıraktığını belirterek suç duyurusunda bulundu. 2 yılı geride bıraktığımız bu süreçte, mafya - devlet ilişkilerini andırır pozisyonda hala Efe Mehmet Aydın mahkeme önüne çıkarak ifadesini vermedi.
TFF Amatör Futbol Disiplin Kurulu’nun (AFDK) 16.05.2019 tarihinde gerçekleştirilen 108 sayılı toplantısında almış olduğu kararda Efe Mehmet Aydın’a 60 gün hak mahrumiyeti cezası verildiği belirtildi. AFDK'nın kararı Aydın'ın bu suçu işlediğinin onayı anlamına geliyor. Ancak Aydın hakkında bir soruşturma dahi açılmamışken, bu yıl oynanan kadınlar finalinde "En iyi antrenör" ödülüne layık görüldü.
MAHKEME 27 MAYIS'TA
Şiddete maruz kalan futbolcular, Songül Ata, Berru Doğru ve Damla Karavuş...
Onlarla bu dava sürecinde dayanışmak, erkeği koruyan mahkemeye, futbolun içerisine sızmış mafya düzenine, spor içerisindeki eril dile, '3-5 ay yatar çıkarım' diyenlere, 'futboldan ne anlarsın' lafına, yanlarına üst düzey yöneticileri alarak güç gösteri yapanlara karşı bir tepki olacaktır.
3 kadının bir tek isteği var: Dayanışma!