Spor bakanlığının üst düzeyinde kadın yönetici yok

Spor bakanlığının üst düzeyinde kadın yönetici yok
Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin yoğun olarak görüldüğü alanların başında spor geliyor. Bakanlığın ve Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün üst düzeyinde kadın yönetici yok.

Oğulcan ÖZGENÇ


ANKARA- Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamadığı alanların başında spor geliyor. Türkiye Kadın Milli Voleybol takımı oyuncularına yönelik tepkilerin de gösterdiği üzere spor alanında faaliyet gösteren kadınlar, toplumsal cinsiyete dayalı normlar ekseninde çeşitli ayrımcı pratiklere maruz bırakılıyor ya da spor alanın dışına itiliyor. Sayısal olarak her ne kadar artış gösterse de kadınların spor alanındaki temsiliyeti sınırlı kalıyor.

Spor alanındaki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler, hem spor bürokrasisinde hem de spor faaliyetlerinde kendisini açıkça gösteriyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın (GSB) üst düzey yöneticilerinden hiçbiri kadın değil. Bakanlığa bağlı Spor Genel Müdürlüğü (SGM) teşkilatının tamamı da erkeklerden oluşuyor.

SPORA KATILIMDA ARTIŞ VAR ANCAK YETERLİ DEĞİL

Kadınlar İçin Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği’nin (KASFAD) 2021’de yayımlanan raporuna göre; 62 spor federasyonuna kayıtlı yaklaşık 11 milyon 5 yüz bin oyuncu arasında erkek sporcu oranı yüzde 65,16 iken kadın sporcu oranı yüzde 34,84.

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın (GSB) 2022 verilerine göre ise lisanlı kadın sporcu sayısı 2 milyon 54 bin 864.
Yıllar içinde kadın sporcu sayısında göreli bir artış olsa da spor aktivizmi yapan Umut Derin Eroğlan, bu artışın spor alanındaki katı erkek egemen yapıyla baş etmek üzere tek başına yeterli olmadığını belirtiyor. Eroğlan, bu artışın nedenlerini şöyle değerlendiriyor:
“Bu artışı, Türkiye’de spor ve toplumsal cinsiyet alanındaki bilimsel ve aktivizm temelli çalışmalara, kadın sporcuların elde ettiği uluslararası başarılarla kız çocuklarına rol model olmasına, bazı federasyonların bir süredir antrenör eğitimlerinde sporda toplumsal cinsiyet eşitliği derslerine yer vermesine, önemli firmaların kadın sporculara sponsor olmasına kadar pek çok nedenle ilişkilendirebiliriz.”

GSB’NİN ÜST DÜZEY KADROSUNDA KADIN YÖNETİCİ YOK

Spor alanındaki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler, spor bürokrasisinde de açıkça görülüyor. KASFAD’ın raporuna göre; 2021’de 61 spor federasyonun başkanından 58’i erkek iken sadece 3’ü kadın.

Söz konusu spor federasyonlarının yönetim kurullarındaki cinsiyet dağılımı incelendiğinde de manzara değişmiyor. 2021’de 61 spor federasyonun yönetim kurullarının tamamında 842 erkek üye bulunurken sadece 67 kadın üye olarak yer alıyor.

Türkiye’de spor yönetiminde önemli kurumlardan olan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) açısından durum farklı değil. 2021’de TMOK’un yönetim kurulunda sadece 4 kadın üye bulunurken erkek üye sayısı 12. 2023’te ise 13 erkek üyenin bulunduğu yönetim kurulunda sadece 5 kadın üye yer alıyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın güncel teşkilat şeması incelendiğinde de spor yönetimindeki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlik görülüyor. Bakanlığın üst düzey kadrosunda ve Bakanlığa bağlı Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün teşkilatında kadın yönetici yok. Bununla beraber; Bakanlığın 2019-2023 Stratejik Planı’nda kadın sporculara ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin hiçbir vurgu bulunmuyor.

‘ERKEKLERDEN ARTA KALAN ZAMANLARDA ANTRENMAN YAPILIYOR’

Spor alanındaki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlik sadece spor yönetiminde ve katılımında görülmüyor. Türkiye’de sporcu kadınlar ve LGBTİ+’lar faaliyet gösterdikleri spor dallarında da çeşitli ayrımcı pratiklere maruz kalıyor.

Spor alanında aktivizm yürüten Umut Derin Eroğlan, bu alandaki toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın çok yönlü olduğunu belirtiyor. Eroğlan, Türkiye’de toplumsal hayatın pek çok alanına paralel biçimde sporda da kadınların dışlandığını ifade ederek, “Kadın sporcuların; ikincilleştirilme, eşit ücret alamama, hak ve fırsatlardan eşit yararlanamama, güvenli alanlarda egzersiz ve spor yapamama, erkeklerden arta kalan saat ve sahalarda antrenman ve maç yapma, özellikle geleneksel medyada yeterli biçimde yansıtılmama gibi pek çok eşitsiz ve ayrımcı pratiği deneyimlediğini görüyoruz” diyor.

Durumun LGBTİ+lar açısından da benzer olduğuna dikkat çeken Eroğlan, “LGBTİ+ sporcular açısından düşündüğümüzde, homofobik önyargı ve şiddet en yaygın pratik. Bazı takım sporlarında antrenörlerin LGBTİ+ sporcu istememesi bunun en basit ve en çok karşılaştığımız örneklerinden biri” ifadelerini kullanıyor.

‘DESTEK MEKANİZMALARI YETERSİZ’

Eroğlan, spor alanındaki eşitsizliklerin başında spor yönetimindeki liyakatsizlik, kayırmacılık gibi unsurların da geldiğini belirterek, “Kadınlar ve LGBTİ+’lar amatör spor kulüplerinde başlayan bir şiddet sarmalı içinde spor hayatlarını sürdürüyor. Hak temelli örgütlere gelen ayrımcılık başvurularına baktığımızda soyunma odalarında, müsabakaların içinde, tribünde, sosyal medya ve geleneksel medyada kadın ve LGBTİ+ sporcuların açık bir şekilde ayrımcılığa uğradığını görüyoruz. Spor toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı net olarak gördüğümüz bir turnusoldur” değerlendirmesinde bulunuyor.

Söz konusu ayrımcı pratiklere karşı destek mekanizmalarının yetersizliğini vurgulayan Eroğlan, “Bu alanda yaşanan ayrımcılığa karşı federasyon ve kulüpler içerisinde mekanizmaların kurulması gerekirken gerçekte bulunan nokta ise içler acısıdır” tespitinde bulunuyor.

Öne Çıkanlar