İnsan Hakları Anıtı dile geldi!

İnsan Hakları Anıtı dile geldi!
39 gündür gözaltında olan, kitap okuyan kadın olarak da bilinen anıt, kendisine yönelik suçlamaları kabul ederek, düşünce suçu işlediğini itiraf etti!

HABER MERKEZİ - Hak arayışında bulunanların, önünde taleplerini dile getirdiği Ankara Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı, görevlerinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın da işe geri dönme mücadelesi verdiği yerdi. Gülmen ve Özakça'nın tutuklanmasıyla birlikte, anıtın etrafı demir bariyerlerle kapatıldı. Anıtın önünde her türlü eylem ve etkinlik yasaklandı.

Selman Gozelyuz dihaber'de anıtı konuşturdu; 39 günle en uzun süre gözaltında tutulma rekorunu elinde tutan OHAL mağduru İnsan Hakları Anıtı dile geldi. Kitap okuyan kadın olarak da bilinen anıt, kendisine yönelik suçlamaları kabul ederek, düşünce suçu işlediğini itiraf etti!

Bir yılını doldurmak üzere olan Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilk dönemlerinde gözaltı süresi bir ay olarak belirlendi. Daha sonra yapılan düzenlemeyle gözaltı süreleri 7+7 gün ile sınırlandırıldı. Ancak o düzenlemeden sonra "gözaltına alınan" Ankara Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı 22 Mayıs tarihinden beri yani 39 gündür gözaltında tutuluyor. Bu haliyle OHAL kanunlarını da aşan tarzda en uzun süre gözaltında tutulan İnsan Hakları Anıtı dile geldi ve kendisine yönelik suçlamaları cevaplandırdı. Gözaltına alınan anıt, avukatları aracılığıyla dihaber’in sorularını yanıtladı.

* Bu röportajı yaptığımızda "Heykel konuşur mu" diye tepki gösterenler olacak.

Bu Nasreddin Hoca hikayesi gibidir. Kazanın doğurduğuna inanlar onun öldüğüne niye inanmasın. Bu soruyu soranlara söyleyin. Heykel gözaltına alınabiliyorsa neden konuşamasın.

* Peki, biraz kendinizi tanıtabilir misiniz?

Ben, Heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından 1990 yılında bronzdan yapılan ve Yüksel Caddesi ile Konur Sokak’ın kesiştiği yerde bulunan kavşakta oturan, o günden bu yana İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini elimden hiç düşürmeyen bir heykelim. Türkiye’de yaşananları görünce dönüp dolaşıp bu bildirgeye sığınıyorum. İnsanlar bu haklar ulaşmak için çok ağır bedeller ödedi. Sokak ortasında öldürüldü, cezaevine konuldu, insanlık dışı muamelelere tabi tutuldu. Ben bu hak ihlallerine rastladıkça bildirgeye daha çok sarılıyorum. Yani elimden geldiğince "İnsan hakları" nöbetini tutuyorum bu sokakta. Amacım tamamen insanların insan olmalarından kaynaklı haklarını bilmeleri ve "İnsan Hakları Bildirgesi"nde haberdar olmalarıdır.

* Niye gözaltına alındınız? Sizi ne ile suçluyorlar?

Bari siz yapmayın, hani bir deyim vardır, ‘Beni camiden almadılar’ ya. Sonuçta düşünerek en büyük suçu işliyorum. Mağdurlara, hak ve adalet arayanlara ev sahipliği yapıyorum. Türkiye’de düşünce suçu kapsamında 157 gazeteci, 12 milletvekili, yüzlerce akademisyen ve binlerce yurttaş cezaevinde tutuluyor. Ben de düşünce kapsamında gözaltına alındığımı düşünüyorum.

* Sokakta gelip geçen insanlar gözaltına alınmanızı nasıl karşılıyor? Böylesi bir kararı bekliyor muydunuz?

Benim gözaltına alınmama ilişkin çok farklı şeyler söyleniyor aslında. İşte "Yeni Türkiye’nin özeti", "Mevcut iktidarın düşünceye yaklaşımı" diyenler var. Ama Allah var benim gözaltına alınmamı alkışlayanlar da az değil. Buradan geçip, "Pis terörist layığını bulmuş" diyerek, devletin nasıl büyük bir iş başardığını gururla anlatanlara çok rastladım. Ama bu gözaltını çok garipsemiyorum. Daha Ehmedê Xanî anıtı, Diyarbakır'da Büyükşehir Belediyesi önündeki Lamassus heykeli, Roboski Anıtı, Mervani medeniyetine ait kabartmalar, Ahmed Arif’in heykeli, Cizre’de Orhan Doğan’ın kabartma anıtı, Tahir Elçi Parkı'nın ismi kayyumlar tarafından kaldırıldı, değiştirildi ya da yıkıldı. Yani sonuçta "İnsanlık Anıtı" için "ucube" yorumu yapılmış bir ülkedeyiz.

* En çok hangi kesimler size geldi, kimlere ev sahipliği yaptınız?

İktidardakiler hariç herkes bana geldi. Hatta onlara haksızlık yapmayalım, iktidar olmadan önce onlar da bana gelirdi. Mesele başörtüsü döneminde onları burada görmüşlüğüm var. Sonuçta, ben kendimi çağdaş "ziyaret" olarak tanımlayabilirim. Bir tek farkla, hak ve adalet arayanlar buraya gelir. Barış Anneleri, emekçiler, Roboski için adalet arayanlar, yerinden yurdundan edilenler, kadınlar, işsiz kalanlar, çocuğunu arayanlar… Hatta yalnız kaldığı için gelip benimle fotoğraf çektirenler bile var! 15 Temmuz darbe gecesinde de buradaydım ve darbeye karşı direnenler de bana geldiler. En son KHK ile işlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın günlerce açlık grevlerine şahitlik ettik.

* Sizi en çok etkileyen ihlaller nelerdi?

Aslında acıların yarıştırılmasına karşıyım. İnsanların maruz kaldığı her türlü hak ihlali beni yaralıyor. Ama beni en fazla yaralayan, utandığım olayların başında çocuk ölümleri geliyor. Bu ülkede bazı çocuklar yaşlarından fazla kurşunla katledildi. Örneğin Uğur Kaymaz. 12 yaşında 13 kurşunla katledildi. Ceylan Önkol’un cesedi paramparça edildi. Cizre’de evinin kapısının önünde vurularak öldürülen 10 yaşındaki Cemile’nin cesedi günlerce buzdolabında saklanmak zorunda bırakıldı. Yine Gezi eylemleri sırasında ekmek almaya giden Berkin Elvan katledildi. Saymakla bitmeyecek çocuk ölümleri yaşandı bu ülkede.

* Hakkınızda fezleke hazırlandı mı, ne zaman mahkemeye çıkaracaklar sizi?

Allah bilir birde devletimizin polisi bilir.

* Bir mesajınız var mı?

Beni gözaltına alanların okuya okuya bitemediğim bu bildirgeyi en azından bir kez okumalarını ve uygulamalarını istiyorum.

Öne Çıkanlar