Munzur Dağları Jeopark olma yolunda
İl genelinde en az 145 maden projesi sürerken 60 kilometre uzunluğundaki Munzur Dağları’nın tamamının da maden sahası ilan edilmesi kaygıları büyüttü.
Munzur Dağları’nın maden sahası ilan edilmesinin ardından bölgenin Jeoparka dönüştürülmesi konusunda girişimlerini PİRHA'ya anlatan Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan "Türkiye’nin artık doğasını sadece bir kaynak alanı olarak gören yapıdan kurtulması gerekir" dedi.
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, ülkenin en temiz içme suyu kaynağını barındıran Munzur Vadisi’nin maden sahası ilan edilmesi altındaki tehlikelere dikkat çekti. Hüseyin Alan, vadinin Milli Park statüsünden çıkartılıp jeoparka dönüştürülmesi için Tunceli Belediyesi ile ortak çalışma yürüttüklerine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Munzur Vadisi 1971 yılında vadinin küçük bir bölümü milli park statüsüne kavuşturmuş durumda. İçerdiği flora ve fauna özelliklerinden, endemik türlerden dolayı… Özellikle vadinin güneye bakan bölümlerinde altın madeni keşfinden sonra o bölgede yoğun bir ruhsat alındığını, hatta önemli derecede bakır emaresinin en azından kaynağının tespit edildiğini, bu yönde bölgede çalışmalar yürütüldüğünü de biliyoruz. Vadinin özellikle güney kısmında yoğun bir alanın madencilik amacıyla ruhsatlarının alındığını ve oraların kapatıldığını görüyoruz. Munzur vadisi Türkiye’nin ender güzelliklerine sahip alanlarından bir tanesi. Önemli bir ekosisteme sahip. Aynı zamanda jeolojik, jeomorfolojik 20’nin üzerinde buzul gölün olduğu, çok sayıda doğal varlığı da kendi içerisinde bulunduran bir alan."
KAYYIMLARIN ATANMASI ÇALIŞMAYI AKAMETE UĞRATTI
Alan, Munzur Dağları’nın jeoparka dönüştürülmesi yönünde girişimlerinin sürdüğünü belirterek gelinen aşamaya dair şunları söyledi:
"2015 yılında UNESCO Türk milli Komisyonu’nun başkanlığında MTA Genel Müdürlüğü ve odamızın da ortak olduğu Türkiye’deki jeopark alanlarının belirlenmesine ilişkin bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalıştaya yaklaşık iki yüze yakın bilim insanı katıldı. 150’ye yakın öneri geldi. Bunlardan iki tanesini biz önermiştik. Bir tanesi Munzur Vadisi, ikincisi de Karapınar bölgesiydi. Her iki alan da ilk 15’e girdi. Biz de 2016 yılında yaptığımız genel kurulda gerek Karapınar için gerekse Munzur Vadisi’nin jeopark alanına dönüştürülmesi konusunda bir çalışma başlattık. O tarihlerde ilgili yerel idareler ile görüştük ama 15 Temmuz’da Türkiye ağır bir saldırıya uğradı. Sonuç itibari ile gelen siyasi yapı, kayyımların atanması, bölgenin ziyarete kapatılması nedeniyle bu çalışma kısmen akamete uğramıştı."
TÜRKİYE BU KONUDA GEÇ KALDI
Jeoparkların önemine vurgu yapan Alan, "Jeopark bir kez tüketildiğinde veya yok olduğunda bir daha yerine koyamadığımız ender görülen jeolojik, tektonik mağaralar, buzul gölleri gibi çok sayıda doğal varlığın korunması; sadece korunması değil bunların tespit edilmesi, raporlanması ve bunların koruma statüsüne alınması çerçevesinde yürütülen bir işlem. Dünyada son derece yaygın kullanılıyor. Ülkemizde bir tek Kula Salihli Jeoparkı söz konusu. Mesela Çin’de 34 tane jeopark var. Onlar bunu stratejik bir hedef olarak önlerine koymuş durumda. Türkiye bu konuda geç kaldı."
DOĞAYI KORUYARAK, YEREL HALKI DESTEKLEYECEK
Hüseyin Alan, doğanın, maden çalışmalarından elde edilecek gelirden çok daha değerli olduğunu ifade ederek şunları ekledi:
"Bazı alanlarımız madenden çok daha fazlasını barındırıyor. Bunlardan bir tanesi de Munzur Vadisi. Bugün orada madencilik işletmesi yapsak, darmadağın etsek elde edeceğimiz gelir sınırlı. Ve bir daha da o doğayı yerine koyamayacağız. Bir kez tükettiğimizde artık yenilenmeyecek ender alanlardan bir tanesi. Bu doğayı koruyarak yerel halkın da destekleneceğini düşünüyoruz." (PİRHA)