'Okumak eskiden erdem sayılırdı, şimdi enayilik'
Senarist ve oyuncu Müfit Can Saçıntı, 5 Ekim'de vizyona giren yeni filmi 'Babamın Ceketi' üzerine konuştu. Yeni filminin işsizlik yüzünden evlenemeyen bir gencin babasıyla yaşadığı çatışmayı anlattığını söyleyen Saçıntı, "Malum, eskiden okumak bir erdem sayılırken günümüze enayilik olarak görülmeye başlandı." dedi.
Hürriyet'ten Tülay Demir'e konuşan Müfit Can Saçıntı'nın açıklamalarının bir kısmı şöyle:
Yeni filminiz "Babamın Ceketi" hayırlı olsun...
Çok teşekkürler.
Nasıl bir film?
Yeşilçam döneminde avantür denilen filmler vardı, bilirsiniz. Her şey aynı filmde; aşk, dram, aksiyon, sosyal içerik, komedi... Bu da öyle bir film.
Konudan da biraz söz edebilir misiniz?
İşsizlik yüzünden evlenemeyen bir gencin babasıyla çatışmasını anlatıyor. Ve değişen değerleri... Malum, eskiden okumak bir erdem sayılırken günümüze enayilik olarak görülmeye başlandı.
Bu genç de eğitimli olduğu halde mi işsiz?
Evet, üniversite mezunu ama uzunca süre iş bulamıyor. Sevdiği kızın babası kalp krizi geçiriyor, bunun üzerine diyor ki "Bir an önce evlenin de kızımın mürüvvetini göreyim"... Böyle olunca iş bulması aciliyet kazanıyor.
Film nerede kopuyor?
Çocuk iş bulamayınca kendi babasıyla çatışmaya başlıyor, birtakım arayışlara giriyor. Dürüstlüğün en büyük erdem olduğu söylenerek yetiştirilen bir çocuk bu. Ama öyle bir noktaya geliyor ki ahlaki bir seçim yapmak zorunda kalıyor.
Filmin hikayesi de size mi ait?
Bana ait. Aslında o da enteresan. Bunu 2002 yılında Levent Kırca-Oya Başar Tiyatrosu için yazmıştım.
Siz o efsane ekipte miydiniz?
Evet, uzun yıllar "Olacak O Kadar" ekibinde yazar olarak çalıştım. Onlar için yazmıştım bu hikayeyi de...
Neden izleyemedik peki? Beğenmediler mi?
Yok yok, öyle bir durum değil. Özel bir nedenden dolayı rafta kalmıştı. Özel neden dediğim de onların özeliydi, boşandılar.
Sonra?
Gönlüm razı olmadı rafta kalmasına, tiyatro metni olarak yazdığım şeyi film senaryosuna dönüştürdüm. İlginç olan şu, yaklaşık 16 sene önce yazmışım hikayeyi ama konu hiç eskimemiş.
Hatta bence bugüne daha da uygun.
Belki de... Şu an 6 milyon işsiz var. 6 milyon genci ilgilendiren bir durum yani... Bir de bu işin başka bir boyutu var, bizim gibi ülkelerde iş güvencesi yok. 50 yaşıma geldim. 28 yıldır sinema-televizyon sektöründeyim, işsizlik kaygısı benim de sürekli peşimde.
TİYATRO AŞKIMIN KARŞILIKSIZ OLDUĞUNU 18’İMDE ÖĞRENDİM
Siz bu sektöre nasıl adım atmıştınız? Yola "Benden iyi oyuncu olur" diye mi çıktınız, yoksa aklınızda yönetmen veya yazar olmak mı vardı?
Ortaokul yıllarından itibaren tiyatrosuz bir günüm geçmedi. Âşıktım tiyatroya.
Oyunculuk anlamında mı söylüyorsunuz bunu?
Hayır, her şeyine âşıktım... Seyirci olarak da yani... Ama bunun karşılıksız bir aşk olduğunu 18’imde, lise sona geldiğimde öğrendim
Neden, ne oldu ki?
Konservatuvara girmek istiyordum, arkadaşlarım "Sınavlara girme hiç, kazanamazsın" dedi. "Niye?" diye sordum. Dediler ki "Sen pelteksin"... Doğruydu, dil kusuru olanları almazlardı.
Ama yanlış bir kriter değil mi bu?
Değil aslında, ben sadece peltek rolü oynayabilirim. Oysa bir oyuncunun her rolü oynayabilmesi lazım. Bu açıdan haklılar.
Ama siz kuralı yıkmışsınız.
Açıkçası ben de önce hayal kırıklığına uğradım, sevgilim tarafından terk edilmiş gibi hissettim. Ama aradan yıllar geçti ve en sonunda "Çocuklar Duymasın"la tanındım. "Senden oyuncu olmaz" dedikleri çocuk 30 sene sonra oyuncu olarak kendini gösterdi.