Sağlıklı bir kalp ve uzun yaşam için günde kaç fincan kahve içmeli?
10 yıllık bir çalışmanın verilerini paylaşan bilim insanları, sağlıklı ve uzun bir yaşam için kahve içmenin etkili olduğunu aktarıyor. Keyifli vakit geçirmenin ilk akla gelen eşlikçilerinden kahve üzerine bugüne kadar birçok şey söylense de faydaları ve zararları hala merak konusu.
Kahve, dünya çapında milyarlarca insanın her gün tükettiği ürünler arasında. Güne başlarken, gün ortasında veya gecenin bir yarısında içilen kahveler birçok insan için vazgeçilmez bir aktivite. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta kahvenin miktarı.
Daha önceki araştırmalar, acı kahve içmenin psikopatlıkla ilişkili olduğunu, kahve tüketmenin rahim kanseri riskini azaltabileceğini ve 6 bardaktan fazla içmenin bunamaya yol açabileceğini göstermişti. Hem olumlu hem olumsuz özellikleri olan içeceğin sağlığı bozmayacak miktarda alınması önem arz ediyor.
2-3 FİNCAN KAHVE KALP HASTALIKLARINA KARŞI KORUYOR
Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin 71. bilimsel oturumunda sunulacak olan çalışmalar, günde ne kadar kahve tüketilmesi gerektiği ve bunun ne gibi sonuçlar doğurabileceği ile ilgili verileri ortaya koydu. Uzmanlara göre günde iki veya üç kahve içmek, kalp hastalıkları risklerini düşürmenin yanı sıra daha uzun ve sağlıklı bir yaşamı destekliyor. Bu sonuçlara hem kardiyovasküler hastalığı olanlar hem de olmayanlar için geçerli olduğunu belirten uzmanlar, kahve içmenin kalbi koruduğunu da sözlerine ekliyor.
'KALP HASTALIĞINA SAHİP KİŞİLER DİYETLERİNE EKLEMELİ'
Araştırmacılardan M. Kistler de bununla ilgili açıklamalarında sağlıklı bir yaşam için kahvenin önemli olduğuna dikkat çekti: "Kahvenin kalp atış hızını artırabilmesi, insanların endişelenmesine ve kahvenin bazı kalp sorunlarına yol açabileceğinden korkmasına neden oluyor. Ancak verilerimiz, günlük kahve alımının aksatılmamasını, hem sağlıklı hem de kalp hastalığına sahip kişilerin kahve içmeyi diyetlerine eklemesi gerektiğini gösteriyor."
Kistler ve ekibi, 10 yıl boyunca takip edilen yarım milyondan fazla insanın sağlık verilerini günlük kahve içme miktarına göre inceledi ve bu sonuçlara ulaştı. İlk çalışmada kalp hastalığı olmayan 300 binden fazla insanı inceleyen araştırmacılar, kahvenin felç veya kardiyovasküler hastalıklar üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmadığına baktı.
Hem kadın hem erkeklerden oluşan ve 57 yaş ortalamasının bulunduğu çalışmada, günde iki üç fincan kahve içmenin kalple alakalı ölümlerde %10 ila %15 arasında düşüşe yol açtığı görüldü. Ayrıca felçle ilgili ölüm riskinin de günde bir fincan kahve içen inanlarda en düşük olduğu gözlemlendi. Kalp ritmi sorunları ile ilgili verilere de göz gezdiren uzmanlar, iki veya üç fincan içenlerin bu konuda daha az veya daha çok içenlerden daha güvenli olduğunu ortaya çıkardı.
İkinci çalışmada ise 34 binden fazla kardiyovesküler hastalığa sahip insan incelendi. Bunun sonucunda da günde yine iki veya üç bardak kahve içmenin, kahve içmemeye oranla ölüm oranlarını düşürdüğü, çarpıntı gibi sorunların kahve içmeyle alakasının olmadığı ortaya çıktı. Kistler de genelde insanların bu konuda endişe duyduğunu; ancak yeni verilerin düzenli kahve tüketiminin yararlı olabileceğini ve hastaların diyetlerine bu ürünün eklenebileceğini ifade etti.
KAHVENİN TÜRÜ FARK EDİYOR MU?
Son olarak üçüncü bir çalışma da gerçekleştiren araştırmacılar, hazır veya çekilmiş, kafeinli veya kafeinsiz kahvelerin farklı sonuçlar oluşturup oluşturmadığını da gözlemledi. İncelemeler sonucunda hazır veya çekilmiş olması fark etmeksizin günde iki ila üç fincan tüketmenin kalp ile alakalı riskleri düşürdüğüne ve tüm kahve türlerinde daha düşük ölüm oranlarının ortaya çıktığına ulaşıldı. Tek fark kafeinsiz kahvelerdeydi. Bu tür kahvelerin ritim bozukluğu üzerinde olumlu etkilerinin olmadığı; ancak yine de kalp yetmezliği dışındaki kardiyovasküler hastalıkları azalttığı görüldü.
DİYET UNSURLARINI DİKKATE ALACAK EK ÇALIŞMALAR YAPILMALI
Öte yandan uzamanlar, katılımcıların hastalıklarda rol oynayabilecek diyet unsurlarının kontrol edilememesi, tüm kullanıcıların beyaz olmasının; yani bulguların diğer popülasyonlarda farklılık gösterip göstermeyeceğinin bilinmemesinin bazı sınırlayıcı faktörler olduğunu belirtiyor ve ek çalışmaların yapılması gerektiğini kaydediyor.