Kılıçdaroğlu'ndan 'dark web' iddiası: Deep fake videolarını normal insanların ayırt etmesi çok zor

Kılıçdaroğlu'ndan 'dark web' iddiası: Deep fake videolarını normal insanların ayırt etmesi çok zor
Kılıçdaroğlu'nun İletişim Bakanı Altun ve bazı çalışanlarının "dark web ile anlaşma yapmaya çalıştığı" iddiası, seçime siber müdahale tartışmasını başlattı. Uzmanlara göre deep fake videolarını normal insanların ayırt etmesi zor.

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ


ANKARA - CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Nisan’daki Kayseri Mitingi’nde “Seçime 10 gün kala pis işler döneceği” iddiasını dile getirdi. Kılıçdaroğlu 1 Mayıs akşamı ise Twitter hesabından, "Son 10 güne 2 gün kaldı. Ben son uyarımı yapayım. Fahrettin Altun, Serhat ve ekip arkadaşları Çağatay ile Evren; anlaşmaya çalıştığınız dark web dünyası, sizi yabancı istihbaratın eline düşürür. Cambridge Analytica'cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar. Son uyarımdır” paylaşımı yaptı.

Kılıçdaroğlu'nun sözleri ve iddiaları 14 Mayıs seçimleri yaklaşırken "seçim sürecine siber müdahale” tartışmasını başlattı. CHP'lilerin iddiasına göre, “karanlık, kirli ağlar” olarak tanımlanan “dark web” (karanlık ağ) siteleri üzerinden Kılıçdaroğlu'nun aleyhine sahte ses kayıtları, montaj görüntülerle “yıpratma kampanyası” yürütülecek.

'SAHTE İÇERİKLER SATIN ALMAK MÜMKÜN'

NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü Ahmet Alphan Sabancı, "Dark web" kavramının teknik tanımı daha geniş olsa da genellikle anonim bir şekilde erişilen ve yasadışı birçok hizmetin ve ürünün satılıp paylaşıldığı web siteleri tanımlamak için kullanıldığını söyledi.

ahmet-alphan-sabanci.jpg

Bu sitelerden uyuşturucu ve benzeri illegal ürünler almak veya sahte sosyal medya hesapları, zararlı yazılımlar gibi şeyler satın almak mümkün olduğunu söyleyen Sabancı, "Böyle sitelerin genellikle seçim dönemlerinde kampanya veya propaganda amacıyla kullanılmak için bot sosyal medya hesapları, çalıntı kişisel veriler veya sahte içerikler üreten birilerinden hizmet satın almak mümkün olabilir. Ayrıca buralarda satın alınacak bot hesapların talep edilen içerikleri ve kampanyaları paylaşarak yerinize sosyal medyada kampanya yapmasını da sağlayabilirsiniz" dedi.

'NORMAL İNSANLAR TESPİT EDEMEYEBİLİR'

Yapay zeka uzmanı Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Say "deep fake" uygulamasının yıllardan beri var olduğunu ancak son zamanlarda çok geliştiğini hatırlattı.

cem-say-003.jpg

Konuşan kişinin yerine başka birinin görüntüsünün konulabildiğini ve amatör işlerin yanı sıra kaliteli montajların da yapılabildiğine dikkat çeken Say'a göre, konuyla ilgilenmeyen insanların görüntülerin ve kayıtların montaj olup olmadığı anlaması oldukça zor:

"Amatörce yapılanlar hemen anlaşılıyor. Ancak bunu da konuyla ilgilenenler anlıyor. İlgilenmeyen insanlar ayırt edemeyebilir. Bir diğeri, uzmanların dahi ayırt etmekte güçlük çekeceği işler yapılıyor. Bilgisayardan anlayan insan biraz uğraşarak sahte olduğunu anlayacak uygulamalar yapabilir. Ancak kalitesi azalanlara da inanan insanlar var. Onlar yayılan sahte görüntülerden etkilenebilir. Ayrıca bu işler yüksek kaliteli şekilde de yapılabilir. Bunlar esasında para meselesi. İşin ucunda 218 milyar dolar varsa birkaç milyon dolar bütçe ayrılıp kalitelisi de yaptırılabilir."

Üretilen içeriğin kalitesine göre değişse de "deepfake" şeklinde anılan sahte videolar veya farklı yollarla üretilen kayıtların genellikle yapaylığını belli eden işaretleri olduğunu belirten Sabancı da normal bir internet kullanıcısının bunları tespit etmesinin her zaman mümkün olmadığı konusunda Say ile hemfikir. Üreten kişilerin yetenek seviyeleri arttıkça bu işaretlerin daha küçük ve tespit edilmesi zor bir hâle geldiğini belirten Sabancı'ya göre, kullanıcıların bu dönemde karşılarına çıkan içerikler konusunda daha şüpheci bir yaklaşım benimsemeleri ve bir içeriği paylaşmadan önce biraz bekleyip incelemelerinde fayda var:

"Çoğu zaman ilk anda göze çarpmayan detaylar biraz daha zaman geçirince görünür hâle gelebilir. Daha da önemlisi kullanıcıların ses kaydı veya video üzerinden tespit etmeyi denemenin yanı sıra paylaşılan içerikle ilgili diğer detaylara dikkat etmeli: kimler tarafından ve nasıl paylaşılıyor, paylaşan kişilerin güvenilirlik seviyeleri ve paylaşım geçmişleri nedir, gazeteciler, teknoloji uzmanları ve doğrulama uzmanları bunun gerçekliğiyle ilgili ne söylüyor gibi."

'İNSANLAR OY VERMEKTEN VAZGEÇEBİLİR'

Yapılacak sahte görüntü ve kayıtların büyük bir kitleyi etkilemesinin şart olmadığının altını çizen Say, küçük bir kitlenin dahi buradan etkilenmesi üzerine seçimin kaderinin değişebileceğine vurgu yaptı. Daha önce birçok ülkede seçim süreçlerinde bu tarz hamlelerin yapıldığını hatırlatan Say'ın değindiği bir diğer noktaysa "Cambridge Analytica" skandalı:

"Seçimin kaderini illa İstanbul'daki milyonlarca insan belirlemeyebilir. Daha küçük bir ildeki 10 bin kişi de kaderini değiştirebilir. İsim isim sadece bu insanlara çalışma yapılabilir. Aslında kararsız olan ancak Millet İttifakı'na oy vermeye eğilimli olan 3 bin kişilik kitleyi etkileyecek bir şeyler yapılabilir. Sonuçta bir ittifak var ve bazı konularda görüş ayrılıkları da olabilir. Bu insanlar, bunların ardından oy vermekten vazgeçebilir. "Cambridge Analytica"nın da espirisi buradaydı."

'İNSANLARIN DOĞRULAYABİLECEĞİ ARAÇLAR SAĞLANMALI'

Teknoloji geliştikçe bu tür içeriklerin internet kullanıcıları tarafından kendi başlarına tespit edilmesi ve doğrulanması daha da zorlaştığını dile getiren Sabancı, kullanıcıların daha eleştirel bir medya tüketici olmasına yardımcı olacak hamlelerin yapılması gerektiğini söyledi.

Uzmanlar, normal insanların bu videoları, kayıtları gerçek olanlardan ayırt etmesinin güçlü konusunda hemfikir. Bu durum “buna bir engelleyici mekanizma bulunamaz mı?” sorusunu akla getiriyor.

Sabancı, bu noktada gazeteciler, doğrulama platformu gibi öznelere önemli bir iş yükü düştüğünü hatırlattı:

"Yapılabilecek en önemli şeylerden birisi bu kurumların desteklenmesini ve olabildiğince hızlı çalışmalarına yardımcı olacak kaynakların sağlanması olacaktır. Bu kurumların görünürlüğünün artmasını sağlamak, bu konulara dair yazılan haberlerin ve doğrulamaların daha fazla kişiye ulaşmasını ve insanların bu kaynaklara güvenmesini sağlamamız lazım."

'İNTERNET OKURYAZARLIĞI OLMASI GEREK'

Önlem olarak insanlarda internet okuryazarlığı olması gerektiğini ancak bu kültürün Türkiye'de gelişkin olmadığını ifade eden Say, sosyal medyada montaj olan kimi resimlere, videolara inanan insan sayısının çok fazla olduğuna dikkat çekti. Bu tarz hamlelerin tamamen önüne geçmenin kesin bir yolu olmadığını söyleyen Say göre, buna karşı siyasi partiler yalan görüntü ve kayıtlara karşı hızlıca doğruyu yayacak organizasyonlar oluşturmalı:

"Kapalı reklamların kapalı olması en büyük problem. Mesela Kılıçdaroğlu bir kişinin bunu gördüğünü bilse gidip ona buna inanma diyebilir ama kimin gördüğünü bilmiyor. İnsanlara "böyle şeyleri yaymayın" demek ve yayan kişi olursa da buna karşı cevaplarını hazırlayabilecekleri bir organizasyon lazım. İnsanların gördüklerine hemen inanmamalarına yönelik kültürü oturtmak gerekiyor. Bu insanları 'hacklemek' gibi bir şey. Nasıl bilgisayarımız hacklenmesin diye programlar yüklüyorsak, bu konuda da hazır, cevap verebilecek durumda olmak lazım. Ancak konu bu noktaya geldiğinde atı alan Üsküdar'ı geçmiş olabiliyor. Üstelik hiçbir cevap cevapladığı yalan kadar çok yayılamaz, işin matematiği biraz bunu getiriyor."

Öne Çıkanlar