Çölleşme kapıda: 240 gölün 186'sı kurudu
240 gölün 186'sının kuruduğunu, 54 gölün de aynı tehlikeyle karşı karşıya kaldığını belirten DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek, "Çölleşme kapıda" dedi.
Artı Gerçek- Kapitalist üretim sisteminin aşırı üretim bir sonucu olarak görülen iklim krizinin etkileri birçok alanda kendini hissettiriyor. Özellikle kutuplardaki buzulların erimesinin hızlanması, küresel çapta bir krizin habercisi olarak yorumlanırken krizin etkileri, yerel bölgelerde de gün geçtikçe güçlü şekilde baş gösteriyor. İklim krizinin şiddeti, su kaynaklarının kurumasıyla ölçülürken Türkiye'de 240 gölün 186'sı kurudu, 54 göl de kuraklıkla karşı karşıya.
'YABANİ HAYVAN POPÜLASYONU YÜZDE 73 AZALDI'
Söz konusu verilere su kaynakları araştırması üzerine düzenlediği raporla ulaşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Sinan Çiftyürek, 50-60 yıl içinde çölleşmenin kapıda olduğunu söyledi. Kalan 54 gölün kurumaya yüz tuttuğunu ifade eden Çiftyürek, "Şu anda önünde bulunduğumuz Erçek Gölü, 'Kuş Cenneti' olarak anılıyor ve flamingolara yaşam alanı aynı zamanda. Ancak gördüğümüz gibi kuruma tehdidiyle karşı karşıya" dedi. Krizin tür çeşitliliğini ve hayvan popülasyonunu olumsuz etkilediğini dile getiren Çiftyürek, kriz nedeniyle yabani hayvan popülasyonunda yüzde 73 oranında azalma olduğunu belirtti.
'ÇÖLLEŞME YUKARIYA DOĞRU ÇIKIYOR'
Aylarca sahada yaptıkları araştırmalar sonucu, yaşananların iklim değişimi değil; iklim krizi olduğunun bir kez daha gün yüzüne çıktığını dile getiren Çiftyürek, çölleşme alanlarının daha da yukarıya çıkarak Türkiye'yi kapsayacağına dair yapılan saha araştırmalarını buna örnek gösterdi. Çiftyürek, "30 derece kuzey ve 30 derece güney enlemleri, çöl iklimi alanıdır. Bilim insanları önümüzdeki 50 ya da 60 yıl civarında bu çöl ikliminin kuzeye doğru yani Antalya, Çukurova, Riha (Urfa) ve Mêrdîn'e (Mardin) doğru yükselme durumu var' diyor. Bu, önümüzdeki 50-60 yılda bizim sözünü ettiğimiz alanın çölleşme ihtimali var. Özellikle 'Verimli Hilal' olarak adlandırdığımız yerler, çölleşme ve kuraklaşmayla yüz yüzedir. Riha'da obruklar oluştu. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) halkımızın kaderini değiştirecekti fakat tarımın kaderini değiştirdi. Erken tuzlanma sonucu bu obruklar oluştu" ifadelerini kullandı.
'TATLI SU KAYNAKLARI CİDDİ TEHDİT ALTINDA'
Cîlo Buzulları'nın ermeye başladığını ifade eden Çiftyürek, "Hem Anadolu hem de Kürdistan'da tatlı su kaynakları çok ciddi bir tehdit altında. Mesela Erçek'e geldiğimiz yol üstünde bir köyde yaşayan çiftçi, karşı dağda bir göl olduğunu söyledi. Bu gölün suyunu kullanmışlar yıllarca. Ancak çiftçi o gölün kuruduğunu söylüyor. 8-9 bin alanda sulu tarım yapamadıklarını söylüyorlar. Eğer gerçekten tedbir alınmazsa iklim kriziyle memleket ciddi tehdit altında" diye konuştu.
'AMİK, KONYA OVALARI TARIM DIŞI KALABİLİR, MUŞ OVASI RİSK ALTINDA'
Amik Ovası, Konya Ovası gibi geniş tarım arazilerinin de çölleşme sonucu tarım dışı kalmayla karşı karşıya olduğunu vurgulayan Çiftyürek, Dicle-Fırat'ı, Erçek ve Van Gölü'nü beseleyen tatlı su kaynaklarının önemli derecede kuruduğunu söyledi. Mardin'de Xurs Şelalesi'nin kurduğunu, yüzey ve yeraltı sularının tükendiğini, artezyen kuyusu için daha önce 100-150 metrede suya ulaşılırken bu derinliğin artık 850 metreye çıktığını dile getiren Çiftyürek, "Araştırmalara göre Afrika'dan önümüzdeki 30-40 yılda 216 milyon insanın iklim krizi nedeniyle iklim göçünü yaşayacakları ve kuzeye doğru gelecekleri kaydedildi. Bu da çok ciddi bir sosyal vaka manasına geliyor. Bunlar kapitalizmin doğa ve çevreye dönük olarak zihniyet olarak düşmanca yaklaşımıyla alakalıdır. Bunun somut halini Diyadîn ve İliç'teki maden ocaklarında gördük. Bu ocaklar sebebiyle Muş Ovası da ciddi risk altında" dedi.
'URFA BÖLGESİ 30-40 YILDA TARIM DIŞI KALABİLİR'
Çiftyürek, "Kapitalizmin 'kullan-at' tüketim kültürü bu krizi besliyor. Yapay sulama ve toprağın tuzlanması meselesidir. Bu ciddi sonuçlara yer açıyor ve açmaya da devam edecek. 50-60 yıllık ömrü olan barajlar nedeniyle Riha (Urfa) bölgesi önümüzdeki 30-40 yılda Konya gibi tarım dışı kalabilir. Maden ocakları iklim ve çevre krizini tetikleyen bir başka etkendir. Maalesef Meclis'te çıkarılan yasayla şirketler, işverenler çok fazla bürokrasiye takılmadan Anadolu ve Kürdistan'ın bütün alanlarını maden ocaklarına dönüştürebilirler. Devlet kasasında şöyle bir stratejik plan tutuyor, eğer Ege'de, Marmara'da ya da İç Anadolu'da ciddi kuraklık tehdidi olursa Dicle ve Fırat suyunu buralara taşımayı planlamış. Bu çok riskli bir projedir. Fırat ve Dicle nehirleri sadece buradaki halkların değil, Irak ve Suriye'deki milyonlarca insana da gidiyor" diye ifade etti.
Krizin büyük felaketlere yol açmaması için gerekli adımların atılmasını isteyen Çiftyürek, doğayı tahrip eden madenciliğin, fosil yakıt, plastik maddelerin kullanımın durdurulması, ağaçlandırma çalışmasının yapılması gerektiğini söyledi. (MA)