Deprem kararnamesi: Tarım ve orman alanları yok edilirse yeni afetler kapıda

Deprem kararnamesi: Tarım ve orman alanları yok edilirse yeni afetler kapıda
Erdoğan’ın yeniden yerleşme ve yapılaşmayı kapsayan 126. Kararnamesi eleştirilerin odağında. Uzmanlar, tarım ve orman alanlarının yanlış kullanılmasının başka afetlere neden olacağını belirtti. Siyasetçiler, sürecin sermaye transferi olduğunu savundu.

Osman ÇAKLI


İSTANBUL - Maraş'ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde 11 ilde on binlerce bina yıkıldı. Depremlerin yarattığı şok etkisi sürerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, OHAL kapsamında 24 Şubat’ta yeniden yerleşme ve yapılaşmaya dair kararname çıkardı. Kararnameyle birlikte tarım ve ormanlık alanlar yapılaşmanın parçası olabilecek.

Sürecin tek karar vericisinin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın olması tepkilere neden olurken, iktidarın deprem bölgesinde “sermaye transferi” yapmaya hazırlandığı yorumlarına neden oldu. Siyasetçiler ve meslek örgütleri bilimsellikten uzak politikalarla afetlere dirençli kentlerin kurulamayacağını savunurken Ziraat Mühendisleri Odası yürütmenin durdurulması için Danıştay’a dava açtı.

Deprem bölgesinde yeniden yerleşme ve yapılaşmayı içeren kararnameyle tek karar verici kurum olan Çevre Bakanlığı, OHAL nedeniyle 2872 sayılı Çevre Kanunu üzerinde ‘geçici’ değişikliğe gitti. Böylelikle Çevre Kanunu’nda yerine getirilmesi gereken bazı yasal zorunlulukların OHAL bitene kadar ertelenmesinin önü açıldı. Geçerli mazeret durumunda ise bu süre 90 gün daha uzatılabilecek. Çevre hareketleri, akademisyenler ve siyasetçiler her iki düzenlemeyi birbirinden bağımsız düşünmüyor.

‘TARIM, ORMAN VE MERA ALANLARI İMARA AÇILARAK NORMALE DÖNÜLEMEZ’

HDP Ekoloji Komisyonu’ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez, iktidarın depremi ranta dönüştürmek istediğini belirtti. Sönmez, yalnızca 126. Kararname’nin değil çeşitli uygulamalarda benzer hamlelerin görüldüğüne değindi.

Naci Sönmez

Deprem bölgesinin normale dönmesinin yolunun ekolojik tahribat olmadığını sözlerine ekleyen Sönmez, "Tarım alanlarını, ormanları imara açarak şehirleri ve insanları normale döndüremezsiniz. Depreme dayanıklı kentler için bilim insanlarına kulak verilmesi gerekir. Sürecin tek başına Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bırakarak bunu yapamazsınız. Hem insani hem sosyal hayat yönüyle her şeyin düşünülmesi lazım" dedi.

‘BEDELSİZ ANAHTAR TESLİMİ YAPILMALI’

HDP olarak Meclis’te Afet Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini önerdiklerini hatırlatan Naci Sönmez, AKP’nin süreci yalnızca “sermaye transferi” olarak değil aynı zamanda seçim sürecinde propaganda aparatı olarak kullanacağını düşünüyor. Deprem bölgesinde insanların ihtiyaçlarını çözmeye dönük bir adım görünmediğini anlatan Sönmez, şöyle devam etti:

"Depremzede insanların konteyneriyle, sosyal yaşamına dönük bütün ihtiyaçların karşılanması acil olandır. Şehirlerin yeniden inşası daha kapsamlı ve bilimsel temelli ilerlemeli. Evlerini, işlerini kaybeden insanlara bedelsiz teslimler yapılmalı. Yani kamucu bir perspektif olması gerekiyor, ne yazık ki böyle bir niyet yok."

‘VERİMSİZ TANIMLAMASI DOĞRU DEĞİL’

Kararnameyle birlikte taşlık, kayalık ve verimsiz ormanlık alanların gerekli görülmesi durumunda vasfı değişebilecek. Ancak, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi'nde Öğretim Üyesi Doğanay Tolunay’a göre ormanlık alanlar içerisindeki taşlık, kayalık bölgelerin verimsiz olarak tanımlanmasının doğru değil. Çünkü, bu alanlar bir biyoçeşitliliğe sahip.

Prof. Dr. Doğanay Tolunay

Tolunay, sürüngen, otsu türlerin tanımda geçen yerlerde yaşayabildiğine dikkati çekerek, ormanların yalnızca odundan ibaret görülmesini eleştirdi. Sürecin nasıl ilerlemesi gerektiğini anlatan Tolunay, öncelikli olarak belirlenen alanın orman sınırları dışına çıkarılıp çıkarılmayacağına karar verilmeden önce biyoçeşitliliğine bakılması gerektiğini söyledi. Yeni yerleşim alanları için daha fazla oduna ihtiyaç olduğunu sözlerine ekleyen Tolunay, şöyle devam etti:

"Taşlık kayalık bile olsa ormana yakın bir yerde yerleşim alanı açıldığında, elektrik vb. gibi alt yapı ihtiyaçları da olacaktır. Verimli orman alanlarında dahi çeşitli izinler verildiğini biliyoruz. Ülkemizde hali hazırda yapılan odun üretimi 2018 yılına kadar 17 milyon metreküp civarındaydı. 2021 yılında 32 milyon metreküp, 2022 yılında ise 30 milyon metreküp oldu. Odun hammaddesine dayalı bazı ürünlerde Türkiye ihracatçı konumuna geldi. Ancak bunun iklim değişikliği açısından sonuçları var. Deprem nedeniyle çok daha büyük bir hammadde ihtiyacı olacak. Orman ürünleriyle, madencilik ihracatına belli sınırlamalar gelmeli diye düşünüyorum."

‘ORMANI YOK ETMEK BAŞKA AFETLERE NEDEN OLABİLİR’

Yerleşim ve yapılaşma sürecinin tek odaklı yürütüldüğü eleştirisinde bulunan Tolunay, ülkedeki tek afetin deprem olmadığını hatırlattı.

Yeniden inşa süreciyle birlikte şehirlerin yüzlerce yıl aynı yerde kalacağını bu nedenle şehri kurarken ormanın yok edilmesinin başkaca afetlere neden olabileceğini anlatan Tolunay, “Ülkemizde seller, orman yangınları, kuraklıklar, heyelanlar hatta deprem bölgesinin bazı yerlerinde çığlar gibi çeşitli afetler ile karşılaşıyoruz. İklim değişikliğine bağlı olarak da aşırı hava olayları gelecekte daha fazla görülecek. Deprem bölgesi için önümüzdeki 70-80 yıl içinde hava sıcaklıklarının özellikle yaz aylarında beş ya da altı derece daha fazla olması bekleniyor. Ormanlar ve diğer bütün doğal ekosistemler, kentlerin afetlere dirençli hale gelmesinde vazgeçilmez unsurlardır. Eğimli bir ormanı yok ederseniz burada sellere neden olabilirsiniz” diye konuştu.

‘BEN YAPTIM OLDU’ ANLAYIŞI DAHA BÜYÜK SORUNLARA NEDEN OLACAK’

Kararnamenin dördüncü maddesine yönelik Danıştay’a dava açan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, mera, orman, toprak koruma ve arazi kullanımı gibi kanunların devre dışı kalmaması gerektiğini ifade etti. Suiçmez, kararnamenin kamu yararı içermediğini belirtti.

Baki Remzi Suiçmez

Tarım arazilerine molozların dökülmesinin asbest gibi çevresel sorunlarının yanı sıra tarımsal sonuçlarının da olacağına işaret eden Suiçmez, şöyle devam etti:

"Anayasaya, toplum yararına aykırılıklar var. Maraş ve Urfa’da Ziraat Fakülteleri’nin araştırma ve uygulama alanlarına konut yapılması gündemde. Tarım arazilerindeki yıkımın etkilerinin herkes tarafından kabul edildiği bir noktadayız. Cumhurbaşkanı da ovalardan dağlara yapılaşma olacak demişti. Ancak fiilen böyle değil. ‘Ben yaptım oldu’ denilerek, enkazların döküldüğü alanlar kitlesel tarım toprağı kaybına neden oluyor. Bunun akabinde su, toprak ve hava kirliliği şeklinde karşımıza çıkacak. Tarım amaçlarının amaç dışı kullanılması aslında bütün kentlerimizde sorun."

Deprem bölgesindeki küçük üreticilerin tarımla geçindiğini hatırlatan Suiçmez, Tarım alanlarının geniş ölçekli kaybına paralel üretimin azalabileceği uyarısında bulundu.

Öne Çıkanlar