Diyarbakır, Bingöl ve Hakkari'de orman yangınları: 'Artık kaybedecek ne ormanımız ne vaktimiz kaldı'
Rojhat Abi
DİYARBAKIR - Diyarbakır, Bingöl ve Hakkâri'deki orman yangınlarda zamanında ve yeterli müdahale yapılmaması nedeniyle binlerce ağaç kül oldu. Artı Gerçek'e konuşan Mezopotamya Ekoloji Hareketi Eş Sözcüsü Murat Bilgiç, 'Geri dönülmez bir noktaya varmak üzereyiz. Artık kaybedecek ne vaktimiz ne de ormanımız kaldı" dedi.
YÜKSEKOVA'DA YANGIN YERLEŞİM YERLERİNE YAKLAŞTI
Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Kavaklı Köyü'nde başlayan orman yangını dört gündür sürüyor. Kontrol altına alınmayan yangın giderek büyürken, alevlerin yerleşim yerlerine ulaştığı belirtiliyor. Şelale ve ormanlık alanları ile bilinen Kavaklı Köyü'nün kırsalında daha önce de yangınlar çıktığını vurgulayan yöre halkı, her yıl çıkan yangınlara ya müdahale edilmediğini ya da çok geç müdahale edildiğini belirtiyor.
LİCE'DE BİNLERCE AĞAÇ KÜL OLDU
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Entax, Gom ve Bamitnî mahallerinde birkaç gün önce sabah saatlerinde başlayan yangın köylülerin müdahalesiyle dün (13 Ağustos) söndürüldü. Bölgede günlerdir devam eden yangında binlerce meşe ağacı küle döndü. Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde bir heyet, dün yangın bölgesinde inceleme yaptı. Yöre halkı yangının ihmal nedeniyle yayıldığını, yetkilerin yangından haberdar olmasına rağmen müdahale etmediğini söyledi.
PERİ VADİSİ GÜNLERCE YANDI
Bingöl’ün Kiğı ilçesine bağlı Hakustun (Topraklı) Köyü'ndeki ormanlık alanda yaklaşık bir hafta süren yangın yöre halkının mücadelesiyle söndürüldü. Yazılı açıklama yapan Karakoçan Dayanışma İnisiyatifi, yangına müdahale edilmemesine tepki gösterdi. Belediyelerin, sivil toplumun ve yetkilerin yangına duyarsız kaldığını belirtti.
'YANGINLAR TESADÜF DEĞİL'
Artı Gerçek'e konuşan Mezopotamya Ekoloji Hareketi Eş Sözcüsü ve Diyarbakır Ekoloji Derneği yöneticilerinden Murat Bilgiç, Kürtçe yaptığı açıklamada , "Şu an Kürdistan’da aynı günde birçok farklı noktada ormanlar yanıyor. Bu yangınlar küçük lokal bir şey gibi gözüküyor fakat bu böyle değil. Orman yangınlarının çıktığı alanlar her zaman askeri noktalara yakın alanlar. Ve askerler yangına müdahale de etmiyor. Eğer askeri karakol yoksa ya orası operasyon bölgesidir ya da askerlerin geçiş güzergahıdır. Bu hususları bizzat tespit ettik. Şimdi bu kadar bu kadar tespit yan yana gelince yangınların bir tesadüf olmadığını görüyoruz” dedi.
'AĞAÇLAR KÖKÜNDEN SÖKÜLÜYOR'
Ormanların yangınlarının yanı sıra ağaç kesimlerinin de devam ettiğini vurgulayan Bilgiç, "Ağaçları kökünden söküyorlar. Orada iş makineleri, sondaj arama çalışmaları var. Bir sürü iş makinesi dağda çalışıyor, görüyoruz. Bu kadar kontrol altında olduğunu iddia ettikleri yerde, demek ki valiliğin onayı ve askeriyenin gözetiminde bunlar oluyor. Çünkü kimse gidemiyor. Biz de şunu merak ediyoruz her şey sizin kontrolünüzde iken nasıl bir kaygınız var ki buna izin vermiyorsunuz? Neyin açığa çıkmasından korkuyorsunuz, hangi şirkete peşkeş çekildi orası? Biz bu soruları soruyoruz, sormaya da devam edeceğiz” diye konuştu.
'ORMAN SÖNDÜRME BİRİMLERİ KURULMALI'
Alternatif orman söndürme birimleri kurulmasını öneren Bilgiç, şöyle dedi:
“Elzem olan halkın ve halkçı kurumların alternatif orman söndürme birimleri oluşturmasıdır. Yaşam hakkı ve yaşamla ilgili hiçbir şey başkasının onayına, kararına devredilemez. Ekolojinin vazgeçilemez prensibi özyönetim haklıdır. Bizim tekrar öz yönetim ve öz savunma hakkını oluşturabilecek mekanizmalara ihtiyacımız var.”
'GERİ DÖNÜLEMEZ NOKTAYA VARMAK ÜZEREYİZ'
Yangınlarla geri dönülemez hasarların oluştuğunu dile getiren Bilgiç, şu çağrıyı yaptı:
'Geri dönülmez bir noktaya varmak üzereyiz. Geç kalmadan konuyu ortak bir şekilde çözmemiz lazım. Artık kaybedecek ne vaktimiz ne de ormanımız kaldı. Olay bu kadar ciddi. Yaşam yok olma noktasına gidiyor. Bunun için yaşama alternatif çözümler sunmak gerekiyor. İktidarların bilgi akışı dışında bilgi akışına açık olmamız lazım. Bunu başarırsak çok şey başarırız. Kürtlerin bir lafı vardır: Biz az değiliz, biz çok fazlayız. Sadece yaşamı savunanların, birbirinden haberdar olacağı birbirine temas edebileceği, birbirine dokunacağı bir alanın açılacağı mekanizmalara ihtiyacımız var.” (Artı Gerçek)