Hakkari’deki Cilo Festivali tepki çekti: 'Buzullar tahrip edildi'
Şenol BALI
HAKKARİ - Yüksekova'nın 60 kilometre güneyinde bulunan ve 3 bin 500 rakımıyla bölgenin en yüksek ikinci dağı olan Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri, yıllardır "güvenlik" gerekçesiyle yasaklı bölgeler arasında.
SİVİLLERE YASAK
Buzulların olduğu bölgeye girmek uzun süredir ya yasak ya da özel izne bağlı. Normal durumda doğaseverlerin veya turistlerin bölgeye girişlerine izin verilmiyor. Sivillere yasak olan buzullarda Hakkari Valiliği tarafından ‘Hakkari’de hayat var’ temasıyla festival düzenlenmesi tepkileri beraberinde getirdi.
BUZULLAR ERİYOR
Cilo ve Sat Dağları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla 26 Eylül 2020 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan kararla milli park ilan edilmişti. Türkiye’nin en büyük buzullarından olan ve kalınlığı yer yer 40 metre, uzunluğu ise 4 kilometreyi bulan buzullar, küresel ısınma nedeniyle erime sürecinde. 20 bin yıldan fazla bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilen buzullar, büyük kütlelerin erimesi ile her yıl daha fazla hacim kaybediyor.
Buzların eridiği bölgede Valiliğin düzenlediği Cilo festivalde, rafting, kano, bisiklet yarışı, doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, tırmanış, kayak, snowboard ve flyboard gibi etkinlikler gerçekleştirildi. Bu etkinliklerin de buzullara zarar verdiğini belirten çevreciler tepkili.
FESTİVALE TEPKİ
Festivalden sonra sosyal medyada buzulların tahrip edildiği yönünde kaygılar dile getirildi. Aralarında gazeteciler, aktivistlerin de olduğu birçok kişi bu duruma dikkat çekti ve bakir olan bölgenin korunması gerektiğini dillendirdi. Ekoloji Derneği de festivale tepki gösterdi. Derneğin resmi hesabından yapılan paylaşımda “Bakir olan Cilo’yu halkın fikri yerelin idaresi yok sayılarak bir kerede binlerce kişiye açmak doğala ve doğaya rant odaklı yaklaşmak ve zarar vermektir! Festival adı altında yerele yasak olan doğayı tüketim odaklı turizm anlayışına satamazsınız” ifadelerine yer verildi.
DOĞU-ÇEP KOORDİNATÖRÜ KALÇIK: POPÜLİZM ADINA DOĞANIN KATLEDİLMESİDİR
Düzenlenen festivale ilişkin Artı Gerçek’e konuşan Doğu Anadolu Bölgesi Çevre Platformu (Doğu-Çep) Koordinatörü Ali Kalçık, buzulların bölgenin başat özelliklerinden biri olduğunu söyledi ve son yıllarda devam eden erime sürecine değindi. Festivali, popülizm adına doğanın katliamı olarak tarif eden Kalçık şunları söyledi; “Buzulların 2 milyona yakın bir geçmişi var. Ancak son 6 yıldır ciddi bir erime süreci yaşıyor. Bu süreçte böyle bir festivalin düzenlenmesi kabul edilemez. Oranın korunması lazımken binlerce insanın popülizm adına orada tutulması doğanın katliamı demektir. Orada piknik yapılması, çöplerin bırakılması veya buzullara müdahale edilmesi oldukça zararlı.”
Kalçık, buzulların turizm değerinin olduğunu dile getirerek bir de uyarıda bulundu: “Elbette turizm değeri var. Ama bazı şeylere dokunulmaması lazım. Buzulların üstüne çıkılması, temas edilmesi asıl sorun. Milli park olarak ilan edilmiş ama her milli parkın da ayrı özelliği var. Bu insan popülasyonun orada olması oradaki tahribatı arttıracak ve erime sürecini hızlandıracak.”
'ÖLÇÜSÜZ VE ORANTISIZ BİR ŞEKİLDE ZİYARETE AÇILIYOR'
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Av. Yusuf Çobanoğlu da yaşanan erime sürecine dikkat çekti ve şunları söyledi; “Son beş yılda buzulların kütlesinin küçülmesinin başlıca sebeplerinin arasında buzul bölgelerinin ölçüsüz ve orantısız bir biçimde ziyarete açılması geliyor. 5 yıl önce birincisi düzenlenen Cilo Sat Gölleri Festivali sonrası hem özel izinlerle hem de her yıl düzenlenen festivallerle bölgeye vatandaşlar alınıyor.”
'FESTİVALİN AMACI BÖLGEYİ TANITMAK DEĞİL'
Festival amacının bölgeyi tanıtmaktan çok milliyetçi duyguları tatmin etmek olduğunu dile getiren Çobanoğlu, festivalde buzullara basarak zarar verildiğini ve bölgenin çöp içinde bırakıldığını söyledi. Çobanoğlu, “Bölgede yapılan festivallerin tanıtımlarına bakıldığında hükümetin “terörden arındırılmış bölge” başlığı ile milliyetçi göndermelerde bulunduğu görülecektir. Yani aslında bölgede festivallerin yapılmasının asıl nedeninin doğa severlere bölgeyi tanıtmak ve hizmet sunmak olmadığını görmekteyiz. Burada hedeflenen şey 1 milyon yıldan uzun bir süredir varlığını koruyan buzullara zarar vermek pahasına milliyetçi duyguları tatmin etme çabasıdır. Milliyetçi duyguların tatmini için ekolojik dengeyi alt üst etmeyi göze alan bu anlayış, Hakkâri halkının vicdanında mahkûm edilmiştir. Önceki yıllarda; festival sürecinde vatandaşların buzullara basarak tahribat oluşturduğunu, festival sonrası çöplerin temizlenmediğini ve bölgenin çöp içinde bırakıldığını gözlemledik” dedi.
'İLGİLİ KANUNLARIN GÖZETİLMESİ GEREKİYOR'
Etkinlikle çevreye karşı suç işlendiğini vurgulayan Çobanoğlu, şunları söyledi: “Kanunlarda çevrenin temizliğini ve insanların dolaylı olarak çevreden zarar görememesi adına düzenleme getirilmiştir. Her toplum bireyin sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamaya hakkı bulunmaktadır. T.C. Anayasanın 56. maddesinin ilk fıkrasında belirtilmiş olduğu üzere ‘Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir’. Çevredeki dengeyi bozacak, ekosistemi alt üst edecek olan her şey biz insanların ve yaşayan diğer canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu nedenle çevre kirliliğinin artışının önlenmesi, canlıların yaşamını ve sağlığını koruması için denge kurulmak istenmektedir. 5237 sayılı TCK'nun 181 inci maddesinde; “(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Buzulların korunması için çevreye ilişkin kanunların gözetilmesi gerektiğini ifade eden Çobanoğlu, bölgenin turizme açılıp açılamayacağı konusunda uzman kişilerce raporların hazırlanması ve konunun bu rapor doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.