Mersin'de taş ocağına karşı yeryüzü sofrası
MERSİN - Mersin'in Toroslar ilçesi Hamzabeyli Köyü'nde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan taş ocağını protesto etmek yeryüzü sofrası kuruldu. Etkinliğe Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız, Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Dr. Sinan Can, Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Derya Demir de katıldı.
'TAŞ OCAĞINA İZİN VERMEYECEĞİZ'
Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Sinan Can, “Dağımızı, toprağımızı, korumak için dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Gelecek nesillere temiz, yaşanabilir, sağlıklı bir çevre bırakmak için herkesi göreve davet ediyoruz” dedi. Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir de Mersin ve Türkiye’nin her bölgesinde özellikle taşocakları, maden ocakları, termik ve nükleer santrallerle doğayı tahrip eden her türlü projenin karşısında olduklarını ve yasal mücadele yürüttüklerini söyledi. Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı avukat Derya Demir de “Hamzabeyli gibi bu kadar yeşil bir yerde taş ocağının açılmasına izin vermeyeceğiz. Sizlerle birlikte bu mücadeleyi düzenleyeceğimizin sözünü vermeye geldik” dedi.
'BU KADAR TAŞ OCAĞINA İHTİYACIMIZ YOK'
Mersin'de ruhsatlandırılmış 38 taş ocağı bulunduğunu belirten Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız da şöyle konuştu:
"Nerede bir su kaynağı varsa, verimli arazi varsa, nerede bir yerleşim alanı varsa oraya bir taşocağı yapmak için deli divane olmuş durumdalar. Bu kadar taş ocağına ihtiyacımız yok. Tabii ki taş ocağından çıkacak taşları da kullandığımız alanlar var. Asfalt çalışması gibi. Ama bunları yaparken mutlaka bir dengeyi tutturmak zorundayız. Yaşam ve üretim alanları ile bu taş ocaklarının bulunduğu alanlar arasına mesafe koymak zorundayız. Hamzabeyli’de yapılacak taşocağı, köydeki en son eve 90 metre uzaklıkta. Yani burada yaşayan insanların evlerinin göbeğine taşocağı kurmaya çalışıyorlar”
'AÇLIĞA DOĞRU SÜRÜKLENİYORUZ'
Dünyanın hızla gıda krizine doğru gittiğine dikkat çeken Yıldız; “Açlığa doğru sürükleniyoruz. Her gün on binlerce insan büyükşehir belediyesinin ekmek büfesinin önünde ekmek almak için kuyruğa giriyor. Ekmek almak bile lüks. Çünkü biz üretim alanlarımızın tamamını aslında yok ettik. Cebimizde paramız olsa da zeytine, peynire, buğdaya ve ekmeği ulaşamayan insanlar haline hızla gidiyoruz. İklim krizine doğru gidiyoruz. Çok yoğun bir tüketim toplumu olmaktan çıkıp, her birimiz bir metrekare bile yerde üretmek için çaba sarf etmeliyiz. Bunu sadece kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak için değil, doğanın yeniden dengeye oturmasını sağlamak için yapmak durumundayız" dedi.
