Erdoğan Berlin Duvarı'na mı çarptı?

Bugüne kadar 'bekle ve gör', 'çekimser- mesafeli' politikayı tercih eden Almanya ilk kez iki gün önce tarihsel anlamda belleklerde iz bırakacak şekilde siyasi tonunu yükseltmeye başladı.

Erdoğan Berlin Duvarı'na mı çarptı?

Süheyla KAPLAN

Türkiye ve Almanya arasındaki diplomasi gerginliğinde gelinen nokta tüm dünya kamuoyunda büyük bir ilgiyle takip edilmektedir. Türkiye ile Almanya arasındaki siyasi, ekonomik, askeri ilişkide yakın zamana kadar hiç bu denli ‘sert’ söylemler kullanılmamıştı.

Erdoğan, Berlin Duvarı'na mı çarptı? Ya da bunun tersini okuyalım. Alman hükümeti söylemlerini Türkiye’ye karşı neden bu kadar sertleştirdi? Alman kamuoyu araştırmalarına göre halkın yarıdan fazlası federal hükümetin Türkiye’ye karşı takındığı tavrı destekliyor. Çünkü her iki Almandan biri Türk komşusu ile yakın ilişki içinde, alışverişini yapmakta, tatilini Türkiye’de geçirmekte. Kız alıp, kız vermekte. Gündelik ortak dil üzerine söylemler oluşturmakta.

Türkiye’de Haziran ayında gerçekleştirien genel seçimlerde Almanya Başbakanı Merkel muhalefetin ısrarlı tepkisine rağmen Türkiye’ye giderek bizzat Erdoğan ile Saray’da buluşmuş ve sarayda altın kaplamalı koltukta Erdoğan’a sıcak mesajlar vermişti. Merkel’in ziyareti Alman kamuoyunda ve muhalefet partilerinde sert tepkiye yol açtı. Merkel sadece Erdoğan ile görüşmüş, meclisin muhalefet partilerinden CHP ve HDP’li siyasetçiler ile biraraya gelmemiş ve sivil toplum kuruluşlarının taleplerini dinlemek bile istememişti. Tabii bu durum Türkiye’de özellikle AKP’li yandaş basında politik malzeme olarak kullanılmıştı.

Gezi olaylarından bu yana kopma noktasında olan iki ülke arasındaki gerginlik Alman ‘Die Welt’ gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in ‘ terör suçlusu’ iddiasıyla hatta ortada yazılmış bir iddianame yokken tutuklanması Alman basını ve federal hükümeti düşündürmeye ve hareketli olmaya itmiştir.

Bugüne kadar dış politikada ‘bekle ve gör’, ‘çekimser- mesafeli’ politikayı tercih eden Alman dış politikası ilk kez iki gün önce tarihsel anlamda belleklerde iz bırakacak şekilde siyasi tonunu yükseltmeye başladı. Yine ilk kez Alman kamuoyunun etkili gazetelerinden Bild’de Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkçe mesajlar vererek net bir şekilde tutuklu Alman vatandaşlarının suçsuz olduklarını savundu. Gabriel’in ‘Türkiye’de şu anda suçsuz Alman vatandaşları tutuklanmaktadır. Alman hükümeti olarak tepki vermeden seyirci kalmamız mümkün değildir’ şeklinde açıklamada bulunarak Alman hükümetinin Türkiye’ye karşı yeni bir retorik ve söylemsel değişikliğe gidileceğinin altını çizdi. Gabriel ‘Alman hükümeti Türkiye siyaseti karşısındaki politikacılarını değiştirecektir’ şeklinde net ve karralı bir biçimde açıklamada bulundu.

KENDİ VATANDAŞLARI TUTUKLANINCA MI ATAĞA GEÇTİ?

Bugüne kadar Türkiye’de AKP iktidarının ilk gününden bugüne kadar tutuklu gazeteciler, siyasetçiler, aydınların gözaltına alınması konusunda sessiz kalan Almanya kendi vatandaşları tutuklanınca mı atağa geçti? Oysa 2001’den beri Türkiye’de demokrasi kesintiye uğramış, Erdoğan ve AKP rejimi Türkiye’yi gerek askeri, gerek siyasal gerekse dış politikada batağa sürüklemektedir. AKP hükümetinin doğrudan Suriye’deki cihadist-islamcı terör gruplarına verdiği destek konusunda önemli tespitlerde bulunan Almanya bu denli önemli iddia ve tespit karşısında bile susma politikasını izlemişti. MİT’e bağlı elemanların yurtdışında casusluk faaliyetleri ilk kez Alman Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Hans Georg Maassen tarafından açıkça dile getirildi. Türkiye’de tutuklanan insan hakları aktivisti Peter Steudtner’in tutuklanması sonucunda da ilk kez Almanya Başbakanı Merkel ‘Biz bu tutuklanmanın net olarak tamamen haksız olduğu kanısındayız’ dedi.

Bütün bunlar Alman federal hükümetinin Erdoğan’ın despot ve otokrat yönetim tarzına daha fazla tahammül etmek istemediğini gösteriyor. Bugüne kadar Alman muhalefet partilerinin Türkiye konusunda ısrarlı muhalefetine rağmen neden bugüne kadar sessiz kalındı? Askeri projeleri, NATO ittifakı, İncirlik üssü ve Konya’daki Alman birlikleri sorunu karşısında dahi Almanya bu denli sesini yükseltmemişti.

SİLAH SATIŞI PROJESİNİ DURDURMA ÖNEMLİ BİR SİNYAL

Almanya ile Türkiye arasındaki silah ticareti 2016 yılında rekor kırdı. Almanya’nın daimi müşterisi olan Türkiye, 76,4 milyon euro ile 25. sıradan 8. sıraya yükseldi. Oysa dün Alman basınında yer alan haberlere göre Almanya silah ve savunma projelerinin durdurulabileceğini, ekonomide yatırımcılara ödenen özel teşvik kredilerinin kesileceğini bildirdi. Silah ve savunma projelerinin durdurulmak istenmesi bile Alman hükümetinin bu yönde izleyeceği polikalarında kararlı olduğunu gösteriyor.

Oysa muhalefet partileri daha başından beri özellikle kriz bölgelerindeki ülkelere silah satışının durdurulmasını savunmaktaydı. Alman hükümeti bugüne kadar muhalefet partilerinden özellikle Sol Parti Meclis Grubu’nun Türkiye konusundaki soru önergelerini ‘bilmiyoruz’ cevaplarıyla geçiştirmişti.

Almanya’nın dış politikasının farklı bir rotaya bürünmesi elbette sadece mülteci anlaşması ile açıklanamaz. Mülteci anlaşması ile şu ana kadar Türkiye’ye bağlı kaldığı ve birtakım ödünler verdiği izlenimi yaratan başbakan Merkel sağ ve popülist parti AfD’nin seçmenlerine göz dikmiş durumda. Almanya’da aşırı sağcı parti AfD’nin yükselmesi hükümeti sağ ve Türkiye konusundaki politikalarında değişikliğe itti.

Eylül ayında gerçekleştirelecek Almanya genel seçimlerinde Türkiye politikası konusunda ilk kez iktidar partileri (CDU- SPD koalisyon ortaklığı) ile muhalefet partileri aynı tonda ortak söylemler kullanmaya başladılar. Kimisi bu retorik değişikliğin kısa süreli olacağına inanıyor. Ancak Alman hükümetinin seçimlere kadar Türkiye’ye ilişkin keskin dilini devam ettireceği tahmin ediliyor. Alman diplomatik kaynakları ve ülkenin önde gelen gazetecileri Erdoğan’ın 15 Temmuz askeri darbe girişimini gerekçe göstererek sol ve muhalif kesime yönelik baskıcı, faşizan politika izlemesi Alman hükümetinin bu yönde aldığı kararı desteklemektedir.

Erdoğan ve AKP, Almanya’nın bu tepkisini bekliyor muydu? Bugüne kadar külhanbeyi ağzıyla konuşan Erdoğan ‘MİT’e ve Bakanlığımızın Müsteşarlarına sordum. Alman firmaları, yatırımcıları vs. konusunda kimse gözaltına alınmamış’ şeklinde açıklamada bulundu. Her ne kadar kendi yandaş basınında Almanya’ya bir ‘tokat’ olarak algılansa da Erdoğan’ın Almanya’nın yükselttiği ton konusunda zorlandığı gözlenmekte.

Berlin Duvarı'na çarpan Erdoğan’ın nasıl toparlanacağı ise marak konusu?

erdoğan almanya kriz