Irak'ta ABD işgalinden sonra 20 yılda neler yaşandı?
Artı Gerçek - ABD’nin asılsız kitle imha silahı iddialarıyla gerekçelendirdiği Irak'ı işgalinin üzerinden 20 yıl geçti. İşgalin üzerinden geçen 20 yılda Irak'ta etnik ve mezhepsel gerilimlerin yanı sıra terör saldırıları arttı.
KİTLE İMHA SİLAHI İDDİALARI ASILSIZ ÇIKMIŞTI
ABD, 20 Mart 2003'te Irak'ı işgal etti ve Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesine kadar gidecek süreci başlatmıştı. ABD ile İngiltere’nin başını çektiği ve "Irak Özgürlük Operasyonu" olarak adlandırılan işgal sürecinde en tartışmalı konu, ABD yönetiminin, işgale gerekçe olarak devrik lider Saddam Hüseyin'in kitle imha silahları geliştirdiği ve bunu terör örgütleriyle paylaşabileceğini ileri sürmesiydi. Ancak Saddam rejimi devrildikten sonra, ülkede kitle imha silahlarına yönelik kanıtlar bir türlü ortaya çıkmadı. ABD Senatosu İstihbarat Komitesi, bir yıl sonra 2004’te Irak’ta kitle imha silahları iddialarının yanlış olduğunu kabul etti. Irak'ta kurulan bir komisyon, 2005’te Irak'ın kitle imha silahları olmadığı sonucuna vardı.
YÜZ BİNLERCE IRAKLI ÖLDÜ
Irak işgali beklenenden hızlı gerçekleşti ve Bağdat kısa sürede düştü ancak işgal sonrasında Irak'ta direnişçilerle ABD güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı, ülkede siyasi ve etnik gerilim arttı.Brown Üniversitesi'nin Birleşmiş Milletler için yaptığı çalışmada, işgalde sivil kayıpların 275 bin ila 306 bin civarında olduğu ifade ediliyor ancak resmi olmayan rakamlara göre savaşta hayatını kaybeden sivil sayısının 500 bine yakın olduğu tahmin ediliyor. ABD’nin savaşta 4 bin 431 askeri öldü, 31 bin 994 askeri de yaralandı. Amerikan ordusunun 8 yıllık aktif savaşının hazineye maliyetinin 1,5 trilyon dolardan fazla olduğu belirtiliyor.
İŞGAL IŞİD'İN ORTAYA ÇIKMASINA YOL AÇTI
İşgalin ikinci yılında Irak’ta çıkarılan anayasa ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilan edildi, bölgede milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmaya başlandı. ABD’de 2008 seçimlerini kazanan eski Başkan Barack Obama’nın seçim vaatlerinden biri Irak savaşını bitirip Amerikan askerlerini ülkeden çekmekti. Obama bu vaadini 2011’de gerçekleştirdi ve Irak'taki askerlerinin büyük bir çoğunluğunu çekti ancak 2014'te IŞİD'in yükselişiyle birlikte Obama tekrar bu ülkeye asker göndermek zorunda kaldı. IŞİD önce Suriye’de varlık gösterirken 2014’te başta Musul olmak üzere ülkenin orta kesimlerinin büyük bir kısmını işgal etti ve başkent Bağdat'a doğru ilerlemeye başladı. Bu durum, Irak hükümeti ve uluslararası toplum tarafından büyük bir tehdit olarak değerlendirildi. Bu nedenle ABD yönetimi, Irak'a yeniden müdahale etme kararı aldı. ABD öncelikle hava saldırılarıyla IŞİD hedeflerini vurdu ancak daha sonra büyük ölçüde komuta kontrolünü kaybeden Irak ordusuna lojistik ve eğitim desteği vermek üzere ülkeye asker sevk etti. IŞİD 2017’den itibaren Irak ve Suriye’de büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı ancak halen Irak’ta resmi rakamlara göre 2 bin 500 ABD askeri bulunuyor.
Biden yönetimi de Obama ve Donald Trump yönetimleri gibi 2002'de Bush’a Irak'ı işgal imkanı veren "Askeri Güç Kullanma Yetki (AUMF)" yasasını Irak ve Suriye’deki askeri faaliyetlerine yasal dayanak olarak kullanıyor. Bu yasa Amerikan kamuoyunda Orta Doğu’da sonu gelmeyen savaşların müsebbibi olarak görülüyor ve kaldırılması yıllardır Kongrede tartışılıyor. 16 Mart 2023’te ilgili yasanın ABD başkanına verdiği yetkiyi geri alan bir tasarı Senato Genel Kuruluna getirildi. Tasarı ön oylamada 27’ye karşı 68 oyla kabul edildi ve tasarının Senato'da bu hafta nihai oylaması yapılacak. Yetkinin yürürlükten kaldırılması için Temsilciler Meclisi ve Biden'ın da onayından geçmesi gerekiyor.
ÜLKEDEKİ SİYASİ AKTÖRLER ŞU ANDA KİMLER?
İşgalin 20’nci yılında Irak hala siyasi ve güvenlik sorunları ile karşı karşıya ve ülkede hala terör saldırıları, etnik ve mezhepsel gerilimler yaşanıyor. Dünyanın önemli petrol kaynaklarına sahip ve ana gelir kaynağı petrol olan Irak’ta ABD liderliğindeki Irak işgali, gelişen bir demokrasinin önünü açmak için tasarlandı, ancak 2003'ten bu yana seçilen çoğunlukla etkisiz hükümetler birçok Iraklıyı hayal kırıklığına uğrattı.
Iraklılar, liderlerinin ekonomide reform yapma, yolsuzlukla mücadele, kötüleşen kamu hizmetlerini iyileştirme, yoksulluk ve işsizlikle mücadele sözlerini henüz yerine getirmediğini söylüyor.
2005'te Saddam Hüseyin sonrası anayasanın kabul edilmesinden bu yana yürürlükte olan bir yönetim sisteminde, başbakan Şii Müslüman çoğunluğun bir üyesi, Meclis Başkanı Sünni ve cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel rolü bir Kürt tarafından üstleniliyor. Ancak bu formül genellikle mezhepsel gündemlerin bir sonucu olarak ağır baskı altına giriyor ve kan dökülmesini engelleyemiyor.
İşte ülkedeki başlıca güncel siyasi figürler:
ŞİİLER
Şiiler, bir yanda dini lider Mukteda el-Sadr, diğer yanda ise Koordinasyon Çerçevesi olarak bilinen çoğunlukla İran bağlantılı gruplardan oluşan bir topluluk tarafından yönetiliyor.
SADR HAREKETİ
Popülist bir figür olan ve ABD işgali sırasında ölü ya da diri aranan bir kanun kaçağı ancak şu anda ülkenin en güçlü isimlerinden biri haline gelen Sadr, Amerikan ve uluslararası birliklerin Saddam'ı devirmesinin ardından ABD'nin Irak'ı işgaline karşı silahlı bir isyana öncülük etti. Saddam'ı açıkça eleştirdikten sonra 1999'da öldürülen babası Ayetullah Muhammed Sadık el-Sadr'dan, çoğunluğu yoksul Şiilerden oluşan bir kitleyi miras aldı.
2006-2008 Irak iç savaşında Sadr'ın Mehdi Ordusu, Sünni Müslümanları kaçırıp öldüren ölüm mangaları oluşturmakla suçlandı. Ancak Sadr, Iraklılara karşı şiddeti reddediyor ve başta İran olmak üzere tüm dış müdahalelere karşı çıkıyor. Sadr binlerce kişilik bir milis kuvvete sahip.
KOORDİNASYON ÇERÇEVESİ
NURİ MALİKİ
Maliki eski bir başbakan ve 2003'ten sonra birbirini izleyen Irak hükümetlerine hakim olan Dava partisinin lideri. 1980'lerdeki İran-Irak savaşı sırasında Dava'nın Saddam'a muhalefetini destekleyen İran'la yakın bağları var. Silahlı milislerle ve devlet güvenliğiyle bağlantıları var, güçlü bir parlamenter bloğa liderlik ediyor ve Sadr'ın en azılı rakibi. Maliki, 2014 yılında IŞİD'in ülkenin üçte birini ele geçirmesini engelleyemediği için hem ABD hem de İran tarafından görevi bırakması için baskı gördü. Maliki, mezhepçi politikalarının Sünniler'i IŞİD'in kollarına ittiği yönündeki iddiaları yalanladı.
HADİ EMİRİ
Bir zamanlar İran'da sürgünden Saddam'a karşı savaşan bir muhalif olan Hadi el Emiri, Irak'ın en güçlü politikacılarından biri. 1980'lerde İran'ın desteklediği silahlı Şii bir grup olarak başlayan Bedir Örgütü'nü yönetiyor. Bedir, İran destekli düzinelerce grubu içeren bir resmi paramiliter örgütü olan Halk Seferberlik Güçleri'nin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Muhalifler onu ABD işgalinin ardından mezhepsel ölüm mangaları yönetmekle suçladı ama o bu suçlamayı reddediyor. İran dini lideri Ali Hamaney'in portreleri Bedir örgütü ofislerinin demirbaşlarından. Emiri bir keresinde "Hamaney... sadece İranlıların değil, İslam ulusunun da lideridir. Buna inanıyorum ve bununla gurur duyuyorum" demişti.
KAYS KAZALİ
Kazali, askeri-politik bir grup haline gelen ve parlamentoda çok sayıda sandalyeye sahip olan kendi milisleri Ashab-ül Ehlül Hak'I oluşturmak için ayrılmadan önce Sadr'ın Mehdi Ordusu'nun bir parçası olarak ABD birliklerine karşı savaşan eski bir isyancı. ABD, Ashab-ül Ehlül Hak'I terör örgütü ilan etmişti.
KÜRTLER
Irak parlamentosu, 2022'de kıdemli Kürt siyasetçi Abdüllatif Reşid'i cumhurbaşkanı seçti. 2003-2010 yılları arasında Irak'ın su kaynakları bakanı olan Reşid, önde gelen Kürt siyasi partisi e Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) başkanı Bafel Talabani'nin amcasıdır.
Kürt partileri, 2003'ten bu yana Irak'ın kuzeyinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi adıyla yarı özerk bir bölge oluşturdular, ancak baskın Barzani ve Talabani aşiretleri, petrol ve gaz açısından zengin bir bölgede güç ve kaynaklar konusunda uzun süredir anlaşmazlık içindeler. Irak Kürdistanı'ndaki gücü paylaşan hükümetler tarafların 1990'larda bir iç savaş yapmasından bu yana güvensizliği büyük ölçüde engelledi. Ancak Kürt liderlerin iç bölünmeleri, Irak siyaseti üzerindeki eskiden daha fazla olan ılımlaştırıcı etkilerinin çoğunu zayıflattı.
SÜNNİLER
Irak Sünnileri, kendisi de bir Sünni olan Saddam yönetimi sırasında ülkeye egemen oldu. Ancak 2003'te ABD önderliğindeki işgalin Şii hakimiyetini başlatarak Sünnileri savunmasız bırakmasıyla durum tersine döndü. Sünniler, 2003 yılından bu yana aşiret ve ideolojik rekabete göre bölünmüş durumda ve Sünni seçmenler, bu durumun onları Şii rakiplerine karşı zayıf kıldığından şikayet ediyor.
Son seçimlerde iki büyük Sünni parti galip çıktı , Irak Temsilciler Meclisi Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Takaddüm ve Hamis Hançer'in başkanı olduğu Irak Azim İttifakı. Batı Irak'tan bir mühendis olan Halbusi Temsilciler Meclisi Başkanı olmasına yardımcı olan Şiiler ve Kürtlerle iyi ilişkiler kurdu. Sünni Iraklılar için özerk bölge yaratmaya çalışan Sünni politikacıları ve savaşçıları finanse eden milyoner bir iş insanı olan Hançer Şiiler tarafından Irak'ı parçalamaya çalışmakla eleştiriliyor. (DIŞ HABERLER)
Demirtaş'tan Kürtçe Halepçe paylaşımı: Bin yıl geçse de kapanmayan yaramız...
Halepçe Katliamı'nın 35'inci yıldönümü: IKBY'de anma etkinlikleri yapıldı