Öldürülen Maltalı gazetecinin oğlu Mehmet Ağar'ı hatırlattı

Öldürülen Maltalı gazetecinin oğlu Mehmet Ağar'ı hatırlattı
Mathew Caruana Galizia: Hrant Dink cinayeti gibi annemin ölmesine de sevinenler oldu.

2017'de öldürülen ve cinayetinin ardında Malta derin devletinin olduğu öne sürülen gazeteci Daphne Caruana Galizia'nın oğlu Mathew Caruana Galizia, Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi ülkesinde annesinin ölümüne sevinenlerin olduğunu; cinayet soruşturmasında karşılarına çıkarılan duvarı aşmak için Uğur Mumcu'nun ailesinden ilham aldıklarını aktardı. Galizia, Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yla dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar arasında geçtiği belirtilen "Bir tuğla çekersem duvar yıkılır" diyaloğuna da gönderme yaptı. 

Galizia'nın BBC Türkçe'de yayımlanan yazısı şöyle:

Annem başbakan adaylarından biriyle ilgili mizahi bir yazı yazmıştı ve destekçilerinden biri annemi polise şikayet etti.

Bu yüzden gecenin bir yarısı evimize elinde gözaltı emri olan bir polis gönderildi.

Ben o sırada dünyanın diğer ucunda çalışıyordum ve insanlar bana annemin gece 01:30'da, babamın gömleğini giymiş halde karakoldan çıkışını gösteren videoları gönderiyordu.

Birkaç saat sonra annem yeniden kendi internet sitesinde gözaltına alınması, yeni başbakanın kendine güvensizliği ve gözaltına alındığı sıradaki görüntüsü hakkında alaycı yazılar kaleme alıyordu.

"Gecenin bir vakti cinayet büro polisi evime beni tutuklamak için geldiğindeki dağınık görüntüm için özür dilerim. Böyle durumlarda saçınızı taramak, pudra ve allık sürmek ya da güzel giysiler seçmek aklınıza gelen en son şey" diyordu annem.

Şimdi o gece annemi gözaltına alan dedektif, annemin cinayet soruşturmasını yürütüyor.

Öldürüldüğü gün annem Daphne Caruana Galizia hükümetten bir bakanın emriyle dondurulan hesabını geri almak için bankaya gitmek üzere arabasına binmişti.

53 yaşına yeni girmişti ve 30 yıllık gazetecilik kariyerinin zirvesindeydi.

Sürücü koltuğunun altına yerleştirilen yarım kiloluk TNT uzaktan kumandayla infilak ettirildi.

Hükümet yanlıları annemi hedef alan suikastı göstere göstere kutladı.

Bu bana Türkiye'de Ermeni gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesini kutlayanları hatırlattı.

Diğerleri ise cinayeti benim planladığımı ya da annemin isteyerek kendi hayatını tehlikeye attığını söyledi. Buna benzer bir iftira Suriye'de yakalanan ve kafası kesilen Amerikalı muhabir James Foley için de atılmıştı.

Bu cinayetler neden bu kadar önemli?

Kardeşim, Avrupalı diplomatların bulunduğu bir toplantıda, "Gerçeklerin ve fikirlerin serbestçe dolaşımı, gazetecilik mesleği daha adil ve özgür toplumlar yaratıyor" demiş ve eklemişti:

"Daha zengin ve daha dirençli toplumlar, başka bir ifadeyle yaşamaya değer toplumlar."

Annemizin ölümünden sonra her tür insandan bize ulaşan pişmanlık, üzüntü ve destek mesajları tek ışığımız oldu.

Bir keresinde bir arkadaşım bana şöyle demişti:

"İyi insanlar her yerde; onları bulman gerek."

Açık ve özgür bir toplumda, herkese eşit uygulanan yasalarla, insan haklarına saygı içinde yaşamak arzusu evrensel. Ama her arzuda olduğu gibi bu sıcak ya da soğuk olabiliyor.

Toplumlarda hastalık gibi bizimle birlikte yaşayan birkaç kötü adamın ipleri ellerine aldıklarını görmekte genellikle geç kalıyoruz.

Erkek kardeşlerim ve babamla birlikte, annem öldüğünden beri ağır bir görev yüklendik. Annemiz için adalet, cinayetin aydınlatılması ve bir daha bunun gibi cinayetlerin olmamasını sağlamak...

Şimdi başka şeyler için pek zaman yok.

'MUMCU AİLESİ GİBİ TUĞLA ÇEKİYORUZ'

Aile arasında dertleşirken, özellikle yetkililerin herhangi bir çaba göstermemelerine ve tembelliklerine tahammülümüzün nasıl azaldığını konuşuyoruz.

Alaycı tavırlarına ve tembelliklerine saldırıyla karşılık vermemek için kendimizi zor tutuyoruz.

1993 yılında Ankara'da uğradığı suikastte hayatını kaybeden araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'nun çocukları bana, babaları bombalı bir saldırıda öldürüldüğünde polis şefinin (Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar) onlara "Öyle bir iş ki, bir duvar gibi… Bir tuğla çekersek duvar yıkılır" dediğini söyledi.

Buna annelerinin (Güldal Mumcu) yanıtı "Çekin o zaman" olmuş. (Güldal Mumcu, Ağar'ın "Çekemem" yanıtı sonrası "Çekin, kenara çekilin", "Yapamam" ifadesini kullanması sonrası "O zaman çekerler, altında kalırsınız" demişti.)

Annemizin ölümünden bu yana biz de bunu yapıyoruz.

İlk başlarda prensibim elimizden gelenin en iyisini yapmaktı. Şimdi ise sürecin hedef kadar önemli olduğunu düşünüyorum.

Sadece devletin görevini yapmasını ve adaletin yerini bulması için baskı yaparak bir kültür değişimine zorlamaya ve ifade özgürlüğüne saygı gösterilmesini sağlamaya çalışıyoruz.

"Özgür olmama hastalığını" yok etmek ve bu süreçte dünyaya insan haklarına saygıyı öğretmek için çaba harcayanların arasına katıldık.

Maldivler'de 2017'de evinin önünde bıçaklanarak öldürülmeden 5 gün önce yazar Yameen Rasheed bize "Özgürlük vicdan özgürlüğüyle başlar" demiş ve şu soruyu sormuştu:

"Aklınızda bu temel özgürlük olmadan diğer özgürlüklerle ne yapacaksınız?"

Annemin öldürülmesinde olduğu gibi Rasheed cinayeti de ülkelerimizde bu özgürlüklere saygı olmadığını gösterdi.

Özgürlük mücadelesini yürütmek sadece öldürülen ya da hapse atılan gazetecilerin yakınları, aile üyeleri, sevdikleri, sevgilileri ve dostlarına ait olmamalı.

Büyük sorumluluk bize düştü ama bunu yalnız başımıza taşıyamayız. Bunun için her yerde iyi insanların bize katılmasına ihtiyacımız var.

Bizim gibi çok kişi olduğunu biliyorum. Hatırlayın, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın her yerde seveni vardı.

Ama bir kişi, ölümünü isteyecek kadar nefret ediyordu, bunu da yaptırdı.

Annemin de aralarında olduğu bütün bu cinayetlerde, gerçekten sorumlu olan kişilerin ceza alması konusunda devletler ciddi çaba harcamıyor.

Nihayetinde, Malta'dan kamu soruşturması açılmasını talep ederek ülkenin en önemli gazetecisinin öldürülmesini engellemek için ne yaptığını anlamak amacıyla ilk tuğlayı çekmeye başladık.

Sonra diğer tuğlayı çekmeye girişeceğiz.

Her gün, 'keşke annem kendi ülkesi için bu fedakarlığı yapmamış olsaydı' diyorum. Şimdi hayatta olmasını dilerdim.

Ama cezaevine konulması insan hakları tarafından "korkunç" olarak nitelenen Azeri gazeteci Hatice İsmailova'nın dediği gibi "Eğer gerçekten seviyorsak, sevdiklerimizin kendileri olmaları isteriz. Daphne de buydu. Savaşçı ve bir kahraman."

Annem, ölümünün Malta ve dışında binlerce kişiye kahramanlığıyla ilham verdiğini asla bilemeyecek.

Ama ben bu kahramanlıkların her birinin bir şekilde, diğer cesur gazetecileri annemin kaderinden koruduğuna inanmak istiyorum. (HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar