Rusya’nın acısı Batı’yı yakmadı

Batı medyası kısa sürede St. Petersburg saldırısı haberlerini manşetlerinden indirdi. Rus medyasının gündemi ise saldırıdan çok Batı’nın Rusya’ya...

Rusya’nın acısı Batı’yı yakmadı

Batı medyası kısa sürede St. Petersburg saldırısı haberlerini manşetlerinden indirdi. Rus medyasının gündemi ise saldırıdan çok Batı’nın Rusya’ya karşı bu duyarsızlığıydı.

Armağan KARGILI

Rusya’nın St. Petersburg kenti metrosunda meydana gelen patlamada ölenlerin sayısı 14’e çıktı. Yaralı sayısının da 49 kişi olduğu açıklandı. Patlama olur olmaz dünyanın büyük medya kuruluşları olayı son dakika anonsuyla okurlarına, izleyicilerine duyurdular. Yorumlar analizler yapılmaya başlandı. Çoğu uzman, son zamanların olağan şüphelisi IŞİD üzerinde durdu. Patlama Rusya’da olunca IŞİD’in başta Çeçenler olmak üzere Kafkas kolu baş şüpheli haline geldi. İlk soruşturmalar da bu bulguları doğruladı. Rus istihbaratı saldırının Kırgız asıllı bir Rusya vatandaşı tarafından yapılmış olma ihtimalinin ağırlık kazandığını duyurdu.

Olayın sıcaklığının üzerinden henüz saatler bile geçmeden St. Petersburg saldırısı haberleri, batı medyasının manşetlerinden inmişti. RT, (İngilizce yayın yapan Rus Devlet Televizyonu) dün geceki yayınlarında uzun uzun Batı’ya sitem ediyordu. İngiltere’de ya da Belçika’da ya da Almanya’da kısacası bir Batı ülkesinde bir terör saldırısı olduğunda diğer ülkeler de günlerce bayraklarını yarıya indirdiklerini hatırlatıyordu. Paris’te Eyfel ya da Berlin’de Bradenburg kapısının saldırıya uğrayan ülkelerin bayraklarının renkleriyle ışıklandırıldığını söylüyordu. Oysa St Petersburg saldırısı için bunların hiçbirisi yapılmamıştı.

SALDIRILAR PUTİN’E YARADI

Batı medyası, özellikle de insan haklarına duyarlı gazeteciler, batıdaki bu duyarsızlığı uzun süredir tartışıyorlar.

Bu tartışmaya dün de RT, bu kez kendi ülkesindeki ölümlü bir saldırıya, Batı medyasının tepkisizliğine tepki göstererek katıldı.

RT’yi en çok üzen şey, henüz olaylar sıcakken batılı çok sayıda TV kanalı ve gazetenin "bu olayın bir FSB (Rusya Federal Güvenlik Servisi) yani Rus istihbarat servisi provokasyonu olma ihtimalini" tartışmaları olmuş. Gerçekten de Batı medyası, bu ihtimali hiç de gözardı etmiyor. Son dönemlerde Rusya’da artan enflasyon, ekonominin hızla kötüye gidişi, gelir uçurumunun büyümesi orada da protestoları ateşledi. En ufak bir eleştiriye bile tahammülü olmayan otoriter ve "tek adam" düzenleri liderlerinin dünyadaki başını elbette ki Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin çekiyor. Bundan kolay vazgeçeceğini de kimse beklemiyor. Bu saldırının da bir provokasyon olabileceğini söyleyenler var. Putin’in kendisine desteğin azaldığını gördüğünde bu tip saldırılardan yararlanıp baskıyı arttırdığını ve birlik beraberlik havası yaydığını, bunu daha önce defalarca yaptığına ilişkin ciddi bulgular olduğunu, bundan sonra da yapmaktan çekinmeyeceğini vurguluyorlar. Açıkça da şunu söylüyorlar. "1999’da Putin’in başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana yüzlerce terör saldırısı oldu" deniliyor. Bunların arasında apartmanlara, tiyatrolara, arabalara, trenlere, uçaklara yapılan bombalı saldırılar hatırlatılıyor. Bunların her birinden de Putin’in yararlandığı ve gücünü arttırdığı söyleniyor. Dolayısıyla Putin’e yarayan bu eylemlerin arkasında yine Putin’in olduğunu düşünen Rusyalı sayısının da hiç az olmadığının altı çiziliyor.

Olay, geçekten de bir provokasyon mudur değil midir bunu öğrenmek dünyanın neresinde olursa olsun neredeyse imkansız. Rusya için bu biraz daha zor. Gazetecilerin, muhaliflerin sorgusuz sualsiz öldürüldüğü, yönetenlerin hesap vermediği bir ülkeden sözediyoruz. Mafyanın kol gezdiği, yolsuzlukların sıradanlaştığı ve devletin hukukun üzerinde olduğu bir ülkeyi, daha doğrusu bir yönetimi konuşuyoruz.

MEDYANIN ROLÜ

Bu benzerliklerin yanısıra Türkiye’deki saldırılar da dünyada az yankı yapar ya, RT TV’nin sitemleri o nedenle ilgimi çekiyor ve başlıyorum gece boyu izlemeye. Bazı izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Ölenlerin kimlikleri, yaralıların durumları, en azından hafif yaralılarla söyleşi, ölenlerin ailesi ile görüşme normal habercilik yapan bir televizyondan beklenen şeylerdir. Hayır, bunların hiçbiri yapılmadı. Sosyal medyada paylaşıldığı için herkesin gördüğü yani artık saklamanın anlamlı olmadığı üç beş görüntü vardı. Bunun ardına Putin’in olay anısına istasyon önüne gidip çiçek bırakması ekleniyordu. Sonra stüdyoda batı medyasına sitem, sonra yeniden aynı görüntüler…

Yayın yasağı konulmamıştı ama gerek de yoktu zaten. Medya ne yapması gerektiği konusunda Türkiye’den daha deneyimliydi. Olay, dakikalar içinde Putin’in TV memurları tarafından Batı-Rusya soğuk savaşına döndürülmüştü bile. Anafikir tanıdıktı: Zaten bütün Batı, Rusya’ya karşıydı.

İNSAN MI DEVLET Mİ?

Batı’nın duyarsızlığı meselesini ele alırken bu duyarsızlığı eleştirmenin yanında sanırım biraz da bu ülkelere dönüp bakmamız gerekiyor. Provokasyonun kol gezdiği, devletin her şeyin üzerinde tutulduğu, insanın hiçe sayıldığı hukuk, hak tanımayan, göz kırpmadan insanı feda edebilen rejimler bunlar. Bu rejimler için insan yaşamı ne kadar önemli, devlet mi, ulusal çıkarlar mı, yoksa önce insan mı, bu kavramlara bakmak gerekiyor. Ülkede basın ne kadar özgür ona bakmak gerekiyor. Batı yönetimleri bunların dışında mı, kesinlike değil. Ancak bu kavramların en güçlü olduğu yönetimlerden en zayıflara doğru giderek genişleyen bir acıyı paylaşma piramidinden sözetmek sanırım pek de yanlış olmayacak.

Tam da bunun adaletsizliği nedeniyle, böylesi olaylarda bütün dünyanın özgür basına, soran soruşturan, olayın ne olduğunu saklamadan gizlemeden araştıran gazetecilere ihtiyacımız var. Bizim için şu anda Rusya’da yaşamını kaybedenlerin sadece bir sayısı var: Yazıyla ondört, rakamla 14. Her ikisinin de bir anlamı yok. Oysa ki gazeteci, insana dokunmalı, yiten canın önemini kavratmalı herkese. Kimdi, neler yapmıştı, yaşasa neler yapacaktı? Ancak o zaman insanlık, teröre insanlığa, yaşama karşı yapılmış bir eylem olarak topyekun karşı durabilir. Rusya’nın, Türkiye’nin, Fransa’nın ulusal çıkarları, Putin’in, Erdoğan’ın, Hollande’ın üzüntüsü kimsenin umurunda olmayabilir. Hele devletlerarası ilişkiler çerçevesinde bakıldığında kimin kime üzüleceği meselesi daha da karmaşık bir hal alır.

Ancak gazeteci yoluyla insanlık, bu saldırıların gerçek kurbanlarına dokunabilirse, terörün aslında devleti değil direkt olarak bu suçsuz insanları, canlıları hedef aldığını görebilir. O zaman bu insanlık, insanlık dışı saldırılara dur diyebilir.

rusya Armağan Kargılı St. Petersburg